DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'ta yaptığı çağrının ''demokrasinin pusulası olduğunu'' ileri sürerek, '' Bu süreç barışla taçlandırmak için pedal çevirmeye devam etmeliyiz. Pedalı Sayın Öcalan büyük bir cesaretle, büyük bir sorumlulukla yerine getirdi. Şimdi pedal çevirme sırası kimde? İktidarda, devlettedir. Hadi buyurun. Çevrilen pedalı devam ettirip bu ülkeyi barışa, özgürlüğe kavuşturalım. Sayın Öcalan’ın çağrısını üzerine 24 saat bile geçmeden PKK kendini fesh etme kararı aldı. Fesih kongresinin yapılması ve sürecin en kritik eşiğin aşılması için güvenli bir ortam lazım, buyurun güvenli ortamı sağlayın. Madem çok istiyorsunuz kongre toplansın. Sayın Öcalan çağrısını yerine getirsin. Sayın Öcalan’ın kendi partisinin kuracağı kongreyi yöneteceği, katılacağı mekanizmayı bir zahmet oluşturun'' dedi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, TBMM’de partisinin haftalık grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Nevruz'u kutlayarak konuşmasına başlayan Bakırhan, şöyle devam etti:
2025 Nevrozu’u daha çoşkulu, daha mutlu bir şekilde geçiyor. Önümüzdeki günlerde de Van’dan Amed’e İzmir’den İstanbul’a kadar her yerde Özgürlük Nevroz’unu coşkuyla, şevkle kutlamaya devam edeceğiz. Çünkü bu nevroz milyonlarca Kürdün dünya aleme barış ve demokratik toplum çağrısının yapıldığı bu süreçte bu sürecin arkasında ne kadar durduğunu, nasıl durduğunu sadece Türkiye kamuoyuna değil dünya kamuoyuna da göstereceği, Nevrozdur. Kawalardan, mazlumlardan bu yana elimizdeki özgürlük meşalesi hiç düşmedi, devam ediyor. Yolumuzu aydınlatacak meşale barış ve demokratik toplum çağrısıdır.
Günlerdir siz de takip ediyorsunuz. Kobani’den Kürt coğrafyasından dünyanın dört bir yanına kadar Nevroz alanlarında asrın çağrısı destekleniyor. O alanları dolduranlar asrın çağrısının arkasında durduğunu ifade ediyorlar. 'İrademizdir, bizi temsil ediyor' diyorlar. Barış ve demokratik toplum çağrısının milyonlar tarafından sahiplenilmesini anlattım ama bence bunu Ankara’da doğru okumalıdır. Bu çağrıya verilen destekleri de iyi anlamalıdır. Çünkü bu çağrıya milyonların verdiği destek aynı zamanda bu ülkenin demokratikleşmesini, özgürleşmesini bu Ramazan ayında beraberinde getirecektir. Bu Nevroz Kürt-Türk ilişkilerinde bir dönüm noktası olacaktır. Bu Nevroz 85 milyon için umut ışığı olacaktır. Eğer bu süreci başarıya ulaştırabilirsek doğmamış çocukların geleceği için de umut ışığı olmaya devam edecektir. Bundan ötürü şimdi Sayın Öcalan’ın yaptığı çağrıyı sahiplenme, büyütme ve etrafında kenetlenme zamanı olduğunu belirtmek istiyorum.
''Geçiş Anayasası bölgesel barış umudunu zedeleyen bir yaklaşıma sahiptir''
Orta Doğu bir kez daha tarihi bir dönemeçten daha geçiyor. Suriye'de yaaşan gelişmeler sadeceSuriye halkalrını değil Türkiye'yi ve tüm bölgeyi ilgilendiriyor. Suriye'de Özerk Hükümet ile Geçici Şam Hükümeti arasında imzalanan anlaşmayla birlikte Suriye ve Orta Doğu'da da önemli gelişmelerin aynı zamanda kapısı aralandı.Halkalrın stayüsünün tanındığı, eşit, adil bir Suriye için büyük bir fırsat ortaya çıktı. Suriye'deki anlaşmaya Türkiye;'deki barış ve demoktarik toplum çağrısı damgasını vurmuştur. Bu mutabakata atılan imza henüz kurumadan Suriye'de halkalrın ve inançları görmezden gelen bir geçiş anayasası yürürlüğe girdi. 13 Şubat'ta Suriye Geçici Anayasını açıkladılar. Bu Suriye'yi yeni bir karanlık döneme sürükleme girişimidir. Bu Geçiş Anayasası bölgesel barış umudunu zedeleyen bir yaklaşıma sahiptir. 15 gün Geçici Hükümet biğr Anayasa Hazırlık Komşsyonu kurmuş. Maşallah, nasıl çalışıyorlar. Biz bu ülkede on yıllarıdr demokratik anayasa yapım aşamasına dahi geçemedik. 15 günde kruduğu geçici komisyon bir taslak hazırladı ve kamuoyuna açıkladılar.
''Suriye’de halkların, inançların yok sayıldığı masa üstünde belirlenmiş bir anayasayı kimse oradaki halklara dayatamaz''
Hangi dinamiklerle görüştüler, ne zaman görüştüler kimsenin haberi olmadı. Kürtlerle görüşülmemiş, Alevilerle görüşülmemiş, Süryanilerle, Dürzilerle görüşülmemiş. Böyle bir anayasa olabilir mi? Kapsayıcı olabilir mi? Ülkenin adını da koymuşlar. 15 günlük çalışma içerisinde. Suriye Arap Cumhuriyeti mezhepçi, tekçi, 100 yıldır bölgenin sorun yaşamasına sebebiyet veren o tekçi mantıkla Suriye Arap Cumhuriyeti demişler. Sen en başından Suriye ArapCumhuriyeti dersen Kürtler kendisini neresinde görecektir. Katlettiğin Aleviler neresinde görecek, Süryaniler, Ezidiler, Hristiyanlar neresinde görecekler. Bunun yerine yüz yıldır o coğrafyanın çatışma ve savaş içerisinde yaşamasına sebebiyet veren o tekçi ismi kullanmaması gerekiyordu. Yangından mal kaçırırcasına beş yıllık Geçiş Süreci Anayasası diye anlattılar ve bununla birlikte yeni istikrarsızlıklara, yeni gerginliklere ve yeni provokasyonlara da zemin açtılar. Bu anayasa kapsayıcı değil demeye devam ediyoruz, edeceğiz. Özerk yönetiminde bir anlaşma imzaladılar daha onun tartışmaları bitmemişken resmen o anlaşmayı da hükümsüz kılan, o anlaşmayı hükümsüz kılan, pusu kuran anayasa taslağını açıkladılar. Bu bizim nezdimizde de Suriye halkları ve inançları nezdinde de yok hükmündedir ve öyle olacaktır. Suriye’de halkların, inançların yok sayıldığı masa üstünde belirlenmiş bir anayasayı kimse oradaki halklara dayatamaz. Hakları ve inançları yok sayan anlayış miadını doldurmuştur. Bu anayasanın demokratik ve özerk bir hale kavuşması için Suriyeli yetkililere çağrımı yapmak istiyorum.
''Kobani'de dokuz kişilik bir ailenin öldürülmesi sabotaj değil de nedir?''
Bütün parti ve kurullarımızla barışı örgütlemeye çalışıyoruz. Biz bunları yaparken henüz meclis koridorlarında ziyaret programımıza uygulamaya çalışırken Kobani’de yedisi çocuk dokuz kişilik bir aile katledildi. Hem de ramazan ayında insanlar sahura kalkmışken. Bu katliam kınıyoruz. Bu katliamı kabul etmiyoruz. Barış umudunu büyütelim derken birileri katliamlarına devam ediyor. Bu katliam barışa, bu sürece kurulmuş bir sabotaj ve provokasyondur. Daha dün Sayın Öcalan’la yaptığımız görüşmelerde provokasyonlara dikkat çekmişti. İmralı’ya bugüne kadar giden tüm heyetlere, devlete, sürekli yaptığı en önemli çağrılardan biri 'aman provokasyonlar, sabotajlar olmasın'. Bu katliamı yapan akıl barış umutlarını katletmiştir. Bu saldırı asla sıradan bir saldırı değildir. Barış çabalarına ortadan kaldırmaya dönük bir mesajdır. Sayın Erdoğan daha kaç gün önce, 'Bu süreçte gelebilecek her türlü provokasyona karşı en üst seviyede dikkat sergileyecek, gereken bütün tedbirleri alacağız' demişti. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı söylüyor. Buradan Sayın Erdoğan'a soruyoruz. Kobani'de dokuz kişilik bir ailenin öldürülmesi sabotaj değil de nedir? Provokasyon değil de nedir? Bahsettiğiniz en üst seviyede tedbirleri ne zaman alacaksınız? Yoksa bu değerlendirme yaparken Kürtler hariç Kobani dekiler hariç mi dediniz? Dolayısıyla verdiğiniz söze uygun bir pratiğin çıkması gerekiyor. Bir kere bu saldırıyı en sert şekilde kınıyoruz, lanetliyoruz.
''Türkiye’de çözüm ve barış sadece Kürtlere değil, bütün bütün Türkiye’yi kazandıracaktır''
139 ayrı merkezde halk toplantıları gerçekleştirdik. Bu toplantılara yaklaşık 50 bin kişi katıldı. 50 bin kişi ev ev, sokak sokak dolaşacak. Barış çağrısını her sokakta güçlü bir şekilde yansıtacak. Bu toplantılarda halkın büyük ilgisini gördük. Halkın talepleri var, haklı kaygıları var. Biz böylesine samimiyken insanlar katlediliyor. Halk Sayın Öcalan’a güveniyor. İnşallah bu kaygıları da giderecek daha güçlü, daha örgütlü bir çabanın içerisinde olacağız. Ama her şeyden önce, bütün bu kaygılara rağmen halk sayın Öcalan’a güveniyor. Sayın Öcalan’ın çağrısını kendisine pusula yapacağını dile getiriyorlar. Barışın en büyük teminatı da Sayın Öcalan'ın yapmış olduğu çağrı olduğunu belirtmek istiyorum. Bütün ziyaret ve toplantılarda gördüğümüz manzara netti. Ne istiyor halklarımız? Özgürlük istiyor, zemin hazır, irade hazır, umut var. O zaman neden yol almayalım? Çünkü biz de hazırız. 27 Şubat'taki asrın çağrısı demokrasinin pusulasıdır. Bu süreç barışla taçlandırmak için pedal çevirmeye devam etmeliyiz. Pedalı Sayın Öcalan büyük bir cesaretle, büyük bir sorumlulukla yerine getirdi. Şimdi pedal çevirme sırası kimde? İktidarda, devlettedir. Hadi buyurun. Çevrilen pedalı devam ettirip bu ülkeyi barışa, özgürlüğe kavuşturalım. Sayın Öcalan’ın çağrısını üzerine 24 saat bile geçmeden PKK kendini fesh etme kararı aldı. Fesih kongresinin yapılması ve sürecin en kritik eşiğin aşılması için güvenli bir ortam lazım, buyrun güvenli ortamı sağlayın. Madem çok istiyorsunuz kongre toplansın. Sayın Öcalan çağrısını yerine getirsin. Sayın Öcalan’ın kendi partisinin kuracağı kongreyi yöneteceği, katılacağı mekanizmayı bir zahmet oluşturun. Bu da pedalı çevirmenin en önemli aşamalarından birisidir. Türkiye’de çözüm ve barış sadece Kürtlere değil, tüm Türkiye’yi kazandıracaktır. 85 milyon kazanacaktır. Onun için bu çağrıyı da 85 milyonun sahiplenmesi gerekiyor. Türkiye’de çözüm herkese kazandıracaktır.
"Heyet, İmralı'ya gitmek için başvuru yaptı"
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, grup toplantısı sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bakırhan, Nevruz’dan önce DEM Parti İmralı Heyeti’nin tekrar İmralı’ya gidip gitmeyeceğini yönündeki soruyu şöyle yanıtladı:
Dün AK Parti yetkilileriyle görüşürken de dile getirdik. Heyetimizin tekrar İmralı’ya gitmesinin yararlı olacağını düşünüyoruz. Çünkü bu çağrının oluşturduğu sonuçları paylaşmak gerekiyor. Çağrıdan sonra Sayın Öcalan’ın meseleye dönük ne diyeceğinin, nasıl mesajlar vereceğini toplum merak ediyor. Nevruz öncesi olursa, oradan da halka tekrar bu çağrıyı perçinleyecek, güçlendirecek bir çağrı gelirse memnun oluruz.
Bakırhan, "Öcalan’ın Nevruz için bir mesaj yayınlaması bekleniyor. Adalet Bakanı’nın da konuya ilişkin açıklamaları oldu. Adalet Bakanlığı’na gitmek için başvuruyu yaptınız mı" şeklindeki soruya, "Heyetimiz başvuruyu yaptı. Gidilmesi, oradan bir mesaj getirilmesinin kimseye bir zararı yok. Sürece katkı sunar. Onu umuyoruz ve bekliyoruz. Umarım heyetimiz gider. Sayın Öcalan’dan da yapmış olduğu çağrıyı güçlendirecek, perçinleyecek, varsa kafalardaki soru işaretlerini giderecek, daha güçlü bir mesajla gelirler diye umuyoruz" yanıtını verdi.
"Çözüm olacaksa umut hakkı olmalı"
Tuncer Bakırhan, "Dün AK Parti ve MHP kanadından size Abdullah Öcalan’ın koşullarının iyileştirmesi yönünde talepleriniz vardı. Bunlara ilişkin yanıt geldi mi? Umut hakkının olup olmayacağına yönelik Bakan Yılmaz Tunç’tan bir açıklama geldi. Bu iki konu hakkında neler söylersiniz?" sorusunu ise şu sözlerle yanıtladı:
Bu konuda uluslararası mahkemelerin vermiş olduğu kararlar var. AİHM kararları var. Sanırım bu mesele Sayın Adalet Bakanı’nı aşan bir mesele. Uluslararası evrensel hukuku uygulayacaksak, Umut Hakkı diye bir şey de var. Bu bizim icat ettiğimiz, ürettiğimiz bir mesele değil. Çözüm, barış olacaksa, yeni demokratik bir zemin oluşturulacaksa, Umut Hakkı da cezaevlerindeki kumpas davaları da, doluluk oranı da gözden geçirilmelidir. Adalet Bakanı’na sormak lazım. Gerçekten Adalet Bakanı bu sürecin neresindedir. Bu cevap, bu sürece ne katkı sunuyor. Tecrit yokmuş. Biz inandık mı buna. Dört yıldır Sayın Öcalan, ailesiyle, avukatlarıyla mı görüştü? Ayıptır. Kimin nerede durduğunu bir zahmet biraz netleştirmesi gerekiyor. Bizim cephemizden derli toplu, net, somut bu sürece nasıl yaklaştığımızı siz basın emekçileri biliyorsunuz. Saklamadan, sakınmadan, net bir şekilde her şeye yanıt olmaya çalışıyoruz. Bizim muhatabımız şimdi kim? Her gün bir AK Partili yetkili, burada bakana cevap verme durumunda kalmayalım. Umut hakkı da vardı. Umut hakkı bir haktır. Umut hakkı, evrensel hukukun karar verdiği bir haktır. Kaldı ki bu süreç yürüyecekse, çözüm olacaksa, umut da olmalı, umut hakkı da olmalıdır. Ne yapacak insanlar, sonsuza kadar cezaevinde mi kalacak.
Bakırhan, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un "Öcalan'ın PKK kongresine bağlantı ile katılmasının mümkün olmadığını" yönündeki açıklamalarının kendisine hatırlatılması üzerine "Mektup gönderilmesi sizi tatmin eder mi?" sorusuna şöyle yanıt verdi:
Bizi barışa dönük, verilecek her olumlu mesaj biçimi, şekli ne olursa olsun tatmin eder. Oradan gelecek mesajın içeriğini çok önemsiyoruz. Nevruz öncesi böyle bir mesajın gelmesinin kıymetli ve değerli olduğunu tekrar belirtmek istiyoruz. Heyet, 21 Mart’tan önce gidebilir.
Independent Türkçe, ANKA