Suriyeliler ve diğerleri için eğitim tartışmaların dışında olmalı

Fotoğraf: Reuters

Her ülkenin kendi topraklarında yaşayan herkese, hatta mültecilere ilişkin hukuki prosedürlerini düzenleme hakkı vardır. Mültecilerle ilgili meseleler Avrupa ülkelerinin bile şikâyetçi olduğu bir durum iken bölgemiz mülteci meselesini gerçeklikten izole bir şekilde ve bölgedeki büyük tabloya bakmadan ele alabilir mi? Şüpheliyim!

Neden böyle bir giriş yaptık? Açıklayalım; Sayın Samir Caca, X hesabından Lübnan Eğitim Bakanına hitaben şunları yazdı: “Sayın Eğitim Bakanı, 2024-2025 eğitim-öğretim yılına kadar okullardaki, çeşitli düzeyleri ile tüm okullardaki durum, hukuki statüsüne geri dönmeli.”

Caca, “yani, devlet okuluna veya özel okula kabul için başvuran her öğrencinin kimlik belgelerini ibraz etmesi gerektiği gibi, ben de size, farklılıklarına bakılmaksızın tüm okulları kapsayan bir genelge yayınlamanız çağrısı yapıyorum” diye ekledi.

Caca genelgenin içeriğinin şu şekilde olmasını talep etti: "Lübnan Kamu Güvenliği tarafından verilen geçerli oturma iznine sahip olmayan, Suriyeli veya başka uyruklardan hiçbir yabancı öğrenciyi kabul etmemek. Bu belge, devlet nezdinde tek yasal belgedir. Dolayısıyla Eğitim Bakanlığı'nın bu belgeye bağlı kalmakta ön saflarda yer alması gerekir.”

Daha önce de belirttiğim gibi, prensip olarak her ülkenin kendi topraklarında ikamet edenlerle ilgili prosedürlerini düzenleme hakkı vardır, ancak bölgemizin, özellikle de Lübnan'ın gerçekliği farklıdır ve farklı bir yaklaşım gerektirir. Mesela milyonlarca Suriyelinin yerinden edilmesine sebep olanın Hizbullah olduğunu ve Lübnan'ın bunun sonuçlarına katlanması gerektiğini söylemeyeceğim.

Mesele siyasi bir tartışma değil, daha derin ve daha tehlikeli bir meseledir ve bunun bilge Samir Caca’nın gözünden kaçmadığını iddia ediyorum. Mesele yarın korkusudur ve her yetkili ve aydın buna hazırlıklı olup, bölgedeki krizi derinleştirecek her şeyin önünde durmalıdır.

Bölgedeki en ciddi kriz; Irak, Lübnan, Yemen, Suriye, Gazze, Libya, Sudan ve Somali'deki siyasi, ekonomik ve fikri koşullar nedeniyle eğitimin yokluğu ve bozulmasıdır. Bu ülkelerden her birinin hikayesi diğerinden daha karmaşıktır.

Dolayısıyla bahsi geçen ülkelerdeki krizler ve savaşlarla birlikte eğitim çarkı durdu ve aksadı. Bunun anlamı, yalnızca dört yıl sonra, on yaşında milyonlarca çocuğun temel eğitimden ya da gerçek bir eğitimden yoksun olduğu bir durumla karşı karşıya kalacağımızdır.

Bu, işgücü piyasasına geri kalmışlık değil, radikalizm, uyuşturucudan insan kaçakçılığı ve daha fazlasına kadar organize suçların oluşturduğu döngüye girmeye aday nesiller, milyonlar olacağı anlamına geliyor. Bunu mu istiyoruz?

Kimse kaos istemez ve ben de bunu talep etmiyorum, ancak krizlerimizi, krizin daha da kötüleşmemesini veya devam etmemesini sağlayacak yaratıcı yollarla çözmemizin, ileriye atmak yerine etkili çözümler bulmamızın zamanı geldi.

ABD’nin çekilmesi üzerine Taliban'ın iktidara gelmesinin ardından Afgan kız öğrencilerin eğitime devam etmesi engellenmişti. O zaman burada bize yeni bir radikal ve terörist nesil sunacak bilgisiz anneleri kabul edemeyeceğimizi yazarak, onlara uzaktan eğitim verilmesini talep etmiştim.

Şimdi de başkalarından çözüm sunmalarını talep ediyor, hatta çağrıda bulunuyorum. Artık eğitim sürecinin, özellikle savaş bölgelerinde, uzaktan eğitim veya başka yollarla, yalanlar ve sloganlar müfredatına göre değil, hayat müfredatına göre devamını sağlamak için bir eğitim fonunun kurulmasını talep ediyorum. Bu, uluslararası bir Arap fonu olmalı.

Eğitim dışında her şeyi tartışalım ama şu anda yaşadıklarımız bize yeter.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

 

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU