Kılıçdaroğlu: Bu devletin yeniden inşa edilmesi lazım

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Özel arasında yerel seçimlerden sonra başlayan normalleşme adımlarına da tepkisini yineleyen Kılıçdaroğlu, "Normalleşme söylemi bunlara cesaret verir" dedi

Fotoğraf: AA

T24’ten Murat Sabuncu’ya konuşan Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler özetle şöyle:

Şu anda devlet içten içe çürüyor. Uyuşturucu baronları bir tarafta, hırsızlar bir tarafta, dolandırıcılar bir tarafta. Dolayısıyla devleti soyanların el üstünde tutulduğu, hırsızlık, yolsuzluk yapanların el üstünde tutulduğu dönem. Bir devlet kendisini koruma refleksini kaybederse devlet devlet olmaktan çıkar. Şu anda geldiğimiz nokta bu. Bu devletin yeniden inşa edilmesi lazım. Yeniden liyakat sisteminin oturtulması, yargının bağımsız olması, güçler ayrılığının olması yani anayasanın en azından ilk üç maddesinin uygulanabilir olabilmesi lazım.

"Kimin ne iş yaptığı belli değil"

Devlet devlet olmaktan çıktı. Orduda hiyerarşi tamamen bozulmuş vaziyette. Kimin ne iş yaptığı belli değil. Dolayısıyla sistem devasa bir sistemsizlik içerisinde kendisini korumaktan aciz bir devlet yapısı gerçeği ortaya çıkardı. Aklı başında olan herkesin, kendi ülkesini seven herkesin, evlatlarının geleceğini düşünen herkesin bu tabloya dikkatle bakması lazım.

Kılıçdaroğlu, normalleşme söylemini de şu ifadelerle eleştirdi:

Çiftçi geçinemiyorsa sebebi Erdoğan. İşsizlik varsa sebebi Erdoğan. Halk iki kutup olmuşsa sebebi Erdoğan. Vatanın bekası tehlikedeyse sebebi Erdoğan. Mülteci sorununun, ekonomide iflasın, gençlerimizin yurt dışına kaçmasının, intiharların, ahlaki çöküşün tek sebebi Erdoğan. Kurucu liderimize "ayyaş" diyen o. Kadınlarımıza "sürtük" diyen o. Muhaliflere "çapulcu" diyen o. Gençlerimizi "dindar-kindar" ayıran o. Partimize "çöp-çamur-çukur" diyen o. Genel Başkan'a "cibilliyetsiz" diyen o. Kim yumuşayacaksa, kim normalleşecekse buyursun Murat Bey. Ben asla bunları unutup kabul etmeyeceğim.

"Tekrar genel başkan olmak istiyor mu?"

Kılıçdaroğlu, tekrar genel başkan olup olmak istediğine dair soruyu da şöyle yanıtladı:

Ben partide genel başkanlık yapan bir kişi olarak elbette ki siyasetle yakından ilgilenmek zorundayım. Siyaseti göz ardı etmek, Türkiye'nin sorunlarına bakmamak, sorunlar konusunda üretilen çözümleri irdelememe gibi bir lüksüm yok. Bunlarla ilgilenmek zorundayım. Benim böyle bir sorumluluğum var. Bu sorumluluğu elbette yerine getiriyorum. Zaman zaman yazılar yazıyorum. Zaman zaman düşüncelerimi televizyonlarda açıklıyorum. Vatandaşlarımız geliyor konuşuyorum. Belediye başkanları geliyor. Siyasi partiler geliyor. Sivil toplum örgütleri geliyor. Bazen üniversite öğrencileriyle konuşurken bazıları "Biz siyasetle ilgilenmiyoruz" dediklerinde onlara şunu söylüyorum: Doğrudur siz siyasetle pek ilgilenmiyor olabilirsiniz ama siyaset sizinle ilgileniyor. Çünkü bindiğiniz otobüsün fiyatını siyaset belirliyor, aldığınız ekmeğin fiyatını siyaset belirliyor. Dolayısıyla siz siyasetle ilgilendiğiniz ölçüde siyaset kurumu daha sağlıklı bir yapıya kavuşur, diye onlara da düşüncelerimi aktarıyorum. Rahmetli Demirel'in dediği gibi, "Siyasetin giriş kapısı vardır ama çıkış kapısı yoktur.

Selahattin Demirtaş ziyareti

Kemal Kılıçdaroğlu, Selahattin Demirtaş'a yaptığı cezaevi ziyaretine ilişkin de şu değerlendirmeyi yaptı:

Selahattin Bey ile tabii doğal olarak, iki siyasetçi olarak Türkiye'nin sorunlarını masaya yatırdık. Oturduk yaklaşık 1,5 saate yakın bir görüşme oldu. Kendisini son derece sağlıklı gördüm. Enerjik gördüm. Türkiye'nin sorunlarına vakıf bir siyasetçi portresi çizdiği için de son derece mutlu oldum. Yani hapiste olması Türkiye gerçeklerinden onu koparmamış. Daha fazla zaman ayırıyor konulara.

Ayrıca siyaset dışında da biliyorsunuz öyküler, romanlar, bu konulara da girmiş durumda. Sivil siyasetten yana olduğunu, şiddete karşı olduğunu, Türkiye'nin sorunlarının çözümü konusunda gösterilecek her çabaya katkı vereceğini ifade etti. Kendisini dediğim gibi son derece sağlıklı ve zinde gördüm. Ama bir siyasetçinin hapiste tutulması, az önce ifade ettiğim devletin kendini koruma refleksini kaybetmesinden kaynaklanıyor. Bir siyasetçi siyasal düşüncesi nedeniyle tutuklanamaz, gözaltına alınamaz, hapse atılamaz. O zaman siyaset siyaset olmaktan çıkar. 

 

T24

DAHA FAZLA HABER OKU