Sudan'daki savaşın başlamasından birkaç hafta sonra, Mayıs 2023'te bu gazetede yazmaya başladım.
Burada yayınladığım ilk yazılardan biri "Sudan savaşı: Kim daha fazla kaybeder- 23 Mayıs 2023" başlıklı yazıydı.
Yazıda bunun kazananı olmayan bir savaş olduğunu, yarışın kimin en çok kayıp vereceği konusunda olacağını, asıl mağdurun ise sivil halk olduğunu söylemiştim.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bugün savaşın üzerinden tam 1 yıl geçti tablo hâlâ aynı, can ve mal kayıpları artıyor.
O zaman neler olacağını söylemek için dahiyane bir zekâ gerektiren tahminler ya da okumalar yapmaya gerek yoktu; aksine durumu Sudan'a benzeyen ülkelerdeki savaşların tarihine dair hızlı bir araştırma ile birlikte Sudan'ın güneyinde, doğusunda ve Darfur'da ancak müzakere masalarında çözülen savaşların görüntülerini ve sonuçlarını hatırlamak yeterliydi.
O yazıdan birkaç paragrafı tekrar alıntılamakta bir sakınca yok, o zaman şöyle demişiz:
Bu ay boyunca pek çok yanılsama yıkıldı. Bunların en önemlisi hızlı zafer ve rakibi iki veya üç günde yerle bir etmenin mümkün olduğu yanılsamasıydı. Bu çatışmanın uzun süre devam edeceği ve bir tarafın diğerine galip gelmesiyle hemen sona ermeyeceği artık aşikâr.
Ayrıca savaşın ilk üç gününde şekillenen askeri sahne, önemli bir değişiklik olmaksızın olduğu gibi kaldı. Siviller, özellikle Hızlı Destek Kuvvetlerinin (HDK) kontrolü altındaki bölgelerde bu çatışmanın kurbanı oluyor. Evler, dükkânlar, fabrikalar ve halk pazarları yağmalanıyor ve çok sayıda tecavüz vakası kaydedildi.
Yazı, Hızlı Destek Kuvvetleri'nden savaşın sona ermesini talep eden sivil bileşeninin görüşüne ve tutumuna da değinerek şöyle diyordu:
Şaşırtıcı olan, çoğu eski rejimin destekçileri olan savaşın yeni destekçilerinin, son dört yıldır HDK’ya karşı tek bir pozisyon benimsediklerini görmememizdir.
Aksine, çoğu savaşın savunucusuydu ve prensip olarak savaşa karşı çıkan grupların çoğu, HDK’nin dağıtılması ve birleşik bir ulusal ordu oluşturulmasının gerekliliği sloganını benimseyen sivil siyasi hareketin destekçileriydi.
Aralarındaki fark, sivil siyaset destekçilerinin milislerin dağıtılması ve ordu ile birleştirilmesi meselesinin, hiçbir tarafın kazanamayacağı, herkesin kaybedeceği bir savaş yerine, siyasi bir süreç ve bağlayıcı bir anlaşma yoluyla çözülmesi gerektiğine inanıyor olmalarıdır.
Savaşın bu erken döneminden bugüne yazdıklarımız ve başkalarının da aynı yönde yazıp çizdikleri, dikkate alınmadan veya incelenmeden öylece geçip gitmedi, aksine birçok ihanet suçlamaları kampanyasına maruz kaldı.
Bazıları gerçeklere gözlerini kapatıp çarpıtmak istedi ve ne Sudan'ın dört bir yanındaki on binlerce sivil ve askeri kurban ne de yıkılan altyapı, yağmalanan vatandaşların evleri onlara yetmedi.
Sahadaki durum bir yıl öncekiyle aynı olmaya devam ediyor ve savaşı kimsenin kazanamayacağı sonucunu veriyor.
Gerçek şu ki, ordu ve siviller için işler daha da kötüye gitti. HDK genişleyerek Kuzey Darfur eyaletinin bazı kısımları dışında tüm Darfur'un kontrolünü ele geçirdi.
Daha sonra Cezire Eyaletini işgal etti ve Mavi Nil'in doğusu ve batısındaki tüm bölümlerinin kontrolünü ele geçirdi.
Beyaz Nil şehirlerini ve Sennar Eyaletinin bazı kısımlarını da işgal etmekle tehdit ediyor. Ramazan ayında ordu güçleri, Cezire eyaleti ve başkenti Vad Medeni şehrinin kontrolünü yeniden ele geçirmeye çalıştı ve Cezire’ye birçok cepheden saldırı düzenledi. Ancak HDK’nin şiddetli direnişi üzerine geri çekildi.
Başkent Hartum'da, ordu güçleri Omdurman şehrinde ilerleme kaydetti ve şehrin tüm eski mahallelerini ve Umbada bölgesinin bazı kısımlarını kontrol etmeyi başardı.
HDK ise Omdurman'ın güneyinde Cebel el-Evliya rezervuar köprüsüne kadar uzanan bölgelerde var olmaya devam ediyor.
Aynı zamanda büyük bir bölümü HDK’nin kontrolünde olan Hartum, Bahri ve Doğu Nil şehirlerinde de durum pek değişmedi.
Uluslararası kuruluşların istatistikleri, milyonlarca sivilin yerinden edilip mülteci ve göçmen haline geldiği ülkedeki insani duruma ilişkin kasvetli bir tablo ortaya koyuyor.
Savaştan etkilenen eyaletlerde nüfusun büyük bir kısmı yetersiz beslenme ve açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor.
Nüfusun büyük bir kısmının ekonomik koşulları kötüleşiyor; çünkü çoğu şehirde fabrikalar, bankalar, devlet daireleri ve şirketler çalışmayı durdurdu, tarım sezonu başarısız olmakla karşı karşıya, açlık ve susuzluk hayvancılığı tehdit ediyor.
Aynı zamanda etnik gruplar ile kabileler arasında görülen seferberlik ve siviller arasında silahlanmanın yayılması nedeniyle kapsamlı bir iç savaş riski de artıyor.
Şu ana kadar çeşitli girişimler kapsamında yapılan tüm müzakere turları, bırakın bir barış anlaşmasını ne ateşkese varma ne insani yardım girişini kolaylaştırma ne de sivillerin ulaşım konusunda yaşadığı zorlukları kolaylaştırma olsun herhangi bir alanda ilerleme sağlamayı başaramadı.
Tüm bu acıların ve ıstırapların ortasında insanlar önümüzdeki haftalarda toplanması planlanan Cidde Forumu kapsamında yapılacak yeni müzakere turunu herhangi bir dosyada ilerleme kaydedilmesi umuduyla sabırsızlıkla bekliyor.
Bu sayede biraz nefes alabilmeyi, ardından iç içe geçmiş siyasi düğümlerle nasıl başa çıkacaklarını düşünebilmeyi umut ediyorlar.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.