Kovid-19'a karşı etkin bir aşı bulma konusunda yarış sürerken, dünyanın dört bir yanında araştırma ekipleri potansiyel ilaç adaylarını denemeye başladı.
Bizi sosyal mesafeden ve hepimizin aşina olduğu diğer tüm kısıtlamalardan kurtarma ihtimali olan bu yeni aşılardan birine yıl sonundan önce bile sahip olabiliriz. Eğer ki bu gerçekleşirse (ve bu da mühim bir eğer) zorlukların sonu gelmeyecek: Aşının kitlesel düzeyde bir koruma gösterebilmesi için bizlerden yeteri kadar kişinin bu aşıyı yaptırmaya ikna olması gerekiyor.
Tahminlerin değişiklik göstermesiyle birlikte sürü bağışıklığına ulaşabilmemiz için bölgenin herhangi bir yerinde nüfusun yüzde 60-70 civarına aşıyla bağışıklık kazandırılması şart. Aşılar etrafında dönen eski tartışmalar Kovid'le ilgili olarak yeniden ortaya çıksa da bazı önemli farklılıklar bulunuyor.
Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Okulu'nun yürüttüğü Aşıya Güven Projesi'ne göre yaklaşık üçte birimiz, bu kitlesel aşılama programına katılmayı reddetmek için ilaca karşı kafi derecede kuruntu taşıyor olabiliriz.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Kimileri bu denemelerin yapılma hızından endişe duyuyor ve olağan koşullarda bu tür denemelerde aranan titizliğin, aşı geliştirmeye dair yaşanan aciliyet nedeniyle gevşetilebileceğini öne sürüyor. Fakat bunun dışında, bununla ya da başka herhangi bir aşıyla ilgili akla yatkın ve hakiki tartışmalara pek yer bırakılmış gibi de görünmüyor. Aşının etkinliğini ya da olumsuz etkilerini sorgulamaya cüret eden herkes cahil, bencil ve aptal diye tasvir ediliyor. Kalpleri ve zihinleri kazanmaya yönelik pek de harika bir teknik değil.
Yeni aşıların geliştirilmekte olduğu şu zaman dilimine dair meşru bir kaygı bu. Birkaç ayda geliştirilen herhangi bir ilaç için kısa vadeli olası istenmeyen etkiler dışında bir bilgi edinilmeyecek; sağlığa karşı uzun vadeli risklerinin ne olacağını bilmenin de -öyle bir şey varsa bile- hiçbir yolu yok.
Araştırmacıların hiçbiri bile isteye zararlı bir aşı üretmeyecek olsa da ilacın insanlar üzerindeki herhangi bir olumsuz etkisini kanıtlamak için yıllarca dikkatle gözlem yapmak gerekecek.
Çok azımız yeni aşı hakkında gerçekten açık fikirli olacağız. Birçoğumuz ne olduğunu bilmeden aşıya dair fikrini çoktan oluşturdu bile. Ancak aşıdan şüphe duyanların sayısı artabilir ve bu husus hepimiz için önemli.
Uygulama oranı yüzde 60-70'e ulaşmadıkça, aşı olmayı kabul edenlerin aşının tüm faydalarından yararlanması mümkün görünmüyor.
Aşılar dahil birçok konuda ikna olmak sadece bilgiler ve verilerle değil, aynı zamanda yeni fikirlere açık olmak, güven ve kaygı düzeyi gibi daha az ikilik yaratan, daha zor insani bileşenlerle de ilgili. Bir şeye inanmak, zeka ve eğitimle ilgili olduğu kadar inançla da ilgili. Yeni aşıya dair bilgi veren kişi veya gruba inanmak, aşının toplumda etkili olabilmesi için gereken yüzde 60-70 eşiğine ulaşılmasında önemli bir faktör olacak. Bu hükümete olan inanç ve güvenin şimdilerde turp gibi olduğu söylenemez ve ulusal sağlığımızın bu kazanması güç niteliklere bağlı olacağı göz önünde bulundurulursa söz konusu güven sorununun kabile siyasetinin ötesine geçtiği açık.
Eğer Kovid-19'u test ve takip becerisi (ya da doğrusunu söylemek gerekirse beceriksizliği) gibi bu hastalık hakkındaki farklı hususlarda hükümetin bizi yanlış yönlendirdiğini düşünüyorsak, yeni bir aşının etkinliğine ve risklerine yönelik herhangi bir açıklamaya neden inanalım?
Kovid'in bizim için teşkil ettiği risk karşısındaki kişisel algımız, görünüşe bakılırsa aşı yaptırma konusunu düşünüp taşınma isteğimizi de etkiliyor. Bu eğilimi gözlemleyen araştırmacılar, mart ayı ortasında yüzde 7'mizin aşıyı reddedeceği sonucuna varırken, birkaç hafta sonra Kovid kaynaklı ölümlerin atmasıyla birlikte bu rakamı önce yüzde 5'e düşürdü, daha az can kaybının yaşandığı şu günlerde de bu kez yüzde 9'a çıkardı. Hala bir aşımız olmadığını aklınızdan çıkarmayın, yani bahsedilen bu kararlar ortada ilaç ve bu ilaca dair risklerle ilgili bilgi yokken alınıyor.
Bu süre zarfında şu dönemi akıllıca ve müşterek avantajımız için kullanmak adına yapmamız gereken iki şey var: İlki, siyasetçiler konusunda güven inşa etmek. Siyasetçilerin daha yüksek oranda dürüstlük ve şeffaflık sergilemeleri de bu hususta yardımcı olacaktır ve bu noktada siyasetçilere düşen rolün, dikkat dağıtıcı tekniklere başvurmak ya da açıkça kesin olmayan bir şey hakkında kesinmiş gibi davranmak yerine "Bilmiyorum" diyebilmeyi de içermesi gerekiyor. Ne var ki aynı şekilde, hepimiz diğer insanların aşılara dair endişelerini dikkatle ve saygıyla dinlemeyi öğrenebiliriz, ki bunu yapmak hepimizin geleceği için kritik önem arz ediyor.
Ian Hamilton, doçent olarak York Üniversitesi'nde bağımlılık üzerine çalışmalar yürütüyor
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu
© The Independent