Bu değişmeden tekrarlanan bir senaryo, ilk denemenin başarısızlığının nedenleri hâlâ mevcut ve son deneme de daha etkili. Bazıları savaşta yeterli baskı kartlarına sahip olmayan üç arabulucu var. İki taraf Arap, Mısır ve Katar iken İsrail üzerinde gerçek baskı kartları olan üçüncü taraf ABD ise bunları kullanmıyor, kullansa da tam tersi yönde kullanıyor.
Ömrü savaş kadar olan arabuluculuk, her girişimde daha da derinleşen bir çıkmaz yaşıyor. İsrail'in Philadelphia Hattı'nı ele geçirmesi ve Refah Kapısı üzerindeki doğrudan kontrolünü sıkılaştırması sonucunda, Mısır artık İsrail tarafından tüm şartları karşılayan bir arabulucu olarak görülmüyor. Zira bu kontrol, Mısır'ın, doğrudan çatışmanın tarafı değilse de İsrail ile doğrudan krizin tarafı olduğu anlamına geliyor.
Kendisine sıcak ve cömertçe kucak açtığı, ona ev sahipliği yapıp desteklediği Hamas ile olan özel ilişkileri nedeniyle de Katar, artık Amerikalılar ve İsrail tarafından sadece bir arabulucu olarak görülmüyor. Aksine o artık “kabul edemeyeceği şeyleri kabul etmesi için Hamas üzerindeki nüfuzundan faydalanması” genel başlığı altında, İsrail devesini iğne deliğinden geçirmesi için baskılara maruz kalan bir taraf.
Arabuluculuk, bu hikâyeyi birkaç saat içinde nasıl sonlandıracağını çok iyi bilen, ancak bunu yapmak istemeyen veya yapamayan- ki bu sonucu çok etkilemiyor- Amerikan tarafının arkasında durduğu bir barikatı temsil ediyor. Onun için arabuluculuk, Gazze savaşı ve aynı şekilde kuzey cephesindeki çatışmayı bölgesel bir savaşa dönüşmesini engelleyecek çıtalar altında tutma oyunu için gereken her şeyde, İsrail ile tam ortaklığa dayanan asıl rolünün neye ihtiyacı olduğunu göstermek için gerekli bir kılıf.
Partner arabulucular, çalıştıkları alanın darlığının farkındalar ve gerçekte dar bir köşeye sıkışmış haldeler. Aracı olmaktan çok ortak oldukları için bu rolden kaçınamıyorlar. Diğer yandan geçici ateşkesler ve sınırlı görüş alışverişleri şeklinde olsa bile, asgari düzeyde bir başarı elde edemeden tekrarlanan senaryodan da rahatsızlar.
İki Arap arabulucu, ortakları Amerikan arabulucunun İsrail ile derinleşen ittifakının somutlaştırdığı bir ikilemle karşı karşıya bulunuyorlar. ABD seçimlerinde kum saati dolmaya yaklaştıkça ikilem iki kat büyüyor. Gerçek ilerleme için her türlü fırsatı harcayan kırmızı çizgiler çizen İsrail üzerinde herhangi bir baskı yok. Eğer baskı yapmak gerekiyorsa da herhangi bir konuda esneklik gösterdiğinde Amerikalıların ve İsraillilerin “dahası var mı?” dediği Hamas’a yapılıyor.
Netanyahu amaçladığı temel hedefe hizmet etmesi için herkesi dipnotlarla meşgul ediyor. Heyetlerini müzakerelere zaman kazanmaları ve savaşın devamını sağlamaları dışında hiçbir şey yapmamaları yönünde kesin talimatlarla gönderiyor. Yıkım ve ölüm makinesi sahada durmaksızın çalışırken, şu ya da bu dosyadaki ilerlemeye ilişkin haberler sızdırıyorlar. Mevcut arabuluculuk çabalarıyla bağlantılı olarak yaşananlarsa, Gazze’deki en büyük kitlesel yerinden etme ve onuncu ayına giren savaş sanki henüz başlangıç aşamasındaymış gibi daha fazla ölüme ve yıkıma geri dönüştür. Gazze'de savaşın durması ile kuzey cephesinde durması arasındaki pozitif bağdan yararlanmak yerine, Gallant, iki cephe arasındaki bağlantının kesildiğinden ve güneyde dursa bile kuzeyde savaşa hazır olduğundan bahsediyor.
Etkili ortak ve etkisiz arabulucu ABD, öncelikle kuzeyde işleri kontrol altında tutmakla ilgileniyor. Gazze cephesi ise sahadaki gelişmelere terk edilmiş durumda ve bu da Netanyahu'ya imkânsız olan "mutlak zafer"inin peşinden koşması için geniş bir alan tanıyor.
Amerikalı arabulucu, Netanyahu'yu sadece Kongre'de değil Beyaz Saray'da da kabul etmeye hazırlanıyor ve eğer Gallant, ziyaretinden oldukça yıkıcı orta menzilli bombalarla döndüyse, Netanyahu da yaklaşan ziyaretinden eli boş dönmeyecektir. Burada mesele sadece bombalar ve mühimmat değil, ertesi gün neye izin verildiğine ve neyin yasak olduğuna dair kendisine verilecek belgelenmiş taahhütlerdir.
Son olarak, Netanyahu'nun kişisel zaferine giden yolda yalnızca bir durak olmasını garantiye alması halinde sunabileceği bir başarı fırsatı var ama bu durumda da söz konusu başarı, en yüksek dereceden bir başarısızlıktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.