İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, savunmaların alınmasına devam edilmek üzere yarına ertelendi.
Yaklaşık 11 saat süren ve 7 sanığın dinlenildiği duruşma, sanık savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30'a ertelendi.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmada, organize suç örgütü elebaşı Fırat Sarı'nın da aralarında yer aldığı 22'si tutuklu 42 sanık ile avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı.
Çok sayıda avukat ve basın mensubunun da izleyici olarak katıldığı duruşmada, tutuklu sanık Cansu Akyıldırım'ın savunması alınıyor.
Öte yandan davanın görüldüğü salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.
"Motivasyon amacıyla gönderilen paralar var"
Sanıklardan Cansu Akyıldırım mahkedeki savunmasında, kendisine ait Medisense adındaki danışmanlık şirketi olduğunu ve birkaç hastanenin danışmanlık hizmetini yaptığını söylerek, "Hasta danışmanlığı aldığımız bir yerdi. Ekibe motivasyon amacıyla gönderilen paralar var. Medisense şirketinden Fırat Bey bana aylık olarak toplu para atar, ben de bu parayı hemşirelere kıdemine göre motivasyon amaçlı dağıtırdım" dedi.
Yoğunluk durumlarında nöbet için dışarıdan hemşireler aldıklarını belirten Akyıldırım'ın, "Denetim olduğunda onların sigortasız çalıştığı için oradan çıkarılmasını istedim. Dış nöbetçilerin diplomaları, mezuniyet durumları elimizde olmadığı için söyledikleri kadarını biliyorduk" demesi üzerine mahkeme başkanı mezuniyet durumlarını bilmeden nasıl çalıştırdıklarını sordu.
Fırat Sarı'yı 2019'dan beri tanıdığını ve ReEYAP hastanesinde beraber çalıştıklarını belirten Akyıldırım, "Ben bu zamana kadar maaşlı çalıştım. Herhangi bir maddi çıkar elde etmedim. Örgüt-çete varlığını asla kabul etmiyorum. Varsa bile üye değilim. 7 aydır tutukluyum. Dosya medya tarafından çok dallanıp budaklandırıldı. Böyle bir dosyada adım geçtiği için çok üzülüyorum. Fırat Sarı ile 3 yıl kadar ilişkimiz oldu" dedi.
"Fırat Sarı entübe olmayan hastayı entübe olarak göstermemizi istiyordu"
Tutuklu sanıklardan sorumlu hemşire Çağla Durmuş mahkemedeki savunmasına başlarken, "Ben herhangi bir örgüte üye değilim. Ortada örgüt var mı onu da bilmiyorum. Hiçbir zaman hiçbir hastayı ihmal edecek, ölümüne neden olacak hiçbir şey yapmadım. Normal hastane maaşıyla geçinen bir insanım. Zaten borcum da var, dolandırmış olsam borcum olmazdı" dedi. Hakimin sorduğu "Entübe olmadı ama biz onu entübe gösterdik" mesajına ilişkin soruya, "İlaç düşmek için" şeklinde cevap verdi.
Sorulara cevap veren Durmuş, "Fırat Sarı, bazen hastayı 'entübe göster' diyordu. Daha fazla para almak için, hastayı entübe yani 3. basamakta göstermemizi istiyordu" diye konuştu.
Kaya bebek için "Fişini çek" dediği öne sürülmüştü
Kaya bebek hakkında, "Fişini çek" dediği ileri sürülen tutuklu sanık doktor Rıza Keykubad, mahkemedeki savunmasında, "Dosyadaki olaylarla alakam olmamasına rağmen sanık olarak karşısınızda bulunmam beni kahretmektedir. Aylardır tutukluyum. Soruşturma aşamasında beni dinlemediler. Hiç görmediğim bir bebeğin ölümünden sorumlu tutuluyorum. Türk adaletine güveniyorum, haksız tutukluluğumun sonlanacağına inanıyorum. Benim Kaya bebeğin vefatıyla ilgili hiçbir alakam yoktur. Maddi veya manevi hiçbir menfaatim yoktur. İki aydan fazladır tutukluyum haksız yere" dedi. Keykubad savunmasının devamında şunları söyledi:
"Ben hiçbir zaman Güney Hastanesi'nde çalışmadım. Doktoru olmadım. Diplomam Güney Hastanesi'ne kayıtlı değil. Kaya bebeği hiç görmedim. Müdahale yapmadım. Tedavi yapmadım. 2023 yılının Kasım ayının ikinci haftasında benimle iletişime geçerek part time çocuk doktoruna ihtiyacı olduğunu söyledi. Eşim Duygu Hastanesi'nde çalışıyordu. 'Süreç sürüncemede kalınca size haber vereceğim. Sizin için uygunsa Hilda hanım işe başlayabilir' dedi.
"Bizim bebek Kaya'dan haberimiz bile yoktu"
Kaya bebeğin vefatından sonra denetim olacağını düşündükleri için doktor arayışındalarmış meğerse. Eşim bu tarihte Güney Hastanesi'nde çalışmıyordu. Ben hiçbir delil olmaksızın suçlu ilan edildim. Kaya bebeğin vefat edeceğini düşündükleri için denetimler öncesi doktor aradıklarını konuştukları tapelerde mevcuttur. 'Çözeceğiz, halledeceğiz' diye kendi aralarında konuşuyorlar. 13 Kasım 2023 tarihinde konuşuyorlar kendi aralarında. Mert Özddemir, 'çözeceğiz' diyor. Bebek Kaya'nın değerleri çok yüksek olması sebebiyle vefat ediyor. Denetimlerden kurtılmak için doktor arıyorlar. Birkaç kişiyle görüşüyorlar. En son eşimin orada başlamasını kararlaştırıyorlar. Bebek 15 kasım da ex oluyor. (ölüyor) Başhekim '17'sinde başlayabilirsin' diyor. Bizim bebeğin ölümünden haberimiz bile yok. Bebek kaya ex olmadan birkaç saat önce eşimin sigorta kaydı yapılmıştır. Part time olarak eşimin çalışacağı konusunda anlaştılar. Yenidoğan doktoru diye anlaşmadık biz. Benim yenidoğanla ilgili hiçbir anlaşmamız olmadı. Bizim part time anlaşmamız 1 saatti. 1 saatte nasıl yenidoğana bakalım bunu sorarım.
"Bebek tedavi görürken biz çalışmaya başlamamıştık zaten"
Kaya bebekten sonra iyi ki de denetim gelmiş. Denetimde her şeyi açık bir şekilde yazmışlar. Ne benim ne de eşimin adı geçiyor o raporda. 'Hilda da geldi müdahale etti' diyeceğim ben orada diyor halbuki böyle bir şey yok. Ne eşim ne de ben bu bebeği görmedik. Hiçbir bilgimiz yoktur. Bebek tedavi görürken biz çalışmaya başlamamıştık zaten.
"Tüm işlemler Şehmus Çelik adınadır"
Denetim raporunda bizim üstümüze oyun oynandı. Ayın 15'inde doktor Şehmus Çelik'in 3 yıldır sorumlu olduğu yazıyor. Benim eşim ise 19-20 arası sorumlu ifadeleri geçiyor. Sağlık Bakanlığı resmi sisteminden de görebilirsiniz. Yukarıda Allah var bize oynadılar bu oyunu. Biz yabancı olduğumuz için mi bu oyun oynandı bilmiyorum onu. Bebeğin epikirizi dosyada mevcuttur. Tüm işlemler Şehmus Çelik adınadır. Ben 4 aydır tutukluyum. Tek sebebi 3 hemşirenin kendi aralarında benim hakkımda dedikodu yapması. Ben sadece bunun üzerine tutuklandım. Fırat Sarı ve İlker Gönen’le hiçbir zaman çalışmadım."
"Müvekkilim çocuğunun cenazesini bisküvi kutusunda almış bir babadır"
Sanığın baba olduğunu, çocukları olduğunu söylemesi üzerine Mehmet Hanifi Kaya'nın avukatı, "Benim müvekkilim çocuğunu morgtan bisküvi kutusunda almış bir babadır" diyerek sanığın evladından bahsettiği savunmasını kabul edemediğini söyledi.
Duruşmada savunması alınan ve Birinci Hastanesi'nde Hasta Hizmetleri Müdürü olarak çalışan tutuklu sanık Emine Avcı, sözlerine, maktullerin ailelerine başsağlığı dileyerek başladı.
Alakası olmayan bir dosyada yargılandığını savunan Avcı, burada yargılanmaktan çok ciddi üzüntü duyduğunu söyledi.
İddianamede maktul olarak yer alan Mive Serdarova adlı bebeğin cenazesinin ailesine teslim edilmemesiyle ilgili soruyu yanıtlayan Avcı, "Babaanne bana gelip, torununun cenazesini alamadığını söyledi. Ödemeyi de yaptığını söyledi. Ödemeyi nerede yaptığını sorduğumda, yoğun bakımda yaptıklarını söyledi. Ben de Hakan Doğukan Taşçı'yı arayarak, durumu sordum. Konuşmasından usulsüzlük yapıldığını anladım. Sonrasında kendisini tekrar arayarak şikayetçi olacağımı, hastane yönetimine de bildireceğimi söyledim." dedi.
Avcı, sanık Hakan Doğukan Taşçı'nın numarasını diğer sanık Hasan Basri Gök'e verdiğini belirterek, "Hasan Basri beni arayarak, hastadan kendi komisyonunu aldıklarını anlattı. O da beni tehdit etmeye çalıştı. Benim tepkim tapelerde de açık ve nettir. Telefonu yüzüne kapattım. Yaşananları yöneticilerime de anlattım." ifadelerini kullandı.
Sanık Avcı ayrıca dosyada adı geçenlerden neredeyse kimseyi tanımadığını öne sürdü.
"Sanıklarla iş dışında ilişkim yok"
Tutuklu sanık hemşire Mehtap Sayar ise savunmasında herhangi bir örgüte üye olmadığını söyledi.
Sanıklarla iş dışında ilişkisi olmadığını savunan Sayar, "Sanıkların çoğunu da tanımıyorum. Suçlamaları da kabul etmiyorum. Maaşımı hastaneden alıyordum. Reyap Hastanesi bildiğime göre bir işletme hastanesi değildir. Fırat (Sarı) Bey beni arayıp bir CİMER şikayetinden söz etmişti. Muhtemelen Deniz Korkmaz'ın yaptığı şikayetten bahsediyor olabilir. Kendisi, şikayetle ilgili danışma amacıyla aramıştı. 2016'da başladım hastanede çalışmaya, Fırat Bey 2018'de yenidoğan yoğun bakımında çocuk doktoru olarak çalışmaya başladı. Kendisini öyle tanıyorum." dedi.
Sayar, para transferleriyle ilgili de özel sektörde maaşların düşük olduğunu, Fırat Sarı'nın diğer sorumlu hemşirelere verdiği motivasyon ödemelerinden kendisinin de aldığını söyledi.
Birkaç kez Sarı'ya borç para gönderdiğini ifade eden Sayar, Sarı'nın kısa sürede ödeyeceğini söylemesine rağmen üzerinden yaklaşık bir yıl geçtiği halde paranın tamamını alamadığını anlattı.
Sanık Hasan Basri Gök ile 3 gün yaşayan bebeğin 6 gün yaşamış olarak gösterilmesine ilişkin telefon konuşmaları sorulan Sayar, "Epikriz raporlarını o dönem Hasan Basri Gök yazıyordu. Raporları yazan kişi birim sekreteriyle iletişim kurardı. Bu hastanın bilgileriyle ilgili yanlışlık yapılmış, sonra da düzeltilmiş. Alanda yatan her bebeğin bilgilerini o dönemin sekreteri Melis, Gök'e iletiyordu. Alanda eks bebek olduğunu, 'bakacağım' deyip Gök'e bildirmemiş. Gök, gerçekte eks olup fark edilmeyen bebek konusunda değil de eksle ilgili kendisine haber verilmediği için sinirlenmişti." ifadelerini kullandı.
"Konuşmak istemiyorum"
Sayar, sanık Gök'ün, "Mehtap öldür şu bebeği.", kendisinin ise "Öldüreceğim de öldürsem de dert." dediği telefon konuşmasının sorulması üzerine de "Sıkıntılı bir bebek hakkında sıkıntılı bir konuşmadır. Bunun sosyal medyada da basında da psikolojik baskısını yaşadım. O yüzden bu konuda konuşmak istemiyorum." dedi.
Çapraz sorgusunda, "Her şey fazlasıyla uygunsuz." cümlesini kurduğu telefon görüşmesinin sorulmasının ardından Sayar, bunun hastaneye yapılan denetimle ilgili bir konuşma olduğunu söyledi.
Denetimin yapıldığı ayda yeni sorumlu hemşire olduğunu ifade eden Sayar, alan içerisindeki uygunsuzluklardan şikayet ettiğini kaydetti.
Sayar, denetim sırasındaki uygunsuzluklardan hastane yönetiminin de bilgisi olduğunu, kendisinin de bunlardan dolayı sorun yaşamaya maruz kaldığını dile getirdi.
"Satılan ilaçlardan ne kadar komisyon alıyordunuz?" sorusu üzerine Mehtap Sayar, böyle bir komisyon almadığını öne sürdü.
Tutuklu sanık hemşire Mehmet Halis Başli ise savunmasında, üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyerek, yasal olmayan bir işlem yapmadığını, yanlış uygulamada bulunmadığını iddia etti.
Hesap hareketlerine ilişkin de Başli, işletmeden maaş ödemesi aldığını, söz konusu ek ödemelerin fazla çalışmasının karşılığı olarak ödendiğini öne sürdü.
Başli, gün içinde hastaların şekerini, tansiyonunu ölçüp, beslenmesini not aldıklarını, doktorların da bu notlardan faydalanarak epikriz yazdıklarını dile getirdi.
Sanık Hasan Basri Gök'ün "38 haftada trombosit yapıldı. Ne göstereyim?" dediği, kendisinin de "Hiçbir şey göstermeyin." şeklinde cevap verdiği konuşmanın sorulması üzerine Başli, görüşmeyi hatırlamadığını öne sürdü.
Başli, "Fırat Sarı hastanedeki hasta sayısını soruyor muydu?" sorusunu, "Evet, işletme onundu." şeklinde yanıtladı.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in hasta sayısını neden sorduğuna ilişkin de Başli, "O da hasta takibi sağlıyordu." dedi.
"Niye takip ediyordu?" sorusuna Başli, "Onu kendisine sormak daha iyi olur." yanıtını verdi.
Yaklaşık 11 saat süren ve 7 sanığın dinlenildiği duruşma, sanık savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30'a ertelendi.
İddianamede neler var?
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.
İddianamede, suç örgütünün esas amacının, işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı aktarılan iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede bildiriliyor.
Kimin hakkında, ne kadar ceza isteniyor?
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.
8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.
AA