Zihnimizin at gözlükleri önyargılarımız ve biz

Prof. Dr. Rıfat Kamaşak Independent Türkçe için yazdı

"Önyargı, insanların düşüncesizliğine bir kılıftır" / Görsel: Unsplash

"Söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil"; ne kadar güzel bir ruh hali betimlemesidir derim hep.

Öyle bir yazı yazacağım bu ilk Independent Türkçe yazısında.

İngiltere'de Henley Business School'da öğretim üyeliği yapıyorum. Buradan ülkemize baktığımızda çok açık bir zihinle "önyargı" kavramını irdeleyeceğim.

Hayatımızın baharı gibi. Ya da hazanı, bilmiyorum.

Önyargı, stratejik bir zihnin ürünü gibi durmuyor. 

Hep söylerim;

Yönetim ve strateji-sessizlik ve yalnızlık asla değişmeyecek harika arkadaşlardır.

Önyargı ise zihinsel bir yalnızlıktır.

Neyse geçelim konuya. 

Kızılderililer sonbaharda yeni seçilen genç büyücüye gidip sorarlar:

"Bu kış nasıl geçecek?"


Modern dünyanın âdetleriyle yetişmiş genç büyücü eskilerin sırlarını bilmediği için kışın nasıl geçeceği konusunda hiçbir fikre sahip değildir.

Ne olur ne olmaz diye işi sağlama almak ister:

"Bu kış sert geçecek!"


Sonra kendisi de merak edip meteorolojiyi arar:

"Sizce bu kış nasıl geçecek?"


Meteorolog "Sert geçecek gibi görünüyor" der.

Bu söz üzerine genç büyücü kabileye haber gönderir:

"Kış çok sert geçebilir."


Kabile tekrar odun toplamaya başlar.

Genç büyücü bir süre sonra meraklanıp meteorolojiyi yine arar:

"Bir gelişme var mı, durum nedir?"


Yetkili cevap verir:

"Bu kış daha öncekilere benzemeyecek galiba. Çok sert geçecek."


Genç büyücü kabileyi toplar:

"Daha çok odun toplayın, kış çok sert geliyor!"


Kabile ormana yayılır, harıl harıl odun toplamaya başlar.

Bir süre sonra büyücü meteorolojiyi tekrar arar:

"Bir değişiklik var mı?"


Yetkili, "Ben böylesini görmedim. Feci bir kış geliyor" der.

Genç büyücü "Hayret!" der; "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?"

Meteorolog, biraz da endişeyle, "Kızılderililer..." der;

Harıl harıl odun topluyorlar. Hiç bu kadar toplamamışlardı.


Bilgininin arkaikliği...

Aslında sahip olduğumuz pek çok bilgi, iptidaiden gelir de biz farkında olmayız.

Meteoroloğun durumu, bizim günlük hayat yansımamızdır.

Bir nedenden dolayı düşünür, karar verir, tutumlar geliştirir, eyleme geçeriz.

Günlük 70 bin düşünceyi işleyebilen beynimizde kararlar alırken nadiren, uzman objektif ve bilimsel bir bakış açısı içinde oluruz. Duygular ve çoğu duygusal olan ezberler, kararlarımızı almamıza neden olur.

Çünkü bu birçok insan için pratiktir.

Beyin statükoyu sever.
 

Görsel: Independent Türkçe/Microsoft/Bing-Copilot
Önyargı zihinsel bir yalnızlıktır / Görsel: Independent Türkçe/Microsoft/Bing-Copilot

 

Evrenin hataya en açık olgusu beynimiz, sonsuz sayıda yanılgıya düşerek kararlarımızda hatalara neden olabilir.

İşte önyargılar burada özellikli bir yerdedir.

Önyargı, non-psikomatikin bir paranoyası, çoğunlukla da kanıtlanmamış ya da kanıtlanamayan şeylere beynin duyduğu tutkulu bir inançtır.


Önyargının "salt" kötü olduğunu iddia edemeyiz.

Nedensellik taşırlar.

Önyargılar, binlerce yıl öncesinden itibaren gerek toplumsal gerek bireysel deneyimler dolayısıyla çeşitli kişi, olay, olgu ve durumlara tedbirli bakmamızı sağlar.

İnsan türünün hayatta kalmasına dair önemli bir rol üstlenmiştir.

Önyargının bugünün modern toplum perspektifiyle baktığımızda kötü görünmesi tamamen zamanın ruhu ile ilgilidir.

Bugün aldığınız her kararda ve attığınız her adımda önyargılarınız devrededir.

Bunlara "bilişsel önyargı" adı verilir.

Peki, şöyle sorsak:

Önyargının ne kadarı biyolojiktir?

Ne kadarı fiziksel?

Ne kadarı zihinsel?

Ne yani beynimiz önyargılı olabilir mi?

İnsan popülasyonunun yarısının ağır saldırı suçu işleme olasılığını, adam öldürme girişimini, silahlı soygun ve cinsel saldırıları tetikleyen bir gene sahip olduğu iddia ediliyor. Bu henüz bir iddia olsa da çalışılıyor. Buna göre bu geni taşıyanlar ağır cezayı gerektiren suçları 8 kat, adam öldürme suçunu 1 kat, silahlı soygun yapma girişimini 13 kat ve cinsel saldırı girişimini de 44 kat fazla yapabiliyor. Sonuçta suça ve şiddete çok ama çok yatkın bir gen. Bu tehlikeli gen grubuna Y kromozomu adı veriliyor ve erkeklerin hepsi bu geni taşıyorlar. Sonuçta erkek olmak suç işleme potansiyelini birlikte getiriyor.


David Eagleman, daha önce sözünü ettiğimiz, Incognito-Beynin Gizli Hayatı'nda okuyucuyu bildiğiniz çarpıyor ve aynı derecede çarpıcı sorularla devam ediyor:

Düşünsenize, tüm tutumlarımızın ne kadarı bizim kararlı seçimlerimizden etkileniyor?

Bir insanın biyolojik yapısı ve beyninin labirentlerinde yaşananlar bunların ne kadarından sorumlu?

Peki, siz daha tehlikeyi algılamadan, ayağınızı fren pedalının üstüne götüren kim?

Dinlemediğinizi sandığınız bir konuşma sırasında adınız geçtiğinde duymanızın sebebi ne?

Neden sır saklamakta böylesine başarısız, nedenini bilmeden birini çekici bulmakta bu kadar başarılıyız?

Eğer bilinçli zihin, yani sabah uyandığınızda sizinle birlikte uyanan ben, buzdağının yalnızca görünen kısmıysa, zihninizin geri kalanı tüm bir ömür neyle iştigal ediyor?

Ya beyniniz önyargılıysa?

Bu sonuncusundan devam edelim, önemli.

"Müslümanlar teröristtir."

"Fransızlar kibirlidir."

"Zenciler pis kokar."

"Kaynanalar kötü niyetlidir."

"Yahudilerin burunları kavislidir."

"Domuzlar pistir."

"Tatlılar sağlığa zararlıdır."

"İşçiler eğitimsizdir."

"Çıplaklık ahlaksızlıktır."
 

Görsel: Unsplash
Beyin statükoyu sever / Görsel: Unsplash

 

Daha fazla önyargı ister misiniz?

Çok var çünkü, siz düşünün ve bulun.

Sözcük, Latince "praejudicum"dan geliyor ve aslında "peşin hüküm" anlamında kullanılıyor.

Onu tanımlayabileceğimiz en iyi cümlelerden biri şu olacaktır:

Önyargı bir kimsenin bir şeyi bildiğini kontrol etmeksizin kabul ettiği şeylerin tümüdür.


Kavram, Antik Roma döneminde davalının sosyal statüsünü belirlemek için duruşmadan önce mahkeme tarafından yapılan "ön soruşturma" olarak kullanılıyor.

Önyargı, statüyü sınırlayan işlevini, hiçbir zaman yitirmiyor.

Bugün bile önyargı diğer işlevlerinin yanı sıra, toplumdaki belirli grupların yerini belirlemede yardımcı olan anlamındadır.

Ortalama bir insan hayatının önemli bir kısmını önyargılarıyla yaşamak zorundadır.

Bu yaşamın çoklu değişkenleri kadar, önyargıların ilkel yönümüzün bir yansıması olması ile de ilgilidir.

İlkel beyin tarafından üretilir ve yönlendirilir.

Bu arada beyin her şeyi de bilmek ister.

Bu "sistemi" canlı tutma çabasındandır.

Sistemi korumak ve organizmayı canlı tutmak bu şekilde mümkün olur.

Bilimsel düşünceyi doğuran üst beyin ise sınanmamış bilginin gerçek veya geçerli olamayacağını söyler, ayrıca beyin çok hayati bir görevi daha gerçekleştirir:

Sistemi "canlı" tutmak.


Bu nedenle beyin her şeyi bilmek ister.

Ancak bu sayede sistemi koruyabilir ve organizmanın yaşamının devamını sağlayabilir.

İlginçtir ama bu koruyucu sistemin adı "önyargı"dır.

Beynin "önyargısal" tutumu aynı zamanda bir nevi "zihinselleştirme"dir temelde.

Bir nevi çerçeveleme.
 


Biliyoruz ki, medial prefrontal korteks, mPFC'nin (şakağın altından başlayıp öne ve ileriye doğru giden bir bölge) zihinselleştirme sürecinde rolü olan bir yapı.

Harvard'daki araştırmacılar beyinlerimizin insanlara onlar hakkında sahip olduğumuz inançlara ve "bizim gibi" olup olmadıklarına göre, farklı tepkiler verdiğini keşfettiklerinde, önyargı tespitinde bulunmuşlardı.

Bu araştırmacılar, zihinselleştirmenin başkalarının herhangi bir durumda ne hissedeceklerinin bir benzetmesini yaparak başkalarının davranışlarını tahmin etmemizi sağlayan beynin ayna sinir sisteminin bir işlevi olduğuna inanıyorlar.

Araştırmada deneklerin beyinlerinin kendilerine benzediklerini düşündükleri insanlara ve kendilerine benzediklerini düşünmedikleri insanlara farklı tepkiler verdiğini söylemeliyiz.

Ortak benzerliklere vurgu yapmanın, farklı görünen veya farklı inançları olan kişilerle ilişki kurdurabilmek için önemli bir yol olduğunu söyleyebiliriz.

10 maddede özetleyelim: 

  1. "Önyargı bir kimsenin bir şeyi bildiğini kontrol etmeksizin kabul ettiği şeylerin tümüdür."
     
  2. Önyargı, bir olguya ilişkin yeterince bilgi edinmeden, önceden, peşin bir karara varmış olma durumudur.
     
  3. Toplumun yaşamımızın ilk yıllarından itibaren kulağımıza fısıldadığı her kelime ve sunduğu her resim, önyargımızın temel taşlarıdır.
     
  4. Önyargı, insanların düşüncesizliğine bir kılıftır.
     
  5.  Önyargılar en çok; otoritenin kabulü, yanlış çıkarımlar, bilgi eksikliği, aşırı duygusallık, etik noksanlığı ve kültürellik nedeniyle oluşur.
     
  6. Önyargı, non-psikomatikin bir paranoyası, çoğunlukla da kanıtlanmamış ya da kanıtlanamayan şeylere beynin duyduğu tutkulu bir inançtır. Dolayısıyla beynimizin iki sistemi sürekli çarpışma halindedir.
     
  7. Önyargı bir kimsenin bir şeyi bildiğini kontrol etmeksizin kabul ettiği şeylerin tümüdür.
     
  8. Önyargı, statüyü sınırlayan işlevini hiçbir zaman yitirmiyor. Bugün bile önyargı diğer işlevleri arasında, toplumdaki belirli grupların yerini belirlemede yardımcı olan anlamındadır.
     
  9. Biz insanlar, hayatımızın önemli bir kısmını önyargılarımızla yaşamak zorunda kalırız.
     
  10. Önyargıların belki de iyi bir şey olabileceğine dair görüşler vardır.
     
  11. Önyargı, önyargıları doğurur.


İfrat ve tefrit arasında giden bir yaşam…

Belki de önyargı alma-verme dengesi ile ilgilidir.

Neyi düşünüyorsan onu alıyorsun.

Neyi veriyorsan, onu veriyorsun!

O nedenle insanlarla alma-verme dengesini iyi ayarlamak lazım.

Fazla vermek duygusal bilançoda zarara, fazla almak ise birikmiş duygusal kar kaleminin şişmesi ve kar dağıtımı baskısının artmasına yol açar.

O zaman, söylemimize son noktayı koyalım:

Önyargı, hakikatin üzerindeki sis perdesidir; dağıldığında gerçeği görmek, çoğu zaman gecikmiş bir aydınlanmadır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU