Ermenistan Başbakanı iki yüz küsür seneden bu yana Güney Kafkasya'yı kendi nüfuz alanı içinde tutma gayretinden asla vazgeçmeyen Rusya'ya karşı yeni bir meydan okuma eylemi gerçekleştirerek 1992 yılından beri başkent Erivan'ın Zvartnots havaalanına giriş-çıkışları kontrol eden Rusya askerlerini evine göndermeyi başardı.
Paşinyan'ın bu hamlelerinin sebebi olarak 19 Eylül 2023'te Azerbaycan ordusunun Karabağ'da yaptığı operasyonun sonucunda yaklaşık 100 binlik Ermeni ahalisinin bölgeyi tamamen terketmesi karşısında müttefiklik anlaşmalarına rağmen Moskova'nın hiçbir tepki koymaması gösterilmektedir.
Daha öteye gidilirse, 27 Eylül-9 Kasım 2020 tarihleri arasında yaşanmış ve tarihe “Kırk dört günlük savaş” olarak geçmiş çatışmalarda bizzat Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin “Savaşın Azerbaycan topraklarında yapıldığını” gerekçe göstererek ülkesinin Ermenistan'a destek vermeyeceğini açıklamıştı.
Rusya'nın bu tutumu “Savaşın amaçlarından birinin de Ermenistan'ı Rusya'nın egemenliğinden kurtarıp yüzünü Batı'ya döndürme niyetinde olan Nikol Paşinyan'ın devrilmesi”ne ilişkin söylentilerin çıkmasına neden olmuştu.
Ermenistan Başbakanının öyle bir niyetinin olduğunu Güney Kafkasya'daki gelişmeleri yakından izleyenler daha Paşinyan'ın iktidara geldiği 2018 yılında biliyordu.
Aslında gazeteci kökenli Başbakanın bu niyetinin olumlu karşılanması gerekirdi çünkü, değil Ermenistan'ın, bölgedeki herhangi bir ülkenin Rusya'ya bu kadar bağımlı olması demokrasinin gelişinin daha fazla engellenmesi ve dolayısıyla gelecek kuşakların önünün daha çok kesilmesi anlamını taşıyor.
Onun için Azerbaycan'ın 19 Eylül 2023'te gerçekleştirdiği ve Karabağ'ın kontrolünü tamamen kendi eline almasıyla sonuçlanan bir günlük operasyonun Nikol Paşinyan'ı “Ya herro ya merro” demeye ve geriye dönülmesi imkansız bir yola girmeye sevketti.
Önce Rusya'nın başını çektiği Kolektif Güvenlik Anlaşması'nda ülkesinin üyeliğini donduran Ermeni Başbakan ardından üyelik aidatının ödenmemesi talimatını vermekle yetinmeyip Avrasya Ekonomi İttifakı toplantılarında Rusya Devlet Başkanının yüzüne söylemediğini bırakmadı.
5 Nisan 2024'te Paris'te Emmanuel Macron, Antony Blinken ve AB üst düzey temsilcileriyle bir araya gelen Paşinyan işte bu hamleleriyle ülkesinin Rusya'yla ilişkilerinde sürekli kırılmalar yaşanmasını sağlamaya muvaffak oldu. Ukrayna'da başı sıkışmış Rusya'nın ise Güney Kafkasya'da Ermenistan'a karşı savaş başlatma niyeti olmadığı için Erivan'a karşı hep Bakü'yü kullanma yolundan yürüdü. Bugün-yarın savaşın bitmesinin üzerinden dört sene geçecek ancak, hala iki ülke Barış Anlaşması'nın imzalanmamış olması bir dizi soru işaretini de kendisiyle getirip geliyor. İşte böyle bir ortamda Rusya askerlerinin Erivan'ın Zvartnots havaalanındaki görevini bizzat Başbakan Paşinyan'ın talep ve ısrarıyla sonlandırması Güney Kafkasya bölgesinde Batılı ülkelerin daha güçlü mevki kazanmalarına kapı aralayabilir. Çünkü dile kolay, iki yüz senelik bir müttefikliğin daha da pekişmesi beklenirken Nikol Paşinyan'ın Ermenistanı'nın bu müttefikliği ciddi biçimde zedeleme pahasına Zvartnost havaalanında görev yapan Rus askerlerini göndererek açtığı gedikten örneğin Gümrü'deki 102. Rusya Askeri Üssünün kapatılması da gelirse?
Bunun gerçekleşmesi öncelikle Rusya-Ukrayna cephesindeki gelişmelere bağlı olacaktır. Bu bakımdan Nikol Paşinyan belirli ölçüde şanslı da sayılabilir. Çünkü SSCB'nin dağılmasıyla kendi bağımsızlığını ilan etmiş Güney Kafkasya ülkeleri arasında yabancı askeri güçleri (Rusya askeri kontenjanını) kendi topraklarından çıkarma girişiminde ilk olarak Azerbaycan'ın ikinci Cumhurbaşkanı Ebülfez Elçibey bulunmuştu.
7 Haziran 1992'de demokratik bir seçimle ve %59 oyla Cumhurbaşkanı seçilen Elçibey 17 Haziranda yemin ederek göreve başladıktan sekiz gün sonra 25 Haziranda Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü'nün İstanbul'daki kuruluş toplantısına katılarak kısa bir konuşma yapmış ve “Altına imza atacakları tüm taahhütlere sadık kalacaklarını” vurgulamıştı. Bakü'ye dönüşünde yanına Türkiye'den emekli bir tümgenerali de alan Elçibey, Azerbaycan ulusal ordusunun kurulması görevini işte o generale, yani Hava Kuvvetleri eski İstihbarat Daire Başkanı Yaşar Demirbulak'a vermişti. Karabağ'da bölücülere karşı hemen askeri operasyonlar başlatmak yerine ulusal ordu kurma yolunu tercih eden emekli Tümgeneral Yaşar Demirbulak'a, Süleyman Demirel hükümeti gereken desteği vermezken dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş desteğini asla esirgememişti.
Bir yandan ulusal ordu kuruluşu çalışmalarını yürüten Türk general ve ekibi öbür yandan SSCB'nin dağılmasına rağmen Azerbaycan'da kalmayı sürdüren Rusya askeri birliklerinin ülkeden çıkması yönünde Ankara'yla sıkı istişare halinde çalışmalar yürütmüştü. Ve yürürlükteki bu sürecin sonucunda 1993 yılı Nisan ayına gelindiğinde Türk generaller Azerbaycan'da savaşa tam hazır durumda 12 bin kişilik orduyu kurmaya muvaffak olmuştu. Bunun devamı olarak, yani Cumhurbaşkanı Elçibey'in sergilediği siyasi irade ve Türkiye Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş'in verdiği askeri destekle 25 Mayıs 1993'te SSCB'den kalma son Rus askeri de Azerbaycan'ı terketmişti.
Rusya derin devleti haliyle bu durumu kabullenmemiş ve 4 Haziran 1993'te Gence kentinde patlak veren darbe girişimini destekleyerek Elçibey'in devrilmesini sağlamıştı. İç savaşın çıkmasını önleme gerekçesiyle Türkiye sınırındaki Nahçıvan bölgesinde doğduğu köye yerleşen Ebülfez Elçibey'in Azerbaycan Meclis Başkanlığına getirdiği eski Politbüro üyesi Haydar Aliyev, Cumhurbaşkanı Vekili görevini üstlenir üstlenmez Elçibey'in iktidardan uzaklaştırılması için referendum organize etmiş, 3 Ekim 1993'te yapılan seçimde ise Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuştu. Haziran sonunda Cumhurbaşkanlığına vekalet etmeye başlayan Haydar Aliyev'in ilk ve en acil işi Moskova'ya verdiği sınırsız taahhüt ve garantiler olmuştu...
İşte otuz bir sene önce cereyan etmiş ve Ebülfez Elçibey'i koltuğundan etmiş “Rus askerlerini ülkeden çıkarma” operasyonunun aynısını bugün Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan gerçekleştirirken kafaları kurcalaması gereken ilk sorunun “Rus askerini ülkesine gönderme operasyonu Nikol Paşinyan'ı da koltuğundan edebilir mi?” olmalı, değil mi?
Hele Rusya'ya en sıkı iplerle bağlı iki eski Cumhurbaşkanı Koçaryan ve Sarkisyan bugün büyük maddi imkanlara sahipken ve parlamentoda ve sokakta iktidara karşı acımasızca muhalefet yaparken bu endişenin daima diri tutulması gerekmez mi?
Nikol Paşinyan'ın başlattığı devrim niteliğindeki bu süreçlerin sekteye uğraması halinde Ermenistan'ı ve bölgeyi hangi akibet bekleyebilir acaba?
Öncelikle demokrasinin rafa kaldırılacağı bir sürecin devreye gireceğinden asla kuşku duyulmasın...
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish