Uzun vadeli barış ancak diplomasi yoluyla sağlanabilir

Fotoğraf: 12punto

Aylardır Ortadoğu tam bir çatışmanın eşiğinde sallanıyor. Tam teşekküllü bir savaşın uçurumuna ne kadar yakın olduğumuzu hiçbirimiz tam olarak bilemiyoruz. Ancak herkes bunun tüm bölgenin istikrarı açısından kritik bir an olduğunu ve gerilimin kontrolsüz bir şekilde tırmanma riskinin hızla arttığını kabul ediyor.

Yeni İngiltere hükümeti, yaşanan gerilimin düşürülmesine yönelik elinden gelen her şeyi yapıyor. Göreve başladığım ilk haftanın sonunda Tel Aviv, Kudüs ve Ramallah'ı ziyaret ederek İsrailli ve Filistinli liderler ve yerel topluluklarla buluştum. İngiltere Savunma Bakanı John Healey ile birlikte Katar ve Lübnan'a ortak ziyarette bulunduk.

Bölgedeki ve dışındaki mevkidaşlarımıza mesajımız basit ve açıktı; çatışmanın kapsamını genişletmek hiç kimsenin, özellikle de tüm taraflardaki sivillerin çıkarına değil. İngiltere, mevcut gerilimleri hep birlikte düşürebileceğimiz diplomatik bir çözüme ulaşmaya kararlı.

Bu hafta, ateşkes anlaşmasına varılması ve Gazze'deki rehinelerin serbest bırakılması ile başlayacak tam da böyle bir diplomatik çözümün ilerletilmesi için yeni çabalar sarf edildi. Böyle bir anlaşmanın hayati bir konu olduğuna şüphe yok. Bu bağlamda İngiltere ve Avrupalı ​​ortaklarımız Katar, Mısır ve ABD'nin gösterdiği çabaları memnuniyetle karşılıyor, çünkü artık kaybedecek zaman yok. Çatışma durmalı, hatta hemen şimdi durmalı. Hamas tarafından acımasızca tutulan tüm rehineler serbest bırakılmalı ve hem de hemen. Acil yardım hiçbir engel olmadan Gazze'ye ulaşmaya başlamalı ve bu hemen şimdi olmalı.

Kalıcı bir çözüme ulaşmanın yolunu açmak için tüm tarafların bu fırsatı değerlendirmesi gerekiyor. Bu ise tarafların kendilerini kontrol etmelerini gerektiriyor. İran ve ona sadık gruplar da bu kalıcı çözüme ulaşmayı engelleyen her türlü saldırıyı durdurmalılar, çünkü daha fazla gecikme riskini göze alamayız.

Elbette ateşkes, uzun vadeli barışa ulaşmanın sadece ilk adımı sayılıyor. İngiltere, iki devletli çözüme doğru ivmeyi hızlandırma fırsatını pekiştirmek ve hem İsrailliler hem de Filistinliler için emniyetli, güvenli ve onurlu yaşam hazırlamak için kapsamlı bir diplomatik rol oynayacak.

Aynı zamanda Lübnan'ı güçlü devlet kurumlarına sahip egemen bir ülke olarak desteklemeliyiz. Bu bağlamda Lübnan Silahlı Kuvvetleri ve İç Güvenlik Güçleri, Lübnan'ın geleceğinin güvence altına alınmasında hayati bir rol oynuyor ve biz de onları eğitim ve teçhizatla desteklemeye devam ediyoruz. Lübnan'daki bu kurumlara yatırım yapmak Lübnan'ın istikrarını koruyabilir, Lübnan'da ve daha geniş anlamda bölgede terör tehdidini azaltabilir.

Ayrıca İsrail ve Lübnan'ı, siyasi bir çözüme ulaşmak ve aralarındaki anlaşmazlıkları diplomatik olarak çözmek için ABD öncülüğünde müzakerelere katılmaya çağırıyoruz. Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararı uzun vadeli bir çözümün temelini oluşturmaya devam ediyor.

Bu karar, Lübnan'daki tüm silahlı grupların silahsızlandırılması ve Lübnan hükümetinin onayı olmadan Lübnan'da yabancı güçlerin bulunmaması, İsrail sınırına yakın Litani Nehri'nin güneyinde Birleşmiş Milletler güçleri ve Lübnan hükümet güçleri dışında silahlı güçlerin olmaması çağrısında bulunuyor.

Biz diplomatik çabalarımızı yoğunlaştırırken, İngiltere de kapsamlı insani destek sağlamaya devam ediyor. Yeni hükümetimiz, bir BM kuruluşu olan ve hayat kurtaran yardımları Gazze'deki ve bölgedeki Filistinliler için en önemli hayati kaynağı temsil eden UNRWA'ya yeniden fon sağlamaya başladı. Ayrıca, tıbbi yardım kuruluşu UK-Med tarafından Gazze'de işletilen sahra hastanelerini, UNICEF'in yardıma ihtiyacı olan Filistinli ailelere gıda, su ve temel hizmetleri sağlama çabalarını desteklemek için yeni finansman sağlayacağımızı duyurduk.

Diplomatik çözüme ulaşmamızı zorlaştıran eylemlere yönelik eleştirilerimi yüksek sesle dile getirmeye devam edeceğim. Mecdel Şems'te sivillerin hayatını kaybetmesi korkunç bir olay; Hizbullah ve Hamas'ın ateşkese ulaşma şansını baltalamaktan başka bir işe yaramayan roket ve füze saldırıları düzenlemeyi bırakmaları gerekiyor. Aynı şekilde İsrail'in de uluslararası insani hukuka uyması gerekiyor; el-Tabiin okuluna düzenlenen saldırıdaki can kayıpları da trajik. İsrail hükümeti ayrıca Bakan Smotrich'in son açıklamalarını geri çekmeli ve kınamalı. Zira uluslararası hukuk açık ve nettir; sivillerin kasıtlı olarak aç bırakılması bir savaş suçudur. Keza İsrail hükümetinin bir bakanının Harem-i Şerif’in kutsal mekanlarında dua etmesi kışkırtıcı bir hareketti ve biz, duruma nihai bir çözüm getirilmediği sürece Kudüs'te yapılacak her türlü tek taraflı eyleme karşı çıkıyoruz.

Gerilimin ciddi boyutta olduğu bu dönemde bizim yol gösterici noktamız diplomatik çözümdür. Mevcut yıkıma yol açan bu misilleme amaçlı şiddet döngüsü, ancak diplomasi yoluyla sona erdirilebilir. Herkese uzun vadeli barış ve güvenliği ancak diplomasi yoluyla sağlayabiliriz.

 

Şarkul Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU