"Ağladıkça…" özgürleşmek...

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

Ahmet Kaya (1957-2000)

Ağladıkça, ağladıkça bozkırlar yeşerecek, görecek, göreceksin.

Ağladıkça, ağladıkça, güneşi tutacağız, görecek, göreceksin.


Ahmet Kaya, bizim kuşağımızın 1980 sonrası duygu dünyasını yansıtan bir sesti.

Kuşağımızın 5 bin kaybı ve idamlarıyla, on binlerle yaralısı, milyonlarca işkence görmüşü ve fişlenmişiyle uğradığı büyük linçlerin sesiydi.

1980 öncesi sol ile 1980 sonrası sol arasındaki ilişkiyi yeniden kurmanın, yaşanmışlıkları gelecek kuşaklara anlatmanın dili olacaktı Ahmet Kaya.

"Ağladıkça", ötekileştirilenler içinde hissedecekti o dili.

Öyle bir dil ki, dinledikçe vicdanlar sarsılacak, yürekler taşacaktı.

Kendilerine mi, yoksa o şarkıların derinlerine vuran anlamına mı ağlıyorlardı?

Bu, çoğu kez birbirine karışacaktı.
 


Darbeciler, Türkiye toplumunun 12 Eylül 1980 öncesini hatırlamasını istemiyordu.

Darbelerin misyonudur!

Yeni genç kuşaklarla, 78 kuşağı arasında ilişki koparılmıştı.

12 Eylül 1980 darbesiyle hesaplaşma üzerinden toplumun, 1980 öncesi anti-faşist toplumsallıkla barışması ve demokratik bir seçenek Türkiye toplumunun önüne konmamıştı.

Sonuç: Acıların ve tüm yaşanmışlıkların toplumsal yüzleşme üzerinden kamusal alana taşınamayışı, dolayısıyla "yasallaşmaması" kanlı ve bir o kadar kirli operasyonlarla kendi öz gerçekliğinden koparılmış, yaralı bir toplum, halk ve kuşağımız idi.

Bizim kuşağımızın yas tutamaması ve yas tutma araçlarından yoksun bırakılmasının sonuçları ağır olacaktı.

Yas nasıl yaşanır, yaşamışların yaraları nasıl sağaltılırdı?

Yaşananların tanınması/yasallaşması ve uygun toplumsal/insani araçlar üzerinden yeni kuşaklara taşınması nasıl olurdu, bunun düşüncesine bile fırsat tanınmadı.

"İç savaş dönemi", "anarşi ve terör dönemi" olarak hatırlandı.

Haklı olduğunu anlatamayan 78 kuşağı, 1980 sonrası nesillere bir tür hüzünle karışık melankolik bir ruh hali algısını miras bırakırken, yenilmişlikler, çözülmemiş kişisellikler, sonlanmamış tartışmalar, bazen de tersi bir duyguyla eskiden taşınan sert politik dil tekrarlarıyla derin bir boşluğun yarattığı arayışın arifesindeydi sanki…

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ahmet Kaya şarkıları, bizim kuşağımızın yaralarını adeta sağaltan ağıtlardı…

Şarkılarında devrime ve devrimciliğe kendinden vazgeçercesine bağlı, "parmakla saymakla tükenmeyen, eğmekle bükülmeyen" 78'li kahramanlar vardı.

Onların halk için kendilerini hiçe sayışlarını, yaşamlarını dahi kaybetme tehlikesini, mazilerine sahip çıkışlarını, yanı sıra duygu dolu, aşk dolu bir dilin coşkusuyla vicdanlara öyle bir seslenişti ki, onunki, darbe koşullarının ürünü "apolitik" yeni genç kuşaklar hiç yadırgamadan dinlediler ve içtenlikle benimsediler Ahmet Kaya şarkılarını.

Geçmiş yaşanmışlıklara, kayıplarımıza yasa çağırmakla yetinmeyecekti Ahmet Kaya; ağıtlarına yedirdiği başkaldırı ruhuyla geleceğe bakma olanağı sunacaktı.

Cunta yıllarıydı. Onun kuşağı yenilmişti ama asla yenilgiyi kabul etmeyeceklerdi.

Kahramanları yalnızdı, ama asla vazgeçmeyeceklerdi.

Ölen arkadaşlarını, 1980 öncesinde olduğu gibi on binlerle toprağa veremeyişlerine kahredeceklerdi ama o kalabalıkları hissederek sessiz sedasız kalplerine gömeceklerdi.

"Bu yolda dönenler olacaktı" ama dönmeyen, direnen sıkı devrimcilerdi onun kahramanları…

Ahmet Kaya, zamanın gençliğine kendi iç duygu dünyalarından politik bir şekilde bahsetme olanağı sunacaktı.

Onu "protest" diğer sol seslerden ayıran, bireysel hikâye anlatan şarkılarında, sol hareketlilik içinde konumlanan bireye, aşktan, bunalımlardan, yani iç dünyasından bahsetme olanağı da vermiş olmasıydı.

Bu sol ideolojiye, 78'lilerin hüzünlü hikâyesi üzerinden güncelin genç kuşağına miras olarak geçişenlik olanağı tanıyordu.

Onun ağıtları, gençliğe kendini solcu hissetmeye, vicdanlı olmaya çağrıydı. Gündelik hayatın getirdiği sıkışmışlıklardan kaçmak için dahi olsa "kafama sıkar giderim" diyebilen özgürlükçü bireyselliklerle de sarmalıyordu yeni genç kuşağı…

Şarkılarını artan ölçüde milyonlar dinliyor.

Şarkılarında "itiraz" ve "protesto" hali güçlü.

Kendinden vazgeçercesine sokağa vurma; ezilenleri, haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı mücadeleye çağırma; hüzünle, acıyla, isyanla adeta vicdanları patlatırcasına bir çığlıkla bunu yapma hali çok sarsıcı.

İnsan, kendi benliğinde insanlaştıkça ezilenlerin hikâyelerini duyabilir.

Devrimci dava insanlarının bu başta gelen özelliğini müziğine yedirmeyi başarıyor Ahmet Kaya!


Zorlu günlerdi...

Zamanın getirdiği toplumsal hissedişleri ruhunun derinliklerinde yaşayan, hiçbir "kalıba sığmayan" Ahmet Kaya'nın Kürt halkının gerçekliğine ilgisiz kalması düşünülemezdi…

Kimi zamandaşları protest müzikte çakılıp kalırken, kimileri de konformizm belasına her gün ölürken, o hiç hazmedemeyeceği "el kapılarında" şarkılarındaki kahramanları gibi ölümsüzlüğün ışıklı yoluna yürüyecekti…


Selam!

78 kuşağından toprağın altından değerlere değer katan ölümsüzlere selam!

Selam sana Ahmet Kaya!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU