Yeni Ortadoğu ve zorluklar!

Yarımadanın dışındaki yenilik, halen mümkün olmayı ve gerçekleşmeyi bekliyor. Adanın dışındaki ateş, yutacak bir şey bulamazsa adanın bir kısmını yutacak!

İllüstrasyon: Atlantic Council

Makalenin başlığı, The Economist dergisine ait. Derginin işaret ettiği umut vadeden yenilik, Körfez ülkelerinden, özellikle de Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden (BAE) geliyor.

Bu iki ülkenin yeniliği büyük kalkınma projelerinde, küresel ekonomide etkinliğin artmasında, istikrarda, eğitim alanında kalkınmada, düğümü çözüp barış ve dayanışmayı yayma girişimiyle kriz bölgelerine müdahalede kendini gösteriyor.

The Economist'e göre iş, Körfez bölgesinin sınırlarının ötesine geçerse umut verici şey deyim yerindeyse çatışmaların sönmesi olacak.

Mesela Irak'ta 2018'deki büyük düşüşten bu yana IŞİD çok geriledi. Suriye'de çeşitli ordular ve taraflar var, ancak savaş artık eskisi gibi şiddetli değil. Aynı durum Lübnan içlerinde ve İsrail ile sınırlarda da geçerli.

Libya'da çatışmanın ateşi söndü ve uzun bir zamandır seçim düzenlenmesi için müzakereler yürütülüyor. Çatışmaların tümünde İran'ın ve Türkiye'nin müdahalesi bulunuyor.

Bununla birlikte Türkiye, Körfez ülkeleri ve Mısır ile yakınlaşırken, İran da Suudi Arabistan'la uzlaştı. Bu, bölgenin karası, suları ve denizi için hayırlı bir şey.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ama başlıkta da olduğu gibi zorluklar da var. Savaşmaktan yorulan söz konusu ülkelerdeki krizlerin hiçbirinde çözüm alanında bir ilerleme yok. Irak'a hükmeden milisler halen İran için çalışıyor.

Türkiye gibi İran da iki ülkedeki iktidar rejimine muhalif Kürt örgütlerin, milliyetçi taleplerle Türkiye ve İran içlerine saldırılar düzenlediğini gerekçe göstererek Kuzey Irak'taki Kürtlere yönelik operasyonlar düzenlemeye devam ediyor.

Suriye'de durum Irak'takinden çok daha olumsuz. Suriye topraklarının yarısı Şam hükümetinin kontrolü dışında. BM Elçisi'ne göre siyasi çözüm süreci ilerlemiyor.

Son dönemde rejim ile Türkiye arasında geri çekilmeye ve Türkiye'deki Suriyeli mültecilere ilişkin tartışma kızıştı. Kürt bölgeleri ile Türk bölgeleri arasında gerilim ve çatışmalar yeniden başladı.

El-Kaide'den miras kalan aşırılık yanlısı bir örgütün kontrol ettiği İdlib ve civarına dair sorunun nasıl çözüme kavuşturulacağını kimse bilmiyor.

'İyilik elçileri' olan İranlılar, Türk ordusunun geri çekilmesi ve Suriye rejimi tarafından sınır güvenliğinin temin edilmesi için Türkiye ile Suriye arasında arabuluculuk yaptıklarını söylüyorlar.

Gelgelelim Türkler bunu kabul etmeyerek, sığınma sorununun da çözülmesini istiyor. İyilik elçisi İranlıların varlığı, içeriden ve Suriye'ye saldıran İsrail'den gelen şikâyetlere konu oluyor.

İsrail, saldırılarının İran üslerine ve Suriye üzerinden Lübnan'a silah kaçakçılığına karşı olduğunu söylüyor.

Ekonominin çökmesi, ulusal para biriminin değer kaybetmesi, enerji ve gıda fiyatlarının yükselmesi son zamanlarda öylesine arttı ki, Süveyda ve çevresinde yaşayanlar isyan etti.

Lübnan'da ise benzersiz bir manzara mevcut. Neredeyse bir sene geçti ama ortada ne cumhurbaşkanı ne de devlet başkanı var.

Ekonomik çöküş de şiddetini artırıyor; hükümet, sivillerin ve askerlerin maaşlarını ödeyemiyor. Şu beş ülkeden oluşan bir arabuluculuk komisyonu var: Suudi Arabistan, Katar, Mısır, Fransa ve ABD.

Lakin bu komisyon, New York'taki son toplantısında Lübnanlıların anlaşamaması nedeniyle bir sonuca varamadı. IMF heyeti, iyileştirmelerin yapılmaması halinde Lübnan'ın durumunun ümitsiz olduğunu söylüyor!

Arap dünyasının bir başka tarafına, Sudan'ın da bulunduğu yöne bakınca durumun çok vahim olduğunu görüyoruz.

Ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki çatışmalar büyüyor, şehirler yıkılıyor, siviller ülke içinde oradan oraya ya da sınırı geçerek Sudan'ın dışına kaçıyor.

Ufukta bir ümit ışığı görünmüyor. BM Elçisi Volker Peretz görevi için oluşan tıkanıklık sebebiyle istifa etti.

The Economist, bölücü çatışmaların ardından Libya'da bir durulmanın hâkim olduğunu belirtti. Ancak ülkede halen iki hükümet, iki ordu, onlarca milis, Türkiye ile Wagner'in ne zaman sona ereceği meçhul müdahaleleri var.

Arap Yarımadası ülkeleri açısından bakınca istikrarlı ve müreffeh görünen Ortadoğu, bölgenin orta ve kadim bölgelerine baktığımızda hiç de öyle görünmüyor.

Şahsen ben Ortadoğu'da şimdiki kadar korkunç bir istikrarsızlığın yaşandığı bir döneme şahit olmadım. İngilizler burayı Bereketli Hilal bölgesi olarak adlandırıyorken Amerikalılar, Yakın ya da Ortadoğu demeyi tercih ediyorlardı.

Önceki Arap nesli ise tüm bu isimlerden rahatsız olarak, bölgeye Arap Doğusu diyordu. Yinelenen kargaşa, merhum tarihçi Eric Hobsbawm'ı, bu bölgenin eskiden de böyle olduğunu, sadece bölge dışından bir imparatorluk burayı ele geçirdiğinde manzaranın değiştiğini, zira o zaman tarafları sakin olmaya zorlayan bir iktidar, yönetici ve hâkim güç bulunduğunu söylemeye sevk etti.
 


Mısır ve BAE ile BRICS'e davet edilen Suudi Arabistan, BRICS toplantısının ardından Yeni Delhi'deki G20 zirvesine katıldı.

Orada Arap Doğusu ile ötesindeki limanları içine alan ve Çin'in Kuşak ve Yolu'nu etkilemeyen Hint Koridoru'nda bir ufuk açtılar. Şimdi ulusal bayrama doğru ilerliyorlar ve omuzlarında büyük 2030 Girişimi kapsamında yüzlerce proje var.

Derne'deki yıkıcı sel felaketi yaşandığında Suudi Arabistan ve BAE, en çok desteği, insani yardımı ve dayanışmayı sunan ülkeler oldu.

Bu, dünyanın dört bir yanındaki felaketlerde gösterilen yardım çabalarına ve Rusya-Ukrayna çatışmasındaki arabuluculuk mesailerine ekleniyor. Onlarca ülkenin katıldığı Cidde Konferansı bunun bir örneği.

The Economist dergisinin kalkınma konusunda söyledikleri doğru ama sadece Arap Yarımadası için. Ortadoğu bölgesinin geri kalanında ise zorluklar yayılıyor.

Dahası da var: Her yerde şiddet kullanımı kolaylaşıyor, öldürme ve yerinden etme yaygınlaşıyor. Bunlar, sadece bir zorluk değil, ezici bir kargaşa aynı zamanda. Yarımadadaki ilerleme taraftarları, bir sükûnet sağlamak için her yere müdahale etti.

Suudi Arabistan'ın Cidde Girişimi, Sudan'da bir ateşkes için yakın zamanda ABD ile görüştü, ancak çatışmalar durmadı.

Yarımadanın dışındaki yenilik, halen mümkün olmayı ve gerçekleşmeyi bekliyor. Adanın dışındaki ateş, yutacak bir şey bulamazsa adanın bir kısmını yutacak!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Aybüke Gülbeyaz

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU