İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarına ertelendi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda görülen duruşmaya, organize suç örgütü elebaşısı olduğu iddia edilen Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu ve bazı tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıldı.
18 Kasım Pazartesi'den itibaren toplam 22 tutuklu sanığın savunmalarını yaptığı duruşmada, tutuksuz sanıkların beyanlarının alınmasına devam ediliyor.
Bu kapsamda tutuksuz sanık hemşire Ceren Hatice Kırım'ın savunması dinleniyor.
Çok sayıda basın mensubunun takip ettiği duruşmanın görüldüğü salon ve önünde polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.
Bugün neler yaşandı?
İhmali davranışlarda bulunup Opara bebeğin ölümüne neden olduğu iddia edilen sanıklardan hemşire Ayşe Gizem Büyükköleş, savunma yaptı. Mahkeme başkanının "Opara bebek kötüleştiğinde herhangi bir doktoru aramak aklınıza gelmedi mi" sorusuna Büyükköleş, şu yanıtı verdi:
"Doğukan Taşçı bir durum olursa kendisinin aranmasını söylediği için bebek kötüleştiğinde o aranmıştı. Bebek kötüleştiğinde direkt ilacı Tuğçe kapatıyordu çünkü ilaç sersemleten bir ilaçtı. Normal bebekler de beslendikten sonra kusabilirler. Doğukan kan şekerine bakılsın dedi ama Tuğçe kan gazı aldı. Bir şey olursa elimizde bir veri olsun diye. Bebek biz nöbeti devrederken hayattaydı. Dağılım yapmıştık, görev dağılımı. Bebek ex olsaydı (ölseydi) dağılım yapılmazdı. Bebeğin günlüğüne 20 bin lira alınacak diye bir şey duymuştum, Doğukan öyle söylemiş. O yüzden kabul edilmiş bu bebek. Sonrasında 'Hemen aileye bu parayı geri verin' denmiş Şehmuz Çelik tarafından"
"İhmali bir davranışta bulunduğumuzu düşünmüyorum"
Savunmasına devam eden Ayşe Gizem Büyükköleş, "Ne Tuğçe Topdemir'in ne de kendimin ihmali bir davranışta bulunduğumuzu düşünmüyorum. Biz elimizden gelen tüm müdahaleyi yaptık. Bu olay olana kadar Fırat Sarı'yı tanımıyordum. Gece hastanede doktor bulunmazdı. Nöbet listesinin olup olmadığını bilmiyordum. Mesleği öğrenmek için ilk kez çalışmaya başladığım yerde böyle bir şey yaşadığım için çok üzgünüm" dedi.
Mahkeme başkanının "Doğukan niye işten çıktı" sorusuna da "Opara bebekten sonra çıktı. Sanırım başka anlaşmazlıklar olmuş ve işten çıkarılmış" diye yanıt verdi. Mahkeme başkanının hastanedeki monitörlerin neden bozuk olduğu sorusu üzerine Büyükköleş, "Tuğçe bebeğin kalbini dinlemişti ama monitörler iyi çalışmıyordu. Kötü bebeklere çalışan monitörler takılırdı. Kötü bebekler hemşire bankosunun direkt karşısında olurdu, monitörlere güvenmezdik, kendimiz kontrol ederdik" yanıtını verdi.
"Bu hastaneleri nasıl böyle yönettiniz"
Mahkeme başkanı sanığa başkasının kaşesinin hemşireler tarafından kullanılıp kullanılmadığını da sordu. Sanık Ayşe Gizem Büyükköleş “Bilmiyorum ama bu konuşuluyordu sürekli” şeklinde cevap verdi. Mahkeme başkanı bunun üzerine öfkelenerek “Kime sorsak hiçbir şeyden haberi yok. Hemşire ‘doktor biliyor’ diyor, doktor ‘başhekime sorun’ diyor. Ben anlamıyorum, bu hastaneleri nasıl böyle yönettiniz” dedi.
"Bebeği ölüm sürecine kadar hiçbir doktor görmedi"
Sanık hemşire, avukatlardan birinin, "Opara bebeğin kabulünü yapan kimdir" sorusuna da şu yanıtı verdi:
Benim nöbet sürecimde alınmadı, bilmiyorum ama normalde Fırat Sarı kabul ediyordu. Bebeği ölüm sürecine kadar hiçbir doktor görmedi. Şehmuz Çelik hiçbir zaman mesai saatini doldurmuyordu. İşi varsa halledip çıkıyordu.
Kaya bebek ve Serdarova bebeklerin ölümünde sorumlu olduğu iddia edilen ve "İhmalli davranışla kasten öldürme", "resmi belgede sahtecilik" "nitelikli dolandırıcılık" suçlarından yargılanan çocuk doktoru Şehmuz Çelik suçlamalara karşı kendisini şöyle savundu:
Çocuk hastalıkları uzmanıyım. 38 yıllık hekimim, bu olayın ortaya çıkması için şikayet eden, sayın savcıma ve emeği geçen herkesten allah razı olsun. En son Birinci Hastanesi'nde çalıştım. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Bazı kişilerin hakkımda yaptıkları asılsız suçlamalara cevap vereceğim. Fırat Sarı bana düzenli ödeme yapmamıştır. 7 bin 700 ve 22 bin 300 toplam, 40 bin 600 TL Duygu Hastanesi'nden ayrıldığımda kalan maaş ödememi yapmışlardır. 35 bin TL ise borç olarak alıp verdiğim paradır.
“Hakan Doğukan'ı şikayet etmiştim”
Fırat Sarı'yı Esenyurt Devlet Hastanesi'nden tanırım. Gerçekleşen 3 havaleyi hatırlamıyorum. Maaşımı hastaneden alırım. Emirlerimi yerine getirmemiş, görevine geç gelen, bazen gelmeyen Hakan Doğukan Taşçı'yı şikayet etmeme rağmen, servisin düzenini bozduğunu Fırat Sarı'ya söylememe rağmen görevine devam etmiştir. Birinci Hastanesi'ne hasta geliyor, Hasan Basri Gök para alıyor. Hasan Basri'nin Birinci Hastanesi'yle hiçbir bağ yok.
Örgüt yönünden yapılan suçlamalar için "Hayatımda hiçbir örgüt kurmadım, üye olmadım hiçbir örgütün emrini yerine getirmedim"; "ihmali davranışla kasten adam öldürme" suçlaması için "Ben mesai saatlerime uyan bir hekimim, her sabah yenidoğan yoğun bakıma giderim, yapılması gerekenleri not aldırırım. Vizit yaparım. Order oluştururum bu orderlerı imzalarım. Geçirdiğim el ameliyatım nedeniyle e-imza atarım" diyen Çelik, "nitelikli dolandırıcılık" suçlamasına ilişkin "Ne SGK'yı ne de başka bir kurumu dolandırmak için bir belge düzenlemedim. Ne kendime ne kuruma bir çıkar sağlamadım. Bu suçu işlemedim, bunu yapmamı gerektiren bir şey yoktur" şeklinde savunma yaptı.
"Bebek ölürse doktor Şehmuz'un üstüne yapacağız diyor. Ambulans şoförü hemşireye söylüyor bunu"
Şehmuz Çelik, Kaya bebeğin ölümüyle ilgili bildiklerini de şöyle anlattı:
13.11.2023 tarihinde iş akdimin fesh edileceğini ve Hilda Keykubad'ın görevlendirildiğini öğrendim. Bu nedenle günde 2 saatlik işim olduğu Güney Hastanesi'ndeki işime gitmedim. Ayın 15'inde hastane yöneticileri ve muhasebeci tarafından arandım. Yönetim Hilda Keykubad ile sözleşme yapıldığını ve gelip istifa etmemi söyledi. Geldi evden benim istifa dilekçemi aldı. 16.11.2023 tarihinde bebek Kaya ex olmuştur. Bebek Kaya'nın ne gelişini, ne takibini, ne ex oluşunu bilmiyordum. Bebek ölürse doktor Rıza üstüne değil doktor Şehmuz'un üstüne yapacağız diyor. Ambulans şoförü hemşireye söylüyor bunu.
"Hasan Basri Gök Türkmenistanlı bebeğin ailesinden para almış"
Çelik, savunmasında diğer suçlamalara ilişkin de şunları söyledi:
Bebek Serdarova'ya gelince, bebeğe bakıyoruz, Türkmenistanlı, para yok ama bakıyoruz ki Hasan Basri bu aileden para almış. Bunlarda böyle vicdan böyle maalesef. Hastanede çocuk kardiyoloji olmadığını bildiği halde Hasan Basri buraya getiriyor. Çocuk kardiyoloji uzmanı getirdim hastaneye. Bebek kalp hastasıydı, ameliyat olması lazımdı. Aileye söyledik, aile 'paramız yok' dedi. 112'ye çocuğun bilgilerini verdik. Hastaneler çocuğun eko raporunu istediler. Çocuk kardiyoloji bir ilaç verdi ameliyata kadar ilacın verilmesini asla kesilmemesi gerektiğini söyledi. 112 dönüş yaptı. Hiçbir hastane kabul etmemiş. Hastaneler 200-300 bin para istemişler. Konsolosluğa yönlendirdik bir şey olmadı. Sonra yenidoğan yoğun bakım için denetime geldiler. Yetkiliye durumu anlattım. Sağlık müdürüne ileteceğini söyledi ama bir geri dönüş olmadı.
"Bu ilacı kim, niye kestirdi?"
Duydum ki Hakan Doğukan, 'Fırat hoca bana o hastayla ilgilenme boşuna diyerek işimi yapma konusunda sürekli engelledi' diyor. Hasan Basri Gök, 'Erkenden öldürecektin Doğukan, sorun çözülecekti' diyor. Bu da Hasan Basri'nin bu olayı bildiğini gösteriyor. Ben bebek için 'Bu ilacı kullanacaksınız' dedim, gündüz hemşirelerine soralım bu ilacı kim kestirdi, niçin kestirdi?
Çelik, mesaiye gelmemesiyle ilgili ifadelere karşı "Benim işe geliş gidiş saatlerimi kameradan tespit edebilirsiniz. Hemşireler ağız birliği yapmış gibi yalan söylüyor" dedi.
"İnşallah Sağlık Bakanlığı bundan sonra yenidoğana hem gece gem gündüz doktoru koyar"
Mahkeme başkanının gece acil durumlarda kimin müdahale ettiğini sorması üzerine Çelik, "Gece hastaneye gitmiyorduk, biz gündüz çalışıyorduk. Gece müdahale gerektiğinde kim yapıyordu bilmiyorum. İnşallah Sağlık Bakanlığı bundan sonra yenidoğana hem gece hem gündüz doktoru koyar. Hakan Doğukan Taşçı, 'Ben Şehmuz Çelik' diyerek hasta kabul ediyormuş. Hakan Doğukan Taşçı, doktorun karşısında basit bir hemşire" diye cevapladı. Mahkeme başkanı sanığa, "Basit bir hemşire diyorsun. Doktor olarak gönderememişsin" dedi.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmanın öğleden sonraki oturumunda, tutuksuz sanık doktor Şeyhmus Çelik'in savunması alındı.
Çelik, 38 yıllık hekim olduğunu belirterek, "Bu olayın ortaya çıkması için şikayet eden ve teknik destek takibi yapan sayın savcımızdan, emniyet mensuplarımızdan Allah razı olsun." dedi.
Türkiye'nin tüm bölgelerindeki devlet hastanelerinde çalıştığını kaydeden Çelik, "En son Birinci Hastanesi'nde çalıştım. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Suçlamalar asılsızdır. Hakan Doğukan Taşçı ve Hasan Basri Gök kendilerini hasta yakınlarına Şeyhmus Çelik olarak tanıtıp, 112'den aldıkları hastaları başka hastanelere para karşılığı sevk etti. Fırat Sarı savunmasında bana ödeme yaptığını söylemiştir. Sarı, bana düzenli ödeme yapmamıştır. Maaşımı hastaneden alırdım. Şirketten maaş almadım. Duygu Hastanesi'nden ayrıldığımda içerideki bir maaşımı Fırat Sarı'dan aldım." diye konuştu.
Fırat Sarı'yı Esenyurt Devlet Hastanesi'nde çalışırken tanıdığını belirten Çelik, "Fırat Sarı tarafından getirilen Hakan Doğukan Taşçı, geldiği ilk günden itibaren, hastaların takip listesinin hazırlanmasını ve takibinin yapılmasını kasıtlı olarak engellemiştir." iddiasında bulundu.
Çelik, Hakan Doğukan Taşçı'nın yaptıklarını ve onu istemediğini Fırat Sarı'ya söylediğini, ancak Sarı'nın hiçbir şey yapmadığını ve Taşçı'nın işine devam ettiğini öne sürdü.
Hiçbir hastaneden ya da aileden çıkar sağlamadığını savunan Çelik, "Hayatımda hiçbir örgüt kurmadım, örgüte de üye olmadım. Hiçbir örgütün emrini de yerine getirmedim. Bu nedenle hakkımdaki suçlamayı kabul etmiyorum. Ben mesai saatlerine uyan bir hekimim. Her sabah yenidoğan ünitesine giderek sorumlu veya kıdemli hemşirelerle vizit yapar, notları aldırırım. Daha sonra belgelere doktor kaşesi vurarak imzalarım." şeklinde konuştu.
Çelik, geçirdiği ameliyattan ve klavyesinin kötü olmasından dolayı epikrizlerin hemşire tarafından yazıldığını kaydederek, "Ne SGK'yı ne başka bir kurumu dolandırmak için gerçeğe aykırı hiçbir belge düzenlemedim. Ne kendime ne başka bir kuruma çıkar sağlamadım. Resmi belgede sahtecilik suçu işlemedim. Bunu yapmama hiçbir neden yoktur." ifadelerini kullandı.
"Hemşire talimat alıyor ambulans şoföründen"
Çelik, Kaya bebeğin ölümüne ilişkin, Güney Hastanesi'nin muhasebecisinin bebeğin hastaneye geldiği gün kendisini aradığını ve başka doktorun göreve başladığını söyleyip, istifa etmesini istediğini belirterek, kendisinin de istifa dilekçesi hazırladığını ve dilekçenin işleme konulduğunu anlattı.
Bebek Kaya'nın ne gelişini ne de öldüğünü bilmediğini savunan Çelik, "Gıyasettin Mert, Damla hemşireye, 'Prematüre bebek ölürse doktor Rıza üzerine yapmayacağız, doktor Şeyhmus üzerine yapacağız.' diyor. Hemşire talimat alıyor ambulans şoföründen." dedi.
Sanık Çelik, hayatını kaybeden bebek Mive Serdarova'yla ilgiliyse "Mesai saatlerimin dışında, Birinci Hastanesi'nde çocuk radyoloji uzmanı olmadığını bildikleri halde getirip bırakmışlar. Bu hastayı getiren Gıyasettin Mert Özdemir. Bebeğe bakıyoruz Türkmenistanlı. Ailesi fakir, para yok. Ama bir bakıyoruz ki Hasan Basri ve Hakan aileden para almış. Emine Avcı'nın sayesinde bunu görmüş olduk. Bunlarda vicdan nerede görmüş olduk. Çocuk kardiyoloji uzmanını çağırdık. Kalp damarı açılması lazımdı, açılmasaydı hem ciğere hem kalbe kan akışı kesilirdi. İlacı yazdı. Aileye böyle bir durum olduğunu söyledik." şeklinde konuştu.
"Allah razı olsun savcı beyden"
Bebeğin ameliyat olması gerektiğini ancak ailenin "Paramız yok." dediğini söyleyen Çelik, şunları kaydetti:
"Biz de 112'ye haber verdik. Ben aradım. Hastaneden bebeğin eko raporunu verdik. Çocuk kardiyoloji uzmanı 'Çocuğa ilaç verilecek, kesilmeyecek. İlacı keserseniz bebek ölür.' dedi. 112 araştırdı, 'Hocam kimse almıyor.' dedi. Biz de aileyi konsolosluğa yönlendirdik. Geri dönüş olmadı. Bir süre sonra il sağlık müdürlüğünden denetime geldiler. Söyledim orada yetkili bir kadına, böyle bir durum var, ameliyat olmazsa ölecek dedim. Tamam dediler. Oradan da geri dönüş olmadı. Bebek uzun süre kaldı. Ailenin de zaten götürecek durumu yok. Damardan sürekli ilaç alması lazım bebeğin. Allah razı olsun savcı beyden. Duydum ki tapelerden, Hakan Doğukan diyor ki 'Fırat Sarı demiş ki ilgilenme çocukla bırak ölsün.' Hakan Doğukan, 'Fırat Hoca ilgilenme boşuna bırak ölsün diye işimi engelledi.' diyor."
Çelik, hemşirelerin işe gelmediğine dair sözlerinin sorulması üzerine, "Yalan söylüyorlar. Ben arabamla gider gelirim hastaneye. Otopark kamera kayıtlarından giriş çıkışlarıma bakılabilir. Hemşireler ağız birliği yapmış yalan söylüyorlar." beyanında bulundu.
Mahkeme başkanının "112 nakil birimi arıyor, Hakan Doğukan kendini doktor Şeyhmus diye tanıtıyor. Sizin bilginiz yok mu?" sorusuna Çelik, "Bilgim yok, nasıl olabilir? Müdahale ederdim. Mümkün mü sayın başkanım?" yanıtını verdi.
Bunun üzerine mahkeme başkanı, "Her gelen bize soruyor 'Mümkün mü' diye. Bu nasıl oluyor? Biri sizin adınızı kullanıyor bu kadar kolay mı?" ifadelerini kullandı.
Çelik, Güney Hastanesi'ne adına hasta yatırılmasıyla ilgili de "Ben 2 saat dışında orada yokum. İşlemler benim üzerimden yürütülmüş. Anlaşmam 2 saat. Hasta kabullerini ben yapmıyorum. Benim e-imzam oradaydı. Bütün yatışları benim adıma yapmışlar." bilgisini verdi.
"Epikrizleri Şeyhmus Çelik yazmıyordu"
Birinci Hastanesi'nde sekreterlik yapan tutuksuz sanık Gözde Kul Yadigar ise sanık Emine Avcı tarafından mobbing gördüğünü ve kendisini yenidoğan bölümüne çektiklerini öne sürdü.
Son 1,5 yıl yenidoğanda çalıştığını kaydeden Yadigar, "Oraya geçmeden önce oranın işletme olduğunu biliyordum. Yenidoğan işletme diyorlardı çünkü. Orada bir Whatsapp grubu vardı. Hiçbir hemşire orada hastaneden ilaç isteme sistemini bilmiyordu. Bunun benim görevim olduğunu söylüyorlardı. Beni bu gruba eklediler. Epikrizleri Şeyhmus Çelik yazmıyordu. Epikrizleri Cansu (Akyıldırım) Hanım yazıyordu. Bunları benim sisteme atmamı istiyordu." diye konuştu.
Çelik'in hastaneye geldiğinde bazen alana uğramadan odasına gittiğini ifade eden Yadigar, "Alana geldiği zaman da Cansu Hanımla bilgi alışverişi yapıp, vizit atacaksa atıyordu, Cansu Hanım gerek yok derse odasına gidiyordu." ifadelerini kullandı.
"Jest olarak para gönderdi"
Sanık Yadigar, maaşının tamamını hastaneden aldığını belirterek, "Kesinlikle maddi menfaatim yoktur. İşletme denilen yerden para almadım. Fırat Sarı ayda bir, iki, üç defa hastaneye geliyordu. Kendisinin insani ilişkileri iyi. Bize karşı bir kötülüğünü görmedim. Bana bir kere param olmadığını söylediğimde jest olarak para gönderdi. Yenidoğanda çalıştığım sürece Cansu Akyıldırım bebeklerle en güzel ilgilenen, bebeklerle ilgili her şeyi bilen tek insandı." şeklinde konuştu.
Sanık Fehmi Alperen'i hastanede gördüğünü, kendilerine hasta yönlendirdiğini bildiğini ifade eden Yadigar, "Hasan Basri Gök, sürekli kaos yaratıyordu, 'O senin hakkında bunu söyledi. bu şunu söyledi' diye kızları birbirine düşürüyordu. Bana geliyor, sarıyordu. Fırat Sarı da oranın bu kişiyle olmayacağını düşünerek yenidoğan alanına Hakan Doğukan Taşçı'yı getirdi sorumlu hemşire olarak." beyanında bulundu.
Yadigar, SGK'nin denetime başladığı süreçle ilgili, şunları anlattı:
"Her gün denetim oluyordu. Ben bu sürece kadar bir şey anlamadım. Sürecin işleyişinin bu şekilde olduğunu düşünüyordum. Doğukan kızlarla konuşma yaparak, yapmaları gerekenleri anlattı. Bazıları yapmak istiyor, bazıları yapmak istemiyordu. Doğukan da 'Ben bunları keyfimden yapın demiyorum, birileri yapın diyor söylüyorum.' dedi. Bazı şeylerin değişmeye başladığını gördüm. Hastanede aşağıda bir oda ayarlanmış ve burada evrakların yapılacağı söyleniyordu. Ekip kurulduğu, epikrizlerin düzenleneceği söylendi. Bir şeyler olacağını hissediyordum. Başıma bir şey gelmesin diye delil toplamaya başladım. Yazmadık diyorlar ya, yazmadık demeleri imkansız. Odaya gidip baktım, kızlar oturmuş yeniden epikrizler yazıyorlardı. Eski çarşaflar yırtılıp yere atılmıştı. 'Gözde, sessiz sakin kalmalısın, SGK'yı dolandıramazsınız diyemezsin dedim.' Ekmek derdine düşmüşüm. İki evladım var, masraflara yetişemiyorum. Daha sonra delil toplama aşamasına geçtim. Bunlar orada işlem yaparken çaktırmadan delil toplamaya başladım. Kolluk kuvvetlerine de delillerimi sundum."
Epikriz hazırlayan ekipte tanımadığı kişiler olduğunu kaydeden Yadigar, "Emine Avcı sürekli kontrole geliyordu, 'Doğukan ne yaptınız?' diye soruyordu." ifadelerini kullandı.
Mahkeme başkanının, "Ekip içerisinde buradaki sanıklardan biri var mı?" diye sorması üzerine Yadigar, Fırat Sarı'nın asistanlığını yapan tutuklu sanık Sümeyye Nur Taşçı'nın ekip içerisinde olduğunu söyledi.
Sanık Yadigar, Şeyhmus Çelik'in epikriz yazdığını görmediğini ifade ederek, "Yalan söylemeyi bile beceremedi burada." dedi.
"Keşke bir an önce delilleri toplasaydım da konu buralara gelmeseydi"
Delilleri topladığı sırada denetim gelindiğini söyleyen Yadigar, "Bir sabah telefonla uyandım, 'Vatan emniyetten arıyoruz. Fırat Sarı ve İlker Gönen'e operasyon düzenlendi.' dediler. Alana geldim, kimse yoktu. Sadece Fırat Sarı ve İlker Gönen'i aldılar sanıyordum. Vatan emniyete gittim, gece 24.00'e kadar bekledim. O akşam ifademi almadılar. Ben de eve gittim. Keşke bir an önce delilleri toplasaydım da konu buralara gelmeseydi." ifadelerini kullandı.
Sanık Yadigar, "Ben asgari ücret altında bu kadar mobbing görürken asla susmayacağımı söylemek istiyorum. Benim kapıma polis geldi, çocuklarım gece uykularından uyandı, karşılarında polis gördü. İlahi adaletin işleyeceğine eminim. Burada neden olduğumu bilmiyorum." diye konuştu.
Yadigar, Hakan Doğukan Taşçı'nın hasta sevki için numarasının 112'ye verildiğini belirterek, "Bir kere Doğukan'a ulaşamadıkları için alanı aradılar. Bende Doğukan'a, Fırat Sarı'ya ve Şeyhmus Çelik'e ulaşamadım. Hasan Basri 'Bana yönlendir.' dedi. Ben bilmiyordum kendisini 'Şeyhmus'um diye tanıtacağını." ifadelerini kullandı.
Yaklaşık 9,5 saat süren, 5 sanığın dinlenildiği duruşma, tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30'a ertelendi.
Bu arada, dava kapsamında 22 tutuklu sanık ile 12 tutuksuz sanığın savunması alınmış oldu.
Dün neler yaşandı?
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmanın öğleden sonraki oturumunda, tutuksuz sanık Avcılar Hospital Başhekimi Prof. Dr. Fetin Rüştü Yıldız'ın savunması alındı.
Yıldız, iddia edilen eylemlerin gerçekleşmesinin ve bir hilenin söz konusu olmadığını öne sürdü.
Başhekimliğini yaptığı hastanede çok sayıda tıbbi bölüm bulunduğunu dile getiren Yıldız, "Başhekim olarak her hastaya ne tür ilaç verildi, nasıl tedavi uygulandı hepsini kontrol etmem mümkün değildir. Bunlar alanında uzman sağlık çalışanları tarafından yapılıyor." dedi.
Yıldız, tutuklu sanık doktor İlker Gönen ile olan tape kaydına ilişkin, "Benim başhekim olarak buradaki konuşmam, sadece dosyalarda varsa bir eksiklik kontrolünü sağlamaya yönelik bir konuşmadır. Savcılık makamınca konuşmalar yanlış anlaşılmış. Eylemlerden haberim varmış gibi anlaşılmış. Epikriz normalde günlük olarak ve doktorlar tarafından yazılmalıdır. Ama takip etmemizin mümkünatı yoktur. Tüm işlemlere ait evraklara hekimin e-imzasından sonra bakılabilir." diye konuştu.
İşletmeye ilişkin anlaşmayı tutuklu sanık doktor Fırat Sarı ile imzaladığını belirten Yıldız, "Anlaşmada maaş ve personelle ilgili bir şey yoktur. Anlaşma sadece yenidoğan yoğun bakımının daha kaliteli olması üzerineydi. Personeller bizim personellerimizdi. Maaşları biz ödüyoruz. Medisense şirketindeki hemşirelere ödenen paralar hakkında bir anlaşmamız yok. Konuyla ilgili bilgim yok. İlker Gönen her gün gelip vizite yapardı. Ciro artışlarıyla ilgili Fırat Sarı ile bir görüşmem olmadı." ifadesini kullandı.
Yıldız, danışmanlık için Fırat Sarı'nın kendisine geldiğini söyleyerek, "Fırat Sarı, 'Hizmetleri kurmanızda size yardımcı olabilirim.' dedi. Bu konuda sabit fiyat yoktur. Cirodan yüzde 35 pay veriyorduk. Ancak SGK'ye fatura ettiğimiz kısımda bu ödeme yüzde 20 şeklinde oluyor. Ödemeyi Medisense şirketine yaptım." dedi.
"Danışmanlık için ödenen ücret fazla değil mi?" sorusuna karşılık Yıldız, "Danışmanlık için ödenen para fazla değil. Bence ödenen paranın karşılığını hizmet olarak aldık." diye konuştu.
Yıldız, birçok hastanenin kendilerine hasta yönlendirdiğini belirterek, hastanenin başka firmalardan da adli tıp, hukuk gibi konularda danışmanlık aldığını dile getirdi.
"Meraktan da olsa bu bebekler neden ölmüş diye hiç sormadınız mı?"
Tutuksuz sanık Bağcılar Medilife Hastanesi Başhekimi Cafer Akdur, savunmasında, 8,5 yıldır bu hastanede çalıştığını dile getirerek, "Ben ne bir örgüt üyesiyim ne de SGK'yi dolandırdım. Yoğun bakımda ölen bebekler hakkında bir suçum yok. Ben bebek yoğun bakım doktoru değilim, çocuk sağlığı doktoruyum. Fırat Sarı'yı tanımıyorum. İsmini bile duymadım. Bebek yoğun bakımını aldığını bilmiyorum. Bir şey imzalamadım. İlker Gönen'i hiç görmedim. Ben son bir yıl başhekimlik yaptım." beyanında bulundu.
Mahkeme başkanı, sanığa hitaben, "Benim sizden daha çok bilgim var hastaneyle ilgili. Bu, size absürt gelmiyor mu? Koskoca hastanenin başhekimisiniz sizi boşuna oraya oturtmuyorlar. Kaç yıllık doktorsunuz?" dedi.
Sanık Akdur, bu soruya, "Bilgim olsa zaten burada açıklayacağım." karşılığını verdi.
"Ölen bebeklerle ilgili bilginiz var mı?" sorusu üzerine sanık Akdur, "Bebeklerin ölüm evrakları bana gelir. Ben cenazelerin çıkışı için imza atıyordum." ifadesini kullandı.
Sanık Akdur, "Meraktan da olsa bu bebekler neden ölmüş diye hiç sormadınız mı?" sorusuna "Hayır." yanıtını verdi.
"Çağla Kaya, 'bebeği entübe gösterin ilaç düşümü yapacağım' diye yakınıyordu"
Tutuksuz sanık hemşire Tuğba Özkaynak, savunmasında, suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
Bağcılar Medilife Hastanesinde yenidoğan yoğun bakım hemşiresi olarak çalıştığını, bir süre sonra buradan ayrıldığını belirten Özkaynak, "Başka işe girdim. Bu olaylardan dolayı işten çıkarıldım." dedi.
Tape kayıtlarında tutuklu sanık Çağla Kaya'nın kendisine yönelik "Entübeymiş gibi gösterelim." ifadesi sorulan Özkaynak, "Ben bebeğe neyse onu yaptım. Çarşaf dosyalarda değişiklik yapamam. O anda bebek neyse onu yazıyoruz. Çağla Kaya, 'bebeği entübe gösterin ilaç düşümü yapacağım' diye yakınıyordu." dedi.
Özkaynak, tutuklu sanık hemşire Çağla Kaya'dan kendi hesabına gönderilen paranın hastane tarafından verildiğini düşündüğünü iddia etti.
Sorumlu hemşire Çağla Kaya'ya ulaşamadığı zaman tutuklu sanık İlker Gönen'i aradığını belirten Özkaynak, "Ben gece nöbetlerimde hiçbir çocuk doktorunun geldiğini görmedim. Gece bir doktor yoktu. İlk aradığım sorumlu hemşirem oluyordu ya da hekim İlker Gönen'i arardım. Bana baskı, mobbing yapılıyordu. Hemşire olarak 4-5 bebek bakmak zaten zordu." diye konuştu.
Sanık Özkaynak, "Entübe gösterilmesine ilişkin isteğin suç olduğunu düşündün mü?" sorusuna, "Doğru olmadığını biliyorum. Zaten yerine de getirmedim." yanıtını verdi.
"Bir iletişim hatası"
Tutuksuz sanık tıbbi sekreter Sümeyye Özdemir de savunmasında, Beylikdüzü Medilife Hastanesinde hastaların yatış ve taburculuk işlemlerini yaptığını söyledi.
Bebekle ilgili bir süreçte devreye giremediğini kaydeden Özdemir, "Bir sorun çıktığında Fırat Sarı ya da İlker Gönen'i arıyordum." dedi.
Özdemir, Medisense şirketinde şahsi olarak para istemediğini, tutuklu sanık Sümeyye Nur Arslan ile arkadaş olduğu için onun kendisine para attığını, paranın da o hesaptan geldiğini bilmediğini savundu.
Mahkeme başkanının tape kayıtlarında geçen "Bizi kızlar patlatmış aslında" sözlerinin sorulması üzerine Özdemir, o konuşmanın bir iletişim hatası olduğunu savundu.
Özdemir, epikriz yazacak tıbbi bilgisi, yetkisi ve imzası olmadığını söyledi.
İddianamede neler var?
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.
İddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı bildirilen iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil, maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede belirtiliyor.
Ne kadar ceza isteniyor?
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.
AA, Independent Türkçe