Bir sömürü biçimi olarak çocuk işçiliği: Dünyada ve Türkiye'de görünüm

Prof. Dr. Caner Yenidünya Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Geçen günlerde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı, önceki gün de 1 Mayıs Emek ve Dayanışma gününü kutladık.

Tarihsel açıdan her iki gün de, büyük fedakarlıklar gösteren insanların bağımsızlık, özgürlük ve hak mücadelelerinin bir eseridir.

Kutlamaların rutin akışını bir tarafa bırakırsak, bu önemli günlerin asıl hedefine ulaşması merkeze aldıkları felsefeyi idrakle mümkündür.

Tarih boyunca insanlığın bağımsızlık, özgürlük, temel haklar, demokrasi yolundaki tüm kazanımları, bu değerlere inanan insanların cesaretlerinin, mücadelesinin eseridir.

İnanç ve mücadele, zaman içerisinde bu kazanımların kültürel bir vasıf olarak içselleştirilmesine de imkan sağlamakta, bu yolla örneğin özgürlük kültürü, demokrasi kültürü gelişmektedir. 

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış tarihi olan 23 Nisan 1920'den yola çıkarak bir metaforla bugünü "çocuk bayramı" olarak ifade ederken, genç cumhuriyetin sahiplerinin egemenliğin kıymetini bilmesi, gelecek nesillerin zorluklarla elde edilen ulusal egemenliği koruması, büyütmesi, bu yolla egemenliğe olan bağlılığın zaferini ilan etmesi ülküsüne bir atıfta bulundu.

Bu ülkü nesilden nesile aktarılacak, bugünün çocukları, tarihte yaşananları, içinde doğdukları bu kazanımlar için yapılan fedakarlıkları öğrenecek, bunları kültürel bir değer olarak içselleştirecektir.

Atatürk bunun kendiliğinden olmayacağı, çocukların gençlerin aile ve toplum içerisinde eğitiminin burada önemli rol oynadığı gerçeğinden hareketle, "Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir" demek suretiyle, sorumluluğu da dönemin yetişkinlerine yüklüyor.

Nitekim yetişkinlerin dünyasında iş gücü, emek sömürüsünün değişik form ve şekillerde devam ettiği günümüzde, çocuk işçiliği de, çocukların değil, yine onları koruma ve gözetme yükümlülüğü bulunan yetişkinlerin mücadele etmesi gereken bir olgudur. 

Son yıllarda hem global anlamda dünya toplumunu hem de ülkemizi etkileyen zorlu süreçler (ekonomik krizler, bölgesel savaşlar ve bunlardan kaynaklanan sosyal sorunlar, kontrolsüz nüfus hareketleri ile doğal afetler) en keskin ve yıkıcı sonuçlarını çocuklar üzerinde hissettirdi.

Çocukların besine, temel insani ihtiyaçlarının giderilmesine, duygusal ve fiziksel bütünlüklerinin korunmasına, eğitime ve tüm bu imkanlara erişimde fırsat eşitliğine yönelik sorunlarına çare bulunması bir yana, kriz dönemlerinin etkisiyle artık bu problemlerin görünürlüğünü kaybettiğini, kapalı kapılar ardında bu yoksunlukların giderek arttığını maalesef kabul etmek gerekir.

Keza bağımsız araştırma, ölçme ve değerlendirme alanları içeren bu olgularla ilgili sağlıklı veriler elde etmenin zorlukları da göz önünde tutulmalıdır.

Örneğin aşağıda temas edeceğimiz "çocuk işgücü" konusunda ülkemizde son resmi rakamlar Mart 2020 tarihinde yayımlanan 2019 TÜİK verileridir. 
 

r.jpg
Fotoğraf: Reuters

 

Çocuk kavramı

Çocuk kavramı, ülkemizin de taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 1'inci, Türk Ceza Kanunu'nun 6/1-(b) ve Çocuk Koruma Kanununun 3/1-(a) maddelerinde, 18 yaşını doldurmamış bireyleri ifade eder.

Çocuklarımız için temel hedef onların sağlıklı bir çevrede büyümeleri, fikri özgürlüklerinin gelişimi adına iyi bir eğitim almaları, fiziksel ve zihinsel zorlamalara maruz kalmamalarıdır.

Bu hedeflerin gerçekleştirilmesine engel olan önemli sorunlardan biri de çocuk işçiliğidir. 

Çocukların yaşam koşullarını zorlaştıran, fiziksel ve zihinsel dünyalarına baskı oluşturan, mağdur edildikleri alanlardan biri olan çocuk işçiliği, bazı hallerde çocuk istismarının bir çeşidi olarak da karşımıza çıkabilir.

Çalıştırılan çocukların yaşları, çalışma koşulları, barınma ve ihtiyaçlarının giderilmesindeki eksiklikler ile eğitime erişimlerine getirilen engeller, bu olguyu bir istismar biçimi haline getirmektedir. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Çocuk işçiliğinin global ölçekte görünümü

Dünya genelinde yaklaşık 160 milyon çocuğun diğer bir ifadeyle her 10 çocuktan 1'inin çalıştığı yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.

Çocuk hakları ihlallerinden en yaygını olan çocuk işçi istihdamı Kovid-19 salgınının etkisiyle tüm dünyada artış göstermiştir.

UNICEF araştırmalarında, Haziran 2023 tarihi itibarıyla 9 milyon çocuğun daha aile ekonomisindeki kayıpların telafisi amacıyla çalışmak mecburiyetinde kaldığı tahmin ediliyor.

Bir toplumda yoksulluğun artması çocukların işgücü istihdamına sokulmasının temel sebeplerinden biridir, nitekim yüzde 1 yoksulluk artışı, yüzde 0,7 düzeyinde çocuk işçiliğinde artışa sebebiyet veriyor. 1

Çocuk istihdamının önlenmesinde özellikle ekonomik kriz dönemlerinde eğitim maliyetlerinin düşürülmesi, ailelerin desteklenmesi, çocukların okula, öğretime erişimlerinin kolaylaştırılması önem arz ediyor.

Çocukların eğitimleri ile ilgili ailelerin motivasyonunun yüksek tutulması da süreci etkileyen bir faktördür.

Nitekim ILO'nun UNICEF ile ortak yayımladığı "Milyarlarca neden: Çocuklar için evrensel boyutta sosyal koruma oluşturmaya yönelik acil ihtiyaç" (More than a billion reasons: The urgent need to build universal social protection for children) adlı raporda,2 çocukların geliştirilen sosyal politikalarla korunmalarının, yoksulluğu ve çocuk kırılganlığını büyük ölçüde azaltarak çocuk işçiliğiyle mücadele etmede önemli etkiler doğurduğu belirtiliyor.

Yapılan araştırmalar çocuklar için uygulanan sosyal politikaların, istikrarlı ve dayanıklı finansal desteklerle sürdürülmesi halinde çocuk işçi istihdamını azalttığını ve çocukların eğitim hayatına katılma oranını olumlu etkilediğini gösteriyor.

Ancak dünyanın her noktasına istikrarlı bir şekilde bu sosyal politikaları ulaştırmanın ve uygulamanın mümkün olmadığını kabul etmek gerekir.

Ülkelerin içerisinde bulunduğu coğrafyanın zorlukları, iç savaşlar, karışıklıklar, doğal afetler, demokratik yönetimlerin bulunmayışı gibi faktörler sorunun temel sebebi olduğu gibi, çözümün de önündeki büyük engelleri oluşturuyor.

Örneğin özellikle çocuk istihdamının en yoğun olduğu bölgelerden olan Afrika kıtasında bu yolda gösterilen yoğun çabalar neredeyse dünya ortalamasına ulaşsa da sosyal politikalar Afrika nüfusunun sadece yüzde 17'sine ulaşabiliyor.  

Bu oran Amerika'da yüzde 66, Asya ve Pasifik'te yüzde 43, Avrupa ile Orta Asya'da yüzde 83. 4

Görüldüğü üzere coğrafya, çocukların geleceğini, kaderini belirliyor. 

Küresel olarak çocuk işçiliğinde hem erkek hem de kız çocuklarının istihdam edildiği en yaygın sektör tarımdır.

Tarıma dayalı çocuk işçiliğinin kapsamı, aile geçimi için yapılan tarım ve küçük çiftçilik tarımı, ticari plantasyonları ve diğer ticari tarım biçimleri, tarım-endüstri kompleksleri, deniz avcılığı, su ürünleri yetiştiriciliği, hasat sonrası faaliyetler, balık işleme ve ormancılık olmak üzere birçok alanı kapsıyor.
 

AA.jpg
Fotoğraf: AA

 

Hizmet ve endüstri sektörü de çocuk işçiliğinde önemli paylara sahip.

Hizmet sektöründe çocuk işçiliği, ev işleri ve ticaret, taşımacılık ve motorlu araç tamiri gibi alanları, endüstri sektöründe ise, inşaat, madencilik ve imalat gibi sektörleri içerir. 5 

Tarımın erkek ve kız çocuklarının hemen hemen eşit dağılıma sahip olduğu bir sektör olmasına karşın hizmet ve endüstri sektörleri daha çok cinsiyet uzmanlaşmasını bünyesinde barındırır.

Tarım sektörü dışında kız çocukları genellikle ev hizmetleri de dahil olmak üzere hizmet sektöründe, erkek çocukları ise endüstri sektöründe çalıştırılıyor. 6

Çocuk işçiliğinin sektörel bileşimi bölgelere göre önemli ölçüde farklılık gösterir ancak tarım sektörü hemen her yerde en büyük paya sahiptir.

Ayrıca belirtelim ki, ailenin güvenli ortam varsayılmasının aksine çocuk işçiliği en fazla aile içinde gerçekleşir.

Örneğin, Afrika'da çocuk işçiliğinin yüzde 82'si aile ortamında yaşanıyor. 7

Çocuk işçiliği, her nerede olursa olsun tehlikelidir ve bu tehlikeler çok çeşitli varyasyonlarda karşımıza çıkabilir:8

Aile geçimi için yapılan çiftçilik ve ticari tarım alanında çocuklar için görülebilecek yaygın tehlikeler; inorganik gübreler, pestisitler ve diğer tehlikeli tarım ilaçlarına maruz kalma; ağır yükler taşıma gibi fiziksel olarak zorlayıcı görevler; uzun süreler boyunca ayakta durma, eğilme ve bükülme, ve garip vücut pozisyonlarında tekrarlayan ve güç kullanımı gerektiren hareketler; aşırı sıcaklık koşullarına maruz kalma; orak gibi tehlikeli kesme araçlarının kullanımı; tarım araçlarına ve ağır tarım makinelerine maruz kalma olarak sayılabilir.  

Deniz avcılığında, çocuklar ailelerinden uzakta, balıkçı gemisindeki izolasyonlarından kaynaklanan aşırı savunmasız durumlarda uzun süreler boyunca kalabilir.

Burada yapmaları gereken görevlerde kötü hava koşulları ve aşırı sıcaklık gibi tehlikelerle karşı karşıyalar.

El sanatları ve küçük ölçekli madencilik alanlarında istihdam edilen çocuklar, derin yeraltı şaftlarında çalışmak, ağır kaya yükleri taşımak, mineralleri veya değerli metalleri cevherden ayırmak için kullanılan toksik kimyasallara maruz kalmak gibi tehlikeler altında.

Ev işlerinin izole doğası, çocukları fiziksel, sözlü ve cinsel istismara karşı savunmasız hale getiriyor.

Sokak satıcılığının tehlikeleri arasında da gece çalışma, trafik ve motorlu araç egzoz dumanlarına maruz kalma ve çokça yasadışı faaliyetlere karışma riski sayılabilir.

Bunlar, çocuk işçiliğindeki çocukların karşılaşabileceği sayısız tehlikelerden sadece birkaçıdır ve hepsi ILO'nun evrensel olarak onaylanan "En Kötü Biçimlerde Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin 182 sayılı Acil Eylem Sözleşmesi"ne uygun olarak ülkelerce ivedilikle ele alınmalıdır.

Sözleşmenin 3'üncü maddesi uyarınca "en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliği" ifadesinden, çocukların alım-satımı ve ticareti, borç karşılığı veya bağımlı olarak çalıştırılması ve askeri çatışmalarda çocukların zorla ya da zorunlu tutularak kullanılmasını da içerecek şekilde zorla ya da mecburî çalıştırılmaları gibi kölelik ve kölelik benzeri uygulamaların tüm biçimleri; çocuğun fahişelikte, pornografik yayınların üretiminde veya pornografik gösterilerde kullanılması, bunlar için tedariki ya da sunumu; çocuğun özellikle ilgili uluslararası anlaşmalarda belirtilen uyuşturucu maddelerin üretimi ve ticareti gibi yasal olmayan faaliyetlerde kullanılması, bunlar için tedariki ya da sunumu ve en geniş kapsamda doğası veya gerçekleştirildiği koşullar itibarıyla çocukların sağlık, güvenlik veya ahlaki gelişimleri açısından zararlı olan işler anlaşılır.

Görüldüğü üzere, Sözleşme içerdiği koşullar itibarıyla çocuğun sağlık, güvenlik ve ahlaki gelişimini olumsuz etkileyecek her türlü işte istihdamını, başlangıçta saydığı ağır sömürü biçimlerinden ayırt etmeyerek aynı kapsamda nitelendirdi ve yasakladı. 

İzin verilen hafif iş kavramı, 138 No'lu ILO Asgari Yaş Sözleşmesi'nin 7'nci maddesinde yer alıyor.

Buna göre; 13 yaşından büyük (veya genel asgari çalışma yaşı olarak 14 yaş olarak belirtilen ülkelerde 12 yaşından büyük) çocukların sağlıklarına veya gelişimlerine zarar vermesi beklenmeyen hafif işlerde çalışmalarına izin verebilir.

Ayrıca bu, okula devamı, mesleki yönlendirme veya eğitim programlarına katılımı sınırlamamalıdır.

Bu anlamda bir genelleme yapılacak olursa hafif iş, haftada 14 saatten az olmak üzere 12 ila 14 yaş arasındaki çocukların eğitimlerini etkilemeyen tehlikeli olmayan işlerdeki istihdamı içerir.

Ne var ki, uygulamada bu kurallara riayet edilmemekte, çocukların büyük bir yüzdesi kaldırabileceğinden çok daha fazla sürelerle ve ağırlıkta, sağlığı ve gelişimi açısından tehlikeli işlerde istihdam ediliyor. 

UNICEF'in küresel çapta çocuk işçiliğinde 2020 verileri raporuna göre9; 5-17 yaş aralığındaki çocuk işçi sayısında 2016 yılına kadar düşüşler gözlenmiş, 2016- 2020 arası yaşanan Kovid-19 pandemisi nedeniyle artışlar yaşandı.

Örneğin çocuk işçi sayısı 2016 yılında 151,6 milyon iken, 2020 yılında 160 milyona ulaştı.

Aynı şekilde tehlikeli işte çalışan çocuk sayısı da 2016 yılında 72,5 milyon iken, 2020 yılında artarak 79 milyona çıktı.

5-17 yaş aralığındaki çocukların yüzde 72,1'i aile işinde, yüzde 17,3'ü başkasının işinde, yüzde 10,7'si ise kendi işinde çalışıyor.

Aynı yaş grubunda bulunan çocuklardan yüzde 70'i tarım sektöründe, yüzde 19,7'si hizmet sektöründe, yüzde 10,3'ü endüstri sektöründe çalışıyor.

Afrika kıtası yüzde 23,9 oran ve yaklaşık 86,6 milyon çocuk işçi sayısı ile dünyada en çok çocuk işçi istihdam eden kıta konumunda. 

Onu sırasıyla takip eden kıtalar yüzde 7,8 oran 10,1 milyon çocuk ile Kuzey Afrika ve Batı Asya kıtası, yüzde 6,2 oran 24,3 milyon çocuk ile Doğu ve Güneydoğu Asya kıtası, yüzde 6 oran 8,2 milyon çocuk ile Latin Amerika ve Karayipler, yüzde 5,5 oran 26,3 milyon çocuk ile Orta ve Güney Asya ve son olarak yüzde 2,3 oran 3,8 milyon çocuk ile Avrupa ve Kuzey Amerika'dır.
 

Pixabay.jpg
Fotoğraf: Pixabay

 

Türkiye'de çocuk işçiliği

Türkiye 1992 yılından bu yana ILO'nun çocuk işçiliği ile mücadele programına katılan üye ülkelerden biri ve ILO'nun 138 sayılı İstihdama Kabulde Asgari Yaş Sözleşmesi'ni 1998 yılında, 182 sayılı En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi'ni 2001 yılında imzaladı ve onayladı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 19 Nisan 2024 tarihli bülten verilerine göre10, ülkemizde 2023 yılında ölçülen 85 milyon 372 bin 377 Türkiye toplam nüfusunun 22 milyon 206 bin 34'ü çocuk nüfusu olup, bunun yüzde 51,3'ünü erkek, yüzde 48,7'sini kız çocukları oluşturuyor. 

Çocuk işgücü konusunda en son verileri içeren 31 Mart 2020 tarihli TÜİK bültenine göre, ülkemizde 2019 yılında 5-17 yaş aralığındaki 16 milyon çocuktan 720 bini ekonomik faaliyetlere katıldı.

Bu çocuklarımızın yüzde 70,6'sı erkek, yüzde 29,4'ü kız çocuğu.

Yaş gruplarına göre çocukların yüzde 4,4'ü 5–11 yaş grubunda (ülkemizde 5 yaşında çalışan çocuk tespit edilmemiştir), yüzde 15,9'u 12–14 yaş aralığında, yüzde 79,7'si ise, 15–17 yaşlarında. 

Yıllar itibarıyla çalışma hayatındaki çocuk sayısı azalmakla birlikte, toplam çalışanlara nispetle 1994'te 15,2 olan bu oran, 2006'da 5,9; 2012'de 5,9; 2019'da ise 4,4 civarında kaldı.

Çocuklarımız en fazla hizmet sektöründe (yüzde 45,5) çalıştırılıyor, bunu yüzde 30,8 tarım sektörü, yüzde 23,7 sanayi sektörü izliyor.

Bu çocuklarımızın yüzde 66'sı düzenli bir iş yerinde, yüzde 30,4'ü tarla bahçede dönemsel tarım işlerinde, yüzde 3'ü seyyar sabit olmayan işlerde ya da pazarlarda çalışıyor.

Ülkemizde tarım alanında çalışan çocuklarımızın yüzde 64'ü 5-14 yaş aralığında.

Hizmet sektöründe çalışan çocuklarımızın yüzde 51'i 15-17 yaş aralığındadır. 

Çocuk işçiliğinin olumsuz yansımalarından biri de; bu çocuklarımızın eğitime erişim ve eğitim açısından fırsat eşitliğini ortadan kaldırmış bulunmasıdır.

Nitekim çocuk istihdamına maruz kalan çocuklarımızın erkeklerde 34,4'ü; kız çocuklarında yüzde 33,9'u eğitim hayatlarına devam etmedi.

2019'da çalışan çocukların yüzde 35,9'u ailesinin ekonomik faaliyetine yardımcı olmak, yüzde 34,4'ü bir meslek, iş öğrenmek, yüzde 23,2'si ailesinin ekonomisine katkı sağlamak, yüzde 6,4'ü kendi ihtiyaçları için çalışıyor.

Bu çocuklarımızdan yüzde 63,3'ü ücretli ve yevmiyeli çalışırken, yüzde 36,2'si ücretsiz aile işçisi konumunda.

Çocukların kötü çalışma koşullarında bulunmaları onların fiziksel ve ruhsal gelişimleri ile vücut bütünlükleri açısından olumsuz etkiler doğuruyor.

Kimyasala, toza, alerjenik maddelere maruz kalan çocuklar bunun yanı sıra yaşanan iş kazaları çerçevesinde de olumsuz etkileniyor.

2019 yılı verilerine göre, işçi çocukların yüzde 12,9'u aşırı sıcak/soğuk ya da aşırı nemli/nemsiz ortamlarda, yüzde 10,8'i kimyasal madde, toz duman ve zararlı gazlara maruz kaldıkları yerlerde, yüzde 10,1'i zor duruş şekli ve harekete maruz kaldıkları veya ağır yükler taşıtılan işlerde, yüzde 10'u ise gürültülü ve şiddetli sarsıntılı işyerlerinde çalıştı.

Bu çocukların yüzde 6,4'ü iş kazası riski yaşadığı, yüzde 4,6'sının göz yorgunluğu veya görsel odaklanma konularında risk altında kaldığı belirlendi.

2019 yılında çalışma hayatına katılan 720 bin çocuktan, yüzde 1,3'ü çalıştığı yerde bir yaralanma ve sakatlanmaya maruz kalırken, yüzde 4,4'ü böyle bir duruma tanık oldu.

Bu rakamların da ortaya koyduğu üzere, özellikle tarım alanında ve sanayide çalıştırılan çocuklarımız riskler karşısında oldukça kırılgan, zor çalışma ve yaşam koşullarında, zihinsel ve fiziksel dimağlarının örselendiği çalışma ortamlarında bulunuyor, bu suretle hayatları boyunca taşıyacakları travmalara maruz kalıyorlar.

Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) kayıtlarına göre; 2013-2021 yıllarını kapsayan 9 yılda 102 çocuk çalışırken hayatını kaybetti.

Bu çocukların 3'ü kız, 99'u erkek. 4'ü 14 yaşında, 7'si 15 yaşında, 35'i 16 yaşında ve 56'sı 17 yaşındaydı.

SGK'nın 2022 yılı verilerine göre de iş kazası geçiren 14 ila 17 yaş aralığındaki çocuk sayısı 11 bin 38.

Bunlardan 8 bin 741'i erkek, 2 bin 297'si kız çocuğu.

Aynı yaş grubunda 3 kız çocuğu meslek hastalığına tutuldu.

0-14 yaş grubunda bin 1.206'sı erkek, 153'ü kız çocuğu olmak üzere toplamda bin 659;

15-17 yaş grubunda ise 15 bin 329'u erkek, 3 bin 765 kız olmak üzere toplam 19 bin 94 çocuğun hastalık sonucu geçici olarak çalışmadığı belirtildi.

Yine SGK verilerine göre iş kazası sonucu 11'i erkek, 1'i kız toplamda 12 çocuğun vefat ettiği kayıtlara yansıyor.
 


Ülkemizde çocuk istihdamı yönünden Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) sisteminden de bahsetmek yerinde olacaktır.

09 Aralık 2016 tarihli 29913 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6764 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunun'da değişiklik yapılarak çıraklık eğitiminin örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınması ile işletmelerin çırak ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla tüm illerde Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) kuruldu.

En az ortaokul mezunu, sağlık durumu ilgili mesleğin öğrenimine elverişli olan, kaydolacağı meslek dalında bir iş yeriyle sözleşme imzalayan, 14 yaşını dolduran kişiler, 39 alan ve 193 farklı dalda MESEM'e başvurabilir.

Kabul edilenler, haftada 1 gün okulda teorik, 4 gün ise işletmelerde beceri eğitimi verilmek üzere 3 yıl çıraklık, 1 yıl kalfalık eğitimi alabiliyor; eğitimleri süresince asgari ücretin 9,10,11'inci sınıflarda en az yüzde 30'u, 12'nci sınıfta en az yarısı kadar ücret veriliyor, eğitimler sonucunda ise kalfalık, ustalık, usta öğreticilik belgesi ve mesleki lise diploması alınabiliyor.

Böylece ortaokulu bitiren öğrencilere zorunlu lise öğrenimini mesleki eğitim merkezleri kontrolünde sahada çalışarak tamamlama imkanı tanınarak, çıraklık ve kalfalık eğitimi zorunlu örgün eğitimin kapsamına alındı.

MESEM'lere kayıtlı öğrenci sayısı 08 Şubat 2024 tarihi itibarıyla 421 bin 633'tür. 

Nitelikli işgücü ihtiyacı çerçevesinde öğrencilerin ilgi, istek ve becerilerine göre başarılı ve mutlu olabilecekleri mesleği seçmelerinin ana hedefi olduğu söylenen MESEM'e kayıtlı çalışan çocukların bu kurum altında çeşitli işyerlerinde geçirdikleri meslek hastalıkları, iş kazaları ve bu iş kazalarına bağlı ölümler de geçtiğimiz günlerde kamuoyunun gündemine geldi.
 

mesem.jpg
Fotoğraf: meb.gov.tr

 

CHP İstanbul Milletvekili Sn. Taşkın Özer'in 26 Ocak 2024'te Başkanlığa gelen MESEM'e kayıtlı kaç çocuk olduğu, illere göre dağılımları, kız-erkek oranları, 2016'dan bu yana kaçının iş kazası geçirdiği ve ölümlü kaza yaşandığı, kaçında iş gücü kaybının yaşandığı, bunların neler ve kaç gün olduğu, iş kazasına maruz kalan öğrencilerin yaş dağılımları, işverenin ve üçüncü kişilerin kusurlu olduğu vaka sayılarına ilişkin verdiği yazılı soru önergesine Milli Eğitim Bakanı Sn. Yusuf Tekin tarafından şu cevap verildi:

Mesleki eğitim ve merkezi programında 14-22 yaş arası 108 bin 104 kadın, 359 bin 740 erkek, 23 yaş ve üstü 225 bin 370 kadın, 385 bin 22 erkek ve 18 bin 801 yabancı uyruklu öğrenci bulunmaktadır. Kaza ve can kayıplarının meydana geldiği işyerlerini sektörleri; inşaat, metal, ağaç işleri, motor ve makine ağırlıklıdır. Kaza geçiren 316 erkek, 20 kadın olmak üzere toplam 336 öğrencidir. 08 Şubat 2024 tarihi itibarıyla 82.618 kadın, 339 bin15'i erkek olmak üzere MESEM'e kayıtlı öğrenci sayısı 421 bin 633'tür. 11


Görüldüğü üzere MESEM'e kayıtlı 336 öğrencinin çıraklık yaptığı esnada iş kazası geçirdiği kayıtlara yansımakla birlikte, iş kazası sonucu yaşamını yitiren öğrenci bulunup bulunmadığı açıklanmadı.

İfade edelim ki, MESEM kapsamında kayıtlı çalıştırılan çocuklara ilişkin verilerin toplanması ve kamuoyuyla paylaşılması devletin anayasayla ve yasalarla belirlenmiş görevlerinin bir gereğidir.

Zira bahsi geçen verilerin toplanması ve şeffaf bir şekilde denetime açılması ile birlikte bu kapsamda eğitim görenlerin kaçının 14-18 yaş aralığında olduğu, bu çocukların ILO 182 sayılı sözleşmenin 3'üncü maddesini ihlal edecek düzeyde istihdam edilip edilmedikleri, ücretlerin insan onuruna uygun düşüp düşmediği, çalışma saatlerinin çocuk istihdamında öngörülen kriter saatleri aşıp aşmadığı değerlendirilebilecek ve olası olumsuzluklar da iyileştirilebilecektir.


Sonuç

Çocuklarımız rakamlardan ibaret değil. Her bir çocuk, bizler için değerli.

Ülkemizin geleceği çocuklarımızın, korunması, sağlıklı, kişisel gelişimleri, fiziksel ve ruhsal bütünlüklerine zarar verecek ortam ve durumlardan korunmaları ve en önemlisi eğitime erişim haklarının, ekonomik durum, yaşanılan bölge gibi özelliklerden arındırılmış olarak sağlanması bizlerin en önemli görevlerindendir.

Çocuk işçiliği konusunda, yaşadığımız toplumun bir gerçeği olarak yoksulluk, göç, yanlış örf ve adetler, doğal afetler gibi konuların etkilerinin değerlendirilmesi gerekir. 

Bu çalışmada çocuk işçiliğine dair resmi rakamlar derlenmek suretiyle, bir farkındalık oluşturmak hedeflendi.

Çocukların zorluklarla yüzleştikleri ve yoksunluklara maruz kaldıkları alanlar tabii ki burada aktarılanlarla sınırlı değil ve burada aktarılanlar da gerçek resmin tamamını içermiyor.

Günlük hayatın olağan akışında sokaklarda, trafikte hemen her gün karşılaştığımız mendil, su satmaya çalışan, çöp toplayan, dilendirilen çocukların her biri bir istismarın mağduru olarak ele alınmalı.

Bu anlamda istatistikler, sayılar, sadece kayıtlara yansıyan, gizli kalmamış olgular konusunda fikir verebilir. 

"Siyah sayı" dediğimiz gizli kalmış, resmi kayıtlara yansımamış istismar olgularının mevcudiyeti muhakkaktır. 

 

 

1. COVID-19 ve Çocuk İşçiliği, ILO ve UNICEF Rapor, 2020, s.8, dn.8.
2. www.unIcefturk.org/yazI/cocukIscIlIgI , Çocuk İşçIlIğI UNICEF-ILO Ortak Raporu; “MIlyarlarca neden:
Çocuklar IçIn evrensel boyutta sosyal koruma oluşturmaya yönelIk acIl IhtIyaç, ErIşIm TarIhI: 01.05.2024.
3. www.unicefturk.org/yazi/cocukisciligi ,Çocuk İşçiliği UNICEF-ILO Ortak Raporu;“Çocuk İşçiliğinin Ortadan
Kaldırılmasında Sosyal Korumanın Rolü, Erişim Tarihi: 01.05.2024.
4. www.unIcef.org ; ILO/UNICEF: ChIld Labour: Global EstImates 2020 Trends And The Road Forward (New
York, 2021), s.27 ErIşIm TarIhI: 01.05.2024.
5. ILO / UNICEF, ChIld Labour, s.37.
6. ILO / UNICEF, ChIld Labour, s.37.
7. ILO / UNICEF, ChIld Labour, s.37.
8. ILO / UNICEF, ChIld Labour, s.37.
9. ILO / UNICEF, ChIld Labour, s.13,22,23.
10. data.tuIk.gov.tr/Bulten , TÜİK İstatIstIklerle Çocuk, 2023, ErIşIm TarIhI: 01.05.2024.
11. Bkz. Turan Taşkın Özer, Yazılı Soru ÖnergesI, Yusuf TekIn Cevabı, tbmm.gov.tr web sItesI, erIşIm
tarIhI:01.05.2024.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU