“Biz, bu kadım bölgede, insanlığın bu ortak mekanında; silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, silahlar, çatışmalar ve operasyonlar bu alandan uzak olsun istiyoruz”
Bu sözler, eski Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’ye ait.
Elçi, bu sözleri PKK’nın pek çok noktasında “hendek” kazdığı Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki çatışmalarda tahrip edilen tarihi eserlerin korunması için yaptığı basın açıklamasında söylemişti.
Dört Ayaklı Minare’nin bulunduğu yerde haykırdığı bu sözlerin, son sözleri olacağını elbette bilemezdi Elçi.
Tarihler 28 Kasım 2015’i gösterdiğinde Elçi, uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.
Sevenlerinin "Barış Elçi’si" diye tanımladığı hukukçunun öldürülüşünün üzerinden tam 4 yıl geçti.
Bu uzun süreye rağmen Diyarbakır’ın ortasında, güpegündüz işlenen cinayete yönelik soruşturma dosyasında tek bir şüpheli yok.
Elçi'nin açıklama yaptığı sırada Gazi Caddesi'nde bir çatışma çıkmış, PKK'nın gençlik kolu YDG-H'ye bağlı 2 militan ile polis memurları arasındaki çatışmada bir kolluk kuvveti mensubu hayatını kaybetmişti.
“Cinayet mutlaka aydınlatılacak” sözü tutulmadı
Olay yerinden kaçan militanlar, basın toplantısının yapıldığı Yenikapı Caddesi'ne koşmuş, burada bulunan sivil polis memurları ile karşılıklı ateş açılmış, Elçi, burada ensesine saplanan kurşunla ölmüştü.
Bunun üzerine dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, "Bu olay mutlak surette aydınlatılacak, bizim dönemimizde faili meçhullere izin vermeyiz. Hedef sadece Tahir Elçi değil, Türkiye'dir" diye konuşmuştu.
Birkaç gün sonra yaptığı açıklamada Davutoğlu, Elçi cinayetinin sorumluluğunun PKK'ya ait olduğunu söylemişti.
Aradan 4 yılı aşkın zaman geçmesine karşın, davada hala şüpheliler belirlenemedi.
Gizlilik kararı olan soruşturmada henüz bir iddianame de bulunmuyor. Üstelik “katilleri bulunacak” sözü de tutulmadı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Tahir Elçi, bölgede yaptığı çalışmalarla dikkati çekiyordu. Bu anlamda kamuoyuna açık her platformda görüşlerini dile getiriyor, hak, hukuk, adalet için uğraş verilmesi çağrısında bulunuyordu.
1992 yılından itibaren Diyarbakır'da serbest avukatlık yapan Elçi, kamuoyunun yakından takip ettiği Lice ve Temizöz, Kuşkonar ve Koçağılı köylerinin bombalanması, Roboski “katliamının” da aralarında olduğu pek çok davada hak savunuculuğu yaptı.
Cinayete kurban gittiğinde Diyarbakır Baro Başkanlığı görevinin sürdüren Elçi, aynı zamanda Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi Bilim Danışma Kurulu ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı Kurucular Kurulu üyeliğini de yapmaktaydı.
“Olayın aydınlatması konusunda devlet üzerine düşeni yapmadı”
Elçi’nin aile dostu ve iş ortağı Avukat M. Neşet Girasun, Independent Türkçe’ye konuştu.
Girasun, Elçi'nin öldürülmesiyle Türkiye’de hukuk devletinin ciddi manada zarar gördüğünü söyledi.
Dosyada tek bir şüphelinin bile bulunmadığını anlatan Girasun, olayın aydınlatılması konusunda devletin üzerine düşeni yerine getirmediği görüşünde.
Vurulma sonrası gelişen olayların öldürülmesinden bağımsız olmadığını düşündüğünü ifade eden Girasun, hem Kürt meselesi hem de temel hak ve özgürlükler açısından sağlıklı ve pozitif bir iklimin oluşması için Elçi cinayetinin aydınlatılmasının gerekliliğinin ortaya çıktığını belirtti.
Faili bulma konusunda gerekli irade ortaya konulmadığından soruşturma dosyasında bir gelişmenin olmadığı bilgisini paylaşan Girasun, şunları söyledi:
“Bu sebeple dosyada herhangi bir şüpheli bulunmuyor. İlgili makamların tavrı bu şekilde devam ederse dosya aydınlanmayacak. Londra Üniversitesi Adli Mimarlık Bölümü’nden aldığımız yazılı ve videolu raporu da dosyaya sunduk. Orada bazı polis memurları şüpheli olarak gösteriliyordu ve bu bilimsel metotlarla yapılan bir çalışma olmasına rağmen şüpheli sıfatıyla polislerin bile ifadesine başvurulmadı.”
“Kürt hak hareketinde çok özel bir yere sahipti”
Girasun, Tahir Elçi'nin öldürülmesiyle birlikte Türkiye'de bir dizi olayın yaşandığını şu sözlerle hatırlattı:
"O günden sonra Türkiye’de ciddi bir kaos, sokağa çıkma yasakları, insan hakları ihlalleri ve 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı. Bunlarla birlikte bir çok hukuksuzluğa tanık olundu ve bunlara benzer haller halen devam ediyor. Çözümü açısından Kürt sorununun daha da darboğaza girdiğini görüyoruz. Ben, Elçi’nin öldürülmesinin bu açıdan bir milat olduğunu düşünüyorum.”
Girasun’a göre soruşturmada faillerin ortaya çıkarılması ve dosyanın aydınlanması ancak siyasi iktidarın irade göstermesi ile mümkün.
Elçi'nin insanı yönüne değinen Girasun, “Gidişini hala kabullenmiş değiliz. Her gün özlüyor ve hasretle yad ediyoruz” dedi.
Hukukçu ve insan hakları savunucusu Elçi'den boşalan yerin doldurulamadığını ifade eden Girasun, toplumun onun gibi insanlara ihtiyacı olduğunu vurguladı.
"Her yönüyle olağanüstü bir hukukçu idi" diyen Girasun, “Hem Diyarbakır Barosu Başkanı iken hem de ondan önceki süreçte baroda yöneticilik ve başkan yardımcılığı yaptığı dönemlerde aktif bir şekilde insan hakları etkinliklerinde yer alan saygın bir hukukçuydu. Özellikle Kürt hak hareketinde çok özel bir yere sahipti." diye konuştu.
Elçi'nin aile dostu ve iş ortağı, davasını da yakından takip eden Avukat Nejat Girasun, "Barış Elçisi’ni" olarak gördüklerin hukukçuyu çok özlediklerini sözlerine ekledi.
Tahir Elçi Kimdir?
Elçi, 1966 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Cizre’de tamamlayan Elçi, 1991 yılında Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu.
Almanya’da bulunan Avrupa Hukuku Akademisinde (ERA) uluslararası ceza hukuku ve ceza yargılaması eğitimi alan Elçi, birçok ulusal ve uluslararası toplantı ve konferansta konuşmacı olarak yer almış ve tebliğ sunmuştur.
Elçi’nin Türkan Elçi ile olan evliliğinden Nazenin ve Arin adında iki çocuğu var.
© The Independentturkish