DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları: Erdoğan toparlanmak için zaman kazanmaya çalışıyor

Hatimoğulları “İktidar, muhalefeti kendi safına çekmek istiyor ama bu iktidarın günahlarına kimse ortak olmamalı” dedi

Fotoğraf: AA

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatımoğulları, partisinin TBMM grup toplantısına katılarak konuşma yaptı.

Sözlerine Sivas’taki Madımak Oteli’nde  katledilenleri anarak başlayan Hatimoğulları, “Hakikatlerle yüzleşmek için Alevilerle yüzleşilmeli Meclis çatısı altında komisyon oluşturulmalıdır" dedi.

Türkiye'nin dış politikasına ilişkin de konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi:

Aydın Kuşadası, İzmir Selçuk ve Menderes'te orman yangınları neredeyse evleri saracak kadar geniş bir alana yayıldı. Bu yangınlarda tek teselli can kaybının olmaması. Diyarbakır-Mardin yangınlarında bunu çok konuştuk ama batıda yakılan ormanların neden yakıldığını gayet iyi biliyoruz. Turizm şirketlerine orayı peşkeş çekmek için, maden şirketlerine peşkeş çekmek için, zenginlere imar alanı açmak için ormanlar yakılıyor. Bunu asla kabul etmiyoruz.

 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Alevi toplumunun eşit yurttaşlık haklarının tanınmasıyla mümkün olacağına inanıyoruz"

Madımak'ta 31 yıl önce bugün, Pir Sultan Abdal'ı anmak üzere toplanan 33 kişi, aralarında yazarların ve ozanların da bulunduğu grup, Sivas'ın ortasında vahşice katledildi. Bu katliamla, ülkede şiirin, şairin ve yaşamın hedef alındığı, kardeşliğin ve birlikte yaşam umudunun yok edilmek istendiği çok açıktı. Madımak Davası yıllar boyunca sürdü, şehir şehir dolaştırıldı ve mağdur aileler için adeta bir işkenceye dönüştü. Çoğu katil, uzun süren yargılamalara rağmen hiç ceza almadı, ceza alanlardan biri cumhurbaşkanı tarafından affedildi, bir diğeri ise hastalık gerekçesiyle serbest bırakıldı.
 

Dava, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olmasına rağmen zamanaşımı ile düşürüldü. AKP Genel Başkanı Erdoğan, bu zamanaşımı kararını “hayırlı olsun” diyerek onayladı ve bu sözlerle milyonların vicdanını sızlattı. Katliamın faillerinin avukatları ise AKP tarafından milletvekili, belediye başkanı, bakan ve Anayasa Mahkemesi üyesi gibi yüksek mevkilere getirilerek ödüllendirildi. Bu adaletsizlik karşısında bizler diz çökmedik, baş eğmedik ve adalet talebinden vazgeçmedik.

Gerçek adaletin, hakikatle yüzleşme, özür dileme ve Alevi toplumunun eşit yurttaşlık haklarının tanınmasıyla mümkün olacağına inanıyoruz. Madımak Otelinin “Madımak Utanç Müzesi”ne dönüştürülmesi bu yüzleşmenin bir parçası olabilir. Katliamda kaybettiğimiz Metin Altıok’un dizelerinde dediği gibi, “Ölsem ayıptır, sussam tehlikeli. Çok sevmeli öyleyse, çok söylemeli.” Canlarımızı sevgiyle anarak ve adalet talebimizi yüksek sesle dile getirerek mücadelemizi sürdüreceğiz.

“Her yere yaydığınız şiddet ne kazandırdı?”

Egemenler, kapitalist sistemin tıkanıklığını aşmak için dünya genelinde savaşı yaymaya çalışıyorlar. Dışİşleri Bakanı'nın Üçüncü Dünya Savaşı uyarısı ve Milli Savunma Bakanlığı'nın "Biz Üçüncü Dünya Savaşına hazırız" açıklaması, bu hazırlıkların bir göstergesi. Ancak bu durum, yöneticilerin asıl görevlerinin savaş tespiti yapmak ya da hayal satmak olmadığını unutmamalıyız. Soruyorum, yıllardır her yere yaydığınız şiddet ne kazandırdı? Barış müzakeresi mi yürüttünüz yoksa "Komşularla sıfır sorun" politikanız "Yedi düvelle savaş" politikasına mı dönüştü?

'Barış Kobani üzerinden geçer'

Son olarak, Suriye'deki durum özelinde, Esad'la yapılan görüşmelerin samimiyeti ve etkinliği, Rojava halklarının iradesine saygı gösterilmesi ve Kürt düşmanlığından vazgeçilmesiyle mümkün olacaktır. Gerçek barış ve anlaşma, Kamışlı ve Kobani üzerinden geçer.

Kürt sorununun çözümü, dış politika stratejimizin temelini oluşturmalıdır ve bu çözümün barışçıl ve demokratik yöntemlerle gerçekleşmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu konuda, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve Abdullah Öcalan üzerindeki ağır tecrite dikkat çeken ve bu duruma karşı direniş gösteren tutsaklarla dayanışma içindeyiz. Adalet Bakanı ile bu konuları görüşmek üzere Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelen anneler, kolluk kuvvetlerinin engellemeleriyle karşılaşmaktadırlar ve Bakan, görüşmelerde herhangi bir somut çözüm önermemiştir. Bu annelerin mücadelesi, bu toprakların en gerçek ve onurlu mücadelelerinden biridir ve biz bu mücadeleyi destekliyoruz.

Ayrıca, Kürt halkının demokratik haklarının gasp edilmesine karşı da durmaktayız. Halk, belediye eş başkanlarını seçmiş olmasına rağmen, bu seçimler kabul edilmeyip kayyımlar atanmaktadır. Bu, demokrasiye yapılan bir darbedir. İstanbul'da bir araya gelen halklar, inançlar ve siyasi yapılar, kayyıma karşı ortak bir sesle "Emeğimiz ve Özgürlüğümüz İçin Kayyıma Geçit Vermeyeceğiz" diyerek direnişlerini sürdüreceklerini ilan ettiler. Evet, biz de kayyuma geçit vermeyeceğiz! Bu direniş, Türkiye'nin her yerinden sürdürülecek ve halk iradesinin hiçe sayılmasına karşı mücadelemiz devam edecektir."

“Erdoğan, toparlanmak için zaman kazanmaya çalışıyor”

1 Mayıs'ta tutuklananlar için ağır hapis cezaları isteniyor. Antep'te, "terör" bahanesiyle HDP yöneticilerine ve devrimcilere ceza yağdırılıyor. Muğla Seydikemer'de ise dört Mardinli tarım işçisi, bir grup ırkçı tarafından saldırıya uğruyor ve yaralanıyor. Kürt düşmanlığı her yerde körükleniyor. Sonra da sözde 'normalleşme' gündeme geliyor.

Erdoğan 'normalleşme'den ne kastettiğini açıkladı; muhalefetin normalleşmesi gerektiğini söyledi. Aslında bu, klasik numaralardan biri. Erdoğan, toparlanmak için zaman kazanmaya çalışıyor ve muhalefetin bir kısmına zeytin dalı uzatıyor gibi yapıyor. Ama bu rejimin yapısı normalleşmeye uygun değil, değişim şart.

İktidar, muhalefeti kendi safına çekmek istiyor ama bu iktidarın günahlarına kimse ortak olmamalı. Muhalefet, halkın içinde durmalı; yurttaşın, işçinin, emekçinin ve diğer dezavantajlı grupların sorunlarına çözüm üretmeli. Gerçek anlamda normalleşmek için muhalefet daha güçlü ve etkili olmalı.

 

Independent Türkçe 

DAHA FAZLA HABER OKU