Dünyada bugün, Batı tarafından ateşlenen, en az 6 yerde aktif savaş yaşanıyor: Ukrayna, Sudan, Suriye, Yemen, Lübnan, Libya ve Filistin.
Bu savaşların Ukrayna-Rusya cephesi hariç, tamamı Avrupa ve Amerika (AB/D) tarafından, terör örgütleri (en büyüğü İsrail) üzerinden ve/ya doğrudan müdahil olarak Ortadoğu'da yaşanıyor.
Bu nedenle Ukrayna savaşının ana aktörü AB/D olduğu gibi, Filistin'e soykırım uygulayan, ikinci Haçlı-Siyonist ileri karakolu olan İsrail perdesi altında, savaşın müsebbibi ve 40 yıllık PKK terörünün de ana aktörü AB/D'dir.
Bu yazıda son iki haftada Bereketli Hilal'de yaşanan çatışmalar ve bunun nükleer çatışmaya iki adım kala, Tanrı'yı kıyamete zorlamak için Armageddon'a iki adım kalıp kalmadığı tartışılacaktır.
İran ve Suriye: Terör ve parçalanma
Miladi takvimin yeni bir yılına, Noel ağacı ve havai fişekler niyetine Filistin'in başına fosfor bombaları atıldığı gibi, 5 milyona yakın insanın sığındığı İdlib'in kent merkezindeki pazar yerine ve Serakib ilçesine, Baas rejimi ve İran destekli örgütler tarafından saldırı yapıldı.
Gökten sağanak gibi yağan, kafa, kol ve el parçalarının düştüğü üçüncü sınıf pazar alanında, Mart 2011'den beri yüzbinlerce ölüme ve milyonlarca yaralıya, sadece birkaç sayı daha eklendi.
Çünkü son yüzyılda bu coğrafyada, yaşayan ve ölenler, sadece rakamlar ve yedek parçalar olarak görüldü.
On binlerce Suriyeli Avrupa'da kaybolurken, geçen hafta Gazze'den kaçırılan 80 kişinin kamyonlardan atılan ve hassas bir şekilde parçalanmış naaşları bunu gösterdi.
İçlerinde bir doktorun da bulunduğu bu insanlar geçen hafta stadyumda çıplak olarak gösterilmişti. Bosna savaşı, tekrar ediliyordu.
Bugün Türkiye'nin bölgedeki askeri üsleri ve askeri gücü olmasa, İdlib'in Gazze gibi olması içten bile değil.
Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve yarım kalan Barış Pınar'ı operasyonları, Suriye'nin kuzeyindeki 600 kilometrelik Afrin'den Kamışlo'ya kadar olan sınırın, terör koridoru olmasını engelledi.
İran Devrim Muhafızları Ordusu, 12 Aralık'ta da Suriye'de Muhammed Ali Atayi Şurçe ve Penah Takizade adlı iki ordu mensubunun İsrail saldırısında öldürüldüğünü duyurmuştu.
Bunun devamında ise Suriye'de İran Devrim Muhafızları Ordusunun üst düzey komutanlarından General Razi Musavi de Suriye'nin başkenti Şam'ın Seyyide Zeynep Türbesi yakınlarında İsrail tarafından düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldü.
İran resmi devlet ajansı İRNA'nın haberinde, "Devrim Muhafızları'nın Suriye'deki en deneyimli danışmanlarından biri olan General Razi Musavi, birkaç saat önce Siyonist rejimin Şam'ın güneyindeki Seyyide Zeynep bölgesine düzenlediği saldırıda öldürüldü" ifadelerine yer verdi.
Razi Musavi'nin Suriye ile İran arasındaki askeri ittifakın koordinasyonundan sorumlu kişi olduğu kaydedildi.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, "Bu suçun bedelini mutlaka ödeyecekler" açıklamasını yaparken, İran Dışişleri Bakanı, "Tel Aviv zorlu bir geri sayım beklemeli" mesajını verdi.
Bunların daha intikamı alınmamışken dün ise İran'da Kasım Süleymani'nin, ABD tarafından katlinin 3. yılını anma törenine yapılan saldırıda 100 civarında kişi öldü.
Bu saldırıdan bir gün önce de Beyrut'ta Hamas'ın siyasi liderlerinden Şeyh Salih El-Aruri, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ile görüşmesinden hemen önce SİHA saldırısıyla öldürülmüştü.
AB-D ve İsrail okları bize bu olayı, "Kimin işine gelmişse o yapmıştır", şeklinde tek faili gösteriyor.
İran, buna karşı ne yapar merak ediliyorken, İsrail kuzey sınırı Lübnan'a 20 bin kişilik güç yığmaya başladı bile. Savaş, Yemen ve Gazze'den sonra Lübnan'a kayıyor gibi.
Türkiye'nin terörle imtihanı
Türkiye, Pençe-Kilit operasyonu kapsamında Irak'ın kuzeyinde PKK'nın en az 200 köy boşaltarak kurduğu 9 kampı kontrol altına aldı.
Ancak bu kamplar, kışın ulaşım ve lojistik açısından kontrolü imkânsız coğrafi şartlara sahip.
İngilizlerin, Kerkük ve Musul petrollerinden uzak tutmak için bir kale duvarı gibi Türkiye'ye karşı sınıra çevirdiği bu dağlardan, coğrafya, sis ve yoğun kardan yararlanan AB/D'den alınan destekle terör örgütü 12 askerimizi şehit etti.
ABD'nin, Bred McGurk'un eliyle, PKK'dan PYD ve PYD'den de DSG'ye çevirdiği terör örgütüne karşı, Irak'ın içinde ve Fırat'ın doğusundaki başta petrol, silah deposu ve ABD üslerine yakın bölgelere havadan saldırılar yapıldı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Aynı şekilde MİT ve Suriye Milli Ordusu tarafından, Fırat Kalkanı ve Zeytin dalı bölgesinde bulunan Türk askerine karşı saldırı için keşif yapan DAİŞ mensubu Abdullah El Cündi'yi sağ olarak yakaladı.
Operasyon neticesinde DAİŞ'in eylem planlamaları deşifre edilerek, örgüt çalışmaları akamete uğratıldı.
Gerçekleştirilen operasyon neticesinde, örgüte ait çok sayıda dijital materyal ele geçirildi.
FB ve GS maçı bu ortamda, Titanik batarken müzik olarak kullanılmak istendi.
Bu arada 30 kişilik MOSSAD hücresi de paket yapıldı. Böylece PKK ve DAİŞ'in, Türkiye'yi bölgeden uzak tutmak için aynı el tarafından yönetildiği ve bunun Mozart'ın cenaze marşı olarak da sporun kullanıldığı bir kez daha görülmüştür.
İsrail'in Filistin'de soykırım uygulaması
1917 yılında Kudüs'ün, Almanlar ve içimizdeki gafil ve hainlerin desteğiyle kurşun atılmadan, 400 yıldan sonra işğal edilmesiyle başlayan sürecin sonunda, İngilizler tarafından 1948 yılında kurulan İsrail, günümüze kadar Filistin'de soykırım uyguluyor.
Bugün 91. gününe giren savaşın sonunda ölü sayısı çoğu kadın ve bebek olarak 30 bine hızla yaklaşıyor.
Bugüne kadar milyonlarca Filistinli soykırıma uğradı. Ancak dünyanın merkezindeki korkunç yıkıma rağmen İsrail, psikolojik ve askeri üstünlüğü kaybetti. Bugün itibarıyla en seçkin 5 tugayını geri çekti.
90 günden sonra, ABD'yi de çatlatacak kadar desteğe rağmen 60 milyar dolar zarara uğrayan İsrail, kesin olarak Bereketli Hilal'deki askeri ve psikolojik üstünlüğü kaybetti.
Elinde sadece ABD donanması, İngiliz üsleri ve atom bombası kaldı. Bu, İsrail için sonun başlangıcı olarak görülüyor.
7 Ekim'den beri süren tarihin en muhteşem savaşında, ilk kez İsrail, 75 yıllık tarihinde binlerce ölü ve on binlerce yaralıyla savaş meydanından, Hz. Davut tarafından öldürülen Calut gibi kaçıyor.
İsrail'in yargıya kapalı olan siyasi faaliyetleri kararı da iptal olmuş ve iç parçalanmışlığı kurumsallaştı. İsrail'deki soykırım kabinesinin içerde ve dışarda yargılanma süreci başladı.
Karada ve yer altı tünellerinin de hâkimi olan Hamas, savaşın 90. gününde dahi Tel Aviv başta olmak üzere hala onlarca yere füze fırlatabiliyor.
Esas soru şu:
Hamas, Demir Kubbe sistemini uzaktan etkileyebiliyor ve füze teknolojisini kurumsallaştırmış durumda. Elindeki füzelere nükleer ve kimyasal başlık takabilirse ne olur?
Tünellerden akış devam ettiğine göre, AB-D ve İsrail, Mısır'a saldırabilir mi?
İran, son olaylardan sonra Lübnan üzerinden bir cephe açabilir mi?
Hikmet'in merkezi Yemen ve Husiler
Husiler, son bir haftada Maersk Hangzhou adındaki bir ticari yük gemisi ve İngiltere'ye ait petrol gemisini vurdu.
Bu, 19 Kasım'dan beri Husiler tarafından uluslararası deniz taşımacılığına karşı düzenlenen 23'üncü saldırı oldu.
Böylece dünya ticaretinin 4'te 1'ine hitap eden Kızıldeniz lojistik hattı, bugün itibarıyla tamamen kapandı.
Yemen deniz kuvvetleri, Kızıldeniz'de bir Amerikan savaş gemisine saldırı videosunu da paylaşırken, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Kızıldeniz'in güneyinde Husilerin kontrolündeki bölgeden bir ticari gemiye fırlatılan 2 gemisavar balistik füzenin düşürüldüğünü bildirdi.
ABD ise İsrail'i durdurmak yerine bu durumu 1991 yılındaki Saddam gibi şeytanlaştırmak siyaseti uyguluyor.
Bölgeye Haçlı donanmasını yığıyor ve Kızıldeniz'in girişini kontrol almaya çalışıyor. Ancak Yemen çetin ve hikmet Yemen'de.
Sudan iç savaşı
Bir zamanlar Afrika'nın en büyük ülkesi olan Sudan bugün ikinci kez bölünmenin eşiğine gelmiş durumda.
2011 yılında Sudan'dan koparılan petrol zengini Güney Sudan'dan sonra şimdi de ülke Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK - Düzenli olmayan askeri güç) ve düzenli ordu arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor.
Olayların sebebi olarak Abdulfettah Burhan liderliğindeki Sudan ordusunun, paralel bir ordu gibi davranması nedeniyle tehdit olarak gördüğü HDK'nin, 2 yıl içinde tamamen orduya entegresyanu olarak görülse de olayların esas sebebi, İsrail'in HDK'ya olan desteği olarak görülüyor.
Çünkü düzensiz ordu olan HDK, şu ana kadar Sudan ordusunu ciddi anlamda zaafa uğratmış görünmüyor.
Sudan'da taraflar, başkent Hartum'un yanı sıra ülkenin batı ve güneybatısındaki 9 eyalette ağır silahlarla çatışmayı sürdürüyor.
Şu anda 7 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. BM'ye göre, nüfusun yaklaşık yarısına denk gelen 25 milyon Sudanlı, insani yardıma muhtaç hale geldi.
AB/D'nin istemediği ve 1989 yılından beri iktidarda olan Ömer el-Beşir'i deviren darbecilere karşı yapılan bir dış destekli iç darbe olan HDK-Darbeci çatışması, 15 Nisan 2023 yılından beri devam ediyor.
Başkent Hartum'un hayalet kente dönüştüğü çatışmalarda, 9 eyalette on binlerce asker ve sivil hayatını kaybetti.
Taraflar, barış müzakereleri kapsamında 7 Kasım'da, Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde bir araya gelmişse de henüz bir çözüm yolu bulunmuş değil.
Osmanlı'nın Kızıldeniz'deki askeri üssü olan Sevakin adalarını dostluk namına Türkiye'ye vermeyi kabul eden Beşir ve Türkiye arasında ticaret hacmi 10 milyar dolar olarak belirlenmişken, bu darbe yaptırıldı.
Sudan, sudan bahanelerle parçalanıyor.
Kısaca;
Bereketli Hilal'in içinde ve çevresinde Armageddon'a son iki adım kaldığı görülüyor.
Rusya ve Çin, Tayvan ve Ukrayna kementlerini boğazlarından söküp alsalar, koşacakları ilk yer Ortadoğu olacaktır.
Çünkü Suriye üzerinden 2015 yılından beri sıcak sulara ve Afrika'ya uzanan Rusya'dan hemen sonra Çin de İran üzerinden bölgede epey mevzi kazandı ve yollar açtı.
AB-D de IMEC hattını ve İsrail kartını kullanıyor.
Bize "Ortadoğu'dan uzak durun" diyen hain ve gafillere sormak lazım;
Burası kötüyse İsrail'i neden Hawaii'de ya da Pasifik sahillerinde kurmadınız?
Dünyanın en büyük donanmasını neden burada topladınız?
Yüzlerce AB-D üssü neden burada ve sizin burada ne işiniz var?
Kısaca, AB-D, 21'inci yüzyılda Çin'i kavanoza koymak, Rusya'yı kutuplara hapsetmek için ikisinin de can damarı olan Bereketli Hilal'i tekrar kontrol altına almaları lazımdı.
Bunun için de ulus devletlerden sonra şehir devletlerine BOP kapsamında, Osmanlı'dan sonra böl parçala ve kontrol altında tut stratejisi yok et şeklinde uygulanıyor.
Böylece Viyana kapılarına ve Pirene dağlarına gemileri yakacak kimse gelmeyecek.
Ancak evdeki hesap çarşıya uymayacak gibi görülüyor. Tarih de buna şahit.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish