20. yüzyılın en önemli sosyologlarının başında gelen Pitirim Sorokin’in kaleme aldığı ‘Bunalım Çağında Toplum Felsefeleri’ adlı meşhur eserinde 20. yüzyılın bir bunalım çağı olduğunu vurgulamıştı. Özellikle düşünsel, felsefi ve sanatsal alanda bu bunalımın nedenlerini irdeliyordu. Esasen ele aldığı insanın ve toplumun ta kendisiydi. Sorokin, kapitalizme ve kurumlarına karşı olduğu kadar, Marksizm-Leninizm soslu ve Bolşevizm maskeli, Stalinizm’e karşı da ciddi eleştiriler getiren bir sosyologdu. Onu her türlü tiranlığa karşı kalemiyle mücadele eden bir fikir işçisi, fikir savaşçısı olarak da değerlendirebiliriz.
Son yıllarda dünya üzerinde yaşanan olayları gözlemledikçe Sorokin’e daha fazla hak vermeye başladım. Kesinlikle 20. yüzyıl modernizm bunalım çağıydı. İlk çeyreğini geride bırakmak üzere olduğumuz 21. yüzyıl ise postmodernizmin bunalım çağı. Nihayetinde ne muhafazakarlar ve milliyetçiler, ne sosyalist sol, ne sosyal demokratlar, ne de liberal demokratlar, adam akıllı şekilde, yeni bir siyaset felsefesi, yeni bir ekonomi politik yaklaşım geliştirebildiler mi? Açıkçası bu soruya net bir cevap verebilmek oldukça zor diye düşünüyorum. Ancak, dünyanın daha iyi bir yer olması için çabalayan kişiler, kurumlar, liderler ve düşünürler hep vardılar. Hala varlar ve gelecekte de var olacaklar. Günümüzde ise, bu isimlerin başında Bangladeş’li Nobel ödüllü ekonomist ve sivil toplum lideri Muhammed Yunus geliyor.
Yaşadığımızın yeni bunalım çağının en önemli göstergeleri, toplumsal şiddet olayları ve hiç kuşkusuz sürekli olarak artan dinsel ve etnik çatışmalar. Nihayetinde 3. Dünya Savaşı ve nükleer kıyamet senaryoları artık metaforun da ötesinde, uygulamaya geçme sürecine kadar gelmiş durumda. Rusya-Ukrayna Savaşı ve İsrail-Filistin çatışması devam ederken, Venezuela’da seçim sonuçları sebebiyle sokaklarda artan toplumsal gerilim nedeniyle süren protestolar, son günlerde dünya kamuoyunun gündeminde öne çıkan olaylar. Öte yandan, Bangladeş'te gerçekleşen toplumsal şiddet olaylarında ve genç öğrenciler tarafından gerçekleştirilen protestolarda ve Temmuz ortasından beri devam eden olaylarda 300'ü aşkın kişi hükümet tarafından katledildi. Takriben 11 bin kişi gözaltına alındı. Elbette ki tüm bunlardan, gecen günlerde Bangladeş’i terk eden Başbakan Şeyh Hasina ve kabinesi sorumlu. Göstericilerin ve öğrencilerin çoğunluğu ise kurulacak olan geçici hükümette Muhammed Yunus'un liderliğini arzuluyorlar.
Bangladeş'te an itibariyle parlamento feshedildi. Ordu komutanı Waker-uz-Zaman yönetime el koydu ve şu açıklamayı yaptı: “Orduya olan inancınızı koruyun. Tüm cinayetleri soruşturacağız ve sorumluları cezalandıracağız.” Bangladeş'te protestocular Şeyh Hasina’nın konutuna girip çıkarken ordu komutanının kamuoyuna yönelik böyle bir ifade kullanması ülkenin yeni dönemine ilişkin bir ipucu niteliğinde aslında. Nihayetinde ordunun kurmayları, protestolarda kilit rol oynayan öğrenci liderleriyle görüştü ve toplumsal talebi görmezden gelmeyerek, Muhammed Yunus’u geçici hükümetin lideri olarak belirlediğini duyurdu. Muhammed Yunus ise Paris'ten, Bangladeş'in başkenti olan Dakka’ya hareket etti. Muhammed Yunus'un tutumu, hiç kuşkusuz ordunun verdiği görevi kabul ettiği anlamına geliyor.
Bangladeş'te 1971 yılında bağımsızlığın kazanılması sonrasında 20'den fazla darbe ve darbe girişimi yaşandı. Ülkenin makus talihi günümüze değin değişmedi. Ordu komutanı Waker-uz-Zaman’ın yaptığı sükûnet çağrıları ve sivil bir ekonomist, sivil toplum lideri ve düşünür olan Muhammed Yunus’u geçici hükümetin başkanı olarak ataması, Bangladeş açısından ezber bozucu bir tutum ve belki de ülkenin makus talihinin değişebilme ihtimali açısından dönüm noktası olarak da değerlendirilebilir.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, ev hapsinde bulunan muhalefet lideri ve eski Başbakan Begüm Halide Ziya da serbest kaldı. Ayrıca siyasi mahkumlar da serbest bırakılmaya başlandı. Elbette ki, yeni idarenin bu tutumu, Bangladeş'te demokrasinin gerçek anlamda tesis edilebilmesi açısından umut verici. Üstüne üstlük, ülkenin müstakbel başbakanı Muhammed Yunus'da birçok önemli ve itibarlı ankette dünyanın ilk 100 entelektüeli klasmanında 2. sırada bulunuyor. Ancak en önemlisi, Muhammed Yunus bir ekonomist olarak dar gelirliler için mikro kredi sistemini geliştirmeyi başarabilmiş ve bir köy bankası niteliğinde olan Greeman Bank’ı da kurabilmiş bir isim. 2006 yılında Muhammed Yunus’a, ‘salt katmanlarda ekonomik ve sosyal kalkınma yaratma çabalarından’ dolayı Nobel Barış ödülü verilmişti. An itibariyle görünen o ki, 84 yaşında dinç bir ihtiyar delikanlı olan Muhammed Yunus, geçiş döneminde Bangladeş için bir şans olabilir. Zira geçici hükümet döneminde Muhammed Yunus, bir derleyici toplayıcı devlet adamı ve bir nevi bilge lider olarak görev yapacak. Açık konuşmak gerekirse Muhammed Yunus, ilerleyen yaşına rağmen, Bangladeş'in makus talihini değiştirebilecek ve yüksek bir gerilim hattına sahip olan Bangladeş toplumunu yeniden derleyip toparlayıp ayağa kaldırmayı başarabilecek bir profil olarak gözüküyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish