Iraklı Şiilerin İran öfkesi

2018 Basra gösterilerinin yıl dönümünde, ülkenin orta ve güney şehirlerini kapsayarak başlayan Irak gösterilerinin ölçeği ve kendiliğinden gelişimi, İran’ın Irak üzerindeki 16 yıllık siyasetinin reddini yansıtıyor

Fotoğraf: AFP

Irak’ta 1 Ekim’de başlayan işsizlik, kamu hizmetlerinin yetersizliği ve yolsuzluğun protesto edildiği gösteriler ülkenin orta ve güneyindeki vilayetlerde hız kesmeden devam ediyor.

Henüz belirgin bir liderin bulunmadığı bu gösteriler, doğrudan herhangi bir geleneksel siyasi grup ile de bağlantılı değil.

Gösteriler ülkenin Şii yoğunluklu bölgelerinde gerçekleşirken protestolara genç nüfusun öncülük etmesi dikkat çekiyor.

Verilere göre nüfusunun yüzde 75’i, 35 yaş altı olan Irak’ın demografik yapısında dinamik ve hareketli gençler ön plana çıkıyor.

Buna karşın ülkedeki genç işsizlik oranı oldukça yüksek. Uluslararası Para Fonu (IMF), geçtiğimiz mayıs ayında yaptığı açıklamada, Iraklı gençler arasındaki işsizlik oranının yüzde 40'tan fazla olduğunu belirtmişti. 
 

ırak - ap.jpg
Fotoğraf: AP


Devam eden gösterilerde bilanço giderek ağırlaşıyor. Birleşmiş Milletler (BM) Irak Misyonu, ülkede 1 Ekim'de başlayan hükümet karşıtı gösterilerde şu ana kadar 254 göstericinin hayatını kaybettiğini, binlerce eylemcinin yaralandığını açıkladı.

Irak’taki gösterilerde İran yanlısı gruplar hedefte

Protestolarda sokaklara yansıyan dikkat çekici bir başka konu ise göstericilerin İran’dan duydukları rahatsızlığı dile getirmeleriydi.

İran yanlısı milis gruplara ait karargâhlar ve ofisler göstericiler tarafından hedef alındı.

Irak’ın güneyinde bulunan Nasiriye, Amara ve Müsenne kentlerinde Şii milis grubu Asaib Ehl el Hak’ın ofisleri ateşe verildi.

Asaib Ehl el Hak grubunun Maysan vilayeti sorumlusu Visam Ulyavi, göstericiler tarafından öldürüldü.

Nuceba Hareketi’nin Hille kentindeki ofis binası göstericiler tarafından ateşe verildi.

İran destekli Haşdi Şabi'nin üst düzey yöneticilerinden “Ebu Seccad” lakaplı Falih Cabir, Nasiriye kentindeki gösteriler esnasında suikasta uğrayarak hayatını kaybetti. 

İran aleyhindeki gösteriler

İranlı yetkililer ısrarlı bir şekilde Irak’taki göstericilerden ABD’nin Bağdat elçiliğini hedef almalarını isteseler de durum tam tersi.

İran devrim lideri Hamaney’in ofisine bağlı Kayhan gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Şeriatmedari, ABD ve Suudi Arabistan’ın Bağdat elçiliklerine saldırı için çağrıda bulunmuştu.
 

haşdi şabiye çağrı aa.jpg
İran'dan Haşdi Şabi'ye "ABD ve Suudi Arabistan Büyükelçilikleri işgal edin" çağrısı / Fotoğraf: AA 


Şeriatmedari, 5 Ekim tarihli yazısında Bağdat’taki ABD ve Suudi Arabistan elçiliklerinin casusluk merkezi olduğunu ifade etmişti.

Benzer bir şekilde Hamaney’in Kum kentindeki vekili Seyyid Muhammed Saidi de Bağdat’taki fitne merkezinin ABD olduğunu dile getirmiş, 4 Kasım 1979'da ABD'nin Tahran Büyükelçiliği'nin ele geçirilmesine atıfta bulunarak şöyle konuşmuştu: 

Eğer devrimin henüz ilk zamanlarında İranlı öğrenciler ABD elçiliğini ele geçirmeseydi bugün bu elçiliğin fenalıklarına biz de şahit olacaktık.

Irak’ta ABD fitnesinden çıkışın tek yolu İran tecrübesinden faydalanmalarıdır.


Iraklı göstericiler bu çağrıların rağmına ABD'nin Tahran Büyükelçiliği'nin işgal edilişinin 40. yıldönümünde İran'ın Kerbela’daki konsolosluk binasını hedef aldılar.

İran'ın Kerbela'daki konsolosluk binası önünde toplanan Iraklı göstericiler, “İran dışarı”, “Tahran, Bağdat’tan eklini çek” ve “İran, Irak’tan defol” sloganları eşliğinde binayı taşlayarak İranlı diplomatların Kerbela’yı terk etmelerini istedi.

Öfkeli kalabalık, binanın girişindeki dev İran bayrağını indirip ateşe vererek konsolosluk binasına Irak bayrağı astı.
 


Kerbela kentinde düzenlenen başka bir protesto yürüyüşünde Iraklı Şii din adamları tarafından İran devrim lideri Ali Hamaney ve Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani aleyhinde pankartlar açıldı.
 


Öte yandan, göstericiler Irak Şiiliğinin merkezi olarak bilinen Necef şehrinde de İran’ı hedef aldı.

Protestocular, “İmam Humeyni Caddesi’nin adını tabeladan silerek, aynı caddeye ‘Halkın emriyle: Ekim Devrimi Şehitleri Caddesi olarak değiştirildi” yazan bir afiş astı.

Irak’ta Tahran komutasındaki milis örgütler

Iraklı Şiilerin İran’a duyduğu öfkenin altında Tahran’ın milis gruplar üzerinden Bağdat’ta nüfuz elde etme hırsı yatıyor.

Nitekim Irak’taki kargaşanın ana müsebbibi olarak İran’ı işaret eden Ortadoğu uzmanı Ali Sadrzade, bu görüşünü şu sözlerle açıklıyor:

Tahran Bağdat’ı gönüllü besic grupları ve milis örgütleri yönetsin istiyor, bu bir nevi İran modelini Irak toplumunda tekrar etmek gibi.


Irak’ta faaliyet gösteren bu milis örgütler, Bağdat’tan çok Tahran’ın, Necef’ten çok Kum’un kontrolünde hareket ediyor.

Bu durum Irak’ın bütünlüğünü tehdit ettiği gibi, ülkenin bağımsızlığına dair soru işaretlerine neden oluyor. 

Örneğin, bu gruplar Necef’te ikamet eden Irak Şiilerinin en etkili dini mercii Ayetullah Sistani’nin çağrılarına muhalif olarak Suriye’deki faaliyetlerine henüz son vermiş değiller.

Öte yandan Sistani, Haşdi Şabi ve benzeri milis örgütlerinin lağvedilerek Irak ordusuna bağlanmasının zaruret olduğunu söylemesine rağmen bu durum gerçekleşmedi.

Haşdi Şabi, İran devrim lideri Hamaney’in arzu ettiği tarzda İran’daki Besic Güçleri gibi varlığını devam ettiriyor.

İran resmi şekilde Irak’taki birçok Şii milis grubuna destek veriyor. Asaib el Hak, Kata’ib Hizbullah, Nuceba, Bedr ve Kata’ib Horasani bu gruplardan sadece birkaçı.

Bu örgütlerin liderleri aşikâr bir şekilde İran devrim lideri Ayetullah Ali Hamaney’in komutasında olduklarını ifade etmekte. 

Haşdi Şabi’nin önde gelen askeri liderlerinden Ebu Mehdi el Mühendis, geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirdiği bir röportajda şu ifadeleri kullanmıştı:

Hayatımdaki en büyük iftiharım Kasım Süleymani’ye asker olmaktır.


Kasım Süleymani hali hazırda Haşdi Şabi’nin resmi danışmanı konumunda bulunuyor. 

Ayetullah Hamaney’in Meşhed kentindeki vekili Âlem-ul Huda’nın geçtiğimiz haftalarda hutbede kullandığı “Haşdi Şabi İran’dır” ifadesi de Irak’taki Şii milis gruplar üzerindeki İran etkisini özetler nitelikte. 

Kudüs Gücü üyesi aynı zamanda Kasım Süleymani’nin eski danışmanı olan İrec Mescidi, 2017 yılından bugüne İran’ın Bağdat elçiliği görevinde bulunuyor.

İran’ın Bağdat için seçtiği diplomat profili Irak’ta izlediği siyasete dair ipucu verebilir.

İran’a tepki olarak yükselen Iraklılık bilinci

Irak’taki milis gruplarının Şii toplumundaki Kum-Necef çekişmesinde Kum tarafına bağlılıkları su götürmez bir gerçek. Bu durum şüphesiz Irak’ın siyasi ve toplumsal bütünlüğünü tehdit ediyor.

Diğer taraftan Tahran’ın Haşdi Şabi gibi örgütler eliyle Bağdat üzerindeki önlenemez etkisi Iraklılık bilincinin oluşmasını netice veriyor. 

Şii lider Ammar el-Hekim’in 2017 yılında radikal bir kararla Irak Yüksek İslami Konseyi’nden çekilerek “Milli Hikmet Akımı’nı” kurması, Mukteda es-Sadr’ın son yıllarda yoğun bir şekilde Arap kimliğini ön plana çıkarması ülkedeki İran nüfuzuna tepki olarak artan Iraklılık vurgusundan bağımsız okunamaz.

Irak’taki göstericilerin ülkedeki Tahran etkisine duydukları öfke de bu değişimle açıklanabilir. 

Nitekim Irak’taki protestoların patlak vermesinden bir gün sonra Kasım Süleymani’nin gece geç saatlerde Bağdat’ta bakanlıkların ve büyükelçiliklerin bulunduğu sıkı güvenlik önlemleriyle korunan Yeşil Bölge’ye helikopterle giderek bir grup üst düzey güvenlik yetkilisiyle yapılan toplantıya Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi yerine başkanlık ettiği iddiası göstericilerin İran’a duyduğu tepkiyi daha da arttırdı.

Bu iddialar üzerine Kerbela kentinde sokaklara çıkan Iraklı Şii din adamları, “Sömürgeciler ülkemizden çıkın, Suçlu Kasım Süleymani” pankartları açarak gösteri düzenlediler.

Bu örnek bağlamında İran’ın Irak’taki nüfuzu kimi Şiiler açısından sömürgecilikle eş değer tutularak ülke bağımsızlığına tehdit olarak değerlendiriliyor.

Keskin nişancılar İranlı mı?

Irak’ta devam eden protesto gösterilerinde keskin nişancıların göstericileri başından ve göğsünden vurduğu olaylarda onlarca sivil hayatını kaybetti.

Reuters’in hazırladığı haber videosunda Iraklı göstericilerden birisi protestocuları hedef alanların Farsça konuştuklarını iddia ediyor.
 


Aynı zamanda maskeli şahıslar Irak askerlerinin önünde durarak göstericilere göz yaşartıcı gazla müdahale ettiler.

Benzer şekilde bazı Iraklılar bu şahısların İranlı olduğunu iddia etmekte.

İran eliyle gerçekleşen şiddet olaylarına dair bu tür iddialar Iraklı göstericilerin Tahran’a yönelik öfkelerini daha da arttırıyor.

Tahran’ın Irak’taki gösterileri “Batı komplosu” olarak izah etmesi

Iraklı göstericilerin İran’a duydukları öfkenin sebeplerinden birisi de Tahran’ın mevcut protestoları ABD ve Batı ülkelerinin komplosu olarak izah etmesiyle açıklanabilir. 

Nitekim İran devrim lideri Ayetullah Hamaney, Tahran’daki Hatem’ül Enbiya askeri okulunun mezunlar töreninde yaptığı konuşmada Irak ve Lübnan'daki gösterilerle ilgili ABD ve bölgesel müttefiklerini suçlayarak şu açıklamada bulundu:

ABD ve diğer Batı ülkelerinin istihbarat servisleri bölgedeki bazı ülkelerde parasal destekle kaos çıkarmaktadır.

Bu açıklama Iraklı göstericilerin finansal açıdan dış destekli olduğu yorumlarını doğuruyor.
Tahran Cuma Hatibi Muhammed Ali Kermani de Irak’taki göstericileri “sapkın gruplar” ve “İngiliz Şiileri” olmakla suçlamıştı.

İran Radyo ve Televizyon Kurumu’na açıklamada bulunan İran Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı İsmail Kevseri ise, ABD, Suudi Arabistan ve İsrail tarafından protestocular arasına bazı şahıslar yerleştirildiği iddiasında bulunarak şöyle demişti:

Lübnan ve Irak halkı talep ederse, bu protestoları teşvik eden ülkelerin komploları kesinlikle etkisiz hale getirilecek.


Irak’ın ABD-İran gerilimine sahne olması

ABD ve İran arasındaki gerilimin Ortadoğu’da en çok hissedildiği ülke hiç şüphesiz Irak’tır.

İki ülke arasındaki çekişmenin Bağdat’taki yansımaları siyasi ve toplumsal alanda kutuplaşma olarak karşımıza çıkıyor.

IŞİD sonrası enkazın henüz tam anlamıyla kaldırılmadığı Irak’ın ABD-İran çekişmesine sahne olması ihtimali ülke güvenliği için ciddi problemlere yol açabilir.

Bu olasılık Irak’ı çok boyutlu bir istikrarsızlığa sürükleyebilir.

Nitekim Irak’ın önde gelen Şii liderlerinden Sadr hareketi lideri Mukteda es- Sadr, bu duruma ilişkin şöyle bir açıklama yapmıştı:

Irak olarak birlik ve beraberlik içerisinde İran ve ABD arasındaki olası savaş karşısında ciddi bir tutum sergilemezsek bu Irak'ın sonu olur.


Öte yandan İran, Irak’ın olası bir çatışmaya sahne olmasında pervasız bir duruş sergilemekte.

İran’ın Bağdat büyükelçisi İrec Mescidi’nin 26 Eylül tarihinde yaptığı açıklama bu durumu daha net özetliyor:

İran topraklarına yönelik herhangi bir saldırıya karşılık ABD’nin Irak’taki üslerini hedef alacağız.


İran’ın Bağdat Büyükelçisi’nin bu sözlerine yanıt veren Irak Savunma Bakanlığı Sözcüsü Tahsin Hafaci, “Irak, diğer ülkeler arasındaki çatışma sahasına asla dönüşmeyecek” ifadelerini kullanmıştı.

Sonuç olarak, 2018 Basra gösterilerinin yıldönümünde ülkenin orta ve güney şehirlerini kapsayarak başlayan Irak gösterilerinin ölçeği ve kendiliğinden gelişimi İran’ın Irak üzerindeki 16 yıllık siyasetinin reddini yansıtıyor.

İran rejiminin mezhebi ve ideolojik açıdan mukaddes addettiği Kerbela ve Necef’te Iraklı sivil Şiiler tarafından kabul görmemesi uzun vadeli bölgesel politikalarının kırılganlığına işaret ediyor.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU