Gazze'deki çocukların, kadınların ve yaşlıların her gün bombalanmasına Arap yöneticiler nasıl tepki verdi?
Hangi sahneler vicdanlarını daha çok etkiledi ve zihinlerine daha çok kazındı?
Peki ya savaş bittikten sonra bu sahneler sanat dünyasında dramatize edilecek mi?
Suriyeli yönetmen Muhammed Abdulaziz şunları söylüyor:
Biri şiddete maruz kaldığında insan olarak etkilenmemiz çok doğal. Şu ana kadar Gazze'de olup biteni sadece yazılı haberlerden takip ettim. Zira artık savaşlara ait herhangi bir video izleme veya fotoğrafa bakma cesaretim ve isteğim yok. Takibimi sadece orada olup bitenleri okumakla sınırladım.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Abdulaziz, "Gazze'de yaşananlar elbette acı. Her ne kadar Hamas ile diğer İslamcı hareketlerin ve onların herhangi bir bayrak altında yürüttüğü faaliyetlerin hayranı olmasam da Filistin halkının başına gelenler üzücü. Halklar kendi kaderini tayin etme hakkını kazanmadığı sürece bu bölgede huzur, büyüme ve istikrar olmayacak. Ben bunun barışçıl yollarla yapılmasını destekliyorum" diye konuştu.
Gazze'deki trajik gerçeği yansıtan eserlerin sunulması yanlısı olmadığını ifade eden Abdulaziz bu görüşünü şöyle açıkladı:
Gazze'de yaşanan katliamları dramatize ederek anlatmak ilgimi çekmiyor. Bu bağlamda yapılacak her türlü eylemin ideolojinin tuzağına düşeceğini, hiçbir sanat eserinin ailelerin acısına ve üzüntüsüne yaklaşamayacağını düşünüyorum. Arap sineması ve yapımcıları genel olarak bu tür konuları gereken derinlikte gündeme getirme ciddiyetinden yoksun. Bu nedenle insanların acıları üzerinden para kazanmamak tercih edilmeli.
"Bu soykırımın nasıl biteceğini bilmiyoruz"
Gazze'de olup bitenlerden derinden etkilendiğini ifade eden Mısırlı yönetmen Cemal Abdulhamid ise şu ifadeleri kullandı:
Ölen, yaralanan çocuk ve kadınların görüntülerini, orada yaşanan yıkımı görünce çok üzülüyorum, gözlerimden yaşlar akıyor. Bu bir soykırımdır ve bunun nasıl biteceğini bilmiyoruz. Artık yalnızca Filistin halkının zaferi ve kararlılığı için dua edebiliriz. İçimi en çok acıtan sahneyse evlerine su taşırken bedenleri parçalanan çocukların fotoğrafları oldu. Bu gerçekten çok acı verici ve korkunç.
Abdulhamid, Gazze'de çocuklara ve sivillere yönelik yapılan katliamlara çarpıcı bir ışık tutulması gerektiğine dikkat çekerek "Gerçekleri açıklığa kavuşturmak için mutlaka bunu yapmalıyız. Çünkü tüm dünyanın bilmesi gereken bazı gerçekler var. Artık gücümüz tükendi. Çünkü yoğun bir üzüntü bizi günden güne ele geçiriyor" dedi.
Bir diğer yönetmen Ahmed Şefik ise Gazze'de çocukların öldürüldüğü sahnelerin tamamının dokunaklı olduğunu belirterek "Hepimiz kötü bir psikolojik durumdayız. Yaşananlar savaş suçu ve faillerinin hesap vermesi gerekiyor. Ama ben eserlerimde ölüm sahnelerini dramatize etmeyi sevmiyorum. İnsani açıdan Gazze'de yaşananlara yakın bir çalışma sunmak mümkün. Çünkü drama hayatın gerçeğidir. Gerçeğe ne kadar yaklaşılırsa o kadar güçlü ve güzel olur" ifadelerini kullandı.
"Mutlu sonun geleceğine inanıyorum"
Lübnanlı yönetmen Semir Habeşi, Gazze'de yaşanan katliamlara duyduğu öfkeyi şöyle dile getirdi:
Orada olup bitenler insanlık dışı. Avrupa ve Batı, katliamları izlemekle, kitlelerin beyinlerini yıkamaya çalışmakla yetiniyor. Bu da olup bitenlerin gerçekliği konusunda objektiflik eksikliği anlamına geliyor. Fakat her şeye rağmen yaşananlar, unutulup yeniden ön plana çıkan Filistin davası için büyük bir zaferdir. Ben her şeye rağmen çok iyimserim ve mutlu sonun geleceğine inanıyorum.
Gazze Şeridi’ndeki çocukların öldürüldüğü sahneleri kesinlikle kabul edilemez bulduğunu söyleyen Habeşi, şu ifadeleri kullandı:
Sanki tüm insanlık teslim olmuş ve insanlar canavara dönüşmüş gibi… Canavarlar bile, binaları içindekilerle birlikte havaya uçurmaz ve yok etmez, diğer canavarların çocuklarını öldüremez. Savaşın bile kuralları vardır.
Gazze'de olup bitenler bir savaş değil, katil İsrail’in soykırımı. Gazze'den bize ulaşan tüm sahneler dokunaklı ve her sahne başlı başına bir katliam. Özellikle de yaralı çocukların çığlık attığı sahneler… Şok içerisinde yaşıyorum. Çünkü yaşananlar insanlık dışı ve bunu durdurmamın imkânı yok.
Kafamdaki tüm sahneleri belgeliyorum ve bunları ister uzun metrajlı film, ister belgesel, ister tiyatro oyunu olsun her türlü sanatsal çalışmaya dönüştürebilirim. İnsanlar üzerinde en fazla etkiye sahip olan sanat dalı sinemadır ve eğer dürüstçe, yürekten ve inançla uygulanırsa gerçekliği somutlaştırabilir. Şayet gerekli prodüksiyon sağlanırsa Gazze trajedisini konu alan bir film yönetmeye hazırım.
Siviller ve savaşlar
Lübnanlı yönetmen Said el-Maruk, her iki tarafta da askerlerin değil, masum sivillerin öldüğünü gördüğünü belirtti ve şu değerlendirmede bulundu:
Savaşlar, çifte standart uygulayan uluslararası toplum önünde katliamlara dönüştü. Zira uluslararası toplum, bir tarafı sorumlu tutuyor, savaş kurallarına uymasını zorunlu kılıyor ve diğer tarafı görmezden geliyor. Olan biten her şey aldatmacaya dayanıyor. Aldatmacayla güvenlik ve huzur tesis edilemez. Gazze'de yaşananlar, hiçbir saf niyeti olmayan bir aldatmacanın kurbanı olduğumuzu gösteriyor.
Gazze'de yaşananlardan (soykırım, katliam, çocuk, kadın ve yaşlıların öldürülmesi) dolayı çaresizlik içinde yaşadığını anlatan el-Maruk, "Çalışamıyorum. Tek endişem Gazze ve orada yaşanan cinayetler. Gerçek çok zor ve acı. Sinemada hayal ürünü olduğunu bildiğimiz ölüm sahnelerini şimdi canlı canlı izlerken etkileniyor ve ağlıyoruz. Gazze'den bize ulaşan tüm fotoğraflar trajik ve acımasız. Çocuklarının cenazelerini torbalarda taşıyan bir baba, yanmış çocuğunu taşıyan bir başkası, enkaz altında çocuklarını arayan bir anne ve ailesini kaybettiği için ağlayan küçük bir kız... Anne ve babasının, öldüklerinde tanınsınlar diye ayaklarına ve ellerine isimlerini yazdığı çocukların görüntüsü gözümün önünden gitmiyor. Acı çok büyük, öfke daha da büyük. Sinema Gazze'de yaşananları anlatabilir mi, anlatamaz mı bilmiyorum. Orada işlenen soykırım bir an önce durdurulmalı" ifadelerini kullandı.
Independent Arabia