Gerçek aşkı ya da Celal Başlangıç!

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

3 Mayıs 2024'te hayatını kaybeden gazeteci Celal Başlangıç, Almanya'da düzenlenen cenaze töreniyle son yolculuğuna uğurlandı

Sorumlu gazeteciliğin önde gelen temsilcilerindendi.

Gerçeğe bağlı gazetecilik denince ilk akla gelenlerdendi.

Faili meçhullerin, gözaltında kaybedilenlerin, halka yapılan zulümlerin başta gelen takipçilerindendi.

Halkların kıymetli sesiydi.

Sürgünde kaybettik.
 

 
Sadece gazeteci de değildi

Gazetecilik nasıl yapılır, öğretenlerden değildi sadece.

İnsanın insan olmaktan gelen dokunulmaz ve devredilmez haklarının savunulmasını öğretenlerdendi de.

Hep gerçeğin, yalnız gerçeğin peşine düştü.

Halkların ve kamuoyunun gerçeği öğrenmesi ve aydınlanması için, hakikatin peşinde gitmek, haksızlığı ve hukuksuzluğu toplum vicdanında mahkûm etmek için çalıştı.

 
Gazeteci olacaksan, Celal Başlangıç gibi ol…                                                     

Ben o sırada cezaevindeydim. Dışarı çıkınca dinledim, öğrendim…

Cumhuriyet gibi Kürt meselesine karşı başka türlü duyarlılıkları da olan bir gazetede çalışmasına karşın, bölgede kent kent, ilçe ilçe, köy köy dolaşıyordu.

1990'lı yıllarda Dersim köylerinin bombalanması, yakılması ve göçertme operasyonlarında, batıda yaşayan bir grup Dersimli ve insan hakları savunucularıyla birlikte Dersim'deydi.

Hakkâri, Muş, Siirt, Van, Cizre, Şırnak, Diyarbakır vd. onun için adeta su yolu olmuştu.

Nerede halka dışkı yedirmeden, katliamlara varan bir zulüm ve hak gaspı varsa ora Celal Başlangıç oradaydı... olanı biteni Türkiye ve dünya kamuoyuna ulaştırmak için yoğun bir çaba harcardı.

Çabaları boşa gitmedi, ulaştırdı da.

50 yıla yaklaşan gazetecilik yaşamında Türkiye'nin bütün karanlık dönemlerine tanıklık etti.

Bedeli her ne olursa olsun karanlıkları aydınlatma çabası içinde ışık taşıyıcı gazeteci olmaktan şaşmadı.

Onu zaten başkalarından ayıran, farklı kılan da bu yanıydı.

Gerçek karşısında gözü açık olmasıydı. Gerçeğin ve adaletin peşinde olmasıydı. 

Kürt halkı vefalıdır, Kürt halkı unutmaz… Bu nedenledir ki Celal Başlangıç'ı sevdi…

 
Yalnız kaldığı olmadı mı?

Olmaz mı?..

Hele de gerçeğin peşinde koşarken bu memlekette yalnız kalmamak, haksızlığa ve hukuksuzluğa uğramamak, anlaşılmamak, hatta yargılanmamak mümkün mü?

Ama tüm bu yanlışlara karşı nasıl bir duruş sergilendiği daha önemli…

Celal Başlangıç'ın emek sürecinde yer alış biçimi olsun, liyakat sürecinde aldığı mesafe olsun, kendisine karşı yapılan yanlışlarla yüzleşme anlarında ilkeli ve öz-söz tutarlılığı bakımından olsun, düşünce ve davranışlarıyla doğru bir duruş, bir tarz sergilediğini, vefatından sonra düzenlediğimiz anma toplantılarına akan sevgi seli açık hale getirmiş olmuyor mu?


Celal Başlangıç'ın kişiliği

İlham veren bir yanı vardı.

Titiz bir araştırmacı gazeteciydi.

Uzun gazetecilik yıllarının sağladığı tecrübe birikimiyle olmalı, gerçeğin çoğu kez ayrıntılarda saklı olduğunu genç yaşta öğrenmişti.

Pek belli etmezdi ama ileri düzeyde hassastı.

Bakardı ama görenlerdendi.

Derinliği olan bir kişilikti.

Sıradan bir kişilik değildi ama insandan insana ilişkilerde sıradan denebilecek kadar mütevaziydi.

Düşünce derinliği vardı. Son derece zekiydi.

Yönlendirilebildiğine (manipülasyon) tanık olmadım.

Hiç şüphesiz ezilenlerden, dışlananlardan, kimsesizlerden yanaydı.

Ama bu tercihi onların halka ve kendilerine zararlı, gerçeğe aykırı yönelimlerini görmesine, yeri geldiğinde, koruyuculuğu barındırsa da tutum almasına engel değildi.

Gerçeğe adamına göre yaklaştığına tanık olmadım.

Devlet-halk ilişkilerinde hiç şüphesiz halka bakan, halkı gören perspektiften yaklaşırdı.

Özellikle de riski her ne olursa olsun, gerçeğin peşinde koşmak, mümkün olduğunca tüm boyutlarıyla derinlemesine incelemek, takip etmek, halka ve kamuoyuna taşımak ve bir şekilde sonuç almanın akşamında Celal Başlangıç'ı görmenizi isterdim.

O ne keyf! O ne neşe!..


Buluşma

Celal Başlangıç ile 19 yıl 5 ay yattığım cezaevinden 1999 yılı sonlarında salıverildikten sonra, 2000 yılı ağustos ayı içinde tanıştım.

Benim için zorlu zamanlardı... 

Gerçek şu ki 78'liler fikriyatını oluşturma aşamasında, bir yerlerden duymuş olmalı ki benimle görüşmek istedi.

12 Ağustos 2000 yılında Radikal gazetesinde "Şimdi de 78'liler Geliyor" başlığı altında yayımlanan röportajı yaptı. 

Bu röportaja paralel aynı gün Milliyet gazetesi Yazı İşleri Müdürü Tahir Özyurtsever'in yönlendirmesiyle, şu anda hayatta olmayan Siyasal Bilimler Fakültesi'nden okul arkadaşım sevgili Ahmet Tulgar'ın benimle yaptığı röportaj da Milliyet gazetesinde yayımlandı...

Her iki röportajın beraber yayınlanması, geniş bir ilgiye yol açarken, 78'liler çalışmamızın duyulmasında ve önünün açılmasında önemli bir rol oynadı.


Vatanı gazetecilikti... 

Ağır hasta olmasına karşın, son ana kadar yazılı ve görsel basından olsun, ziyaretçilerinden olsun, Türkiye'yi takip etmekten, haberleri dinlemekten, gerçeği sorup soruşturmaktan, yorum yapmaktan geri durmadı.  

Sürgündeydi, peki ama objektif gazeteciliğin vatanı var mıydı, varsa yaşamı nasıl olurdu, neye üzülür ve sevinirdi?

Gazetecilik vatanı, gerçeği aramak yaşamı, gerçeğe ulaşmaksa sevinciydi.

O beyaz atlara binip giden o güzel insanlara katılanlardandı. 1

 

 

1. Celal Başlangıç ile 24 yıl mezara kadar süren yoldaşça dostluğumuz oldu. Unutulmayacak, yazmaya da devam edeceğim.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU