Türkiye'deki soydaşları kazanmalıyız

Esedullah Oğuz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Sosyal medya

Göçmenler ve mülteciler, Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri.

Bunlar arasında Türk cumhuriyetlerinden ve Afganistan'dan gelen çok sayıda soydaşımız da bulunuyor. 

Soydaş olan göçmenlerin sayısının 1 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor.

Yani, kaçak veya resmi olarak Türkiye'deki tüm göçmenlerin sayısını 10 milyon olarak kabul edersek, soydaşlar bunların 10'da 1'ini oluşturuyor. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Soydaş göçmenleri, öğrenciler ve işçiler olmak üzere 2 ana gruba ayırmak mümkün.

İşçiler grubunu, Türkmenistan, Özbekistan ve Azerbaycan gibi Türk cumhuriyetlerinden gelen ve genel olarak bebek bakıcısı, ev hizmetçisi olarak çalışanlarla, Afganistan'da cumhuriyet rejiminin çökmesinden sonra işsiz kalıp Türkiye'ye gelen genç Türkmen ve Özbek soydaşlar oluşturuyor. 

Genelde dil sorunu yaşamadıkları için, yakın veya uzak akrabaları ve tanıdıkları da Türkiye'de olduğundan bunların çoğunun Batı'ya gitmek gibi bir düşüncesi yok.

Türkiye'deki yaşama kolayca alışan bu soydaşlar, Türkiye'nin sorunlarını, acılarını ve sevinçlerini de bizim gibi yaşıyor, paylaşıyor ve hissediyorlar.

Bunların her biri en ağır işlerde en düşük ücretlerle çalışarak geride bıraktıkları 8-10 kişilik ailelerine bakıyorlar. 


İkinci grubu da yine aynı coğrafyadan gelen Türk kökenli öğrenciler oluşturuyor.

Orta Asyalı öğrenciler kendi ülkelerinde ekonomik sorunlar ağırlaştığından geri dönmeyip Türkiye'de kalmaya çalışırken, Afganistanlı Özbek ve Türkmen öğrenciler Taliban iktidarından dolayı ülkelerine zaten dönemiyor.

Taliban'ın en sevmediği ve potansiyel tehlike olarak gördüğü kesim, okumuş insanlar.

Zaten onlar da Taliban yönetimi altında yaşamak istemiyor. Zira, Taliban idaresi altında yaşamak, okumuş insanlar için tam bir işkence.

Zırcahil bir amirden emir aldığınızı ve her gün akla ziyan işler yapmak zorunda olduğunuzu düşünün. 

Kız öğrenciler için durum daha da vahim. Türkiye'de üniversite eğitimi gören yüzlerce Türkmen ve Özbek kız öğrenci, Afganistan'a döndükleri takdirde başlarına gelecekleri biliyor: kamuda çalışamazlar ve evde oturmak zorundalar ve büyük ihtimalle de istemedikleri biriyle evlenmek zorunda kalacaklar. 

Oysa onlar, eski cumhuriyet rejimine gönülden inanmış doktor, mühendis, öğretmen veya hemşire olarak ülkelerine dönüp hizmet etmek istemişlerdi. Taliban'ın bir kâbus gibi geri dönmesiyle tüm umutları suya düştü. 

Türkiye elbete bir şekilde mülteci sorununu çözmek zorunda.

Zira şu anki ekonomik koşullarda Türkiye'nin mülteci yükünü daha uzun süre sırtında taşıması zor.

Ama bunu yaparken hiç kimseyi, özellikle de bizimle gönül ve kan bağı olan insanları mağdur etmemeliyiz. 

Bana göre, soydaşlarla ilgili olarak yapılması gereken şu: öncelikle Türkiye'de yüksek öğrenimini tamamlamış ve halen aramızda yaşayan tüm soydaşlara kayıtsız şartsız derhal Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı vermeliyiz.

Zaten zahmet çekip eğitmişiz, öyleyse onları ülke ekonomisi için değerlendirmek, akıllıca bir yaklaşım olacaktır. 

Afganistan'dan gelip Türkiye'de kırsal bölgelerde çobanlık yapan, çiftliklerde, tarlalarda çalışan Türkmen ve Özbek kökenli soydaşları aileleriyle birlikte Suriye, Irak ve İran sınırında kuracağımız köylere yerleştirmeliyiz.

Hem çiftçiliği ve hayvancılığı iyi bildikleri hem de gerilla savaşında deneyim sahibi oldukları için onları korucu olarak istihdam edebiliriz.

Ne de olsa 40 yıllık iç savaşta pişip kavrulan bu insanların çocukluklarında ilk tanıştıkları şey, oyuncak yerine gerçek tabancalar ve tüfeklerdi. 
 


Böylece sınırda 200 bin askerlik bir orduyla yapacağımız işi birkaç bin kişiden oluşan 50-60 köyle yaparak hem TSK'nın iş yükünü hafifleteceğiz hem de ülkenin demografik yapısını kendi lehimize değiştirmiş olacağız.

Bunun en güzel örneği, 1982 yılında Van'ın Erciş ilçesine yerleştiğinden beri korucu olarak PKK'ya göz açtırmayan Afganistanlı Kırgız soydaşlarımız. 

Türkmenistan ve Özbekistan ve Azerbaycan gibi Türk yurtlarından gelen soydaşların hedefi ise bambaşka, daha doğrusu Avrupa'ya giden gurbetçi Türklerle aynı amacı güdüyorlar: ev, araba, tarla alacak kadar para biriktirdikten sonra ülkerlerine geri dönmek. Ama onların da kalış süreleri uzadıkça, geri dönme planları erteleniyor. 

Yıllardır aramızda yaşayan ve bizimle gönül birliği yapmış bir milyon civarındaki soydaşımızı Türkiye'ye kazandırırsak bundan ülke olarak kazançlı çıkarız. 

Zira sizinle gönül birliği yapan, aynı rüyaları görüp aynı özlemleri duyan, üstelik sizinle aynı dili konuşan ve aynı kültürü paylaşan insanları kolay kolay bulamazsınız.

Bu, tıpkı bir evlilikte ruhu eşini bulmak gibidir. Evlilikte doğru kişiyi bulursanız, samanlık seyran olur, hayatınız cennete döner. 

Ülke olarak da sizinle aynı idealleri paylaşan, aynı özlemleri duyan insanlarla yola çıkarsanız, hiçbir engel sizi durduramaz. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU