"Kobani Davası Kararı" işaret fişeği olacak

Altan Tan Independent Türkçe için yazdı

Türkiye çok heyecanlı ve sonuçları itibarıyla da oldukça ilginç bir seçimi geride bıraktı. 

"Artık olan oldu, biten bitti. Bundan sonra biraz sakin bir süreç izleyeceğiz" derken, siyaset tekrar tam hız yol almaya başladı. 

Önce Milli İstihbarat Başkanı İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Amerika'ya gittiler. Sonra Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'i de yanlarına alarak Irak'a gittiler, Irak Kürdistan Bölgesi'ne (IKB) de geçtiler.

Ve daha sonra da geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak ve Kürdistan gezileri gerçekleşti. 

Tabii ki herkes merak ediyor: Neler oluyor? 

Olan bitenin tam detaylarını bilmiyoruz. 

Ama görünen şu ki, Ortadoğu'da kartlar yeniden karılıyor ve yeni bir düzen kurulmaya çalışıyor.
 


Öteden beri duyarız; Avrupa Birliği-İngiltere çekişmesi, Avrupa Birliği-ABD çekişmesi, İngiltere-Rusya-Çin ekseninin ABD ile rekabeti, buna İran'ın ve Türkiye'nin müdahil olmaları, İsrail'in bütün bu bloklarla çapraz kurlar gibi münasebetleri yıllardır tartışılır. 

Ama görülen o ki, -çok fazla bir detaya sahip olmasak da- Türkiye dış politikası bu seçimlerden sonra bir dümen kırma veya bir dümen ayarlama; başka bir ifadeyle bir balans ayarı yapma dönemine giriyor. 

Neydi bu? 

Türkiye çok uzun yıllardır ABD ile Avrupa Birliği (AB) ile köprüleri atmıştı.

İngiltere, Rusya, İran, Çin ekseninde bir siyaset yürütülüyordu ama görünen o ki Türkiye'de bu yeni dönemde Irak'la, Suriye'yle, Kürt meselesiyle ilgili ABD ile daha yoğun bir trafik ve işbirliği dönemine girilecek. 

Burada tabii öncelik olarak, "terörün bitirilmesi" alt başlığında yeni bir Kürt siyaseti, yeni bir Irak siyaseti, yeni bir dünya ticaret ekseni hazırlıkları var. 

Bunlar ne olur?

Ne kadar başarılı olur? 

Basra'dan başlayıp Avrupa'ya kadar gidecek olan Kalkınma Yolu Projesi neler getirir, neler götürür?

Bununla ilgili Türkiye içinde Kürt meselesiyle ilgili ne gibi adımlar atılır? 

Bir yumuşamaya mı gidilir, yoksa daha mı sertleşilir? 

Bu konuda henüz tabiri caizse halk tabiriyle, "maçın sonucu henüz belli değil." 

Ancak burada taraflar belli. 

Mesela Devlet Bahçeli hemen seçimlerden sonra bu konuda oldukça sert beyanatlarda bulundu.

Bahçeli, nerede durduğunu, ne yapılmak istendiğini ve Tayyip Erdoğan'a ne gibi tavsiyelerde bulunduğunu, neler istediğini yoruma bırakmayacak cümlelerle açıkladı.

Hatta bu yeni dönemde politika değişikliğiyle ilgili yazılar yazan Abdülkadir Selvi'ye "kılıç artığı" gibi, kavgada bile söylenmeyecek sözleri söyleyerek ayak vermeye çalıştı. 

Burada çok fazla işi günlük bilgilere, teferruata boğmadan bir şeyler söylemek istersek;

Görünen o ki bizim edebiyatımıza, siyasi literatürümüze giren tabiriyle;

Hiçbir şey olmayacaksa da bir şeyler olacak.

Belki de çok şeyler olacak. 

Peki, ne olacak?

Bir, Türkiye ya son 10 yılda devam ettirdiği siyaseti aynen devam ettirecek.

Nedir bu?

Güvenlik esaslı, "vatan, millet Sakarya", "ülke bölünüyor", "din elden gidiyor" söylemleriyle, otoriter, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını da hiçe sayan, hukuku kendi gibi uygulayan çizgisinde devam edecek. 


İki, kısmen veya daha fazla -bilmiyoruz- bir yumuşamaya, bir yeni arayışa, bir had değişikliğiyle gidecek. 
Mesela Özgür Özel bunun ön şartlarını koydu;

Osman Kavala davası başta olmak üzere, Anayasa Mahkemesi'nin aldığı hak ihlali kararlarına uyulması. 

Kırmızı çizgiler korunarak yeni bir anayasa yapılması. 

Ama yeni anayasaya karşı da AK Parti'nin içinde de ciddi bir muhalefet var. MHP zaten baştan beri muhalif…


Kürt siyaseti burada nerede duracak?

Kürt siyaseti, PKK nerede duracak? DEM Parti nerede duracak? 

Ya Türkiye ile hükümetle çatışmacı tavrını devam ettirecek veya bu yeni sürece pozitif bir katkı sunacak; destekleyici, önünü açıcı, yardım edici bir yola girecek. 

Burada da tabii en önemli faktör PKK'nin silahı bırakması. 

PKK, Türkiye'de silah bırakmadığı müddetçe, silahları ebediyen toprağa gömük, demokratik siyasette ısrar etmedikçe bu çatışma hali devam edecek. 


Burada bir diğer belirleyici nokta da Kobani davası

Dava yıllardır devam ediyor.

2014'teki Kobani olaylarından 6-7 sene sonra nereden savcının aklına geldiyse -tabii nereden geldiğini biliyoruz da lafın gelişi- bir dava açıldı. 

Birçok düzmece iddialarla, bu mevzuların esas sorumluları değil, direk dahil olmayan siyasetçiler hedef alındı. 

Bunların önemli bir kısmı da cezaevinde. Ben de birkaç sefer alındım, bırakıldım ve bu süreçte yargılananların içindeyim.

6 sefer ağırlaştırılmış müebbet hapis talebiyle yargılandım. Savcının iddianamedeki isteği bu. 

17 Nisan'da bu karar açıklanacaktı; mahkeme bütün safhalarını bitirmişti, hukuki karar açıklanacaktı.

Ancak 16 Mayıs'a ertelendi. 

Bu mahkemedeki kararlar da sanırım şu an tartışılıyor.

Yani belli bir açılıma, yumuşamaya, yeni bir sürece mi gidilecek;

Yoksa aynı şekilde bu son 8-10 yıldır devam eden keskin süreç, can yakıcı süreç, Devlet Bahçeli'nin de talebiyle aynen devam edecek?

Bunu da 16 Mayıs'taki Kobani davasında bir işaret fişeği olarak göreceğiz.

Tabii ki Türkiye'nin böyle gitmesi mümkün değil. 

Bunu sadece hak, hukuk, adalet, kardeşlik, Müslümanlık, İslam birliği bu tip argümanları öne koyarak söylemiyorum. 

Çünkü birçok insan bunları takmıyor. 

ABD de takmıyor, İngiltere de takmıyor, Suudi Arabistan da takmıyor, Türkiye'deki mevcut yönetim de takmıyor…

Ama ülkenin çıkarları, ekonominin kötü gidişi, Ortadoğu'daki gelirin, pastanın paylaşımı, Türkiye'nin ekonomik yönden, sosyal yönden büyümesi… hepsi bunlara bağlı.

Dediğim gibi, sadece hak, hukuk, insanlık açısından değerlendirmiyorum çünkü zaten böyle değerlendirmiyorlar. 

O zaman onlara şunu diyoruz:

Bakın, siz kendi çıkarınız, ülkenin bütünlüğü, birliği, beraberliği, refahı, geleceği, petrol, enerji, ticaret, yatırım, turizm… bütün bunlar açısından da bakarsanız olaya; yine yeni bir yola girilmesi lazım.

Kürt siyasetinin de burada çatışmacı değil, ön açıcı, destekleyici, doğuma yardım edici bir tavır sergilemesi lazım. 

Umarız ki bu Kobani davasında da bu yeni yolun ilk işaretleri verilir.

Gereksiz süren bu dava, daha fazla kangren hale gelmez, getirilmez.

Kürt meselesinde de hem içeride Türkiye içinde hem de Suriye ve Irak'ta ciddi adımlar, olumlu adımlar Türkiye'yi büyütecek bütün bir Ortadoğu'yu birbirine entegre edecek, kültürel, siyasi, ekonomik yönden geliştirecek bir yeni sürece girilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU