"Yenidoğan çetesi" davasında 5. gün tamamlandı

47 sanığın yargılandığı davanın duruşması 5. gününde sanıklar ifade vermeye devam etti

Fotoğraf: AA

İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, örgüt elebaşı olduğu değerlendirilen tutuklu sanık doktor Fırat Sarı'nın savunmasının alınması için yarına ertelendi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık ve bazı tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıldı. Bir kısım tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı.

Çok sayıda avukat ve basın mensubunun izlediği duruşmaya, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Derya Yanık ile üyeler CHP Milletvekili Mahmut Tanal, Saadet Partisi Milletvekili Mesut Doğan, MHP Milletvekili Naci Şanlıtürk ve DEM Parti Milletvekili Kamuran Tanhan gözlemci olarak katıldı.

Pazartesi gününden bu yana 18 sanığın savunmasının alındığı duruşmada, organize suç örgütünün elebaşlarından 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü tutuklu sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in savunmasının alınmasıyla devam ediliyor. Öte yandan davanın görüldüğü salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.

Ambulans şoförü sanık, savcıyı suçladı

Örgüt yöneticileri arasında yer alan 112 ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir, ifadesini vermek üzere sanık kürsüsüne getirdi. Suçlamaları genel olarak reddeden, ancak hasta yönlendirmesi yapmasından kaynaklı maddi kazanç elde ettiğini itiraf eden Özdemir, yenidoğan bebeklerin hastanelere yapılan sevk zincirini şu şekilde anlattı:

Suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Ancak, hasta yönlendirmesi yaptığımdan kaynaklı maddi bir kazanç elde ettiğimi kabul ediyorum. İddianamede, hastayı 112’ye bildirmeyen tıp merkezlerinden bahsediliyor. Tıp merkezlerindeki sevk algoritmasından bahsedecek olursam; tıp merkezleri isteseler de 112’ye doğrudan bildirim yapamazlar. Bu, telefonla acil çağrı olarak bildiriliyor. İstanbul Avrupa yakasında kamuda sevkleri yapan 4 kuvöz ekibi olduğunu ve bu ekiplerin bir hastayı alıp diğer bir hastaneye götürmelerinin iki üç saat sürdüğünü belirtmek isterim. Benim çalıştığım Bağcılar 112’de kuvözlü ekip yoktur. İstesem de yönlendirme yapamam.

Bu hastaneler, tıp merkezi ruhsatlarından daha farklıdır. Yoğun bakım ihtiyacı olunduğu zaman, 112 nakil birimine bilgi verilmesi gerekir. Ancak sadece hasta bilgilerinin 112 nakil birimine iletilmesi 30 dakika kadar sürer. Tüm kamu hastaneleri arandıktan sonra, yer bulunamazsa özel hastaneler aranır. Burada 'çeteleme listesi' devreye girer. Listedeki hastane hangisiyse sıra ondadır. Bu süreç, o hastanenin kabul etmesi durumunda gerçekleşir. 

Savcı Yavuz Engin tarafından art niyetli şekilde 112 ambulans şoförü olduğu için bir algı operasyonu yaratıldığını ileri süren Özdemir, sözlerine şöyle devam etti:

Hasta bana ulaştığında tüm kamu hastanelerini aramış; ama yer bulamamış oluyor. İddianame bin 400 sayfadır. Ancak İstanbul dışında çalışan 112 nakil biriminde çalışan personelin ifadelerinin alınmadığını görüyorum. Bu durum, benim açımdan art niyet barındırıyor. Tüm 112 çalışanlarının da zan algında bırakıldığını düşünüyorum. 112 ambulans şoförü olarak örgüt yöneticisi olarak buradayım. Ben sadece Fırat Sarı’ya hasta yönlendirmesi yapmadım. Dosya sadece yenidoğan için kısırlaştırılmış. Ancak yetişkin, kardiyoloji yönlendirmesi de yaptım. Her hasta ile ilgili yönlendirme yaptım. Herhangi bir örgüt yöneticisi değilim. Suçlama komik duruma düşmüştür. 

Kaya bebek bir bebek sevki değil, gebe sevkidir. Esencan Hastanesi’ne 28 haftalık olarak gidiyor ve riskli olduğu için yoğun bakım ihtiyacı olabilir diye hastane tarafından 112’ye bildiriliyor. Bu bebeğe 112 nakil bildirimi yapılmış, saatlerce hiçbir kamu hastanesinde yer bulunamamıştır. Yer bulunamadığından dolayı hastane 112’den umudunu keserek kendi imkanlarıyla yer bulmaya çalışmış. Hastanın durumu ciddiyetini koruduğu için hastaneden bana ulaşmışlardır. Ben de Özel Güney Hastanesi ile iletişime geçtim. Bir doktor kabul etmiş ve bu nakil, Özel Güney Hastanesi ambulansı ile yapılmıştır. Konu buradan sonra benden çıkmasına rağmen, bunun Savcı Yavuz Engin tarafından bilerek ve isteyerek yapıldığını düşünüyorum.
 

"Hepimiz açısından çok can yakıcı"

Duruşmayı takip etmek üzere adliyeye gelen TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeleri, salona girmeden önce adliye önünde açıklama yaptı.

Heyet adına konuşan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Osmaniye Milletvekili Derya Yanık, davadaki iddialar nedeniyle son derece üzgün olduklarını belirterek, şöyle devam etti:

Maddi gerçek ortaya çıktıktan ve sorumlular tespit edildikten sonra, hiç kuşkusuz, kimsenin hiçbir endişesi olmasın ki her sorumlu, sorumluluğu nispetinde hak ettiği cezayı veya mali anlamda bir sorumluluk varsa hak ettiği cezayı ödeyecek, sorumlular da cezalarını çekecekler. Fakat öbür taraftan iddianameye baktım. Müşteki beş isim var, beş baba var. Her birisi otuzlu yaşlarda. Bu da bize belki ilk çocukları, belki ikinci çocukları olduğunu gösteriyor. İnsanların heyecanla hasretle bekledikleri, kucaklarına almak için içleri titreyerek bekledikleri bir süreçte öyle bir sonla karşılaşmaları kuşkusuz çok can yakıcı. Hepimiz açısından çok can yakıcı.

Yanık, komisyon olarak arzuları ve taleplerinin maddi gerçeğin ortaya çıkması olduğunu vurgulayarak, "Süreci en başından, soruşturma evresinden itibaren yakından takip ediyoruz. Dava sürecini komisyonumuz olarak, arkadaşlarımızla heyet olarak takip edeceğiz. Maddi gerçeğin ortaya çıkması, kamuoyu vicdanının rahatlaması, yavrularını kaybeden, daha küçücük bebeğini bağrına basma imkanı bile bulamadan yavrularını kaybeden anne babalarımızın acılarını bir nebze olsun dindirebilmek için süreci biz de titizlikle takip edeceğiz." ifadelerini kullandı.

Soruşturmanın çok titizlikle sürdürüldüğünü gördüklerini dile getiren Yanık, davanın da bu anlamda sorumluların hak ettikleri cezayı tespit edecek, takdir edecek şekilde süreceğinden en ufak bir şüphelerinin olmadığını kaydetti.

İlker Gönen'in ifadesi alındı

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmanın öğleden sonraki oturumunda suç örgütünün sevk ve idaresini sağladığı öne sürülen sanık doktor İlker Gönen'in savunması alındı.

Gönen, 2017'de Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde çalışırken hocası aracılığıyla Fırat Sarı'yla tanıştığını söyledi.

Hocasının kendisine Sarı'nın, sarılık tedavisinde kullanılmak üzere bir ilaç geliştirdiğini, cihazı birlikte denemelerini söylediğini kaydeden Gönen, Sarı'yla birkaç kez daha görüştüklerini ve sonrasında konuşmadıklarını savundu.

Sanık Gönen, 2020'de Fırat Sarı'nın kendisini arayıp Medisense isimli bir firma kurduğundan ve danışman doktora ihtiyacı olduğundan bahsettiğini belirterek, "Nasıl bir hizmet verdiğini sorduğumda hasta ve yenidoğanda çalışan bulma konusunda aracılık yaptığını söyledi. Bunu hiç duymadığım için telefonu kapatıp araştırdım. Neredeyse tüm özel hastanelerin fizik tedavi, göz, yoğun bakım, yenidoğan yoğun bakım, acil, cildiye, kardiyoloji gibi bölümlerinin böyle dış firmalardan hizmet aldığını gördüm." dedi.

Söz konusu şirkette danışman olarak çalıştığını anlatan Gönen, 2023 sonunda şirketten kendi isteğiyle ayrılarak devlet hastanesinde çalışmaya başladığını ifade etti.

Gönen, ambulans şoförü olan sanık Gıyasettin Mert Özdemir'le Fırat Sarı aracılığıyla tanıştığını, hasta yönlendirdiğini bildiğini, 112'de çalıştığını ise sonradan öğrendiğini savundu.

İstanbul'daki 26 kamu hastanesinde doğum yapıldığını belirten Gönen, bu hastanelerdeki kuvöz oranının doğum oranına karşın düşük kaldığını, bu nedenle özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakımlarının kullanıldığını söyledi.

"Kamu doluysa özel hastanede yer aranmaya başlanır''

Gönen, bebeklerin sevk işlemleriyle ilgili, "Sevk işlemlerinde doktor, 112'ye mail atar hasta bilgilerini içeren. Mail önüne düşen çalışan, doktoru arar ve 3 soru sorar: Hastanın durumu, nasıl taşınacağı ve ne gerekli olduğuyla ilgili. 112, hastaya yer aramaya başlar. Kamu hastanelerinin yenidoğan yoğun bakımları yüzde 99 doludur. En yüksek kapasite Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi'ndedir. Günlük 6 hasta, sadece oranın doğumhanesinden dışarıya sevk edilmektedir. Kamu doluysa özel hastanede yer aranmaya başlanır. Bu, yaklaşık 5-6 saat sürer. Kamu hastanelerinde sevk işlemi, bir hastayı şuradan alıp buraya koymak kadar basit değil." diye konuştu.

Özdemir'le sevk konusundaki görüşmelerine ilişkin de Gönen, bu konuşmalarda 112 sistemini bertaraf eden, önceliğe geçmiş bir tane sevkin olmadığını, müfettişliğin 112 raporunda sevk yüzdesinde herhangi bir anormalliğin saptanmadığını, kendisinin yenidoğan ve erişkin hasta hakkında konuştuğuna dair görüş bildirdiğini ancak 2010'dan beri yenidoğana baktığını, erişkin hasta görüşmesinin olmadığını savundu.

Gönen, iddianamede yer alan hakkındaki uzman görüşünde suçlandığı 5 hastayla ilgili konuşmak istediğini belirterek, şunları söyledi:

Sayın savcımız, uzman görüşü istemiş. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu, nedense aynı hastanede çalışan 3 yenidoğan uzmanına uzman görüşü aldırmış. Görüş aldırılırken de belgelerin, bilgilerin yanında tapeler gönderiliyor. İki aydır tek kelime hakkım yokken en kolay şey, medyada tape okuyup yorum yapmakmış. Bebek Karakoç'ta suçlanma nedenim, vitamin içeren serumu vermemem. Bununla ihmal ve kasten öldürmekle suçlanıyorum. Hasta, Çınarcık Devlet Hastanesi'ne gidiyor. Bebeğin karnı mor, şiş. Bağırsağında yırtık var, ameliyat olması gerekiyor. 112'ye bildiriyorlar. Müsait yer bulunamıyor. Bebek, yaklaşık 18 saat sevk bekliyor, durumu kötüleşiyor. Bağcılar Medilife Hastanesi'ne geliyor, ameliyat ediliyor. 64 gün yatıyor hasta ve maalesef vefat ediyor. Hemşire hanımlar beni görüntülü aradılar 64 gün boyunca. O görüntülerin hiçbiri tapelerde yok. Serumu yazması gereken sorumlu doktordur. Haydi danışman hekim olarak beni suçladın. O hastanede resmi danışman olarak görünen, resmi yoğun bakım hekimini niye suçlamıyorsun?

Bebek Karakoç'un vefatının ardından polisin tüm evraka el koyduğunu anlatan Gönen, "Bebeği Adli Tıp Kurumu morguna götürüyorlar. Bebekten örnekler alıp inceliyorlar. Temmuzda Adli Tıp İhtisas Kurulu, oy birliğiyle bebeğin ölümü için beslenememe değil bağırsakların yırtılması ve erken doğuma bağlı akciğer-beyin hasarı diyor." beyanında bulundu.

Kerem Muhammet Tokluoğlu bebeğin kendisi için çok önemli olduğunu söyleyen sanık Gönen, "Kalp masajı yaptırmamakla, bu hastada Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk defa ötanazi yapmakla suçlanıyorum. Çocuğa başındakiler iki saat müdahale ediyorlar, sonra beni arıyorlar, 'Hocam dönmüyor, bıraktık.' diyorlar. Ben de 'Dosyada 20 dakika daha gösterin.' diyorum ama bu uzman görüşünü hazırlayan yalancı, İlker Gönen 'Bunu 20 dakika gösterin.' dediyse 'Kalp masajını yaptırmadı.' diyor. Hemşire gözleminde dosyada bir saat kalp masajı görülüyor. Nerede ötanazi, nerede kalp masajı yaptırmama?" diye konuştu.

Gönen, hakkındaki suçlamalara işaret ederek, savunmasını şöyle sürdürdü:

"Benim yüzümden 47 kişi bebek katilliğiyle suçlanıyor. Bunun hesabımı kim verecek? Bebek katilliğini kimse bana yaftalayamaz. Alnıma yapıştırdılar onu ama çıkaracaklar. Bu uzman görüşü medyaya sızdırıldıktan sonra kimse bu görüşün nasıl hazırlandığını sormadı. Ben burada çocuk, bebek katilliğiyle suçlanıyorum. Kimse bizim yanımızda durabildi mi? Yok. Medyada öyle bir baskı oluşturuldu ki 'Gün yüzü göremesin, bir an önce öldürülsün.' denildi."

"İdam sehpamızı uzman görüşü koydu, tekmeyi de medya attı"

Bunların "habercilik" adı altında sayfa sayfa her yerde gezdiğini söyleyen Gönen, "Ben 5 ölümle suçlanarak buraya geldim. Birinci hastada Adli Tıp, gerçeği kenara koydu. Bir tanesinde ötanazi, ikincisinde akciğer patlamasını görüp söylememekle, üçüncüsünde adrenalin vermemekle, dördüncüsünde ölüden kan almakla suçlandım. Dört hastada katillikle suçlandım. Bunların tamamında tapeye bakarak, bilgiye, belgeye başvurmadan beni suçladılar. İki aydır bu uzman görüşünü size açıklamak için dakikaları sayıyorum. Akla, mantığa sığmayacak şeylerle suçlandım. Bizim idam sehpamızı uzman görüşü koydu, tekmeyi de medya attı." diye konuştu.

Gönen, örgüt yöneticisi olmadığını, bir örgütün içinde bulunmadığını ve ölümlerde bir ihmalinin olmadığını savundu.

Gönen'in avukatı Aydın Mandar da tüm sanık müdafilerinin zor durumda olduğunu belirterek, "Bebek katili yaftası tek kişiye verilmişti. Ben barolara teşekkür etmiştim, geri alıyorum. Kendileri katılma taleplerinde bulundu, kararı beklemeden gittiler. Otopsi varken uzman görüşüne göre iddianame yazılmasını üzülerek izliyorum. 10 bebek ölümüyle suçlanan dosyada otopsi yok. Tek otopsi var, onda da malnütrisyon (beslenme yetersizliği) bulgusu yok." dedi.

Yaklaşık 11 saat süren ve 3 sanığın dinlenildiği duruşma, tutuklu sanık doktor Fırat Sarı'nın savunmasının alınması için yarın saat 10.00'a ertelendi.

Bu arada, İlker Gönen'in savunmasını tamamlamasıyla toplam 21 tutuklu sanığın savunması alınmış oldu.

İddianamede neler var?

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.

İddianamede, suç örgütünün esas amacının, işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.

Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.

Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı aktarılan iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.

Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede bildiriliyor.

Ne kadar ceza isteniyor?

İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.

Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.

İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.

Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.

Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.

 

AA

DAHA FAZLA HABER OKU