Bugünlerde bize öncülük edenler Greta ve Bernie olmalıydı ama yeterince radikal değiller

Russia Today'de yayımlanan yazısında küresel iklim krizi, koronavirüs pandemisi ve ırkçılığın birbiriyle bağlantılı olduğunu savunan Slavoj Zizek iki önemli muhalif figürün sessizliğine dikkat çekiyor

Time dergisinin yılın kişisi olarak seçtiği çevreci Greta Thunberg (solda) ve ABD'de Demokrat Parti'nin başkan adayı olmak için yarışa girerek kaybeden sosyalist Bernie Sanders, Zizek'e göre günümüzde kendilerinden en çok şey beklenen küresel muhalefet figürleri (Reuters, AFP)

Dünyayı kaosa sürükleyen bu kadar şey varken birine çok şaşırıyorum: Greta Thunberg ve Bernie Sanders eskiye nazaran neden sessiz? Emin olun ırkçılık, iklim sorunları ve pandemi hep birbirine bağlı. Greta'nın Kovid enfeksiyonunu atlattığını söylediği kısa bir not dışında başlattığı hareket Kovid-19 pandemisinin yarattığı panik ve ABD'deki ırkçılık karşıtı protestolar tarafından sesinin bastırılmasından kaçamadı. Bernie'ye gelince, her ne kadar, pandeminin ortasında gerekli olduğunu artık dünya genelinde kabul edilen önlemleri (herkese sağlık hizmeti gibi) savunsa da o da hiçbir yerde görünmüyor veya duyulmuyor. Neden siyasi programları ve görüşleri bugün her zamankinden daha geçerli olan siyasi figürleri daha çok göreceğimiz yerde daha az görüyoruz? 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Son aylarda Kovid başlığı ekolojik kaygıların önüne geçti ve ancak geçen haftalarda, ABD'den tüm dünyaya yayılan ırkçılık karşıtı protestolar tarafından gölgede bırakıldı. Bugünlerde süregelen zaruri ideolojik ve siyasi muharebe bu üç alan arasındaki ilişkiyle ilgili: Kovid salgınları, ekolojik krizler, ırkçılık. Müesses nizamdan bu üç alanı birbirinden ayrı tutmaya ve hatta aralarındaki gerilimleri ima etmeye bile baskı geliyor. İnsan sık sık ekonomiyi harekete geçirmenin şu anda asıl görevimiz olduğunu ve bunun için de ekolojik sorunları bir nebze gözardı etmemiz gerektiğini duyuyor. Aynı şekilde ırkçılık karşıtı kaotik protestoların genelde sosyal mesafe önlemlerini ihlal ettiğini ve bu yüzden de Kovid enfeksiyonlarının yayılmasına yardım ettiğini duyuyoruz. Bu bakış açısına karşı bu üç alanın temel bütünlüğü üzerinde ısrar etmemiz gerek: Salgınlar sadece sağlık sorunundan ibaret değil, doğal çevremizle dengesiz ilişkimizin sonucu olarak patlak veriyorlar. Gönüllü tecrite ve daha iyi tıbbi bakıma gücü yeten beyaz çoğunluğa kıyasla salgınların, farklı ırklara mensup azınlıklara daha büyük tehlike teşkil etmesi ırkçılık karşıtı protestolara ilave bir itici güç sağlıyor. Böylece kendimizi, küresel kapitalizmin dinamiklerinin parçaları olarak patlak veren krizlerle boğuşur vaziyette buluyoruz: Viral salgınlar, ırksal huzursuzluklar, ekolojik krizler... Bunların üçü de sadece öngörülmekle kalmadı, on yıllardır bize zaten eşlik ediyorlardı. 
 

 

Irkçılık karşıtı protestolara gelince buyrun, Spike Lee'nin "Neden Obama yönetimi 8 yıl boyunca ABD'deki ırk ilişkilerinde somut değişimler gerçekleştiremedi?" sorusuna verdiği cevaba bakın: "Çok güzel bir soru. Ama şunu anlamanız gerek: şu an daha da kötüye gitmiş durumdaki ırksal ilişkiler siyahi bir başkan olmasına verilen dolaysız bir yanıt." Neden? Obama "yeterince siyah olmadığı" için değil; liberal solun desteklediği siyahi Amerikalı imgesinin somutlaşmış hali olduğu için, liberal oyunun kurallarına tamamen uyarken başarıya ulaşmış siyahi bir Amerikalı olduğu için. Protestolar "Artık siyahi başkanınız da var, daha ne istiyorsunuz?" sorusuna sert bir yanıt niteliğinde. Bizim görevimiz bunu "daha çok" dile getirmek. Obama'nın başkanlığının 8 yılı boyunca son birkaç on yılın genel trendinin saat gibi işlemeye devam ettiğini hatırlayın: Zenginle fakir arasındaki uçurum genişlemiş, büyük sermaye güçlenmişti. "The Good Wife" dizisinin devam serisi "The Good Fight"ın bölümlerinden birinde kadın kahraman 2016'da Hillary Clinton'ın Trump'ı yenerek seçimleri kazandığı alternatif bir gerçekliğe uyanıyor. Fakat vaziyet feminizm için tam bir paradokstur: Me Too yoktur, Weinstein'a karşı geniş çaplı protestolar yapılmıyordur çünkü müesses nizamın ılımlı solcu feministleri kadınların erkekler tarafından taciz edilmesine karşı fazla güçlü protestolar yapılırsa Clinton'ın erkek seçmenlerin oylarını kaybedip yeniden seçilmeyeceğinden korkuyordur, üstelik Weinstein da Clinton'ın kampanyasının büyük bağışçılarındandır... Obama'yla da benzer şeyler yaşanmadı mı?

Mesele sadece (veya öncelikli olarak) ekonomik durumlarına yardım etmek için siyahilere daha fazla maddi yardım yapılması değil. Spike Lee'nin Malcolm X filminde müthiş bir detay var: Bir üniversitede yaptığı konuşmanın ardından beyaz bir kadın öğrenci Malcolm'a yaklaşıp siyahilerin kurtuluş mücadelesi için ne yapabileceğini soruyor. Malcolm kadına soğukça "Hiçbir şey" cevabını veriyor. Ve uzaklaşıyor… Onlarca yıl önce bu örneği verdiğimde biz beyazların siyahi mücadeleyi desteklemek için bir şey yapmamamız gerektiğini ima etmekle eleştirilmiştim fakat benim amacım (ve bence Malcolm'unki de) çok daha kesindi. Beyaz liberaller siyahileri kurtaracakmış gibi davranmamalı; siyahileri kendi kurtuluş mücadelelerinde desteklemeli. Onlara otonom özneler olarak davranmalı, koşulların basit kurbanları olarak değil. 

Başlangıç sorumuza dönersek: Greta ve Bernie'nin kamusal alanımızda görülmemesi, daha birleştirici seslere ihtiyaç duyulan şu viral kriz dönemi için fazla radikal oldukları anlamına gelmiyor. Aksine yeterince radikal değillerdi: Salgın koşullarında projelerini yeniden gerçeğe dönüştürecek yeni bir küresel vizyon önermeyi başaramadılar. 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.rt.com/op-ed

Independent Türkçe için çeviren: İrem Oral

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

DAHA FAZLA HABER OKU