Dijital şirketlerin ekonomi ve demokrasi tekelini kırmak mümkün mü?

Canan Duman Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Apple, Microsoft, Alphabet (Google), Amazon ve Meta (Facebook) gibi şirketler o kadar büyüdü ki onlara genellikle “Big Tech” diyoruz. Bu terim, bilgi ve iletişim teknolojisi endüstrisine hâkim olan bir dizi çokuluslu şirketi tanımlamaktadır. Bu firmalar tüm piyasayı kontrol etmekte; insanlar, işletmeler ve hatta bazen kamu hizmetleri için kuralları belirlemektedir.

Günümüzün büyük teknoloji şirketleri, "kazanan her şeyi alır" mantığı altında her ne pahasına olursa olsun büyümeye ve ölçeğe odaklanarak genişledi. Kapsamlı bir tüketici ağının ürünlerini kullanmaktan başka seçeneği kalmamasını sağlamak için "ağ etkilerine" ve muazzam veri toplamaya güvendiler ve bunlardan yararlandılar. Bunu yaparak tekel gücünü geliştirdiler.

Teknolojinin demokrasiyi güçlendirdiği bir gerçek ancak son yıllarda dijital tekellerin ekonomi ve demokrasi üzerindeki etkisi de iyice belirdi. 

ABD'nin büyük teknoloji firmaları sadece 10 yılda 1.000'den fazla satın alma gerçekleştirdi. Bu alışveriş çılgınlığı, Big Tech'in ortaya çıkan rakipleri devralmasına, yenilikçi teknoloji ve teknik bilgi edinmesine ve sağlıktan eğitime ve gıda dağıtımına kadar çok çeşitli iş sektörlerine genişlemesine olanak sağladı. Dünya çapındaki rekabet otoriteleri birleşme ve satın almalar yoluyla tekel gücüyle mücadele etmek yerine bu anlaşmaları çoğunlukla çok az incelemeyle geçiştirdi.

Dijital tekeller

Bazı sektörler dijital platformlar ile dönüştü. Dijital toplumun nasıl şekillendiğini anlamak için çalışan bu platformlara sahip olan şirketler çoğunlukla çok uluslu, ABD merkezli tekeller oldu.

Bu şirketlerde gelişmekte olan ülkelerden gelen ücretsiz ham veriler bir araya getirilerek yeniden düzenlemekte ve tüm sektörlerin hâkimiyetinde kullanılan dijital zekâya dönüştürülmektedir.

Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik sömürüsünün sürdürülebilir bir modeli olmasının yanı sıra, bu yeni dijital bağımlılık biçimi politik, sosyal ve kültürel sonuçlar doğurmaktadır.

Google, Facebook, Twitter ve Amazon gibi teknoloji şirketlerinin siyasi güçte de büyüdüğü görülmektedir.

Teknoloji devlerini daha güçlü yapacak olan veriler bazı hükümetleri de daha otoriter hâle getirmektedir. Bir yandan teknoloji devlerinin tekelleşmesi diğer yandan hükümetlerin verileri kontrol etmesi, dünyanın mevcut siyasi, sosyal ve ekonomik sisteminin yeniden tanımlanmasını zorunlu kılmaktadır. Örneğin; Fransız polisi 27 Haziran 2023’te Nanterre'de, içinde 3 kişi bulunan bir araca ateş açmış, 17 yaşındaki Nael M. adlı sürücüyü öldürmüştü. Fransa'da 17 yaşındaki Cezayir asıllı gencin polis kurşunuyla öldürülmesinin ardından başlayan protestolar üzerine Fransa Cumhurbaşkanı Macron eylemlere ilişkin yaptığı açıklamada; “Gerektiğinde sosyal medya ağlarına erişimi kesebilmeliyiz” açıklamasında bulunmuştu. Sosyal medya ağlarına yönelik yasaklara yoğunlaşmaları gerektiğini belirtmişti.

Twitter’ın Trump'ın hesabını kapatması

Twitter, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kongre baskını sonrasında geçici olarak askıya aldığı hesabını kalıcı olarak askıya aldığını açıklamıştı. Twitter’ın yanı sıra Facebook ve Instagram da Trump’ın hesaplarını paylaşımları nedeniyle askıya almıştı. 

Hesabı askıya alınanlar Trump’la sınırlı değil elbette; Twitter, şirket kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle Venezuela Ulusal Meclisinin (AN) resmi hesabını bloke ettiğini de duyurmuştu. Ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesiyle Twitter, #IStandWithPutin (Putin’in yanındayım) hashtag’ini kullanan 100’den fazla hesabı kaldırdığını bildirmişti. 

Yine Snapchat, Ukrayna’daki Snap’lerin ısı haritasını geçici olarak devre dışı bırakmıştı. Açıklamaya göre gerekçe Rusya’nın Ukraynalıların yoğunlaştığı bölgeleri öğrenmesini engellemekti. Google ve Apple da Ukrayna’daki trafik yoğunluğunun göründüğü özellikleri kapatmıştı.

Diğer teknoloji şirketleri de Ukrayna’ya yönelik saldırısı nedeniyle Rusya’ya baskı yapmaya başlamıştı. Apple, Rusya’daki tüm ürün satışlarını durdurduğunu ve devlet medya kuruluşları RT News ve Sputnik News uygulamalarını App Store’dan kaldırdığını açıklamıştı. Twitter, Facebook ve Youtube’dan da reklam hamleleri gelmişti. Snapchat, Rusya’ya reklam satışlarını durdurmuş, Ukrayna’yı desteklemek için 15 milyon dolarlık insani yardım bağışlayacağını duyurmuştu.

Büyük teknoloji tekellerine karşı savaş ve ağ tarafsızlığı için mücadele

Teknoloji, dünyayı her zamankinden daha fazla değiştiriyor, iletişim kurma, bilgi alma ve karar verme şeklimizi dönüştürüyor. Bu şirketler modern yaşamımızın çok merkezinde yer aldığından, ticari uygulamaları ve kararları hem ekonomimiz hem de demokrasimiz üzerinde büyük bir etki oluşturuyor. Bu şirketlerden herhangi birinin herhangi bir eylemi artık yüz milyonlarca kişiyi derin ve kalıcı şekillerde etkileyebilecek durumda. Demokrasi ve siyaset üzerindeki etkileri ortada.

Hem küreselleşme hem de dijitalleşme politik riskin artmasında etkili oluyor. Bazı ülkelerde yaşanan son siyasi karışıklıkların altında yatan faktörlerden birinin yıllarca süren küreselleşme politikaları ve dijitalleşme olduğu belirtiliyor. Ne yazık ki, vatandaşlar olarak sadece hükümetlerden değil, verilerimizden para kazanan şirketlerden daha fazlasını talep etmek yerine pasif kalıyoruz.

Ne yapmalı?

Bugüne kadar, neredeyse hiçbir demokratik devlet veya sistem, demokratik süreçlerin temel meşruiyetine yönelik bu meydan okumayla nasıl başa çıkacağını çözmedi. Teknoloji danışmanı Kevin Bross’un söylediği gibi; “Teknoloji, nasıl kullanıldığına ve onu kimin kontrol ettiğine bağlı olarak demokrasiyi iyileştirebilir veya zayıflatabilir. Şu anda, bu şirketler çok az kişi tarafından kontrol ediliyor. Tarih bize gösteriyor ki, büyük bir güç birkaç kişinin elinde toplandığında, sonuç çoğunluk için, demokrasi için iyi olmuyor.”

Yetkililer, büyük teknoloji şirketlerinin (Google, Facebook ve benzer şirketler) gücünü kısıtlamak için harekete geçmezse, demokrasi sıradan bir vatandaşa şimdiki gibi görünmeye devam edebilir ancak vatandaşlar artık sahip oldukları güce sahip olmayabilirler. Belki de demokrasinin sadece ismen demokrasi olmasını sağlayabilirler. 

Demokrasi, teknoloji tabanlı risklerle karşı karşıya. Oylama verilerinin ve sistemlerinin devlet aktörleri tarafından fiili veya görünür şekilde manipüle edilmesi, sosyal medya manipülasyonu (devletler, siyasi kampanyalar ve diğer devlet dışı aktörler tarafından) ve 'deepfakes' ile orijinal videodan daha doğal ve ayırt edilemez görünen videolar güveni sarsabilecek ve seçmenin bazı değişiklikleri kabul etme istekliliğini artırabilecek durumda. Birlikte ele alındığında, bu eğilimlerin seçmenlerin otoriter değişiklikleri kabul etme istekliliğini artırma riski vardır. 

Artık demokrasinin temellerine ve itibarına verilen zararı görmezden gelmek mümkün değil. Otokratlar güçlerini korumak ve genişletmek konusunda kararlılar ve demokrasi yanlıları sessiz kaldığı ya da buna izin verdiği sürece kazanımlar elde etmeye devam edecekler.

O halde verinin gücünü anlayan yeni nesil yurttaş bilim insanları yetiştirmeliyiz. Henüz ilkokuldan başlayarak çocukları verinin gücü, riskleri, ödülleri ve kendilerini savunmak için onu nasıl kullanacakları yönünde eğitecek bir proje başlatabiliriz. Bunu yapabilirsek verileri üzerinde çok daha fazla sahiplik ve kontrol talep etmeye başlamalarını sağlayabiliriz.  Ancak uzun vadede temel sorunla mücadele etmek daha zorlu olacak: büyük teknolojinin gücünü dizginlemek, şirketlerin ekonomi ve demokrasi üzerindeki tekelini kıracak daha iddialı yapısal çözümler gerektirecek. Hükümetlerden, kamu yararına olan dijital altyapının teşvik edilmesi ve büyük teknoloji platformlarına alternatiflerin teşvik edilmesi için yatırım politikası yaklaşımlarını göstermelerini de talep etmek gerekecek. 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU