Meral Akşener: Kimsenin arkasından hançer vurmadım

Akşener, “Bizi oyunbozanlıkla, hainlikle suçlayanlar, parti içi hesaplarını Türkiye'nin istikbalinin önüne koyanlar, hafta sonu itibariyle değişim havarisi oluverdiler” dedi

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, partisinin grup toplantısında yerel seçimlerde ittifakla ilgili açıklamalar yaptı.

8 Kasım’ın Karabağ Savaşı'nda Şuşa’nın alınmasıyla taçlanan, Milli Zafer Günü'nün, üçüncü yıldönümü olduğunu söyleyen Akşener, “Biliyorsunuz savaşı sonlandıran anlaşma, 10 Kasım’da imzalanmıştı. Ancak, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in, kararnamesi ile Zafer Günü, Şuşa’nın işgalden kurtarıldığı gün, olarak belirlendi. Çünkü 10 Kasım, Türkiye’nin büyük mateminin günüydü. İşte bu karar bile, iki kardeş halkın, aynı sevinci, aynı kederi paylaştığını ve sonsuza kadar sürecek birliğini, bir kez daha vurguluyor” dedi.

10 Kasım mesajı da veren Akşener, “10 Kasım’da da yine büyük Türk milleti olarak, tek yürek olacak, aynı duygudaşlığı paylaşacağız. Anıtkabir’in önündeki uzanan kuyruklarda, aynı vefayı hissederek, saygıyla dimdik duracağız. Çocuğu, genci, yaşlısı, fark etmeksizin aynı özlemi duyacağız. Saatler, 9’u 5 geçeyi gösterdiği anda, yüreğimizi sızlatan, aynı büyük hüzünle dolacağız” dedi.

“İktidarın enflasyon temennisi, geçtiğimiz hafta, yeniden güncellendi. Merkez Bankası yüzde 58 olan, 2023 sonu enflasyon tahminini, yüzde 65’e çıkardı. Bakalım, yıl sonuna kadar, daha kaç kere, güncelleme gelecek?” diye soran Akşener konuşmasında özetle şunları söyledi:.

Enflasyon rakamlarına, baktığımız zaman; en başta, gıda fiyatlarının artışını görüyoruz. Hâlbuki biz yıllardır; tarımın, gıda üretiminin ve gıdaya erişimin, ne kadar hayati olduğunu anlatıyoruz. Gıda güvenliğinin toplumların, ekonomik ve sosyal güvenliği için, en önemli faktörlerden, birisi olduğunu söylüyoruz. İktidar ise yıllardır, bu durumu anlamamakta, ısrar ediyor. Üstelik her geçen gün, tarım potansiyelimizi, daha da vasatlaştıran politikalarına, yenilerini ekliyor.

En fazla sözü kesilen, parmak sallanan başkan benim ama Allah izin verirse o parmakların hepsini kıracağım. Biz bu eğri düzeni mutlaka değiştireceğiz. İsterse en yakınım, en güvendiğim olsun, bu ülkeye kazık atan herkesi silmezsem adımı değiştireceğim.
 

Bir taraftan insanların emeği karşılığı neredeyse aç gezdiği Türkiye’de saray rejiminin getirdiği yolsuzlukların, israfların en miniği dahi olsa şuramda duruyor olsun, gereğini yapmayan namerttir.

Gazze’de, her 10 dakikada, bir çocuk öldürülüyor

Filistin’de, Netanyahu vahşeti, hız kesmeden devam ediyor. Filistinliler, âdeta bir ateş çemberinin içerisinde, sıkışmış durumda. Dünya ise, bu ateş çemberin etrafında, adeta dans ediyor. Bu zulmü yaşatanlar, bu zulme sebep olanlar ve bu zulümden siyaset üretenler resmen bir saadet zinciri oluşturdular. Ve maalesef, hala, ne insan haklarına, ne vicdana, ne de uluslararası hukuka uygun olarak atılan, herhangi somut adım yok.

Birleşmiş Milletler’in Genel Sekreteri bile Katil Netanyahu’nun, Gazze’de sebep olduğu, mezalimin karşısında, sadece, “dehşete düştük” demekle yetiniyor. İnsan hakları ve savaş hukuku, göz göre göre, paspasa çevrilirken evler, okullar, camiler, hastaneler bombalanırken; Kadınlar, çocuklar, masum siviller katledilirken dünyanın göstermiş olduğu, bu vurdumduymazlık tarih kitaplarında, bir utanç vesikası olarak anılacak. Sadece bir haftada, ölen çocuk sayısı, 1700’den 4237’ye yükseldi. Basın kaynaklarına göre, 7 Ekim’den beri, Gazze’de, yaklaşık her 10 dakikada, bir çocuk öldürülüyor.

Bu vahşetin, daha nesini tartışacağız? Gözü dönmüş, Netanyahu’nun, tüm dünyada, savaş suçlusu ilan edilmesi için, daha kaç çocuğun, ölmesi gerekiyor? Böyle bir vicdansızlık, böyle bir umursamazlık olabilir mi? Bugün, dünyada ne kadar ülke varsa, her birinin meclisinde, Netanyahu’nun, savaş suçlusu ilan edilmesi gerekiyor. Kendi ülkelerinde, bir terör saldırısı olduğunda, dünyayı ayağa kaldıran, batı ülkelerinin, 21’inci yüzyılın, en büyük katliamına, sessiz kalması 21’inci yüzyılda bile, haçlı zihniyetinden çıkamadıklarının bir kanıtıdır. Tüm dünyaya, özgürlük pazarlayan Amerika çocukların yaşama özgürlüğü bombalanırken, sesini çıkarmıyor. Paris’teki, terör saldırılarında 11 vatandaşını kaybedince, dünyayı ayağa kaldıran Fransa ölen, Filistinli çocuklar olduğunda 4237 çocuğun katili Netanyahu’ya, destek ziyareti yapıyor. Ve Netanyahu da, bu iki yüzlü desteklerin karşılığını daha çok bina yıkarak daha çok çocuk öldürerek, daha çok yeri işgal ederek ödüyor.

Üzülerek görüyorum ki batı Hamas’ın terör eylemlerini odağına alıp; Netanyahu terörünü görmezden gelirken doğu ise Netanyahu terörünü odağına alıp sivilleri katledip, Netanyahu’ya açık çek veren Hamas’ı görmezden geliyor. Ancak Türkiye, batı ile doğunun, bu iki yüzlülüğü arasında, bir tercihe zorlanamaz. Türkiye, yalnız ve yalnızca dünyanın unutmuş gözüktüğü, vicdanın, hakkın ve adaletin tarafı olmalıdır. İsrail’le Filistin arasında, 80 yıldır süregelen bu çatışmanın çözümü Filistin’i Hamas’tan, İsrail’i de Netanyahu ve zihniyetinden arındırmaktır. Kalıcı bir barış inşa etmek için, Türkiye nefretten beslenenleri değil barış için çabalayanları desteklemelidir.

Aziz milletim ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, geçtiğimiz günlerde, ülkemizi ziyaret etti. Ziyaret sonrasında, yapılan açıklamad bir nokta, özellikle dikkatimizi çekti. Deniyor ki Gazze'den sivillerin çıkarılması konusunda, farklı bölge ülkelerini, ziyaret etmişler ve önemli adımlar atılmış. Öncelikle şunu söylemek isterim Netanyahu’nun, Filistin’de yol açtığı mezalimin karşısında çözüm yolu, sivilleri bölgeden çıkartmak değil katil Netanyahu’yu, bir an önce durdurmaktır. Bu çok açık.

"Filistinliler değil netanyahu çıkmalı"

ABD'nin âdeta emir eri olan Netahyahu’yu durdurmaya, elbette gücü yeter. Yani kimse kimseyi boşuna, kandırmaya çalışmasın. Bir yandan kuzuyu yiyip, diğer yandan da, çobanla oturup, yas tutuyor-muş gibi yapan, bu iki yüzlülüğü, asla kabul etmiyoruz. Mezalim üzerinden, toprak genişletme peşine düşen, bu ahlaksızlığı, reddediyoruz.

Türkiye olarak, şüphesiz ki, öncelikle, insani yardım ve ateşkes konusunda, gereken her adımı, atmak zorundayız. Ama Gazze’den çıkması gereken, masum Filistinliler değil katil Netanyahu’nun ta kendisidir. Bunu da asla unutmamalıyız. Eğer ki, Filistin davasına ihanet etmek istemiyorsanız, eğer ki, iki devletli çözüm önerinizde ciddiyseniz, eğer ki, garantör devlet olma fikrinde samimiyseniz, o zaman üzerine günlerdir, bomba yağan, Filistin halkının, bir de evlerinden, yurtlarından koparılmasına, müsaade etmezsiniz.

Hani kola kutusunu koysan kazanıyordu

Değerli dava arkadaşlarım; ne ilginçtir ki; 2023 seçimlerinde, Türkiye’yi değiştirmek için gösterdiğimiz çaba karşısında bizi, oyun bozanlıkla suçlayanlar; bizi, hainlikle suçlayanlar parti içi hesaplarını, Türkiye’nin istikbalinin, önüne koyanlar; hafta sonu itibariyle, birer değişim havarisi oluverdiler.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıktık diye, bize demediklerini bırakmayanlar hafta sonu itibariyle, yeni genel başkan, Sayın Özgür Özel’in en büyük fanları oldu. Ez cümle; kral öldü, ama 2023’e damga vuran, o garip anlayış ve o anlayışın sahipleri, aynen yerinde duruyor.

Nitekim tüm kurultay süreci boyunca Türk sağına, bol miktarda hakaret edildi. Her türlü erdemi solda, her türlü ahlaksızlığı da, sağda gören, ateşli konuşmalar, derinlikli yorumlar yapıldı. Hançer edebiyatları, İYİ Parti eleştirileri, havalarda uçuştu. Ve tüm bunlar da, hazirun tarafından, büyük bir şevkle alkışlandı.

"Gereğini yapmıyorsan hançerlenirsin"

Sayın Kılıçdaroğlu da hançerden bahsetti. Hançer işi ortada kaldı. Bensem o hiç kimsenin arkasından hançer vurmadım. Hak ettiği takdirde hançeri ya gırtlağına ya kalbine vururum. Arkadan işim yoktur. Çünkü kul hakkından çok korkarım. Hele ki garibana eziyet edenleri bilirsem, ispatlarsam o hançeri kalplerine koymuşumdur. Ama bir kişiyi ben sırtından bıçaklamadım. Benim sırtımda bıçak vardır demiyorum.

Gereğini yapmıyorsan ha bire hançerlenirsin. Kendine bir şey yapıyorsan hançerlenirsin. Ölümüne bir şey isteyip çevreyi görmüyorsan hançerlenirsin. O hançerlerin sahiplerini karşında bulursun. Ben kimseyi hançerlemem. Ailemden gelen şey yüze karşı konuşmak, açık konuşmak, gereğini yapmak. Bu hançerse 6 kişinin içinde net bir şekilde konuşmuş şahısım. Karşımda ölmüş anama sövüldü. Ben olmadığıma göre hançer kimin?

" Bugün kurabildikleri cümleleri; 8 ay önce, kendilerine kurmuştuk”

Elbette kurultaylar, bir siyasi partinin iç meselesidir. Elbette CHP, kendi içinde, bir değişim sürecine giriyor olabilir. Elbette bu arkadaşlar, 'sağ' ve 'sağcı' antipatisi üzerinden teşkilatlarını, konsolide etme arayışında da olabilir. Ama, hala daha, merak eden varsa, şimdiden söyleyeyim; bizim için, değişen hiçbir şey yok.

Biz; çiçeği burnunda değişim şampiyonlarının, daha bugün kurabildikleri cümleleri; bundan tam 8 ay önce, kendilerine kurmuştuk. Üstelik kendimizi düşünerek, partimizi düşünerek değil, Türk milletinin, makus talihini, değiştirmek için kurmuştuk. Dolayısıyla; o gün bize duvar örenlerin, bugün anlattıkları, bu saatten sonra, bizi ilgilendirmez.

"Kendimizden başka kimseye kefil olmayız"

Milletimizden başka kimse, bizi beğenmek zorunda değil. Milletimizden başka kimsenin teveccühü de, bizim umurumuzda değil. Biz her şeyi, hamdolsun, yeterince gördük. 'İlle de ben' diyenleri gördük. Finiş çizgisine kadar gelip, geriye koşanları da gördük. Parti içi hesapların, nasıl da milletimizin taleplerinin, önüne koyulduğuna şahit olduk. O nedenle de, bundan sonra, kendimizden başka kimseye kefil olmayız. Olmayacağız.

CHP kongresinde Demirtaş'a selam gönderilmesini ima eden Akşener, "Herkeslere selamlar gitti biz hariç. Zaten sadece o, bundan sonra yan yana gelmenin zor olduğunun işaretidir" dedi 

 

Independent Türkçe 

DAHA FAZLA HABER OKU