ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack'ın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalar, ilk bakışta diplomatik bir bağlılık gibi görünse de, sahadaki gelişmeler ve ABD'nin örtülü ittifakları bu söylemin bir propaganda manevrasından ibaret olduğunu gösteriyor.
Associated Press'e (AP) konuşan Barrack, Suriye'nin güneyindeki çatışmalarda "her iki tarafta da yaşanan ölüm ve katliamların" kabul edilemez olduğunun altını çizerek, "Bence ortaya çıkan çeşitli meseleleri ele almak için çok az kaynağa sahip yeni bir hükümet olan mevcut Suriye hükümeti, elinden gelenin en iyisini yapıyor" demişti.
Ancak, Yeni Suriye için bir "toprak bütünlüğünden" bahsedilecekse, ABD'nin Suriye'deki fiili politikasının ülkenin toprak bütünlüğünü zayıflatacak yapıların güçlendirilmesine hizmet ettiğini söylemek mümkün.
ABD, sahada bir yandan Suriye'nin yeni iktidarı, öte yandan da Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında kırılgan bir denge kurmuş durumda.
Bu denge, kısa vadede lokal istikrar görüntüsü verse de, uzun vadede Suriye'nin parçalanmasına zemin hazırlayacak potansiyele sahip.
Zira bu yapılar, ideolojik, etnik ve siyasi olarak birbirine taban tabana zıt yapılar ve yeni Suriye'den "beklentileri" konusunda ciddi çıkar çatışmalarına sahipler.
Şam-SDG görüşmelerinde kırmızı çizgiler
Şam yönetiminin, SDG'yi Yeni Suriye Ordusu'na dahil etmeye, otonom yapısını sona erdirip kuzeydoğudaki kaynakları (petrol, sınır, eğitim kurumları) Suriye devleti kontrolüne devretmeye yönelik planları aşikar.
SDG ise, Yeni Suriye yönetimi ile temaslarını sürdürse de, özerk yönetimi korumak, orduyu merkezi ordudan bağımsız bir şekilde entegre etmek, kaynaklardan pay almak ve sınır kontrolünün devamı gibi "kırmızı çizgilere" sahip.
Bu senaryoda ABD ise, iki tarafa da zaman içerisinde yoğun askeri ve siyasi destek vermiş bir güç olarak, hala ciddi soru işaretleri barındıran bu süreci diplomatik açıklamalarla ve iyi niyet mesajlarıyla ‘makyajlamaya' çalışıyor gibi görünüyor.
İsrail'in "vekil yapılar" planı
Süveyde çatışmaları üzerinden Suriye sahasına fiilen "giriş yapan" İsrail'in ise, en büyük müttefiki ABD'nin özel temsilcisinin eleştirilerini bir çeşit "formalite" olarak gördüğüni söylemek mümkün.
İsrail'in buradaki ana stratejisi, Suriye'nin güneyini Şam'dan koparmak ve sınır güvenliği adına "vekil yapılar" üzerinden yeni kontrol alanları yaratmak.
Yani Suriye'de bir yandan "Birleşik Suriye" vurgusu yapılırken, diğer yandan sahada giderek kalıcı bir çoklu yapının temelleri atılıyor.
Zira SDG ile HTŞ arasında masaya yatırılan olası bir uzlaşı, salt iki silahlı gücün bir araya gelmesinden ibaret değil; bölgesel ve küresel aktörlerin çıkar çatışmalarını da içeriyor.
SDG ve HTŞ arasındaki paylaşım müzakerelerinde sadece bu iki özne değil, arka planda ABD, İsrail ve Türkiye'nin de müdahil olduğu bir denge var.
Türkiye, PKK'nın çözüm sürecine paralel yürütüleceği varsayılan müzakerelerde, Yeni Suriye yönetimindeki "payını" garantiye almak istiyor.
Bugüne kadar Suriye sahasında ABD'den en kapsamlı desteği alan SDG, Trump dönemindeki doğrudan askeri ve siyasi yardımların Demokratlar yönetiminde olduğu gibi devam etmeyeceğinin bilincinde, ayrıca Washington'ın bölgedeki öncelikleri de değişti.
Bu yüzden HTŞ karşısında dengeli ama eli güçlü bir konum elde etmeye çabalıyor ve öncelikli olarak kendi varlığını sürdürmeyi garanti altına almaya çalışıyor.
Bunun için örgütün, ABD ile birlikte İsrail'le görüşme trafiği içerisinde olduğu, İsrail ve bölge medyasına bir süredir yansıyan iddialar arasında.
İsrail ise, yeni Suriye'de oluşan "güç boşluğundan" sonuna kadar yararlanmaya kararlı.
Sınır güvenliği bahanesiyle başlayan süreç, İsrail'in yapısal "yayılmacılık" politikasıyla birleşmiş durumda ve Suriye'de "vites artırmaya" karar verirse, Şam'ın ciddi bir direniş gösteremeyeceğinin de farkında.
Şam yönetimi sınıfta mı kalıyor?
Şara önderliğindeki yeni yönetim ise, henüz "yeni iktidar" rolünü omuzlayacak kapasiteye sahip olmadığını gösterdi.
Önlerinde yönetme krizi, uluslararası toplumun tepkisini çeken etnik katliamlar, İsrail'le süregelen çatışmalar ve ekonomi gibi ciddi problemler bulunuyor.
Dolayısıyla Şam yönetimi de, iktidarını güvence altına almak için hem SDG'yle de, ABD'yle de, İsrail'le de "orta yolu" bulmak zorunda.
Tüm bu denklemde, bölgesel düzlemde ‘ana tehdidin' İran olması ise, mevcut çıkar çatışmalarının geleceği konusunda önemli ipuçları barındırıyor.
Dengeyi "İran tehdidi" belirleyecek
Esad yönetiminin devrilmesiyle ağır darbe alsa da, İran'ın bölgedeki en büyük güçlerden biri olduğunu söylemek pekala mümkün.
SDG'nin "İran'a karşı bağımsız bir denge unsuru" olma potansiyeli, Tel Aviv–Washington ekseninin çıkarlarına tamamen uygun bir pozisyon.
Dolayısıyla, SDG-Şam pazarlığında SDG'nin taleplerinin ağırlık kazanması ve merkezi hükümetin gücünün sınırlandırıldığı bir denklemin hayata geçme ihtimali oldukça yüksek.
ABD'nin diplomatik "birlik" mesajlarına rağmen, SDG'nin fiili otonomisi, mevcut güç dengesinde Şam'la pazarlıkları sürdürecek kapasitesi ve ABD-İsrail'in "İran'a karşı konumlanma" stratejisi, Suriye'nin gerçek anlamda "birleşmesine" engel olacak.
Mevcut atmosferde, Şara liderliğindeki yeni Suriye hükümetinin oturmuş bir yapı haline gelmesi neredeyse imkansız.
Askeri, siyasi ve ekonomik alanlarda çözülemeyen krizler ve "ana tehdit İran" stratejisi, mevcut parçalı yapının sürdürülmesini gerektiriyor.
Sonuç olarak, Washington'ın "Birleşik Suriye" söylemi, sahadaki çok katmanlı çıkar ilişkileri ve örtülü ittifaklar göz önüne alındığında büyük ölçüde propaganda niteliği taşıyor.
İran'a karşı cepheyi genişletmek isteyen ABD ve İsrail'in etkisiyle, SDG'nin merkezi hükümet dışında güçlü bir rol oynamaya devam etmesi en muhtemel senaryo olarak duruyor.
Kaynaklar:
https://www.theguardian.com/world/2024/dec/03/who-controls-what-territory-in-syria
https://apnews.com/article/syria-damascus-israel-airstrike-assad-dcf827005877ab76e3fd075252fd3544
https://www.washingtonpost.com/national-security/2025/04/17/syria-us-military-withdrawal-trump/
https://apnews.com/article/syria-clashes-druze-kurds-hts-sweida-sharaa-9c2917e8c93c8a248630d9d72ecbf645
https://www.reuters.com/world/middle-east/israel-wont-allow-hts-forces-southern-syria-netanyahu-says-2025-02-23/
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish