İsrail'e yönelik tedbirler ve olası yansımaları

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Geçen hafta Gazze savaşı ve İsrail'le ilişkiler bağlamında Türkiye'de hükümet peş peşe 2 önemli karar açıkladı.

Birincisi, Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı (UAD) nezdinde İsrail'e yönelik açtığı davaya müdahil olma kararı.

İkincisi ise, İsrail hükümeti Gazze'ye kesintisiz ve yeterli insani yardım akışına izin verene kadar İsrail'le ilgili tüm ürünleri kapsayacak şekilde ihracat ve ithalat işlemlerinin durdurulması kararı oldu.

Diplomatik açıdan yaşanan gelişmeler ve olası yansımalarına madde madde bakacak olursak;

  1. Türkiye UAD'deki davaya müdahil olma başvurusu yapan ilk Müslüman ülke oldu.
     
  2. Türkiye İsrail'le ticareti tamamıyla kesen dünyadaki ilk ülke oldu.
     
  3. Kararlar Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Riyad ziyareti sonrasında ve Banjul'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 15. Zirvesi öncesinde açıklandı. Bu durum iki ihtimali düşündürdü.

    İlk olarak, Fidan 11 Kasım 2023 tarihli Arap Birliği/İİT Olağanüstü Zirvesi'nde kurulma kararı alınan Temas Grubu Dışişleri Bakanları ve ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'le Riyad'da ayrı ayrı bir araya geldi. Burada Fidan mevkidaşları nezdinde zemin yokladı. Muhtemelen ABD'li muhatabı Blinken'ı açıklayacakları kararlar hakkında bilgilendirdi, tepkisini ölçtü.

    Nitekim, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby, "bu konuyu farklı değerlendiriyoruz. Bu aşikâr, ancak bu durum değerli bir NATO müttefikimiz olan Türkiye ile ilişkilerimizi zedelemez" şeklinde konuştu.

    İkinci husus ise, Türkiye bu kararları açıklayarak İİT toplantısında diğer Müslüman ülkelere benzer tedbirler almaları konusunda baskı uygulamak ya da en azından telkinde bulunmak istedi. Bu bağlamda, Fidan Zirve'de yaptığı konuşmada Müslüman ülkelerin Filistin davası etrafında birleşmeleri ve İsrail'e her türlü baskıyı uygulamaları gerektiğini, halkların Zirve'den somut sonuçlar beklediğini vurguladı. 
     
  4. Türkiye'nin attığı adımlara yine İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz'dan yanıt geldi.

    Nisan başında Ticaret Bakanlığı'nın 54 ayrı kalemde ticaret kısıtlamalarına gidilmesi kararı sonrasında Katz "benzer şekilde karşılık vereceğiz" demiş ve daha önemlisi, İsrail'in Türkiye'den ihracatı engellenecek ürünlerin listesinin hazırlanması ve ABD'deki kuruluşlarla temasa geçilerek Türkiye'deki yatırımların durdurulması, Türkiye'den ürün ithalatının engellenmesi, Türkiye'ye yaptırım uygulanması gibi girişimlerde bulunacaklarını kaydetmişti.

    Katz böylelikle Türkiye'ye verilecek tepkinin hem İsrail hem de ABD'den gelmesinin söz konusu olabileceğini belirtti.

    Ticaretin tamamen durdurulması kararının akabinde ise İsrail Dışişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik ağır eleştirilerde bulunarak sosyal medya hesabından, "Türk halkının ve iş insanlarının çıkarlarını hiçe sayan ve uluslararası ticaret anlaşmalarını görmezden gelen bir diktatör işte böyle davranır. İsrail'in kaybettiği ürünleri yerel üretim ve diğer ülkelerden ithalat yoluyla yerine koymaya çalışacağız" mesajını paylaştı.

    Uluslararası hukuku tüm dünyaya meydan okurcasına ayaklar altına alan İsrail'in söz konusu başka bir ülke olunca hukuktan ve ahde vefadan bahsetmesi kendi içerisinde çok büyük bir çelişkidir. Diğer yandan, Türk makamlarının da ticaretin durdurulması kararını alırken Dünya Ticaret Örgütü yükümlülüklerini dikkate aldıkları ve alacakları muhakkaktır.
     
  5. Ankara'nın aldığı tedbirlere İsrail'in Dışişleri Bakanı düzeyinde yanıt vermeyi tercih etmesi, İsrail Cumhurbaşkanlık ya da Başbakanlık ofisinden açıklama gelmemiş olması da kendi içinde bir mesaj taşıyor. 

    İsrail savaş sonrasında Türkiye'nin barışın tesisi konusunda bölgede bir rol oynayacağını biliyor. Bunu sadece Filistin değil, Arap ülkeleri ve ABD de istiyor. Bu nedenle İsrail'in iki ülke arasındaki gerginliği tırmandırmak yerine kontrol altında tutmaya çalıştığı izlenimi ortaya çıkıyor.

    Öte yandan, her ne kadar Biden Yönetimi ikili ilişkilerin etkilenmeyeceği şeklinde açıklama yapmış, İsrail de tepkisini Dışişleri Bakanı düzeyinde tutmuş olsa da, Katz'ın paylaşımlarından ABD'nin içişlerine müdahale etme imkan ve kabiliyetine sahip olan İsrail'in Türkiye'ye zarar vermek için ABD Kongresi ve Yahudi lobisini harekete geçmekten geri durmayabileceği de görülüyor.

    Ayrıca, ABD'deki Yahudi lobisinin İsrail'den bir sinyal gelmeden de Türkiye aleyhine tasarruflarda bulunması ihtimal dahilindedir.

    Bu senaryoların işlemesi halinde, Türkiye'ye yönelik yatırımların etkilenmesi, Kongre onayına tabii savunma ihtiyaçlarının engellenmesi söz konusu olabilir.

    Geçen günlerde, ABD Kongresi'nden geçen ve İsrail'e de askeri yardım paketi içeren 91 milyar ABD doları değerindeki tasarıya "hayır" oyu kullanan Kongre üyelerine Amerikan İsrail Halkla İşleri Komitesi (AIPAC) tarafından verilen tüm bağışların durdurulacağı açıklaması Yahudi lobisinin karşısında duranlara nasıl tepki verdiğine en güncel örnek. 
     
  6. İsrail'de iş dünyası Türkiye'nin açıkladığı tedbirler karşısında bölündü. İş dünyasında bir kesim Türkiye'nin önemli bir ticaret ortağı olduğuna, Türkiye'den gelen bazı ham maddelerin hemen ikame edilmesinin zor olacağına vurgu yaparken, diğer bir kesim Türkiye'nin nisan başında açıkladığı tedbirler sonrası hükümetin kararlı bir tepki veremediği, bu nedenle başka ülkelerin de benzer kararlar alabileceği eleştirisinde bulunarak İsrail hükümetinin caydırıcı önlemler alması gerektiği görüşünü savunuyor.
     
  7. Hafta sonu Banjul'da düzenlenen İİT Zirvesi'nde kabul edilen bildiride; İsrail'in savaş ve insanlık suçlarının önlenmesine yönelik diplomatik, ekonomik ve siyasi her türlü tedbirin alınması çağrısında bulunuldu, İİT kararlarını uygulamayan üye devletlere karşı, üyeliğin askıya alınması dahil, hukuki tedbirler uygulanması ve bu konuyu ele almak üzere bir toplantı düzenlenmesi karara bağlandı, İsrail'le işbirliği yapan ülkelerin soykırıma varan suçlara ortaklık ettiği vurgulanırken Filistinlilere koruma sağlanması kararına varıldı.

    Zirve bildirisinde; Gazze'deki suçlardan sorumlu özel ve tüzel kişilerin varlıklarının dondurulması, İsrail'in uluslararası spor, kültürel ve ekonomik etkinlik ve faaliyetlerden menedilmesi yönünde çaba harcanması, İsrail'in uluslararası örgüt ve forumlardan ihracı konusunda çaba harcanması, üye devletlere Uluslararası Adalet Divanındaki soykırım davasına müdahil olmasına yönelik ifadeler ise Türkiye'nin önerileri sonucu kararlara eklenen tedbirler oldu.

    Tüm bu kararların alınmış olması tabiatıyla önemli, ancak 7 Ekim'den bu yana İsrail'i kınamaktan öteye gidemeyen Müslüman ülkelerin Türkiye'nin attığı adımlara benzer kararlar alması yine de pek olası görünmüyor. Bilhassa bazı Arap ülkeleri savaşın bir an evvel sona ermesini ve İsrail'le normal ilişkilerin sürmesini istiyor. ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın geçtiğimiz hafta bölgeye gerçekleştirdiği VII. turda Suudi yetkililerle Tel Aviv'le normalleşme sürecini görüştüğü biliniyor.

    ABD bile İsrail'in karşısında duramazken, Ankara'nın açıkladığı tedbirleri ve sergilediği tutumu bir bedeli olması söz konusu olsa da "çok cesur" olarak nitelendirmek yanlış olmayacaktır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU