Libya’da kurulup ve bilinen dünyanın yarısını fetheden Libya Amazonları son derece sıra dışı bir medeniyetti.
Libya Amazonları hakkındaki bilgilerde çoğunlukla efsanevi anlatımlara dayanmaktaydı. Ünlü Amerikalı yazar Donald Sobol onların yaşadığı tarihi gerçeklikten kopartarak şöyle tasvir eder;
“Dünya genç olduğu ve Zeus’un tanrıların krallığı ve cennetin tahtı için devlerle savaştığı zamanlar da” (Yunan Mitolojisinde Amazonlar – Öteki Yayınevi)
Ancak dönemin anlatıları incelendiğinde Libya Amazonlarının Hazreti İsa’nın doğumundan yaklaşık 50 yıl önce yani M.Ö 1. Yüzyılda yaşadıkları tahmin edilmektedir.
Libya Amazonlarında evde çocuklara bakmak ve yemek pişirmek gibi gündelik işler tamamen erkeğe aittir. Ayrıca tamamen köle konumunda görülen erkek, hiçbir surette devlet görevi alamaz ve askerlik yapamaz.
Ayrıca Libya Amazonları yalnızca kendilerini korumak içgüdüsüyle hareket eden bir devlet değildir. Moğol yağmacılarını aratmayacak bir saldırganlıkla komşu şehirleri yağmalayarak bugünkü Libya’dan Ege bölgesine kadar olan coğrafyayı işgal ederler.
Kraliçe Myrina döneminde Libya Amazonları Libya, Arabistan, Suriye ve Ege gibi coğrafyaları kontrolü altında tutuyordu. Yine Mısır gibi büyük devletlerle anlaşmalar yaparak varlığını ve meşruiyetini bütün dünyaya kabul ettiriyordu.
Kraliçe Myrina’nın yürüyüşü
Siyahi kadınlardan oluşan büyük kadın ordusu evvela Gorgos olarak bilinen şehir devletini ortadan kaldırır ve erkeklerini köleleştirir.
Amazon Myrina
İddiaya göre Gorgoslar, kayıp Atlantik ülkesinin devamıydı ve tarihte var idiyse Atlantis’ten arda kalanları Libyalı kadınlar ortadan kaldırmıştı. Kraliçe Myrina bilhassa erkeklere hiç de vicdanlı değildi ve tarihte yaptığı katliamlarla öne çıkıyordu.
Kraliçe Myrina’nın bir sonraki hedefi Antik Mısır’dı kendisini Tanrının evlatları olarak gören Firavunlar, bu çılgın Amazon kadınlarına büyük haraçlar vererek koruyabilmişti. Mısır’da Filistin’e ilerleyen Kraliçe Myrina buradada taş üstünde de taş bırakmayarak ilerledi ve Suriye’yi aşarak Anadolu’ya girdi.
Anadolu ne Haçlılar ne de Moğollar döneminde böylesi zalim ve yıkıcı bir ordu görmedi. Erkeklerden oluşan ordular, Libya’nın kadınları karşısında savunmasız kalıyor ve kaleler bir bir düşüyordu.
Libya kadınları Ege’ye ulaştıklarında ise nihayet yolculuklarına ara vermiş ve burayı kendilerine yurt kılmaya karar vermişlerdi. Bazı tarihçiler Sinop’taki Amazon kadınları ile Libyalıların akraba olduğunu belirtse de Libya kadınlarının iç bölgelere doğru hareket ettiğine dair bir ize rastlayamıyoruz.
Ege’ye yerleşen Libya kadınları, bugün Artemis Tapınağı olarak bildiğimiz birçok eşsiz yapıyı Anadolu’ya kazandırmıştı. Bu yapıdan hareketle bazı tarihçiler Libyalı savaşçı kadınların Anadolu Hitit Medeniyeti’nin etkisine girdiğini ve durulduklarını belirtmektedir.
Libyalı kadınların Anadolu’yu fethi ile bölgede “Ana” figürlü Tanırça heykellerinin ve mabetlerinin artmasıyla kolonizasyonun tamamlandığına iddia etmektedirler.
Kraliçe Myrina’nın ölümünden sonra gücünü yavaş yavaş kaybetmeye başlayan Libyalı kadınlar ani bir kararla fethettikleri tüm bölgeleri terk ederek ülkelerine dönmeye karar verirler. Onlardan geriye Anadolu’da birçok mabet kalırken Yunan medeniyeti bu işgal sonrası büyük oradan Batı Avrupalıların istilasına açık bir hale gelmişti.
Sinop ve Libyalı Amazonlar akraba mı?
Tarih ve mitoloji arasına sıkışmış en tartışmalı konulardan birisi de ‘Amazon Kadınları’ efsanesidir.
Onlar hakkındaki bilgilerimizin çoğu Antik Yunan düşünürlerinin anlatılarına dayanır. Bu durum gerçekliklerine gölge düşürse de Amazon kadınlarının bugünkü Karadeniz bölgesinde yaşadıkları ve soylarının İskitlere dayandığı kabul edilmektedir.
İskitlerin de birçok tarihçi tarafından Türk olarak kabul edildiği düşünüldüğünde Amazon kadınları, yalnızca coğrafi olarak komşumuz değil; aynı zamanda akrabalarımız da olabilir.
Amazon kelimesi, bilinen yaygın anlamıyla ‘memesiz’ demektir. Bunun kökeni savaşçı Amazon kadınlarının daha iyi ok atabilmek için memelerinin birini kesmelerine dayandırılır.
Homeros ve Herodotos’ta geniş şekilde ele alınan Karadeniz Amazon kadınları ile ilgili bugün kesin bir kanıt olmaması haklarında anlatılan her şeyi varsayımdan ibaret kılmaktadır. Buna rağmen Büyük İskender ile münasebet kurdukları ve Romalılar tarafından ortadan kaldırıldıkları kabul edilir.
Çoğunlukla Libya Amazonları ile birbirine karıştırılan Karadeniz Amazonları ya da başka ifadeyle, Anadolu Amazonları, daha küçük bir coğrafyaya hükmetmiştir. Ayrıca Libya Amazonları gibi saldırgan olmayıp korunma içgüdüsüyle kurulmuş bir medeniyettir. Heinrich Von Kleist şiirsel bir dille onları şöyle tasvir eder;
“Bir millet yükselmişti, hiçbir zorbaya boyun eğmeyen, hiçbir kibirli, üstünlük ıaslayan erkek sesinin duyulmadığı, bir kadın milleti; kendi kanunlarını koyan, kendi iradesine uyan ve kendini düşmanlarına karşı savunabilen bir topluluk. “
Sinop şehrini kurup orayı başkent kılan Amazonlar, Karadeniz’in büyük bir bölümüne hükmetmeye başladı. Onlara dair bugün en fazla merak edilen konuların başında soylarını nasıl devam ettirdikleri ve erkeğin toplumdaki yeri gibi konular geliyor; ama çoğu efsanelere dayansa da kaynaklar bize kadınların kurduğu Libya ve Sinop devletlerinin iki farklı medeniyet olduklarını ve aralarında bir akrabalık ilişkisi bulunmadığını gösteriyor.
Bugün Libya Amazonlarından geriye kalan sikke, sürahi, silah gibi birçok maddi unsur yurt dışına kaçırılması sebebiyle ülkemizde çiçek açmış bu medeniyet hakkındaki çoğu araştırmayı yabancı kaynaklardan okuyabiliyoruz yalnızca.
Kraliçe Myrina’nın önderliğinde Mısır’dan İzmir’e kadar gelen bu savaşçı kadınlar pek çok yeri yakıp yıktıktan sonra Ege’yi kendilerine yurt kılmış; ama geldikleri gibi ani bir kararla ülkelerine dönmüştü.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish