Bugün Hayvanları Koruma Günü.
Bu önemli günde Türkiye hayvan haklarını ve TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu'nun hazırladığı son raporu konuşuyor.
İnsanlar hayvanların geleceğini tartışadursun hayvana yönelik şiddet her yerde.
Sakarya'da patileri ve kuyruğu kesilmiş yavru bir köpek...
Konya'da işkence edilen bir kedi ve o kedinin kanıyla duvara ‘yazı’ yazan saldırganlar...
Eskişehir'de boynundan ip geçirilerek inşaattan sarkıtılan bir başka köpek...
Evcil hayvanını buzdolabı ya da mikrodalga fırına koyanlar...
İnanması güç ama bu olayların hepsi son birkaç yıl içinde yaşandı.
Bu ve benzeri binlerce olay Türkiye'deki hayvan hakkı ihlallerinin geldiği boyutu ortaya koyuyor.
Hayvanlar işkenceye maruz kalıyor, taciz ediliyor, canları alınıyor.
Ama Hayvanları Koruma Kanunu'na göre hayvanlar hala 'hissedebilen varlıklar' olarak kabul görmüyor.
Yani 'can' değil 'mal' olarak nitelendiriliyor.
Şimdi yıllardır eleştirilen bu kanunun hem kendisi hem adı değişebilir; en azından Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu'nun umudu bu yönde.
8 Mayıs'tan bu yana 11 ayrı toplantı gerçekleştiren komisyonda konunun uzmanlarının görüşleri alındı, sorunlarla ile ilgili yerinde incelemeler yapıldı.
13 milletvekilinin tamamı siyasi partilerden gönüllü olarak komisyona geldi.
Yasama izleme delegasyonu adına yapılan sunum bile 12 uzmanın eşliğinde tam sekiz saat sürdü.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Aslında söz konusu rapor TBMM'ye Hayvanları Koruma Günü'nde, bugün sunulacaktı.
Ancak son şeklini vermek için gelecek hafta TBMM'ye gönderilecek.
Taslağa göre kanunun adı 'Hayvan Hakları Kanunu' olarak revize edilecek.
Tabii meclise gelir ve kabul edilirse.
Rapor Meclis Başkanlığı'na sunulacak, meclis başkanlığı siyasi partilerin kullanımına açacak, siyasi partiler yasa tasarısı hazırlamak isterlerse bu rapordan faydalanacak, sonra da Gıda Tarım ve Hayvancılık Komisyonu’na uğrayacak.
Ancak bu aşamaların ardından genel kurula gelip, yasanın iyileştirilmesi için vekiller ellerini havaya kaldıracak.
Komisyonun tam adı TBMM Hayvan Haklarının Araştırılması Komisyonu.
Başkan Mustafa Yel, raporun gelecek hafta meclise gelecek olmasıyla ilgili "Üzerinde konuşacağımız birkaç konu var. Acele etmemeye karar verdik. 1 haftanın ardından son raporumuzu teslim edeceğiz." diyor.
Hukuk hayvana bu kez "can" verecek mi?
Hayvanların eşya olarak görülüp, evcil veya sahipli hayvana koruma öngörülmemesi ve sahipsiz hayvanların göz ardı edilip hukuki güvenceye kavuşturulmaması en büyük eksikliklerden biri.
Taslak rapor öncelikle bunun önüne geçmeyi amaçlıyor. Zira bu mesele sadece hukuki değil. Aynı zamanda insani ve vicdani açıdan toplumsal bir sorun olarak algılanıyor.
Son rapor insana bağımlı yaşayan hayvanlar arasında 'evcil' ve 'yaban' hayvanı ayrımı yapılması gerektiğini söylüyor.
Hayvan nüfusunun kontrolü amacıyla sayılarının tespit edilmesi gerektiğini vurgulayan taslak; ülke çapında kısırlaştırılma uygulanması gerektiğini öne sürüyor.
Bununla birlikte rapor mobil kısırlaştırma ünitelerinin bir an önce kaldırılması gerektiğini belirtiyor.
Bir yandan kısırlaştırma uygulaması tavsiyesi bir yandan mobil kısırlaştırma ünitelerinin kaldırılması önerisinin yan yana durmasının aslında bir anlamı var.
Zira bir dönem "Kısırlaştırma ekibi ayağınıza geliyor" diye sunulan bu ünitelerin hayvan sağlığı açısından riskleri var. TBMM'deki komisyon araştırmalarına katılan isimlerden biri olan Hayvan Kurtarma Derneği Başkanı Zekiye Köklü'ye göre mobil üniteler sağlıksız:
Mobil kısırlaştırmada hayvanları bir yere topladılar. Denetimsiz ve kötüydü. Kısırlaştırmalar ölümlere neden oldu. Mobil bir araç gidiyor, kısırlaştırıp sokağa salıyor. Kısırlaştırma sonuçta bir operasyon. Bu ünitelerde sterilizasyona dikkat edilmiyor. Kadınların rahim aldırma ameliyatı gibi düşünün. Böylesi bir operasyon temiz olmayan, basit yerde yapılırsa doğal olarak ölümle sonuçlanır.
Prof. Dr. Tamer Dodurka da “Popülasyon kontrolün popülasyon yönteminin sadece bir parçası” diyor. Yani kimi uzmanlar sadece kısırlaştırma faaliyetinin tek başına bir işe yaramadığını söylüyor.
Hayvana şiddet suç olacak mı?
Komisyon raporundaki en dikkat çekici husus hayvanlara yönelik şiddet ile ilgili.
Türkiye'de hayvan hakları ihlali ile ilgili güncel bir istatistik bulunmuyor.
Hayvan Hakları İzleme Merkezi'nin (HAKİM) 2016 yılı raporu üç yıl önce 12 ay içinde 8 milyon 216 bin 506 hayvanın işkenceye maruz kaldığını öne sürüyor.
Ateşli silahlarla öldürme, araçla ezme, fiziksel şiddet uygulama, sert cisimle yaralama, cinsel şiddet hayvanlara yönelik uygulanan hak ihlallerinin başında geliyor.
TBMM Hayvan Haklarının Araştırılması Komisyonu Başkanı Mustafa Yel, her türlü istismar ve kötü muamelenin artık karşılığının olması gerektiğini söylüyor:
Bunların Türk Ceza Kanunu kapsamında değerlendirilmesini istiyoruz. Komisyon raporunda hayvanların hukuki anlamda canlı olarak değerlendirilmesini öneriyoruz. Yeni yapılacak kanunda buna dikkat edilmesi, mantığının bunun üzerine kurulmasını istiyoruz.
TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu; son taslak raporda "Bir hayvan neslini yok etme, öldürme, zalimce eylemlerde bulunma, cinsel istismar ile dövüştürme suç kapsamına alınmalı" ifadesine yer veriyor.
Aslında hayvanların dövüştürülmesi meselesi hassas bir konu.
Türkiye’nin bazı kentlerinde hala ‘festival’ adı altında boğa ve deve güreşleri düzenleniyor, köpek ve horoz dövüşleri yapılıyor.
Mesele komisyona da yansıdı.
Komisyondaki tartışma ise TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı’na:
DAYANIŞMA HAYVAN HAKLARI FEDERASYONU BAŞKANI TİMUR UGAN – Küçücük bir klinik yaptıramıyoruz, bir veteriner aldıramıyoruz, deve güreşi için yüz binlerce lira para harcıyorlar, festivaller için yüz binlerce lira para harcıyorlar. Bu konuya da özel olarak bir iki satırla değinilirse bu konunun folklorik olmadığına dair.
BAŞKAN – Komisyon üyelerimizin bu konuyla ilgili düşünceleri nedir özellikle folklorik olanlarla ilgili olmak üzere? Buyurun.
NEVZAT CEYLAN ( AK Parti, Ankara) – Başkanım, bazı gelenekler var, onların da yaşatılması lazım. Yani deve güreşini Denizli’de yasaklayın.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (CHP, Denizli) – Ben nasıl yasaklayın derim, benim 4 ilçem deve güreşi…
NEVZAT CEYLAN (AK Parti, Ankara) – Konuşamaz, sayın vekilim bunu teklif dahi edemez.
GÜLİZAR BİÇER KARACA (CHP, Denizli) – Edemem.
"Güreşi kaybeden deveden sucuk yapılıyor"
Dayanışma Hayvan Hakları Federasyonu Başkanı Timur Ugan, hem uluslararası hem ulusal yasalara göre hayvanların seyir amaçlı gösterilerde kullanılmasının yasak olduğunu anımsatıyor.
Komisyondaki diyalog anımsatılınca ise şunları söylüyor:
Hayvanların dövüştürülmesi 'folklorik' ya da 'gelenek' denilerek deve güreşleri, boğa güreşleri yapılıyor. Hatta horoz güreşleri düzenleyenler Ankara'da 'Horoz dövüşü serbest bırakılsın, bu geleneğimizdir' diye yürüyüş bile yaptı. Köpek dövüşleri başlı başına kumar sektörü. İddiacıların bu gibi mekânlarda birbirlerini kazma saplarıyla dövdüklerini de gördük. İğrenç bir durumdur. Boğalar, develer güreştirilirken kapı önünde onların etlerinden köfte, sucuk satılır. Oraya gittim sordum: 'Güreşte yenildiği için ne yapacaksın?' dedim. 'Sucuk yapacağım' dedi. Sorsanız evlatları gibi bakıyor. Sen evladını kesip yiyor musun? Valilik izin vermezse yapılamaz. Komisyonda vekiller ile tartıştık. 'Seçmenimize ne deriz?' diye soranlar oldu. Sonunda rapora 'Bütün tür hayvanların birbiriyle dövüştürülmesi, güreştirilmesi insanlık erdemleriyle bağdaşmamaktadır' diye yazıldı. Bu karara varıldı. Tavsiye karar niteliğinde olacak. Bask gibi tutucu bir bölge bile boğa güreşlerini yasaklamış artık. Sözde festivaller bir eziyettir.
Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) Başkanı avukat Ahmet Kemal Şenpolat da aynı fikirde.
Dahası kanunun menfaat gruplarına dokunduğuna işaret ediyor, önerilerin göstermelik olduğunu öne sürüyor:
Kendi yöresel bölgesinde oy kaybetme kaygısı olan herhangi bir milletvekili, hangi partiden olursa olsun kendine uygun düşmüyorsa 'Deve güreşi kalsın' diyebilmiş. Komisyonun bir ciddiyeti yok. Menfaat gruplarına dokunuyor. Yunus parkı işletenler, pet-shop işletenler, atlı fayton işletenler, deve güreşçileri düzenleme istemiyor. Bu menfaat grupları TBMM'ye gidip bizim yaptığımızdan daha etkili bir lobicilik yapıyor.
Taslak rapordaki 33 öneri arasında yunusların gösterilerde kullanılmaması, kent merkezlerinde hayvanat bahçelerinin açılmasına izin verilmemesi gibi başlıklar yer alıyor.
Sokağa atılan hayvanlar için ceza
Rapor ayrıca sahibi olduğu hayvanı sokağa atan kişilere ciddi müeyyideler getirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Bununla birlikte hayvanlara yönelik işlenen suçlara müdahale etmek amacıyla polis, jandarma ve zabıtaların dâhil olabileceği hayvan kolluğu kurulması öneriyor.
"Hayvanlara yönelik suç işleyenlerin hayvan sahibi olması engellenmeli" maddesi de dikkat çekiyor.
Ev hayvanları için çip uygulaması
Raporda ilgi çekici bir diğer bölüm ise terk edilen ev hayvanları ile ilgili.
Tasarının meclisten geçip yasalaşması halinde ev hayvanını terk etmek gibi fiillere ilişkin idari para cezaları arttırılacak.
Apartmanlarda evcil hayvan beslenmesini engelleyen keyfi kısıtlamanın önündeki engelin ise kaldırılması öngörülüyor.
TBMM Hayvan Haklarının Araştırılması Komisyonu Başkanı Mustafa Yel, tüm hayvanlara çip takılması zorunluluğunun geleceğini söylüyor:
Tüm hayvanların çiplendirilmesine evde bakılan hayvanlar da dâhil olacak. Çünkü biliyoruz ki; sokak hayvanlarının önemli bir kısmı evde bakılan hayvanlar. Yani sokağa terk edilenler... Bunun şu ana kadar bir cezası yok, takibi de yok. Bu meselenin takip edilebilmesi ve ceza verilebilmesi için de mutlaka çip sisteminin getirilmesi; tespiti halinde de sahipli bir hayvan sokağa bırakıldığı zaman da 10 bin TL kadar para cezası verilmesini öngörüyoruz.
HAYTAP: Hayvanseverlerin ağzına bir parmak bal çalınıyor
HAYTAP Başkanı avukat Ahmet Kemal Şenpolat taslak rapora yansıyanları olumlu bulsa da, geçmişte de benzer aşamalardan geçildiğini ve sonuç alınamadığını anımsatıyor.
Şenpolat, komisyondan hiçbir beklentilerinin olmadığı şerhini düşüyor:
Yükselen toplumsal infiali bastırmak için birçok STK'yı çağırdılar. Veterinerleri dinlediler. Bu komisyondan hiçbir beklentimiz yok. Komisyona ‘oyalama komisyonu’ diyoruz. Çünkü TBMM'deki 4 parti 8 yıl kadar önce de aynı mutabakata varmıştı. O dönemden bu zamana kadar çok fazla yol katedilmedi. Her defasında komisyonlar kuruldu. Birkaç defa TBMM'ye gitti. Yasa tasarısı bizim taleplerimize yakın bir şekilde Genel Kurul aşamasına gelmişti. Ama geçmedi. Niye araştırma komisyonu kuruluyor sürekli? Türkiye'de o kadar çok hayvan hakkı ihlali oluyor ki... Bir anda bakanlık ve meclis şu sorunla karşı karşıya kaldı: 'Biz yasayı kabahatler kanunundan çıkarıp ceza kanunu kapsamına sokarsak, yani adliyeler yetkili hale gelirse, yani savcılar iddianame düzenlemeye, hâkimler yargılamaya başlarsa adliyeler kilitlenecek.' O kadar çok ihlal var. Adalet Bakanlığı böyle bir yük oluşmaması için, mevcut altyapı bunu kaldırmayacağından ötürü bu mevzuyu araştırma komisyonuna pasladı. Hayvan severlerin ağzına bir parmak bal çalmak için.
Komisyon Başkanı: Yasalaşması için takipçisi olacağız
Komisyon Başkanı Mustafa Yel ise umutlu, çalışmaların bittiğini ama görevlerinin bitmediğini hatırlatıyor:
Üç aylık bir araştırma komisyonuyuz. Çalışmamızı bitiriyoruz. Ama görevimizi bitirdiğimiz kanaatinde değiliz. Yasalaşması için takipçi olacağız. Başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere bu konunun yasalaşması ve yasanın revize edilmesi ile ilgili öngörü ve talepler var. Meclis tarafından, kamuoyundaki bu beklentinin kısa sürede yerine getirileceğini düşünüyorum. Eskiden kamuoyunda oluşmayan beklentinin bugün var olduğunu ve yasa değişikliğinin kısa süre içinde geçeceğini düşünüyorum.
Barınaklara standart ve hayvan refahı fonu
Türkiye'de hayvanların en önemli sorunlarından biri de barınaklar.
Çok fazla sayıda hayvanın bir araya geldiği barınakların bazıları çok sıkıntılı.
Ankara Veteriner Hekimler Odası'nın 29 Temmuz'da yaptığı açıklamaya göre sadece İstanbul ve Ankara'da 800 bine yakın sokak hayvanı bulunuyor.
Hayvanların beton odalarda, bir nevi hücre hapsine mahkûm edildiği barınakların ölüm kamplarına dönüştüğünü iddia edenler de var.
Tasarıda işte bu barınakların durumu ile ilgili bir maddeye de yer veriyor.
Buna göre barınaklara asgari standart getirilmesinden, çok fazla sayıda hayvanın bir arada bulundurulmamasından söz ediliyor.
Komisyonun bir dikkat çeken önerisi de hayvan refahı fonunun kurulması yönünde.
Komisyon Başkanı Mustafa Yel hayvan bakımı için ödenek arttırılması gerektiği kanaatinde:
Sokak hayvanlarının bakımında belediyelerin emlak ve çevre temizlik vergilerinden tahsis payı ayrılmasını öngörüyoruz. Ayrıca merkezi yönetimden de ödenek arttırılması lazım. Çünkü biz belediyelere bu görevi verdiğimizde bazı belediyeler 'Ödeneğimiz yok' serzenişinde bulunuyordu. Bunun ortadan kaldırılması için ödenek arttırılmasını ve Hayvan Refahı Fonu kurulmasını istiyoruz.
Adalar’da fayton kalkacak mı?
Tasarıda uzun süredir tartışma konusu olan Adalar'da fayton meselesi de ele alınıyor.
Buna göre Adalar'da belli bir miktarda faytonun bırakılması gerektiği, faytonlarda sadece ağır yük atlarının kullanılacağı öne sürülüyor.
Raporda ayrıca "Acil olarak elektrikli ulaşım araçlarına geçilmeli" ifadesine yer veriliyor.
Hayvan Kurtarma Derneği Başkanı Zekiye Köklü ise faytonların tamamen kaldırılmasından yana:
Atların eğlence aracı yapılmaması gerekir. Gereksiz romantizmden vazgeçilmeli. Olacak iş değil. Tamamı kaldırılmalı. Tabii kaldırıldıktan sonra bu hayvanların nerede bakılacağı da gözetilmeli.
Köklü, raporu genel anlamda olumlu bulduğunu, denetim ve ceza mekanizmasının işlemesi gerektiğini söylüyor.
Raporda merdiven altı tedbir olmadığını, bunun da raporun tek önemli eksikliği olduğunu belirtiyor.
Rapor bitti, şimdi sıra siyasi ve bürokratik yolların aşılmasında.
O yol aşılırsa mecliste eller hayvanların lehine kalkacak mı?
Yasa revizyon edilse bile değişiklikler hayata yansıyacak mı?
Mecliste gerçekten hayvanların dünyasına da yer var mı?
Tüm bu soruların yanıtını öğrenmek için görünen o ki; biraz daha zamana ihtiyaç var.
© The Independentturkish