İlaç şirketleri koronavirüse aşı bulmak için kâr yarışından vazgeçmek zorunda kalacak

Büyük ecza şirketlerini Kovid-19 mücadelesi adına fikri mülkiyet haklarından gönüllü olarak vazgeçmeye çağıran bir "Açık Kovid Taahhüdü" için kampanya başlatıldı

Dünya genelince çok sayıda araştırma ekibi, Kovid-19'a karşı aşı geliştirmek için çalışmalar yürütüyor (AFP)

Bir koronavirüs aşısının potansiyel olarak ne kadar kârlı olabileceğini hayal edin.

Dünya genelinde 7,5 milyar insan yaşıyor ve belki de çoğunluğu aşıya ihtiyaç duyuyor. Hükümetler ekonomilerini yeniden açacakları günü çaresizce bekliyor. Özel bir şirketin bu ilacın üretimi ve uygun gördüğü fiyatı belirleyebilme konusunda keyfini sürdüğü yasal bir tekel haline geldiğini düşünün.

Bu, ilaç şirketi yöneticilerinin yaldızlı rüyası.

Peki böyle bir şey olacak mı? Bir aşı, ilaç endüstrisi tarihinin en büyük özel kâr kaynağı olabilir mi? Neredeyse kesinlikle olamaz. Fakat dünya genelinde SARS-CoV-2 için bir aşı geliştirmeye çalışan -hem kamu hem özel sektörden- araştırmacıların küresel çapta girdiği "yarış" giderek kızışırken, bunun nedenini araştırmaya ve daha geniş kapsamlı sonuçları üzerinde düşünmeye değer.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Normal zamanlarda ilaç şirketleri yeni ilaçların araştırma ve geliştirilmesine (AR-GE) yatırım yapar. Bu projelerden biri başarılı olursa yasalar genellikle ilgili şirketlere AR-GE'ye harcadıkları parayı teorik olarak telafi edebilecekleri ve en iyi şekilde kâr elde edebilecekleri geçici bir patent aracılığıyla üretim tekeli sağlar.

Yeni ilaç “satış rekorları kıracak” bir ilaç çıkarsa bu kazanç gerçekten de çok büyük olabilir. Pfizer'in kolesterol düşürücü Lipitor adlı ilacı, patenti 2011'de sona erene kadar şirkete satışlardan yaklaşık 150 milyar dolar (yaklaşık 1 trilyon TL) kazandırmıştı. Üretim maliyetiyse yoksanabilecek kadar düşüktü.

Tabi hiçbirimize hatırlatmaya gerek yok ama normal zamanlarda değiliz.

Acil durumlarda hükümetler söz konusu bir ilacın fikri mülkiyetine sahip olmayan şirketlere, yurtiçi dağıtım için o ilacın çeşitlerini üretme ve satma izni verme yetkisine sahip. Bu tür “zorunlu lisanslara” büyük uluslararası ticaret anlaşmaları kapsamında da izin veriliyor ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) tarafından belirli koşullar altında yasallık tanınıyor.

Londra City Üniversitesi'nden fikri mülkiyet hukuku uzmanı Enrico Bonadio, bir ilaç şirketinin SARS-CoV-2 aşısı geliştirip bunu Viagra gibi çarçabuk dünya çapında satmaya çalışması durumunda firmanın çok geçmeden kendisini zorunlu lisansların saldırısı altında bulacağını öngörüyor.

Kovid-19 belirtilerini tedavi edebildiğini düşündüğümüz ilaçlara neler olduğunu izleyerek bunu çoktan görebiliyoruz. Kaletra normalde ağırlıklı olarak HIV tedavisinde kullanılan ve patenti Amerikan ilaç şirketi AbbVie'nin elinde olan iki antiviral ilacın bir kombinasyonu. Bazı doktorlar Kaletra'nın hastaların koronavirüsle başa çıkmasına yardımcı olduğuna inanıyor. İsrail geçen ay ilacın üretimi için zorunlu lisans verdi. Almanya ve Kanada hükümetleri de gelecekteki koronavirüs tedavileri için bu doğrultuda adımlar attı.

Son yıllarda zorunlu lisanslar, genellikle Güney Afrika ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkeler tarafından HIV/AIDS tedavisi için kullanılan antiretroviral gibi ilaçların fiyatını düşürmek için kullanılmıştı. Tüm bunlar, Batılı ilaç şirketlerinin mahkemelerde hırslı mücadeleler verip, geri çekilmeleri için yabancı hükümetler üzerinde siyasi baskı oluşturmaya çalıştığı hukuk savaşlarına yol açmıştı.

Gel gör ki bu pandemi şu ana kadar zengin ülkeleri de en az fakir ülkeler kadar sert, hatta birçok yönden çok daha sert vurdu. Elbette bunun, merkezleri gelişmekte olan ülkelerdeki çokuluslu ilaç şirketleri için de sonuçları var.

Bonadio, “Bu şirketler bir ülkeden AR-GE'yi çekmek veya o ülkeye yatırımı durdurmak gibi alışılmış tehdit taktiklerine başvurursa imajları sonsuza dek lekelenebilir" diyor.

Fikri mülkiyet hukuku uzmanı ayrıca, şu anda ilaç şirketlerinin koronavirüse karşı herhangi bir aşı ve ilacı dünyanın her yeri için kâr amacı gütmeyen perakende fiyatlarıyla ulaşılabilir kılma taahhüdünde bulunarak halkla ilişkiler açısından kendilerine -toptan- büyük bir iyilik yapabileceklerini düşünüyor.

 

Ecza sektöründeki (ve diğer alanlardaki) firmaları pandemi bitene kadar Kovid-19'la mücadele adına fikri mülkiyet haklarından gönüllü olarak vazgeçmeye çağıran bir "Açık Kovid Taahhüdü" için kampanya başlatıldı.

Ve aslında bazı ilaç şirketlerinin itilmeden bu meseleye girdiklerine dair işaretler de var. Fikri mülkiyet konusunda agresif tutumuyla bilinen AbbVie, İsrail hükümetinin hamlesinin ardından Kaletra'nın dünya çapında patent uygulamasını tek taraflı durduracaklarını açıkladı.

Birleşik Krallık merkezli eczacılık devi GlaxoSmithKline (GSK) ise SARS-CoV-2 aşısı geliştirmek için Fransa'dan Sanofi'yle birlikte çalışıyor. GSK Genel Müdürü Emma Walmsley, 14 Nisan'da BBC'ye verdiği röportajda, şirketinin aşı geliştirmeyi başarması durumunda bu aşıdan herhangi bir kâr elde etmeyecekleri konusunda ısrarcıydı.

Bu, gelecekteki ilaç araştırmalarına ilişkin teşvikleri zedeleyerek potansiyel olarak uzun vadede hepimizi daha kötü bir pozisyona itebilir mi? Pek mümkün görünmüyor. Bu salgın hastalık daha ortaya çıkmadan önce bile ilaçların etrafındaki fikri mülkiyet rejiminin, araştırmaları teşvik etmede yetersiz olduğuna ve sayıları giderek artan kamu fonlu temel araştırmalardan medet uman ilaç firmalarına çok büyük mali ödüller verdiğine dair kanıtlar birikiyordu.

Kovid-19 pandemisinden geriye kalacak miraslardan biri belki de, hayat kurtaran veya ömür uzatan tüm ilaçlar söz konusu olduğunda özel kârla kamu yararının yeniden dengelenmesi olacak.

 

 

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU