Cumhurbaşkanı Macron'u destekleyen koalisyon, Fransa'da yapılan son parlamento seçimlerinde ikinci sırada yer aldı. Seçimler sağ sol ikilisi temelinde aşırı sağla yüzleşmeye yönelik bir siyasi seferberliğe ve seçim ittifaklarına sahne oldu. Oysa Fransa Cumhurbaşkanı hep bu ikiliği aşmak için siyasi hayatı parçalayıp yeni temeller üzerine inşa etmeye çalıştı.
Macron, 2016 yılında siyasi projesini sundu ve Cumhuriyet İleri (ismi artık Rönesans olarak değişti) adını verdiği bir parti kurdu. Ertesi yıl partisi ile cumhurbaşkanlığı seçimlerine katıldı ve rakibi Marine Le Pen'i yenerek seçmenlerin oylarının yaklaşık yüzde 66'sını aldı. Fransa'da ve dünyanın birçok ülkesinde kökleşmiş sağ-sol ikilisine son verme fikrinden yola çıkan siyasi bir projeyi benimsedi. O dönemde projesinin ve siyasi hareketinin ilkelerinin “merkezci ne tamamen sağcı ne de tamamen solcu” olduğunu söylemişti.
Dünyanın ve Avrupa'nın sağ ve sol arasında olan merkez partiler tanıdığı doğru, ancak Macron'un projesindeki sorun, kendisini ne sağcı ne de solcu olan yeni bir siyasi proje sunabilecek kapasitede görmesi ve partisini her iki eğilimden üyelere açmasıydı. Macron, parti üyelerine katılımı dayatmadı ve kendisine yeni taraftar bulmak ve organizasyon yapısını oluşturmak için sosyal medya platformlarına güvendi.
Gerçek şu ki, partisi Nisan 2016'da kurulduğunda büyük bir parıltıya sahipti ve birçok insanı cezbeden yeni bir "moda" gibi görünüyordu. Çünkü o dönemde sağ ve sol partiler, özellikle de Gaullist merkez sağ ve sosyalist merkez sol olmak üzere iki ana akım pek çok krizle boğuşuyordu. Macron, siyasi sokaktaki varlıklarını sona erdirmek için onları daha da zayıflatmaya karar verdi. Kendisini yalnızca merkezci siyasi yönelime sahip biri olarak değil, aynı zamanda Fransa'nın onlarca yıldır siyasi çehresini şekillendiren, General de Gaulle'ün 1958'de Beşinci Cumhuriyet'i kurmasından beri barışçıl ve demokratik rekabet içine giren bu ikiliye son verecek bir projenin sahibi olarak da tanıttı.
Macron, Fransız siyasi yaşamında yerleşmiş bir geleneği bozarak iki ana akım partilerin üyelerini partisine katılmaya çağırdı. “Sosyalist Partisi'nden solcular, Cumhuriyetçi Parti'den sağcılar yeni oluşuma katılabilir" dedi. Partisi gerçekten her iki akımın, yani sol ve sağ partilerin bir karışımına dönüştü. Gençlerin yanı sıra pek çok kişi de partileri “kurtarıcı” sayıldığı ve diğerlerinden daha üst sırada yer aldığı için diğer partilere üstenci bir gözle bakıyordu.
Gerçek şu ki, herhangi bir yeni siyasi projenin varlığını başkalarının projelerini zayıflatmaya bağlaması ve onların varlığını sona erdirmeye çalışması, genellikle herkesin zayıflamasına yol açar. Nitekim sağı ve solu zayıflatan Macron, sonunda kendisini ve partisini zayıflattı. Aynı şekilde, parti projesine başkalarıyla rekabet eden, fikir ayrılığına düşen bir vizyon ve program sahibi olarak değil, “kurtarıcı” olduğu mantığıyla başlayan bir siyasetçi, başlangıçtaki parıltının ardından genellikle hızla çöker veya geriler.
Macron, yönetiminin sağcı veya solcu olarak sınıflandırılmamasını istedi. Bunun üzerine pek çok kişi yönetimini hem halktan uzak hem de halka yakın olan geleneksel Gaullist sağdan uzak “kibirli bir sağ” olarak sınıflandırdı. Son seçimler yapılıp aşırı sağ parti ilk turda öne geçtiğinde Macron, sonuna kadar “işgal ettiği” sağ-sol ikilisi dışında kendisini aşırı sağ tehlikesinden kurtaracak herhangi bir siyasi veya seçim ikilisi bulamadı. Gerçekten de bu ikili siyasi değil, sadece seçimler için yapılmış bir ittifak kurarak, aşırı sağın ilerleyişini geçici de olsa durdurmayı başardı.
Cumhurbaşkanı Macron yönetiminin özeti, sağ-sol ikilisini ortadan kaldırmaya dayalı siyaset ve parti projesinin başarısız olduğunu gösteriyor. Dahası, Fransız siyasi yaşamının temel yönlerinden biri olan bu ikilinin varlığını sürdürmesi, toplumsal etkileşimlerin, görüş ve çıkar farklılıklarının ürünü olan siyasi bir ikilinin, bir başkanlık kararıyla ya da siyasi hayatı liderinin özel bir ajandasına veya hayali algılarına göre şekillendiren parti projesiyle ortadan kaldırılamayacağını doğruluyor. Macron ilk dönemi boyunca bunu yapmaya çalıştı ve sağ ile solu zayıflatmayı başardı. Sonrasında da partisi zayıfladı. Ancak bundan geri adım attı ve aşırı sağ tehdidiyle mücadele etmek için ortadan kaldırmak istediği aynı sol-sağ ikilisine çağrıda bulundu.
Toplumların her türlü siyasi ikiliği ele alma biçiminde birçok dönüşüme tanık olduğu doğru. Sağ ve sol arasındaki çekişme, birçok aşamadan oluşan devrimci ve kanlı bir çatışmadan, barışçıl bir sivil çatışmaya dönüştü. Sol ve sağın programları arasındaki anlaşmazlık, geçtiğimiz yüzyılda üzerinde fikir ayrılığına düştükleri pek çok konuda artık mevcut değil. Aksine sağ ve sol arasındaki fikri ve politik bölünme, birçok durumda çevre, kuşak ilişkileri, kültür, dindar muhafazakârlar ile liberaller arasındaki anlaşmazlıklarla ilgili yeni, daha derin bölünmeler lehine marjinalleştirildi.
Evet, siyasi, sosyal ve kültürel etkileşimler yeni ikilikler üretebilir ama bunlar Macron'da olduğu gibi, toplumu siyasi modalara göre şekillendiren bir başkanlık kararıyla veya zamanla başarısızlığa uğrayan ve parçalanan totaliter ideolojilerle olmayacak.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish