Donald Trump'ın bir başkan olarak dış politikadaki ayırt edici özelliği düşmanlarının karşısında ve müttefiklerinin yanında yer almayı başaramaması.
ABD başkanının Kim Jong-Un'a yönelik “ateş ve öfke” sataşmasını aniden Kuzey Kore liderine karşı bir düşkünlük takip etti, onu baştan aşağı nükleer silahlı olarak bıraktı ve şimdi de denizaltılarından füzelerine deneme atışı yaptırıyor. İran'la yapılan nükleer anlaşmadan çekilmesi ve ülkeye dayattığı cezai yaptırımlar Tahran'ı diz çöktürmeyi başaramadı. Çin, Trump'ın ticaret savaşında geri adım atmadı. Nicolas Maduro, Trump'ın darbe çağrılarına rağmen Venezuela'da iktidarını sürdürüyor.
Diğer taraftan ABD başkanı, Joe Biden'in oğluna çamur atmak için bir şantaj girişiminde Ukrayna'dan askeri yardım aldı. Suudi Arabistan’a yapılan drone saldırıları ve Körfez’deki tankerlere yapılan saldırılardan sonra nihai bir adım atmayı başaramamıştı, şimdi de IŞİD'e karşı mücadelede etkili olan Kürt müttefiklerini Türklerin askeri saldırısına terk etti.
Kürtlerin Normandiya çıkarmasında ortalıkta olmamalarından mütevellit (görünen o ki "çok, çok güçlü bir makalede" keşfettiği bir mevzu) sürekli ihaneti iddiası, Trump standartlarına göre bile gülünç, ve IŞİD'e karşı hayati rollerinin farkına varılamaması, uluslararası ve ulusal ölçüde hayret uyandırırken, Kongre'deki cumhuriyetçilerin de ağır eleştirilerine yol açtı.
Buna rağmen, Dışişleri ve Pentagon’dakilere göre olanlar neredeyse kaçınılmazdı. Biri gidip biri gelen dışişleri bakanları, savunma bakanları, ulusal güvenlik danışmanları ve istihbarat başkanlarıyla bu sıradışı hükümetin bitmek bilmeyen çalkantısında, yerleşik karar verme süreçleri yok oluyor. Trump gittikçe daha da yalnızlaştı ancak başlarda askeri alanda çok heyecanlı olan ve kabinesini eski askerlerle dolduran bu Vietnam dönemi asker kaçağı, bugün ciddi ciddi “büyük ve eşsiz bilgeliği” ile dış politika ve savunma politikasını çok iyi kavradığına inanıyormuş gibi görünüyor.
Trump'ın 72 saat sonra Türk taarruzunun önünü açan ABD birliklerinin çekileceğini açıklamasının sonucunda, Mike Pompeo başkanı savunmak ve Recep Tayyip Erdoğan'a "yeşil ışık" vermediğini iddia etmek durumunda bırakıldı. Dışişleri Bakanı ayrıca Ankara’nın Suriye’nin kuzeyine dair meşru güvenlik kaygıları taşıdığını açıkladı.
Yine de Kürtlere ağır silahları bıraktırmak, sınır takviyelerini bozdurmak ve Ankara'yla istihbarat paylaşma teklifleriyle Türkleri bir Suriye operasyonuna karşı tekrar tekrar uyaran da bizzat Pompeo'nun Dışişleri Bakanlığı'nın diplomatlarıydı. Kürtlerin arasındaki Amerikan varlığı, birkaç düzine ABD diplomatından ibaret ancak onlar orada bulundukları sürece Türkler saldırıya geçemeyeceklerinden, varlıkları geniş çaplı bir çatışmanın patlamasına karşı sigorta olarak vazgeçilmez durumdaydı.
Trump'ın son savunma sekreteri geçen hafta, Trump'ın açıklamasından üç gün önce Türk mevkidaşıyla konuştu. Hem Amerikalı hem de Türk yetkililere göre, Mark Esper, Hulusi Akar'a Kürtlerle bir arada bulunan ABD birliklerinin çekileceğini hiçbir zaman ima etmedi. Tam tersine, temkinli olma uyarısını zorladı.
Pazartesi günü, Pentagon baş sözcüsü Jonathan Hoffman şunları söyledi: “Savunma Bakanlığımız, Suriye'nin kuzeyinde bir Türk operasyonunu desteklemediğimizi Türkiye'ye açıkça ifade etmiştir. ABD silahlı kuvvetleri bu tür bir operasyona destek vermeyecek veya müdahil olmayacaktır. Potansiyel eylemlerin Türkiye'ye, bölgeye ve ötesine olası istikrarsızlaştırıcı sonuçlarını vurgulamak üzere NATO müttefikleri ve [IŞİD karşıtı] koalisyon ortaklarımızla birlikte çalışacağız. ” Hoffman, savunma bakanı Esper ve Genelkurmay Başkanı General Mark Milley’in, Türk mevkidaşlarını Suriye’nin kuzeyindeki müdahaleye karşı uyardıklarını doğruladı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Yetkililerin şahsen dikte ettiğini belirttiği Beyaz Saray açıklamasında, Trump’ın sonraki eylemlerinin, maneviyatın düşüşe geçtiği başkanlığı döneminde Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon’daki personeli umutsuzluk hali içinde bıraktığını açıkladı. Birden fazla kaynak, herhangi bir etkin kısıtlamanın ötesindeki fevri başkanın istifasına dair beklentiden söz ediyor.
Trump'ın çekilme deklerasyonunun, ABD ordusunun Türk ordusuyla birlikte yapılan çalışmanın bölgede tansiyonu düşürmek ve istikrarı sağlamakta başarılı olduğu yönündeki açıklamasıyla aynı gün gelmesi, Trump'ın ne yapmakta olduğuna dair kafa karışıklığını artırdı. Eski NATO askeri şefi Amiral James Stavridis MSNBC'ye şunları söyledi: “Bu kesinlikle herkesi şaşkına çevirdi. Bunu size bir olgu olarak anlatıyorum. Kimse böyle bir şeyi beklemiyordu ve yalnızca dış politikayı değil, aynı zamanda askeri operasyonları yürütmeye çalışırken bu öngörülmezlik gerçek bir sorundur. Bu tür bir darbe etkisi, yalnızca bu taktiksel durum özelinde değil, aynı zamanda planlamacılarımızın Kuzey Kore'den Afganistan'a diğer sahnelerde kurmaya çalıştıkları strateji açısından da son derece zararlıdır."
Beyaz Saray yetkilileri tarafından öne sürülen bir iddia, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Kürt paramiliter güçlerine saldırmak için tekrarladığı tehditlerinin ardından Trump'ın bir şekilde Erdoğan’ın blöfünü gördüğü yönünde. Türk kuvvetlerinin önümüzdeki günlerde nasıl hareket edeceği merak konusu. Sürgündeki din adamı Fethullah Gülen'in (Türkiye mahkemeleri Gülen'in lideri olduğu Fethullahçı Terör Örgütü'nün/FETÖ, 15 Temmuz darbe girişiminden birinci derecede sorumlu olduğunu belirleyerek ABD'den Gülen'in iadesini talep etmişti ed.n.) sorumlu tutulduğu darbe girişiminin ardından gelen tasfiye süreci askeri komuta ve kontrol mekanizmalarının içini boşalttı, bu da ordunun performansı üzerinde kaçınılmaz bir etki yarattı.
Ankara, operasyonun Kürt milisler kadar IŞİD'i de hedef aldığını iddia ediyor. Ancak ilk hedefler, Türkiye sınırını oluşturan eski Berlin-Bağdat yolu boyunca yer alan Suriye'nin tamamı Kürtlerin elinde bulunan Kobani, Tel Abyad ve Resulayn kentleriydi. Beyan edilen amaç, Suriye'ye 20 mil (yaklaşık 32 kilometre) kadar girmek ve Irak sınırına paralel giden M4 otoyolunu güvenlik altına almak.
Erdoğan’ın güçleri, Kürtlerin liderliğindeki (batının iyi eğitip silahlandırdığı) Suriye Demokratik Güçleri’yle (SDG) karşı karşıya gelecek. Ancak Türkler, hava kuvvetleriyle olduğu kadar görece düz arazide sahip oldukları ağır zırhlı silah sayısıyla da avantajlı durumda ve yol boyunca ağır can kaybı olasılığına karşın hedeflerine ulaşmaları mümkün görünüyor.
George W. Bush, Barack Obama ve Trump başkanlığında üst düzey ulusal güvenlik pozisyonlarında görev yapan Brett McGurk, Türk saldırısının IŞİD'in SDG'ye yönelik saldırıyı kendisini reforme edip yeniden saldırıya geçmek için avantaja dönüştürmek de dahil olmak üzere, son derece yıkıcı yankıları olacağı konusunda uyardı.
Ayrıca, Türk kuvvetlerinin sınırdaki Tel Abyad'ı almasına izin vermenin ironikliğine de dikkat çekti. McGurk paylaştığı tweet akışında “Bir Suriye sınır kasabası olan Tel Abyad, silah, patlayıcı ve mücahitlerin Türkiye'den Rakka'ya ve Irak'ın içlerine serbestçe geçebildiği [Haziran 2014] 'den [Haziran 2015]' e kadar IŞİD'in ana tedarik yoluydu” dedi ve ekledi:
Türkiye, ABD’nin yardım ve desteğiyle sınırın kendi tarafını kapatmak için tekrarlanan ve ayrıntılı talepleri reddetti. Haziran 2015’te, Türkiye herhangi bir aksiyon almamış ve sınır hala açıkken, biz SDG savaşçılarının Tel Abyad’ı temizlemelerini sağladık. Savaştan sonra Türkiye sınırı kapatarak - IŞİD'e değil, Suriye Demokratik Güçleri'ne - duvar ördü. Bu sabahki haberlerse Türkiye'nin askeri güçlerini ilerletmek için kendi inşa ettiği duvarı kaldırdığını duyurdu.
McGurk şöyle devam etti:
“Tel Abyad'ı kaybettikten sonra IŞİD, Münbiç'te kendi yabancı savaşçılarını örgütledi ve Avrupa'da büyük saldırılar planlamaya devam etti ... Paris saldırıları ve artan tehditler üzerine, Türkiye'nin itirazlarına rağmen SDG'nin Münbiç'i ele geçirmesini sağladık ... O tarihten itibaren Avrupa'ya yönelik yeni saldırı gerçekleşmedi. Bu ayrıca, IŞİD baskısını büyük ölçüde geriletmemizi sağlayan bir bilgi akışının da önünü açmış oldu.”
McGurk, üzüntüyle şu yorumu yaptı:
“Hilafetin (Tel Abyad ve Münbiç operasyonları olmadan gerçekleşmesi mümkün olmayan) mağlup edilmesi başarısının çığırtkanlığıyla meşgul Trump, (bütün bu tarihsel süreci bildiği de şüphelidir) bu hafta ABD kuvvetlerinin Tel Abyad yakınlarındaki mevzileri aniden terk etmelerini emretti.”
Britanya Dışişleri Bakanı Dominic Raab da Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'yla konuştuğunu belirterek şunları söyledi:
“Birleşik Krallık'ın Suriye'ye yapılan askeri saldırı konusundaki hayal kırıklığını ve endişelerini dile getirerek operasyonu sınırlı tutma çağrısında bulundu. Müdahale çok büyük insani yıkım tehlikesi taşıyor ve IŞİD'e karşı mücadele odağını zayıflatıyor.”
McGurk yaşanacaklara dair uyarıda bulundu.
“Gelecek saldırının ciddi sonuçları olacak ... IŞİD şüphesiz yıkıcı gücünü yeniden inşa ediyor”dedi. Britanyalı güvenlik analisti Robert Emerson, “Amerikalıların, Britanyalıların ve diğer batılı müttefiklerin inşa ettiği ve IŞİD'e karşı çok etkili bu Kürt kuvvetinin Trump'ın fevri bir çıkışıyla yerle bir edilebilmesi çok saçma. Dikkate almamız gereken senaryo, IŞİD'in geri dönmesi ve Suriye'nin yeniden bölgede ve Avrupa dahil olmak üzere bölgenin ötesinde bir terör kaynağı olması.”
* Makale orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Sena Çenkoğlu
© The Independent