Selahattin Demirtaş: Özerklik hendekle, barikatla, silahla olmaz

HDP eski Eş Genel Başkanları ve MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobane Davasında savunmasına devam eden Selahattin Demirtaş; hendek ve barikat sürecini eleştirdi

Fotoğraf: Reuters

Selahattin Demirtaş, SEGBİS'le bağlandığı mahkemeye, savunmasına devam ediyor. Demirtaş savunmasının dördüncü gününde demokratik özerklii anlatarak; "Demokratik özerklik silahla, hendek-barikatla olmaz. Bunu o zamanlarda da savundum. Demokratik özerklik iknayla/rıza ile olur, silahla olmaz" dedi.

Demirtaş'ın savunmasından öne çıkanlar şöyle:

"Demokratik Özerkliği savunmaya devam edeceğiz"

Seçim kampanyamızın sloganı bile 'Demokratik özerklik' seçimlere girmişiz. Engellenmemiş, seçimlerde de başarı elde etmişiz. Kadın başlığı da bu kampanya içinde özerk bir başlık olarak bulunmakta. 2008’den tutuklandığımız 2016 yılında kadar taviz vermeden demokratik özerkliği, yerel yönetimleri ve kadın eşitliği partimizin programlarında ve kampanyalarında kayda geçmiş, vaat etmişiz. Dolayısıyla demokratik özerkliği bir anda ortaya çıkmamış, hendek-barikatla ortaya çıkmamıştı. Yargılanan nedir? Demokratik özerklik hendek- barikatla terör faaliyeti olarak yargılanmış. Biz (demokratik özerkliği) bir siyasi düşünce olarak savunmuşuz, seçmene de sunmuşuz. Beğenip beğenmemek seçmene kalmıştır. Şu anda DEM Parti programında vardır. Savunmaya da devam edeceğiz.

"Hendekle-barikatla olmaz"

Demokratik özerklik neden Türkiye için en uygun modeldir, açıklayalım. Merkezden tanımlanan modeller yereli tanımlamıyor. Yerellerin ihtiyacı acildir. Yerelden yönetimleri benimseyen yönetim kalmadı. Kalanlar da totaliter ve otoriter rejimler. Herhangi bir yerel yönetimin yönetimi diğer bir yönetimden üstün olmamalı, eşit olmalı. Kaynaklardan eşit yararlanmalı. Biz federal yönetim de önerebilirdik. Irak’ta olduğu gibi federal bir yönetim önerebilirdik ama Yozgat’ta demokrasi olmazsa bizde de olmaz. Biz Kürtler böyle bakıyoruz.

Peki hendek-barikatla olur mu, olmaz. Demokratik özerklik silahla, hendek-barikatla olmaz. Bunu o zamanlarda da savundum. Demokratik özerklik iknayla/rıza ile olur, silahla olmaz. Hendek-barikatın demokratik özerklik ile alakası yoktur, benim nazarımda yoktur. Olan da kendi açıklasın.

"Nasıl bir arada yaşayacağız?"

Nasıl bir arada yaşayacağız? Anayasa'ya göre herkes Türk’tür. Kürtçe diye bir dil yoktur. Hepimiz orta Asya’dan geldik. Ortak milli duygularımız, kahramanlık hikayelerimiz vardır. Bunların hepsine riayet ettiğimiz halde Nihat Atsız’ı anmalıyız. Tek devlet, tek dil tek milleti savunsak sorun olmaz. Dünyada da çatışma olmaz. Ama gerçeklik böyle değil. Yüz yıldır ortak noktayı bulunamıyoruz. İtiyorlar. ‘Ben Türküm’ diyenlere de dönek demeyiz. Problem ‘Türk değilim’ diyenler için devletim çıkardığı problemdir. ‘Ben Kürdüm’ dediğimde benim hakkım hukukum ne olacak? Devlet infaz, işkence, faili meçhul, bölücülük temeline oturtuyor. Demokratik özerklik bunlara bir çözümdür.

Kürdistan’ın bağımsızlığından demokratik özerklik Kürdistan modeline kadar gelen bir süreç yaşadı Kürtler. Bu PKK ile bağlantılı değil. Osmanlı’dan beri geliyor. ‘Birlikte yaşayalım’ diyoruz. Bunu egemenlere biz sunuyoruz, muhatabımız savcılar ve yargıçlar oluyor. Belediyelerimiz vardı, zorbalıkla kayyum atamıyor. Muhtarların yerine, derneklere kayyum atandı. Basına kayyum atandı. Irak’taki gibi Kürdistan Bölgesi olsun. Bu siyaseten doğrudur. Bunu en çok ahlaken mecbursunuz. Biz Kürtler buradan bakıyoruz. Yüz yıllık trajedi bitsin diyoruz. Kiminle savaşıyorsan onunla barışırsın. Tarih boyunca böyledir. PKK ile savaşıyorsan gidip de ETA ile mi müzakere edeceksin?

Biz bunu kendi kafamıza göre de yapmadık, halk bize baskı yaptı. Siyasetçisiniz çözün dediler. (Bazı yerlerde) başarılı olamadı. Asker ‘biz çözeceğiz’ dedi. Bir korucu arabulucu olmak istediğini belirtmek için Ankara’ya geldi. Ben kendim görüşmeler yaptım. Bunun üzerine Sırrı Süreyya dahil oldu, görüşmeler yaptık. Üstlerine ileteceklerini belirttiler, olmadı. Şırnak'ta olmadı, Sur için de çok uğraştık. Efkan Ala çıksın söylesin ne kadar görüşmeler yaptık.

Kimseyi kırmadan dökmeden bir konuşma yapmak istedim. Herkes o konuşmayı neden yaptığımı biliyordu, devlet de biliyordu. Tüm medya manşetlerini attı, Efkan Ala’dan da zehir zemberek bir açıklama, Kılıçdaroğlu'na kadar açıklamalar geldi. Böyle hedef gösterildik. Konuşmanın ardından soruşturma açıldı.

"Görüştüğümüz komutanlar darbeci çıktı"

Görüştüğümüz komutanlar sonra tutuklandı. Biz sonradan anladık. Kaosu yaratıp darbe yapmak için hazırlık yaptıklarını anladık. Paletli tankı Sur’a soktular. Sen nasıl paletli tankı sokarsın. Şehri niye yıkıyorsun o zaman. Bir devlet 15 kişilik bir gruba karşı paletli tanklarla müdahale eder mi? Neden bunu yapar? Nedeni işte sonra ortaya çıktı. Darbeye hazırlık olduğunu Erdoğan ve Bahçeli biliyordu. FETÖ darbe sürecini başlatmak için Kürtlerin evlerini başlarına yıktı. Devlet de ‘Kürtlerin burnunu sürtmenin fırsatını yakaladık’ diyor. Terör Nusaybin’de yapılanlardır. Silahlı güçlerle yapılanlardır. F 16 kullanmayı düşündüler. Savcı Bahçeli ve Davutoğlu’nun açıklamalarını niye iddianameye koymadı?

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU