Salih el-Aruri ve cinayet teknolojisi

Bu, ellerinden geldiğince bir yaşam arayışına giren bir halka uygulanan sürekli zulmün hikâyesidir

Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el-Aruri,  2 Ocak 2024 Salı günü işlenen bir suikastla öldürüldü / Fotoğraf: DPA

Salih el-Aruri, insanın bir şehit projesine dönüştüğü yol üzere yürümeyi tercih ettiğinde kaderini de belirlemişti.

Ya yurt içinde uzun bir tutukluluk ya da savaşının onu sürüklediği herhangi bir yerde şehadet…

Türkiye'de ölümle tehdit edildi. Makul düzeyde bir korumaya sahipti, ancak bu koruma, öldürülmeyeceğine dair kesin bir garanti düzeyinde değildi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Beyrut'a siyasi bir sığınmacı veya ölümden kaçan biri olarak değil de İsrail'in canını çok acıtan bir cephenin komutanı olarak yerleştiğinde insansız hava araçlarının hedefine de yerleşti. Hakkında ölüm kararı verildi.

Yaser Arafat'ın orada bulunduğu şüphesiyle binaların yerle bir edildiği yerde ele geçirilene kadar da sürekli girişimlerde bulunuldu.

Aynı yerde üzerlerine büyük bir gücün yürütüldüğü üç samimi insan Kemal Nasır, Kemal Advan ve Ebu Yusuf en-Neccar da öldürülmüştü.

Yaser Arafat'ın hayatı boyunca kendisine eşlik eden temkinliliği olmasaydı dördüncüleri de o olacaktı.

Ortadoğu'da suikastların başkenti olan Beyrut'ta İsrail'e ait patlayıcılar, susturucular, keşif ve bombardıman uçakları, liderlerin ve kadroların peşine düşerek, durmaksızın faaliyet yürüttü.

Bu liderler arasında yıldızların yıldızı, şehit oğlu şehit Ali Hasan Selame de vardı. Hatta o dönemde şöyle dendi:

Sen bir Filistinlisin; o halde bir merminin, bombanın ya da füzenin üzerinde adın yazılıdır.
 

Cinayet teknolojisinin geliştiği bir zamanda yaşıyoruz.

İsrail de bu konuda çağın tüm katillerini geride bıraktı ve her insan için bir öldürme yöntemi icat etti.

Annesinin karnında bir cenin de olsa çocuk için bir ölüm...

Emziriyor da olsa anne için bir ölüm…

Okul ve üniversite öğrencileri ve hocaları için bir ölüm…

Bir mesleği olan, eli kalem tutan, hatta yoldan geçen her insan için bir ölüm tasarlanmıştı.

Öldürme teknolojisinin geliştiği bir zamanda insansız hava araçları ve gürültülü ya da susturuculu tabanca namluları, mesafeleri ortadan kaldırdı.

Nitekim Roma, Paris, Lefkoşa, Malta veya Tunus… Filistinlinin bulunduğu herhangi bir yere ulaşmak için her yola başvuruluyor.

Dünyadaki tüm istihbarat servisleri ona karşı birleşiyor, ona dair bilgi alışverişinde bulunuyor, uyurken nefeslerini sayıyor, sık sık gittiği kütüphanenin ve kullandığı ulaşım aracının kapısında fotoğraflarını çekiyor.  

Cinayet uğrunda Tel Aviv'in eteklerindeki bir askerî üsten bir hava köprüsü uçuruldu ve Tunus'un Hammam eş-Şut bölgesinde bulunan Arafat'ı öldürmek üzere havada yakıt ikmali yapılarak üç bin mil mesafe kat edildi.

Ancak Arafat'ın temkinliliği bu operasyonu başarısız kıldı.

Aynı yerde Halil el-Vezir'i öldürmek için de benzer bir operasyon yürütüldü, ancak Ebu Cihad'ın kaderciliği, onların amaçlarına ulaşmalarını sağladı.

Salih el-Aruri, listedeki ilk isim olmadığı gibi, son isim de değildi. Bu adam sonunu biliyordu.

Daha doğrusu bu sonu tercih etti. İsrail'le savaşma seçeneğinde, kişisel bir emniyet olmadığının bilincindeydi.
 


Öldürme teknolojisinin geliştiği bir zamanda bundan kaçış yok.

Bu öldürme teknolojisinde, katillerinin sahip olduğu şeye o sahip değil.

Yakından ve uzaktan öldüren bu teknoloji, barutla ve zehirli polonyumla* ya da evrenin sonunda bir insansız hava aracına bombalarını en az yüzde yüz isabetle atma talimatı veren bir tuşa basarak öldürüyor.

Ne yazık ki İsrail'de bu teknoloji yoksa bile teknolojinin efendisi Amerika ona bunu temin ediyor.

Acil hedeflerden biri olan Aruri'nin ise ebedi özelliği eşitsizlik olan bir savaşta düşmanlarına yönelteceği benzer bir teknolojisi yok.

Aruri'nin, kendisi için sonunda şehit düşeceği ve hayatı gibi ölümünün de evreni sarsacak bir deprem olacağı yönündeki öngörüsü gerçekleşti.

Liderleri ve bir orduyu sığınaklara gönderdi, Babü'l Mendeb'den Gazze'ye kadar bir savaş çağrısına yol açtı ve tüm askerî operasyon odalarında kafa karıştırıcı bir soru işaretine sebep oldu:

Cevap nasıl, ne zaman ve nerede olacak?


İsrailliler kutlama amacıyla karşılıklı kadeh kaldırıyorlar.

Ama bir an gelecek ve meselenin ele geçirene dek uzun süre takip ettikleri bir adamın hikâyesi olmadığını anlayacaklar.

Bu, ellerinden geldiğince bir yaşam arayışına giren bir halka uygulanan sürekli zulmün hikâyesidir.

Bu ne insansız hava araçlarının ne top namlularının ne makineli tüfeklerin ne de susturucuların çözebileceği bir bilmece.

Bu meseleyi çözebilecek alternatifi olmayan tek şey adalettir.

 

 

*Radyoaktif bir element olan polonyum-210'un bir mikrogramı bile yutulsa, insanlar üzerinde ölümcül etkiler yaratmaktadır. (ç.n.)

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU