İmralı'da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan ile 28 Aralık 2024 ve 22 Ocak’ta görüşen Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) heyetinde yer alan Meclis Başkanvekili ve DEM Parti Milletvekili Sırrı Süreyya Önder süreci değerlendirdi.
MA’ya konuşan Önder, “Evet, bir yandan kardeşlik çağrıları, diğer bir yandan kayyım politikaları ve operasyonlar var. Bunlar bu sürecin geliştirilmesi adına ciddi kuşkulara yol açıyor. Özellikle devlet ve yönetim katında belirginleşmiş ya da ortaklaşmış bir irade var mıdır, yok mudur sorusunu sorduruyor haliyle” dedi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
“Çatışma çözümlerinde son evreye dek olumsuzlukların yaşanabileceği bilgisini aklımızda tutmak zorundayız” diye konuşan Önder, Öcalan’la görüşmelerine dair ise şunları söyledi:
Biz heyet olarak iki defa Sayın Öcalan ile bir araya geldik. Bu şu demektir; Bir eserin yazım aşamasındayız. Sayın Öcalan’ın sergilediği tutumu doğru anlamak gerektiğini düşünüyorum. Çok sancılı, zamana yayılmış, toplum ve dinamikleri açısından yıpratıcı bir sorunun çözüm ihtimalinden bahsediyoruz. Bir günden diğerine herkesin ve her şeyin değişmesi beklenemez. Tamamen tozpembe bir tablo asla çizilmedi. Aşırı beklentilere de aşırı bir karamsarlığa da yer yok bu dönemde. Sayın Öcalan’ı son derece umutlu ve coşkulu gördük. Çünkü hedeflenen barış ihtimalinin gerçekleşmesi için çabalıyor, olumsuzluklara son vermeyi amaçlıyor ve bu sürecin herkesi, hepimizi yaşatacağı fikrini benimsiyor. Asıl umut verici olan bu.
Kendi adıma da can çekişen bu hal için şunu söyleyebilirim: Her iyi temenninin karşısına bir keşiş ve bir de kasap çıkar. Ama en küçük bir ihtimali bile ne bir keşişin vaazlarına ne de kasabın bıçağına teslim edecek durumdayız. Barışa giden yol düz değildir hiçbir zaman, hatta bazen doruklar ve dipsiz çukurlar bile olur. Hem topluma hem de biz barış emekçilerine düşen görev, tasavvur edilen yere barışın bahçesini inşa etmektir.
“İiletişim kanallarının açılması önemlidir”
Sayın Öcalan’ın çağrısını bizler de sizin gibi heyecanla bekliyoruz. Çok şey konuşabilir, çok şey öngörebiliriz fakat esas olan onun neler diyeceğidir. Ben olası bir çağrının tek bir anlamı değil, birçok boyutunun olacağı kanısındayım. Demokratik siyaset vurgusu ve çağrısı elbette çarpıcı olabilir. Fakat bunun kadar Kürt sorununun demokratik çözümünün yasal, kültürel ve sosyal boyutlarına dair de vurgular bekleyebiliriz ve her şeyden önce de iletişim kanallarının açılması önemlidir. Toplum tıkanmıştır. Yüz yüze gelmeyen, konuşamayan, tartışmayan, kendisiyle çatışan ama bunu başkasına fatura eden hatırı sayılır bir yığın var karşımızda. Biri diğerine alerji besliyor ve Öcalan bu alerjiyi kıracaktır diye düşünüyorum.
“Kürtlerin Arap milliyetçiliği içinde erimeleri de elbette beklenemez”
Öcalan’ın eşitlik ve özgürlüğün yanına güvenliği de yerleştirdiğini gözlemliyoruz. Bu yüzden ilk hedefin çatışma halini sona erdirmek olacağını düşünüyorum. Sayın Öcalan, Suriye’nin toprak ve devlet yapısı olarak bütünlüğü ile Kürtlerin demokrasi temelinde bu bütünlük içinde yer almasını önemli buluyor. Devlet içinde devlet olamayacağı gibi tersinden oradaki Kürtlerin Arap milliyetçiliği içinde erimeleri de elbette beklenemez. Yine en doğrusunu bizzat kendisi ifade edecektir ki çatışma tutumundan kesin uzak durmayı, Türkiye’nin hassasiyetlerine özen göstermeyi, demokrasiye dayalı ve demokrasi kurumlarının gelişmesini önceleyen bir yaklaşıma sahip olduğunu söyleyebiliriz.
"Özgür çalışma, iletişim ve bilgiye erişim koşullarının oluşması gerekir"
“Süreç başarılı bir biçimde ilerlerse bütün bunlar için hep birlikte çaba sarf etmemiz gereken uzun bir yol olacak önümüzde. Ancak en önemlisi, bu yeni yolun demokratik siyasetin aygıt ve yöntemleriyle yürüneceği fikridir” diyen Önder, şu ifadeleri kullandı:
Bu kadar çetrefilli bir meselenin tek bir çağrıyla sonuçlanacağı düşünülebilir mi? Eğer gerçekten Öcalan’ın rolünü oynaması bekleniyorsa, onun gereken görüşmeleri ve tartışmaları yapabileceği özgür çalışma, iletişim ve bilgiye erişim koşullarının oluşması gerekir. Dünyadaki benzer çatışma çözümlerinde de mahpusluk koşulları değişmeksizin özgür çalışmalar ve çağrılar yapılması beklenmemiştir. Ancak şöyle bir durum da var; tecrit yalnızca bir hapishane uygulaması değildir. Öcalan’ın çağrısının karşılık bulması da en az tecrit kadar önemlidir.
MA