Irak’ta kurulan yeni hükümeti iyi okumak gerekiyor, tabi hükümet kurma yetkisi verilen Mustafa el-Kazimi’yi de.
Çalışmalar, çabalar 6 aydır devam ediyordu.
Irak, sınırları içinde yine son derece kanlı ve sancılı geçen bir süreci yaşamanın yanı sıra, ABD ve İran gibi sınırları dışındaki unsurların da denge noktasıydı seçim arefesinde.
Bu yüzden hükümeti kurma yetkisi verilen kişinin kim olacağı önemliydi. Çünkü daha önceki Başbakanlar Abdülmehdi, İbadi, Maliki, Caferi, Allavi hep olaylı bir şekilde görevlerini bıraktılar.
Pek çoğu da halkın ayaklanmaları ve yolsuzluk iddialarıyla…
Ülkedeki varlık içindeki yokluk, artan yoksulluk, ekonomik dengesizlikler işi o boyuta getirdi ki, Tahrir meydanında, büyük çoğunluğu üniversite olan gençlerden oluşan topluluk, Irak’ın alışkın olmadığı bir şekilde kendi aralarında mezhep ayrımı yapmadan dayanışmayla ve sonuca ulaştırmadan bırakmadıkları protestolarla aylarını geçirdi.
İşte bu nedenle hükümeti kuracak, Başbakan olacak kişinin her kesime yakınlığı önemliydi, -ki bu “eşit mesafelilik” Irak topraklarında alışık olunmayan bir durum.
Dahası görevi üstlenecek o ismin sadece ülke içindeki değil, uluslararası alandaki güçlü unsurların da terazisini dengede tutması gerekiyordu.
Irak’ın Ulusal İstihbarat Daire Başkanı’ydı.
Görevi gereği hem içeride hem dışarıda tüm belirleyici faktörlerle irtibattaydı.
Şii’siyle de Sünni’siyle de,
Müslüman’ıyla da Hıristiyan’ıyla da,
Arap’ıyla da, Kürt’üyle de Türkmen’iyle de,
ABD’yle de, İran’la da,
Türkiye’yle de, Körfez ülkeleriyle de…
İrtibatta olmak bir yana, taraflara sözünü de nazını da geçirebiliyordu.
Belli ki güven sağlamıştı.
Hükümet kurma konusunda da adeta bir çözüm odağıydı.
O yetki verildi de.
Sonrasında, tıpkı öncesinde olduğu gibi, önce içerideki taraflarla görüştü Kazimi.
Her tarafa “eşit” görevlendirme konusunda umut verdi.
Türkmenlere de bakanlık verme konusunda vaatleri vardı.
Hatta Türkmenler ondan randevu talep etmeden, o Türkmenleri yanına çağırmıştı.
Olmadı!
Bağdat’taki büyük Arap koalisyonlar Türkmenlere bakanlık verilmesine izin vermedi.
Kritik bakanlıklardan Dışişleri Bakanlığı ve Petrol Bakanlığı’na kürtler talipti, ısrarcıydılar da.
Irak Anayasası gereği, Kerkük petrollerinden sağlanan gelirin yüzde 17’sinin Bölgesel Kürt Yönetimi’ne aktarılmasına ilişkin maddedeki yüzde oranının arttırılması konusunda Kürtlerin yıllardır ısrarcı olması, Kazimi’yi sonraki süreç için düşündürdü belli ki.
Hem ulusal, hem de uluslararası dengeleri etkileyeceğini iyi bildiğinden, onlara bu iki bakanlığın sözünü baştan vermedi.
Bu nedenle de kendisinin Başbakanlık, 15 bakanın da bakanlık yemini ettiği perşembe günü, o iki koltuk boş kaldı.
Tabi ki şimdilik…
Yani yeni hükümet göreve eksik kadroyla başladı.
İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani’nin Irak topraklarında ABD tarafından öldürülmesi sonrasında daha da gerilen ABD-İran ilişkilerinin yönü açısından da önemliydi Kazimi’nin Başbakanlığı.
Bu konuda olumlu yol katedeceği işin başından belli.
İran destekli Şii örgüt Haşdi Şabi açısından olmasa da, ABD tarafından şimdiden atılan adımlardan böyle düşünülebilir.
Çünkü Amerikan hükümeti daha ilk günden, yeni Irak hükümetinin başarılı olması adına, Irak'ın, İran'dan 120 gün daha doğalgaz ithal etmesine izin verdiğini açıkladı.
Peki bundan sonrası?
Mustafa el-Kazimi o koltukta kalmaya devam edecek mi?
Dahası, bunu istiyor mu?
Konuşmasının satır aralarında “ilk fırsatta ülkeyi erken seçime götürmeye çalışacağı”nı söylemesi, bu konuda pek gönüllü olmadığını gösteriyor.
Bu süreç şimdiden onu yormuş olmalı ki, kendi işinin başına, İstihbarat Daire Başkanlığı’na tekrar geçmeyi istiyor.
Ancak Kazimi, artık yönetimi istihbarattan daha zor olan o girdabın içinde ve kısa sürede kendine bir saf belirlemek durumunda.
Yeni hükümetin kurulmasının ilk gününde boş kalan bakanlıklar bile, Irak için “istikrar” kelimesinin içini şimdiden doldurmuyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish