Türkiye'de giderek artan biçimde, insanlar siyasi tercihlerini yaparken ideolojiden, program ve tüzükten ziyade lidere, vaatlere, imaja, adaylara yöneliyor.
Türkiye'de siyaset güç olarak görülüyor ve güce sahip "güçlü lider" önemsenir hale geliyor.
Ancak güç, bazı riskleri beraberinde getiriyor: Kendini güçlü hissetmek; diğer insanlarla bağlantının kaybedilebilmesine, etik olmayan davranışların onaylanmasına, kazanma şansını artırmak için hile yapılmasına neden olabiliyor.
Güç, lideri daha çıkarcı ve hedef odaklı ama aynı zamanda başkalarını daha az umursayan biri yapabiliyor.
Özellikle liderlik koltuğunda uzun süre oturulduğunda güç zehirlenmesi başlıyor, en düşük bürokratından lidere kadar herkes sırtını güce dayayabiliyor.
Gücün kötüye kullanılması, topluma duyulan güvenin azalmasından, refahın bozulmasına kadar akla gelebilecek her şekilde maliyetlidir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Siyasi lider, partisinin ulaşmaya çalıştığı amaçlar için kendi topluluğunu oluşturan, bir arada tutan, organize ve motive olmalarını sağlayan, bu topluluğu yönlendiren ve peşinden sürükleyen kişidir.
Bunları sağlayabilmesi için liderin ikna, inandırma ve bağlılık yaratma gücüne sahip olabilmesi önemli.
Çünkü, diğer örgütlerde olduğu gibi siyasi parti liderinin elinde, ücret, terfi, izin gibi ödüllendirme ya da işten çıkarma, ücretini kesme, ilerlemesini engelleme gibi cezalandırma araçları olmadığından kendisine yönelik bir hayranlık, sevgi ve saygı duyulmasını sağlayabilmeli, iletişim, ikna, inandırma, her duruma uygun davranma ve hitabet becerilerini kullanabilmelidir.
Türkiye'de seçmene hangi partiye oy verdiği/vereceği sorulduğunda, parti isminden çok liderin ismini söylemesi söz konusu olduğundan siyasi bir partinin halkın liderlik beklentilerini tespit etmesi, nasıl bir lider istendiğini, hangi özelliklerin önem arz ettiğini bilmesi gerekir.
Siyasetin temel aktörü gittikçe partiler değil liderler olurken, oy verirken en önemli unsur, seçmenlerin bir siyasi liderde aradıkları ortak özellikler olduğu tespit edilmişken siyasi lider seçimine çok edilmesi gerektiği görülüyor.
Siyasi liderlik tipleri
En çok üzerinde durulan sınıflamalar çerçevesinde siyasi liderlik tipleri şunlardır: Otoriter, demokratik, karizmatik ve dönüşümcü.
Otoriter liderlik:
En eski liderlik türü ve sürecini anlatır. Çoğunlukla geleneksel toplumlarda görülür.
Otoriter liderlik tipinde toplumun bütün işlerinin nasıl olacağına tek başına karar verme, kişilere ve onların düşüncelerine önem vermeme, zorba bir yönetim anlayışını benimseme, liderin emirlerine kayıtsız şartsız uyulmasını bekleme söz konusudur.
Bugün gerek işletmeler gerek siyasi partiler ve gerekse devlet yönetimleri tarafından otoriter liderlik tipi uygulanır.
Özellikle siyasi hayatta, güç ve yetkiyi ele geçiren yöneticilerin bir kısmının söz ve karar hakkı konusunda daha fazla otoriterleştiği gözlemlenir.
Liderin otoriterliğinin onaylayıcısı bizzat sadık takipçileri olur.
Demokratik liderlik:
Demokratik liderlik tipinde lider, yalnızca kendi yetenekleriyle değil, astlarına da danışarak ve onların fikirlerini alarak iş yapar.
Onların planlama, karar verme ve örgütlenme faaliyetlerine katılmalarını teşvik eder, fikirlerini söyleyecekleri ve öneriler getirecekleri bir ortam sağlar.
Buradan hareketle, liderin gücünün sınırsız olmadığını, çevre ve takipçileriyle etkileşimle ortaya çıktığını söylemek mümkün.
Demokratik rejimin tam anlamıyla işleyebilmesi, siyasi partilerin de kendi iç düzenlerinde demokrasi esaslarına uygun hareket etmelerini, siyasi parti liderlerinin de demokratik bir liderlik tarzı sergilemesini gerektirir.
Karizmatik liderlik:
Karizmatik liderlerin kendilerini karizmatik olarak tanımladıklarını asla duymazsınız ancak başkaları onları böyle etiketleyebilir.
Bunun nedeni, karizmanın, başkalarının sahip olduğunuza karar verdiği bir kişilik özelliği olmasıdır.
Karizmatik liderlik, kendileri için çalışan herkesten en iyi şekilde yararlanmalarına yardımcı olmak için güçlü iletişim becerileri, ikna kabiliyeti ve hatta belki biraz çekicilik temeli üzerine inşa edilmiş bir profesyonel rehberlik veya yönetim biçimidir.
Türkiye'de, toplumsal olarak eğitsel, siyasi ve ekonomik açıdan, karizmatik liderlik tipine uygun bir sosyal ve siyasal ortam olduğunu görürüz.
Bu nedenle Türkiye'deki siyasi partiler daha çok lider partisi görünümüne sahiptir ve seçmen oy kullanırken partiye değil lidere bakma eğilimindedir.
Liderin, ulusal ve uluslararası ortamlarda gösterdiği üstün duruş ve tavır, seçmenler gözünde karizmatik olma duygusunu arttıracak özellikler arasında yer alır.
Dönüşümcü lider:
Dönüşümcü lider, değişimin ustasıdır. Daha iyi bir gelecek tasarlar, öngörü sahibidir, vizyon oluşturur ve bu vizyonu etkin bir şekilde herkese benimsetir.
Bu stile sahip lider genellikle yüksek etik ve ahlaki standartlara sahiptir.
Dönüşümcü liderler gittikten sonra arkalarında değerli bir şeyler bırakırlar.
Toplumların yaşadığı bunalımlardan değişim ve hatta devrim yoluyla çıkmalarını sağlarlar.
Lenin, Mustafa Kemal Atatürk ve Ghandi gibi liderler yarattıkları dönüşümlerle dönüşümcü liderlik öyküsü sergilediler.
Türkiye'de değişmeyen liderlik anlayışı
Dünyanın birçok demokratik ülkesinde olduğu gibi Türk siyasal yaşamı da uzun yıllar siyasette etkinliğini sürdürmüş liderlerle biçimlendi.
Türkiye'de başarılı liderler genel olarak bazı ortak özellikler göstermektedir. Bunlardan biri; geleneklere bağlılık, Türk toplum yapısına, örf ve âdetlerine, değer yargılarına uygun koşullarda hareket eder.
Bir diğeri karizmadır. Bu olgu eski Türk geleneklerinden bu yana var olan bir olgudur.
Diğer bir unsur ise devlete bağlılıktır. Devlet denince akla gelen ilk şey güç olmuştur. Bu gücün kaynaklarından biri de devlet başkanıdır.
Bu nedenle devletin başarısı devlet başkanının başarısına bağlanmıştır. Bir başka unsur da sosyal politikalardır.
Liderler halkın temel ihtiyaçlarını karşılamakla mükellef tutulmuşlardır.
Ülkemizde liderlik sorunsalı siyasal kültür ile alakalı. Siyasi parti lider değişiminin önünde hukuksal engeller bulunmasa da geçmişten bu yana siyasi parti liderliğinin değişimi hep sancılı oldu.
Türkiye'de, sadece muhalefetteki partiler değil iktidara gelen partilere liderlik eden isimler bir değişim ve dönüşüm çabası gösterse de bu yeterli değil.
Siyasetçilerin değişim ve dönüşüm modeli, genellikle istikrara dayalı olarak kendi konumlarını koruyarak gerçekleşir.
Bu da parti içinde tek adama ya da lidere bağlı siyaset anlayışını pekiştirir.
Dolayısıyla parti, liderin gerisine düşmekte ve sadece liderin kararlarını bekleyen bir yapı haline dönüşür.
Bu durumda demokratik siyasal ortam partilerin ya da görüşlerin yarıştığı değil de liderlerin yarıştığı bir siyasal ortam görünümüne bürünür.
Geçmişten bu yana devletlerin kuruluş ve yıkılışlarının tek bir lidere bağlanması günümüzde lider eksenli siyaset anlayışının da temelini oluşturur.
Siyasi partilerin toplumdaki eğilimlerin değişimini sadece genel başkanın inisiyatifine bırakması, siyasi partiler açısından birçok sorunu ortaya çıkarabilir.
Siyasi liderler genellikle ölüm ya da görev değişikliği (cumhurbaşkanı olmak) nedenlerle siyasi parti liderliğini bırakırlar.
Siyasi liderler ve siyaseti meslek haline getiren siyasetçilere mahkûm olmuş bir toplum, şüphesiz siyaset ve güveni yan yana görmemizin önüne geçerler.
Ayrıca yerini sağlam gören liderler, günümüz değişen koşullarında mevcut ilkeleri ne denli iyi uygularlarsa uygulasınlar, değişimlere uyum sağlamadan, kendilerini sürekli geliştirerek yenilik yaratmadan, eskimiş ilkelerin yerine yeni ilkeler geliştirmeden ve bu konuda gereken riskleri göze almadan başarısız olmaya mahkûmlardır.
Hiç kimse tek başına lider olamaz, lider olan kişi sosyal grubun bir parçası.
Kişiyi lider yapan durumun değişmesiyle liderin değişmesinin önüne geçilmeli.
Liderlik sürecinin, parti yönetimi ve danışmanları tarafından bilimsel ve planlı yönetilmesi, halkla ilişki kurulması halinde partiler açısından çok daha olumlu sonuçlar ortaya çıkarabilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish