Teknoloji dünyasında bir gün yok ki, yapay zeka (Artificial Intelligence – AI) dalındaki gelişmelerden söz edilmesin.
Sinir ağları, evrimsel algoritmalar, derin öğrenme, yüz ve konuşma tanıma sistemleri, sürücüsüz araçlar, otonom robotlar hep gündemde.
Yapay zeka uygulamaları, bağımsız biçimde, bir aygıtta gömülü (embedded) olarak, ya da mevcut bilgi sistemlerinin çeşitli işlevlerinde hızla yaygınlaşıyor.
Bu gelişmeler de bilişimin ve yapay zekanın geleceğinin nasıl olacağı konusunda önemli sorulara yol açıyor.
Yakın gelecekte yaygın işsizliğe yol açmalarından endişe edilen akıllı bilgi sistemlerinin, daha uzun erimde üstel bir gelişme göstererek insanlığa yaşamsal bir tehdit oluşturmalarından bile endişe ediliyor.
Peki, yapay zeka nedir?
Yapay zeka teknolojisinde Dünya’da neler oluyor?
Türkiye'de yapay zeka için ne gibi çalışmalar var ve ne gibi çalışmalar olmalı?
Independent Türkçe için bu içeriğimizde uzmanlara danışarak yapay zekaya dair akıllardaki bir çok soruya cevap aradık.
Konuyu masaya yatırmak üzere Atılım Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Baran Uslu, Dijital dönüşüm uzmanı Murat Erdör ve Yıldız Teknopark Genel Müdürü Prof. Dr. Mesut Güner’in görüşlerini aldık.
Yapay zeka nedir?
Yapay zeka (Artificial Intelligence - AI), bilgisayar programları yardımı ile insan zekasının işlevlerine benzer işlevleri gerçekleştirmeyi hedefleyen bilişim dalına verilen isimdir.
Bu dalda 1950'lerde başlayan çalışmalar günümüze kadar inişli çıkışlı biçimde sürmüş, birçok karara destek sistemi ile çeşitli görüntü ve ses (konuşma) tanıma uygulaması geliştirilmiştir.
Öte yandan, yapay zekadan beklentilerin çok yüksek tutulması, insan zekasının çalışma prensipleri ve mekanizmaları konularındaki bilgilerin yetersizliği ve bilgisayarların güçlerinin sınırlı oluşu, genelde başarıdan çok başarısızlık öyküleri yaşanmasına yol açmıştır.
Yine de yapay zeka teknolojisi ürünleri, finans, tıp ve mühendislik alanlarındaki bazı spesifik konularda başarı ile kullanılmaktadır
Yapay Zeka teriminin, ilk olarak 1956'da, Makine Benzetimli Zeka isimli konferansta önerildiğini anlatan Atılım Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Baran Uslu, “Toplanan veriden anlamlı bilgiler çıkartabilen ve bu bilgiler ışığında karar verebilen sistemler için, yapay zekaya sahip diyebiliriz” diyor.
Uslu, yapay zekayı oluşturan ana bileşenlerin; makine öğrenmesi, planlama, robotik, konuşma, görme, uzman sistemler ve doğal dil işleme şeklinde yedi sınıfta toplanabileceğini belirtiyor.
Dr. Baran Uslu yapay zekayı oluşturan bu yedi ana bileşeni ise şöyle anlatıyor:
Makine öğrenmesi: öğreticili, öğreticisiz ve derin öğrenme şeklinde;
Konuşma bileşeni: Metinden Konuşma Sentezleme (MKS) ve Konuşmadan Metin Sentezleme (KMS) şeklinde;
Görme: görüntü işleme ve makine görmesi şeklinde;
Doğal dil işleme de: sınıflandırma, makine tercümesi, içerik çıkartma, metin üretme ve soru cevaplama şeklinde alt bileşenlere ayrılabilir.
İnsan beyninin çok gelişmiş bir yapı olup, tüm bu bileşenlere sahip olduğunu vurgulayan Uslu, “Onun yeteneklerini benzetmeye çalışan bu yapılar, uygulandıkları sistemlere bir akıl katmaya çalışmaktadır” diyor.
Genel olarak yapay zeka teknolojisinde dünyada neler oluyor?
Uslu, Dünya'da yapılan ve yayınlanan son dönem yapay zeka çalışmalarına ise şöyle örnekler veriyor;
Çin'de, ormancılık alanında veri sorgulama sistemlerinde.
Amerika'da tarım ve gıda sektöründe, üretimde farklı parametrelerin otomatik olarak ayarlanmasında, Tıp'ta, hastalık teşhisinde ve ameliyatlarda; ameliyatın planlanmasından, uzamsal konumlandırma vb. işlemlere kadar doktorlara yardım/destek amacıyla yapay zekalı ürünler kullanılmaktadır.
Türkiye'de yapay zeka için ne gibi çalışmalar var ve ne gibi çalışmalar olmalı?
Uslu, Türkiye'de de temel bilimlerde, mühendislik (özellikle Bilgisayar ve Elektronik Mühendislikleri) ve tıp uygulamalarında, yukarıda bahsedilen üst düzey yöntem ve teknolojiler kullanıldığını ifade ediyor.
Bilgisayar bilimlerinde yetişmiş insan gücünün, uygun olan tüm alanlara, otomasyonu veya veriden bilgi üretmeyi sağlayacak akıllı sistemler kurabileceğini belirten Uslu sözlerini şöyle sürdürüyor;
Kavşaklardaki araç yoğunluğunu izleyip trafik lamba sürelerini ona göre ayarlayan sistemlerden, tıp alanında doktorlara daha kolay ve güvenli bir şekilde ameliyat yapma imkânı sağlayacak yardımcı sistemlere, patent alınabilecek pek çok uygulama geliştirmek mümkündür.
Uslu, Türkiye'de geliştirilen bir yapay zeka uygulamasına örnek olan SmartEyes isimli sistemi şu sözlerle anlatıyor:
SmartEyes, çevresi ile sadece gözle iletişim kurabilen kişilerin (ALS hastaları, engelliler, boyundan aşağısı felçli olanlar, konuşamayanlar, vb.) göz bebeği hareketlerine göre istek ve ihtiyaçlarını hızlı ve ekonomik bir yolla bildirmelerini sağlamaktadır.
Geliştirilen yüksek teknolojili bu sistemle ayrıca kullanıcıların göz bebeği hareketleriyle bazı çevre birimlerini (TV, lamba, perde, klima ve hasta karyolası) kontrol edebilmeleri de mümkündür.
Uslu, “Farklı kültürlerin harman olduğu, Dünya'nın en önemli konumlarından birisinde bulunan ülkemizde, insanlar birbirleriyle daha fazla konuşup, tanışmalı; ön yargılardan uzak bir şekilde, anlayış ve hoşgörü ile ortak aklı tesis etmelidir. İşte o zaman, çağdaş medeniyet seviyesini yakalayabilir ve hatta geçebiliriz” şeklinde konuşuyor.
“Ülkelerin, diğer ülkelerden önde olduğu alanlar vardır” diyen Dr. Uslu sözlerini şöyle sürdürüyor:
Türkiye Cumhuriyeti, neden yapay zeka alanında önder bir konumda olmasın?
Unutmayalım, bilgisayar bilimlerinde çok önemli olan ve “bir işlemin yapılma sırası olarak” adlandırabileceğimiz algoritmanın fikir ve isim babası olan Harzemli gibi büyük bilgin ve düşünürlerin yetiştiği coğrafyada yaşıyoruz.
Dijital dönüşüm uzmanı Murat Erdör, sorularımıza verdiği cevaplar ile yapay yeka teknolojisinde merak edilenlere noktalara açıklık getiriyor.
“Yapay zekayı nasıl tanımlarsınız” sorumuza Murat Erdör şu cevabı veriyor:
Basit bir tanımla başlayalım ve ardından yapay zeka teknolojisinin dünya için ne anlama geldiğini irdeleyelim.
Kısaca yapay zeka, çeşitli kodlarla bir veya birden fazla bilgisayar üzerinden oluşturulmuş bir ürüne çeşitli faaliyetleri gerçekleştirme kabiliyeti sunan sayısal bir akıl sistemidir.
Buradaki bir diğer önemli nokta ise bu ürünlerin; var olan sorunu tespit etme ve sorunu çözme, öğrenme ve bulunduğu ortamı algılama gibi insana benzer özelliklerinin olmasıdır.
Dünya henüz yapay zeka çalışmalarının çok başında. Ancak teknolojinin hızı ile birlikte büyük bir ivme kazanarak önümüzdeki yıllarda farklı bir boyuta geçecek.
Yapay zeka insanların her alanında var mı? Biz bunun ne kadar farkındayız?
Yapay zeka çalışmalarının gündelik hayatımıza henüz çok fazla dokunmadığını ifade eden Erdör, ilerleyen yıllarda ise bu teknolojinin insan hayatının vazgeçilmez bir parçası olacağını vurguluyor.
Erdör, “Teknolojik gelişmelerin hızı ve dijital dönüşümün etkisi yapay zekayı sosyal yaşamda ve iş yaşamında bir gereklilik haline getirecek. Dolayısıyla bizler henüz yapılan çalışmaların faydalarını tam anlamıyla hissetmiş değiliz. Bunun için biraz daha zamana ihtiyacımız var” diyor.
Yapay zeka sizce ne yönde fayda sağlar ve nasıl tehdit oluşturur?
Yapay zekanın sağlayacağı fayda ve oluşturacağı tehdit konusunda dünyanın önde gelen bazı isimlerinin büyük ölçekli tartışmaların içerisine girdiğinden bahseden Erdör, “Bir kesim yapay zekanın geleceğe olumlu bir şekilde etki edeceğini ifade ederken, diğer bir kesim de yapay zeka teknolojisinin geliştirilmesine karşı çıkıyor” diyor ve ekliyor:
Hatta Mark Zuckerberg ve Elon Musk’ın sosyal medya üzerinden giriştiği tartışma tüm dünyada gündem olmayı başarmıştı.
Dolayısıyla bu konudaki görüş ayrılıklarına insanlarda taraf olmaya başladılar.
Kişisel düşüncelerime gelince yapay zekanın sosyal yaşamı ve iş hayatını çok büyük ölçüde kolaylaştıracağını ifade edebilirim.
Öte yandan medyaya olumsuz olarak yansıyan başarısız yapay zeka çalışmalarının ve marka değeri yüksek olan teknoloji firmalarının açıklamalarının tatmin edici olmadığını söyleyen Erdör, “Dolayısıyla yapay zekayı tehdit unsuru olarak gören kesime de hak veriyorum” diye ekliyor.
Erdör, “Gelecekte bizi neler bekliyor? Yapay zeka insanlığın önüne geçebilir mi?” sorumuzu ise şöyle yanıtlıyor:
Biraz öncede belirttiğim gibi yapay zeka çalışmalarının henüz başındayız.
Ancak devlet teşvikleri ile özel sektör yatırımlarını göz önüne aldığımızda bu alana verilen önemin giderek artacağı aşikar.
Öte yandan teknoloji çok hızlı bir biçimde ilerliyor.
Gelecekte yapay zeka teknolojileri günümüze oranla çok daha fazla insan hayatına nüfuz edecek.
Yapay zeka insanlığın önüne geçebilir ya da geçemez demek için şu an çok erken olduğunu düşünüyorum.
Ancak yapay zeka ürünlerinin insan eliyle oluşturulduğunu ve yalnızca kodlamalar bağlı olduğunu unutmamanız gerekiyor.
Erdör, dünyada uygulanan yapay zeka örneklerinden bahsediyor;
Boston Dynamics’in ürettiği Atlas Robot’un dengede kurma kabiliyeti oldukça etkili.
Bunun yanında Rusya’nın ürettiği Rus Asker Fedor’un birçok özelliği bulunuyor.
İki eliyle silah kullanabilen Fedor, aynı zamanda araba sürebiliyor ve matkap kullanabiliyor.
Sophia’yı bilmeyen yoktur diye düşünüyorum. Jest ve mimikleriyle dikkat çeken Sophia dünyada vatandaşlık verilen ilk yapay zeka ürünü olarak tarihe geçti.
“Ülke olarak yapay zekanın neresindeyiz” diye sorduğumuzda ise şöyle yanıtlıyor:
Ülkemizde ise yerli Sosyal Robot Nely oldukça popüler.
Türkiye bu alanda diğer dünya ülkelerine nazaran biraz daha ağır ilerliyor.
Öte yandan ülkemizde bulunan teknokentler, ar-ge ve inovasyon merkezleri ve devlet teşebbüsleri girişimcilere ve yazılımcılara yapay zeka çalışmaları için gerekli olanakları sağlıyor.
İlerleyen yıllarda ülke olarak yapay zeka konularında daha fazla önem vereceğimizi düşünüyorum.
Yıldız Teknopark Genel Müdürü Prof. Dr. Mesut Güner, yapay zekanın çok uzun süredir hayatımızda olan bir kavram olmasına karşın, ekonomilerin yapay zekayı dijital dönüşüm gündemlerinin üst sıralarına alması ile birlikte küresel dijitalleşme yolculuğunun son yıllarda en ayrılmaz bir parçası haline geldiğini ifade ediyor.
“Bugün yapay zekâ için geleceğin teknolojisi diyoruz” diyen Prof. Güner, yapay zeka kavramının tarihinin 1950’lere dayandığını söylüyor:
Tüm dünya yapay zekaya yatırım yapıyor.
İngiltere otonom araç ve drone’lara yoğunlaşıyor;
Çin robot yapıyor, Hindistan’da devlet-özel sektör iş birliği yapılıyor;
Kanada’da yapay zekâ üretimi için fon oluşturuluyor.
Aslında yapay zekâ kavramının tarihi 1950’lere kadar gidiyor.
Prof. Güner, yapay zekanın bugün “dünyadaki en önemli değer bilgi” olduğunun altını çiziyor;
Bilgiye dayalı ürün geliştirirseniz, ticari anlamda da yüksek katma değer kazanıyorsunuz.
Türkiye bu gelişmelerin farkında ve uzun zamandır yapay zekâ teknolojilerine yatırım yapıyor.
Bu alanda pek çok girişim hayat buluyor.
Yapılan araştırmalar da tablonun olumlu olduğunu gösteriyor.
Güner, Türkiye'deki şirketlerin yüzde 80’inin yapay zeka stratejilerini doğrudan üst düzey yönetimde ele aldığını belirtiyor;
Şirketlerin yüzde 25'i yapay zekayı stratejik dijital öncelikleri arasında görürken, yüzde 60'ı ana faaliyetleri için yapay zekanın önemini kabul ediyor.
Türkiye'deki şirketler, yapay zekâ gündemini hem teknolojik gereklilik hem de iş süreçlerini iyileştirme perspektifinden yönetiyor.
Ortadoğu ve Afrika bölgesinde bu anlayışı benimseyen şirketlerin oranı yüzde 43 olurken, Türkiye’de bu oran yüzde 55 seviyesinde bulunuyor.
Yapay zekanın gelişmesi ile birlikte insan faktörü endişelerine de değinen Güner, “Bu elbette insan faktörünü unutmak anlamına gelmiyor” diyor.
Güner, “Bunun özellikle endüstrideki karşılığına bakacak olursak, insan faktörünü azalttığı gibi eksik bir algı var. Oysa yeni sanayi devrimi, insanı da bu dönüşüme dahil ediyor. Bu kaçınılmaz. Değiştiriyor, dönüştürüyor, içine katıyor. Bu süreci böyle okumak gerekiyor” şeklinde konuşuyor.
Yapay zekanın insan gücünü engellemesi anlamanına gelmediğini vurgulayan Güner, şu örneği veriyor:
Almanya’da BMW’nin en büyük otomotiv üretim tesisinde, 1700 robotla üretim yapılan tesiste, kocaman harflerle “TECHNOLOGY SUPPORTS PEOPLE / TEKNOLOJİ İNSANI DESTEKLER” yazar.
Bizler de işte bu noktada devreye girerek gelişmeye açık insan gücümüzle teknolojiyi birleştirmeyi amaçlıyoruz.
Globalleşen dünyada evrensel değerlerle donanmış, kendisini sürekli yenileyen, sorgulayıcı, yaratıcı, girişimci bireyler yetiştirmeyi çokça önemsediklerini belirten Güner, sözlerini şöyle sürdürüyor:
Şirketler ‘önce insan, sonra teknoloji’ anlayışını benimsediğinde, bireylerin yetenekleri daha fazla gelişiyor ve yaratıcılıkları artıyor.
Yapay zeka çözümleri sayesinde ürün ve hizmetler dönüşürken, çalışanlar da stratejik işlerine daha fazla zaman ayırabiliyor.
Ancak bu şekilde ilerlersek; Türkiye’deki şirketlerin daha fazlasını başaracağına ve ülkemizin dijital dönüşümünün gerçekleşeceğine inanıyoruz.
© The Independentturkish