Olimpiyatlarda şoke eden sahne: Mavi İsa!

Fotoğraf: AA

Paris Yaz Olimpiyatları'nın açılışındaki şok edici sahnelere verilen tepkilerin çoğu, bunun Batı'nın çöküşünün kanıtı olduğunu söylüyor. Macaristan Başbakanı Viktor Orban da bunu söyledi. Peki, eğer bu doğru ise neden bizzat ılımlı Fransızlardan ve ailelerden bu kadar çok itiraz ve eleştiri, özellikle Fransız sağından, yaşananları iğrenç ve aşağılayıcı olarak tanımlayan binlerce tweet geldi? Macaristan Başbakanı'nın amacı belli. Avrupalılarla arasında Rusya ile savaş konusunda siyasi anlaşmazlıklar bulunuyor, bu nedenle açılışı Avrupalıların imajlarını lekelemek için iyi bir fırsat olarak gördü.

Ancak sahneler bazılarına kışkırtıcı gelse de milyarder Elon Musk'ın virüs diye adlandırdığı ve yok etme sözü verdiği bu olguyu artık biliyoruz. Musk'ın cinsiyet değiştirdikten sonra oğlunu kaybettiğinden bahsetmesi, nasıl aldatıldığını ve oğlu için bir ölüm belgeleri imzaladığını hatırlaması üzücü ve dokunaklıydı.

Ancak Musk'ın ve Olimpiyat açılışındaki sahnelere karşı çıkanların tutumu, bunların Batı'nın yozlaşmış değerlerini yansıttığını söyleyenler için bir yanıt oluşturuyor. Hatta tam aksine, aslında, çoklu cinsiyetçilik gibi eğilimlere, kaslı erkeklerin kadın olarak yarışmalara katılmasına ve kadınlar tuvaletine girmelerine karşı çıkan rasyonel ılımlılardan oluşan daha büyük bir koalisyon görüyoruz. Ama ortada eğitim ve kendini tanımlamayla ilgili daha büyük bir mesele var. Kişinin kendisini istediği gibi erkek veya kadın olarak sınıflandırabildiği, ikisi arasında akışkan cinsel kimliklerin görüldüğü bir tür cinnet ve psikoz hali bulunuyor. Hatta yanlış bedende doğduğunu söyleyen bir kızın iddia ettiği gibi kendisini kedi olarak gören bile var.

Musk'ın bahsettiği bu virüs Batı kültürünü yansıtmıyor ama onun bir tezahürü. Özellikle Fransa'da, Kilisenin baskılarına karşı yapılan devrimler nedeniyle tüm sınırlar aşıldı. Fransız Anayasası ifade, inanç ve sapkınlık konularında bireysel özgürlüğün ve dokunulmazlığının açık bir ifadesini içeriyor. Bu anlaşılabilir bir durum, ancak konunun tek yönü bu değil ve Olimpiyatlarda yaşananların tüm Fransız ulusunu temsil ettiğini düşünen birçok kişiyi kızdıran da buydu.

Nitekim Fransız tarihinde Voltaire, Jean-Jacques Rousseau, Descartes ve diğerleri gibi büyük filozofların görüldüğünü de unutmamalıyız. Onlar kökten dincilerin katılığını yıktılar ve aklın değerini yükselttiler ama aynı zamanda inançlıydılar, aklı, ahlaki ve manevi din ile birleştirmişlerdi. Onların cesur kalemlerinden aydınlanmış düşünce ortaya çıktı ve insanlığı aydınlatan ışıltıları bugüne kadar devam etti. Voltaire’in ölüm döşeğindeyken söylediği etkileyici sözleri çok iyi bilinir: "Tanrı'ya inanıyorum, batıl inançlardan nefret ediyorum, dostlarımı seviyorum ve düşmanlarımdan nefret etmiyorum."

Bu akılcı, insancıl, aydın düşüncenin torunları, eleştiri ve ifade özgürlüğüne inanmalarına rağmen açılışta yaşananlara itiraz eden Fransız kitlelerdir. Bu, bir ulusun ruhunu, karakterini ve tarihini yansıtmıyor. Ama hiçbir şeyin kutsal ya da dokunulmaz olmadığı post-modern düşünce aşamasını yansıtıyor olabilir. Aynı düşünceyi ya da hemen hemen aynı çatışmayı ABD'de görüyoruz. Burada da ona inanmayan, onu siyasi ve sosyal bir olgu olarak algılayanlar da dahil olmak üzere, ahlaki, manevi ve felsefi din anlayışını savunanlar ile evlilik, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, aile ve inanç konusundaki tüm eski gelenekleri geçmişin kalıntıları olarak gören diğerlerinin arasında bir çatışma var. Son gruba göre gelenekler yıkılıp yeniden inşa edilmeli. Bu geçmişten tam kopuş, onunla alay edilmesine ve küçük görülmesine olanak tanıyor. Farkındaysanız, ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris ile eski Başkan Donald Trump arasındaki mevcut seçim yarışındaki siyasi çatışmanın sıcaklığı da yalnızca göç ve ekonomiyle ilgili değil, tartışmalı kültürel fikirler söz konusu olduğunda da yükseliyor.

Dünyamızın içinde yaşadığı kaos ortamında bana göre en iyi seçenek Batı'daki ve Doğu'daki ılımlı rasyonalistlerin seçeneğidir. Onlar derin dinin ve onun felsefi ve insani anlayışının değerine, hayatın, mutluluğun ve umudun değerine inanırlar. Olimpiyat oyunlarının açılışındaki bazı sahneler de estetik ve şık bir şekilde yansıtıldı. Peki, bu neden en iyi seçenek? Çünkü insanların manevi boyuta ihtiyacı vardır, doğaüstü dünyaya bağlıdırlar ve hiçbir hareket insanın bu yönünü ortadan kaldıramamıştır, çünkü büyük sorulara cevap verememiştir. İnsan mutluluğunun bir kısmı maddi şeylerde bir kısmı da maneviyatta yatmaktadır. İnsan düşünen ve hayal kuran bir varlıktır ve sürekli aklıyla başka dünyalarda yaşar. Kişiliğinin bu yönü kesilip atılamaz. Bu nedenle dinler ve maneviyat her gerilediğinde yeniden ivme kazanır. Modern dünyamızda pek çok insan kendini yalnız, tatminsiz ve depresif hissediyor, kendisini durmak bilmeyen bir makinenin dişlilerinden biriymiş gibi hissediyor. İzolasyonunu kıracak, onlara güvence ve umut verecek şefkatli bir manevi el arıyorlar. Filozofların yaptığı şey de budur; dinin insan kalbine mutluluk ve huzur veren, aynı zamanda çağdaş yaşamla ve modern bilimle çelişmeyen özünü almak.

Fransa’da açılıştaki sahnelere karşı çıkanların, Musk'ın, ABD'deki Cumhuriyetçilerin ve Batı'nın büyük bir kesiminin düşünce tarzı budur. Bu düşünce onları birleştiriyor ve Batı'da ilkelerin ve ahlakın çöktüğü ifadesine karşı çıkıyorlar. Peki ama bu söz neden sık sık tekrarlanıyor? Kültürel ve politik amaçlarla tekrarlanıyor; hoşgörü iddiasında bulunan, aklı kutsayan, medeniyet üreten Batı'nın çöktüğü ve ondan bir şey öğrenilemeyeceği söylenmek isteniyor. Çöken milletler taklit edilemez. Bu, gençlerin içtiği bardaklara zehir damlatmanın pek çok hilesinden biri.

Ancak dikkat çekici ve ironik olan, Fransa'daki siyasal İslam gruplarının liderlerinin sadece dini düşünceyi yenilemeye çalıştıkları için ılımlı ülkelerimize karşı kışkırtmalarda bulunmalarına rağmen, bu sefer seslerini yükseltmemeleri ve kızmamaları. Nedeni de basit, siyasi çıkar her şeyin üstündedir. Bu kutlamaları destekleyenler solcu müttefikleri, kızanlar ise sağcı düşmanları. Onlara gelince, inanç ile siyasi çıkar arasında bir seçim yapmalarını isteseniz, onlar için hangisi daha ağır basar? Cevap bilindik; İsa karakterini, çıplak vücudunu maviye boyamış eşcinsel biri canlandırsa bile iktidar ve çıkarlar önce gelir!

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU