İngiltere, "üzerinde güneş batmayan imparatorluk" sıfatına uygun stratejisinin bir parçası olarak sömürge ülkelerdeki inanç topluluklarını, kendi menfaati için örgütleyip yönlendirmeye çalışmayı bulunduğu bölgedeki politikasının değişmez kuralı haline getirmiştir.
Örneğin eskiden sömürgesi olan Hindistan'daki Hindu-Müslüman çelişkisini istismar ederek Müslümanları yanına çekmek suretiyle çoğunluğu teşkil eden Hindulara karşı kullanmıştır.
Bununla yetinmemiş, aynı ülkedeki iki tarihi İslami dini öğreti-ilahiyat merkezi sayılan Deoband medresesine bağlı bağnaz dindarlara olumsuz tavır takınarak, daha ılımlı ve uyumlu görünen Aligarh medresesi mensuplarını yanına çekmiştir.
Koyu sofu Deoband kökenliler o sırada Hindistan'ın bağımsızlığı için İngilizlere direnmeleri nedeniyle, İngiliz yönetimi Aligarh Medresesi menşeli ulemaya (din bilginleri, önderleri) yanaşmıştır. O kadar ki bu medresenin önemli bir şahsiyetine "Sir" unvanını vermiştir.
Daha sonra Müslüman din ve siyaset önderlerini teşvik edip Pakistan'ın (ve bağlı olarak Bangladeş'in) Hindistan'dan ayrılarak bağımsız bir İslam devleti kurmasını teşvik edip desteklemişti.
Afganistan'da ise Afgan Barakzay Devleti kralı Emir Abdurrahman Han (1880-1901), ülkesini modern bir merkezi devlete tâbi bir ulusa dönüştürmeye çabalayan ilk kişiydi.
Oğlu Emir Habibullah Han iktidarı (1910-1911 yılları arasında hüküm sürdü) devraldı. Bu süreçte babasının ilerlemeci gündemi doğrultusunda çalışmayı sürdürdü ve modern eğitimin her iki cinsiyet (kadın-erkek) için de yayılmasını teşvik etti.
Onun yerine, Afganistan Emiri Emanullah Han geçti. 1919-1929 yılları arasında hükmetmiş olan Han, ilk görevinde başarılı olarak III. İngiliz-Afgan Savaşı'nda Britanyalıları hezimete uğrattı ve ülkesini bağımsız hale getirdi.
Kendisinin yönettiği reform hareketinin Hindistan'ı sömürme planlarını etkileyebileceğini gören Britanya Hükümeti, tutucu Afgan aşiretleri kışkırtarak Han'a karşı kışkırttı.
Kraliçe Süreyya'nın Avrupa ziyaretinde çekilen başörtüsüz fotoğrafları ile Kral'ın dindarlık seviyesi ve ülkesine dönük laik planlarının sorgulandığı ifadeler içeren broşürler atan bir Britanya uçağı hazırlandı. Aşiretler ona karşı ayaklandı ve tahttan indirilip sürüldü. 1928 yılında iktidarı sona erdi.
İngiltere ile ABD, Ortadoğu'daki ulusal kurtuluş mücadeleleri sırasında ve Amerikan icadı "Yeşil Kuşak" projesi kapsamında farklı siyasal veya gelenekçi İslamcı çevreleri (Selefiler, Ihvancılar ve Hizb'ul Tahrirciler) ulusalcı hükümetlerine karşı destekledi. Onlara iltica hakkı tanıdı.
Sovyet birliklerinin 1979'da Afganistan'ı işgal etmesi üzerine harekete geçen ABD-İngiltere-Avrupa üçlüsü ile onların müttefiki sayılan Arap-İslam ülke yöneticileri, "cihatçı kayıt ve sevkiyat" büroları açtılar.
Dünyanın dört bir yanından derlenip toplanan cihatçılar Pakistan-Afganistan sınırındaki direniş merkezlerine gönderildiler.
Sovyet askerlerinin çekilmesi üzerine Afganistan işgali sona erdi. Direnişe katılan Mücahitlerin (cihatçıların) bazı ileri gelenleri İngiltere'nin başkentine gittiler.
Mesela ülkesi İsrail tarafından işgal edilmesine rağmen anayurdu Filistin'e değil de Afganistan'daki direnişe katılan ve El Kaide'nin kurulmasına emeği geçen Abdullah Azzam'ın kıdemli cihatçı damadı Londra'dadır.
Mısırlı Ihvan (Müslüman Kardeşler) hareketinin çok sayıda mensubu ve ileri geleni de Londra'yı mesken tutmaktadır.
Tunus Nahda (Ihvan hareketinin bir kolu) örgütünün ünlü önderi Raşid Gannuşi aynı maksatla orada mülteciydi.
Keza 11 Eylül 2012'de ABD'nin Libya Büyükelçisi Christopher Setevens ile üç yetkiliyi katletme olayına karışan El Kaide bağlantılı cihatçı militan da Londra'da ikamet ediyordu.
Libya'da Kaddafi devrilip iç savaş başlayınca, söz konusu militan İslamcı tanıdıklarıyla birliktebahsi geçen çatışmalarda önemli bir oynamıştı.
Fethullah Gülen taraftarlarının bir kısmının tercihli ikamet yeri yine Londra'dır.
Pakistan ve Hindistanlı her türden ve renkten İslamcının en rahat faaliyet gösterdiği yer de aynı şehirdir.
Ol nedenle Londra veya İngilizce London ismi yerine, "İslamcıların ocağı, cihatçılar yurdu" manasında "Londonistan" ibaresi kullanılmaktadır.
Gerçeğin bir yanı budur.
Diğer yandan Arapça "men dakka, dukka" (çalma kapıyı, çalarlar kapını) veya "etme bulma dünyası" mealinde, İngilizlerin İslamcıları himaye ve çıkarları uğruna teşvik etme politikasının ciddi yan etkilerinden söz etmek lazımdır.
Radikalleşme Çalışmaları için Uluslararası Merkez'inin (International Centre for the Study of Radicalisation, ICSR) hesaplamalarına göre; Nisan 2013 ile Temmuz 2018 arasında IŞİD'e katılmak için Irak ve Suriye'ye giden 41 bin 490 yabancı bulunuyordu.
Katılımcıların 5 bin 904'ü Batı Avrupa ülke vatandaşlarıydılar. Şöyle ki; Fransa 1910, Almanya 960, İngiltere 850 kişi vs… 1
İngiltere açısından "geri tepmeli top" veya dönüp sahibine çarpan "bumerang" tarzında belalı bir hadisenin somut örneği, Anjem Choudary (Encem Çoudari) ile kurucusu olduğu Londra merkezli El Muhacirun cemaatidir.
1967 Londra doğumlu Anjem, Pakistan kökenli İngiltere uyruklu Müslüman bir ailenin çocuğudur. İslami lakabı "Ebu Lokman" olup, Selefi akidesini (öğretisini) benimsemiştir.
Vatandaş sıfatıyla yaşadığı İngiltere'de radikal İslamcı militan, sosyal ve politik aktivist olarak bilinmektedir.
Eskiden avukat idi ve Müslüman Avukatlar Cemiyeti (Baro) başkanlığı yapmıştı. Ocak 2010 yılında "Britanya İslam'ı" ismiyle kurulan bir İslami cemaatin sözcülüğünü üstlendi.
İzleyen süreçte, Suriye (veya Lübnan) kökenli İngiltere vatandaşı Şeyh Omar Bekri Muhammed Fastaq ile birlikte El Muhacirun cemaatini kurdu.
Aslında Şeyh Omar, tartışmalı dini bir şahsiyettir. Hakkında, henüz kesinlik kazanmamış çok sayıda söylenti dolaşmaktadır.
Söz gelimi kendisi, "İslamcı grup ve cemaatler hususunda uzman olduğunu" söyleyerek Lübnan'da dolaşmıştı. O tarihten önce ise Rahman'ın Kulları (Ubbad'ul Rahman) isimli bir cemiyetin tedrisatından geçerek Hizb'ül Tahrir'il İslami (İslamcı Kurtuluş Partisi) oluşumuna katılmış ve ardından El Muhacirun derneğine ilaveten El Gureba (Gurbetçiler/Garipler) derneğinde yer almıştı.
Ayrıca Avrupa'daki Şeriat Mahkemeleri isimli gruba katılmıştı.
Ağustos 2005'te Londra'dan Lübnan'a gitmiş; aynı yılın temmuz ayında Londra'daki patlamalar nedeniyle "şüpheli, zanlı" bir şahsiyet olarak dikkatleri üzerine çekmişti. 2
Misal, Lübnan Rumiye Cezaevi'ndeyken uğradığı saldırıda boynundan ve sırtından bıçaklandığı ileri sürülmüştür. 3
1 Temmuz 2015 Lübnan Askeri Mahkemesi'ndeki duruşması sırasında "ülke cumhurbaşkanını, başbakanını, orduyu, milletvekilleri ve yargıçları hem suçlu hem de kâfir ilan ederek; Suriye ile Irak'taki cihatçı eylemleri (IŞİD ve El Kaide-El Nusra militanlarının gerçekleştirdikleri vahşi hadiseler) övmek" suçuyla yargılanmıştı.
Mahkeme Başkanı, zanlıya sormuştu:
Neden, yaşadığın Londra'dan ayrılıp Lübnan'a kadar geldin? İnsanları (İslamcı dava ve IŞİD için) seferber edip ayaklandırmak maksadıyla mı buradasın?
Şeyh Omar'a kalırsa; hiçbir şekilde siyasi ve dini örgüt, teşkilat kurup içinde yer almamıştır. Hâlbuki gittiği Suudi Arabistan'da El Muhacirun isimli bir örgüt kurmak (1983) suçlamasıyla hem başkent Riyad (1985) hem de Cidde (1984) şehirlerinde tutuklanmıştı.
1996 yılında ise mensubu olduğu Hizb'ül Tahrir'il İslami örgütünden ayrılıp El Muhacirun örgütünün lideri oluvermişti.
Dönemin Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin katledilmesinin ardından Şeyh Omar, BBC'ye verdiği demecinde "onun suikastı İslam davasına hizmet etmiştir; zira kendisi Allah'ın indirdiği hükümlere aykırı işler yapmaktaydı."
Konumuzun asıl aktörü Anjem Choudary'e dönersek; hem İngiltere hem de Suudi Arabistan gibi ülkelerde niteliği ve hedefi kuşku uyandıran El Muhacirun cemiyetini, Şeyh Omar ile birlikte kurmuşlardı.
Cemiyet mensupları Batı karşıtı çok sayıda nümayiş, gösteri, miting ve yürüyüş düzenlemişlerdi. Bunlardan biri de yasaklanmış olmasına rağmen Choudary'nin yargılandığı mahkemenin önüne protesto gösterisi yapan taraftarlarıydı.
Bunun üzerine İngiltere Hükümeti, bahsedilen cemiyetin kapatılıp lağvedilmesine karar verdi.
Yerine kurulmasına çalışılan "Ehli Sünnet ve'l Cemaat" derneğinin öncülerden biri yine Choudary idi. Ancak İngiltere, bunun da yasaklanmasını kararlaştırdı. İzleyen dönemde Choudary, "Britanya İslam'ı" isimli bir oluşumun sözcülüğünü üstlendi.
Radikal İslamcı görüşleri ve cihatçı anlayışı nedeniyle yargılandığı İngiliz Mahkemesi'nin 20 Ağustos 2016 tarihli duruşmasında, "IŞİD ile irtibat halinde olmak ve ona taraftar kazandırmak için kışkırtıcı fikirlerini açıklayıp genel huzur ve asayiş kuralını ihlal etmek"le suçlandı.
Mesela o, Ebubekir El Bağdadi'nin tesis ettiği Irak ve Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) desteğini sosyal medya hesabından paylaşmıştı:
Allah'ın onu (El Bağdadi'yi) başarılı kılması için dua ediyorum. Ben, evlatlarımla birlikte IŞİD uğruna İngiltere vatandaşlığından vazgeçip onun hüküm sürdüğü mıntıkalara gitmeye hazırım.
Öte yandan bu Fazilet Şehri'ne (IŞİD'in kurduğu şeriat devletinin başkenti Rakka'ya-FB) gidebilmem için İngiltere'nin işimi kolaylaştırması icap eder. 4
Daha önce de New York'taki ikiz kulelere yönelik 11 Eylül 2001 saldırılarına da desteğini şu ibareyle dile getirmişti: "Muhteşem on birli!"
Keza Charlie Hebdo isimli Fransız dergisine yönelik eylemi de "Resulullah aşkına!" ifadesiyle övmüştü.
Avukat olmasından ötürü İngiliz kanun ve kurallarının ayrıntılarına vakıf olan Choudary, "teröristleri övmek", "teröristlerle işbirliği yapmak ve desteklemek" türünden suçlamalar karşısında "ben, fiiliyatta militanlık yapmadım; İngiltere'ye de zarar vermedim. Sadece (dramatik ve ses getiren) olaylar karşısında görüşümü açıkladım" diyerek töhmet ve ithamdan kurtulma yoluna gidebiliyor.
Görüş ve tartışmalarıyla hem İslamcı çevrelerde hem de İngiliz kamuoyunda iyi bilinen Choudry, ülke medyasının popüler yıldızlarından biri oluvermişti.
Aynı zamanda iyi bir demagog sayılan Choudary, cihatçıların gerçekleştirdiği terör eylemlerini kendince kitabına uydurabiliyor; bin dereden su getirerek karşısındakileri bastırma ve mat etmeyi başaracak kadar işinin ehli bir köktendinci şahsiyettir.
Sözlerinin dozu kaçtığında, şöyle bir gerekçeye de sığınabiliyor:
Ben fikrimi söylemiyorum. Batılı ülkelerin yanlış icraatları ile politikalarına yönelik insanların tepkilerini aktarmakla yetiniyorum. Zira ideolojik ve politik faaliyetlerim de söz/fikir hürriyeti sınırlarını aşmıyor. Her İngiliz vatandaşı gibi ben de bu hakkımı kullanıyorum.
Gelgelelim Britanya Emniyet teşkilatı ilgili birimi Scotland Yard görevlileri, 20 yıl boyunca Choudary'nin söz ve eylemlerinin bir bilançosunu çıkardıktan sonra, 2000 yılında yayınlanan Terörle Mücadele Kanunu'nun 12'nci maddesine dayanarak kendisi hakkında dava açılmasını istediler.
Belgelere dayanan söz ve edimleri, "soyut ve teorik" açıdan "bir İslam devletinin kurulması" gibi fikirsel tezleri kapsamıyor. Çünkü sonuncu cümle, fikir özgürlüğü kapsamına girmektedir.
Ancak buradaki ince ayrım noktası şudur: "Choudary, başkalarının da böyle bir devlete arka çıkıp destek vermesi yolunda açık çağrılar yapıyor." Buradaki çağrı, başlı başına suç sayılmaktadır.
Aylar süren duruşmaların ardından Choudary, 6 Eylül 2016 tarihinde El Bağdadi'nin kurup emirliğini (liderliğini) yaptığı IŞİD'e destek vermek suçlamasıyla 5 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. 5
Öte yandan, radikal İslamcı gruplar ile ileri gelenlerinin adeta kol gezdiği İngiltere'de İçişleri Bakanı Suella Braverman, "terör tehlikesinin artması ve yaygınlaşmasına karşı" alınacak güvenlik tedbirlerine ilişkin stratejisini 19 Temmuz 2023'da açıkladı.
Bu strateji, "CONTEST 2023" adıyla kamuoyuna duyuruldu. Buna göre; Birleşik Krallık (Britanya) gerek yerel düzeyde gerekse ülke ölçeğindeki İslamcı radikalizm ile başa çıkmayı esas alan bu güvenlik paketi, 2018 yılında gerçekleşen saldırıların üçte birinin nedenlerini ve ilgili raporları içermektedir.
Aynı kapsamda "gelişmiş teknolojinin (internet ağı dâhil) saldırı ve eylemlerde kullanılması, küresel ölçekte en önemli tehdit kaynağıdır" tespiti yapılmaktadır.
Bağlantılı olarak CONTEST 2023, İngiliz yönetiminin terörle mücadele hususundaki yöntemlerin ana çerçevesini çizerken, gerekli önlemler için icabında OHAL (olağanüstü hal) uygulamasına gidilebileceğini ve 2018 yılında planlanan terörle mücadele yöntemlerinin güncelleştirilmesini öngörüyor.
İngiltere Avam Kamarası'nda terör eylemi mağdurlarının da katıldığı Westminster salonunda, konuşan Braverman, "Rusya'nın da İngiltere Milli Güvenliği için büyük bir tehdit kaynağı olduğuna" işaret etti.
Aynı Bakan, BBC yayın kuruluşuna verdiği demecinde "İslami terör" hususuna özel bir önem vererek şunları söyledi:
Radikal İslamcılık, ülkemiz düzeyinde baş tehdit konumundadır. Zira 2018 yılında gerçekleşen eylemlerin % 67'si cihatçılar tarafından gerçekleştirilmiştir. İç İstihbarat teşkilatı M15'in soruşturma ve takibatı sonucunda, şu gerçek ortaya çıkmıştır: Yakalanan militanların %64'ü bu tür terör eylemlerinden sorumlu ve bağlantılıdır.
İleri teknoloji, terör faaliyetleri için verimli bir ortam yaratmaktadır. İşin garip tarafı, bu tür faaliyetleri öngörebilmek veya açığa çıkarıp önlemek bir hayli zordur.
Bu arada terör suçu nedeniyle cezaevlerinde bulunanlar da ciddi bir potansiyel tehdit kaynağıdırlar. Nitekim 2018 yılından bu yana ülke genelinde meydana gelen toplam dokuz saldırıdan dördü, dışarı salıverilen eski mahkûmlar tarafından gerçekleştirilmiştir.
Nitekim ceza süresi biten Choudry, Ekim 2018'de salıverildi ancak radikal söylemleri ve pratiklerinden asla vazgeçmedi.
Hatırlamakta yarar var: İngiltere Emniyeti, terörle mücadele kapsamında, Temmuz 2020'den itibaren cihatçı eylemlerinin "İslami terörizm" (islamist terrorizm" olarak niteleyip nitelememe meselesini kamuoyunda tartışmaya açmıştı.
Çünkü Emniyet teşkilatı bünyesinde faaliyet gösteren "Müslüman Polisler Milli Cemiyeti" İslamcı kavramının kullanılmasına ilişkin rahatsızlığını dile getirmişti. Bu kavram, genel anlamda İngiltere'deki Müslüman topluluklar nezdinde olumsuz bir izlenim ve duygu yaratmıştı.
Bağlantılı olarak The Times gazetesi, "İslamcı" ibaresi yerine "dini savunma iddiasında bulunan terör" ve "dini itkilerin-güdülerin kullanımına zarar veren terör" gibi tanımların kullanılmasını önermişti.
İçişleri Bakanı Braverman, son konuşmasında "İslami terör" deyimini kullandığına göre, tartışmaya açılan bu kavramın kaldırılması konusunda bir sonuç alınamamıştır.
Son söz: İngiltere, büyük bir devlet olarak jeopolitik denen devletler oyununda kurduğu denklemin siyasi veya ideolojik ayağı, İslamcı çevrelerle (radikal, cihatçı, ılımlı veya selefi) ilişkisine dayanmaktadır.
Bu husus esastan sorgulanmadığı sürece, Arap ve Batı medyası tarafından "İslamcı yurdu" "İslamcılar ocağı" manasında gelen "Londonistan", belli kısıtlamalara rağmen siyasi-sosyal işlevini sürdürecektir.
Her türden İslamcıyı himaye edip devletler oyununda kullandıktan sonra, şimdi de tehlikeyle baş edemeyen İngiltere'nin yukarıda çerçevesi çizilen acı tecrübeden çıkaracağı derslerin, benzeri faaliyet ve taktikler izleyen diğer ülkelere de örnek olması dileğiyle.
Kaynakça:
1. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-47273411, 17 Şubat 2019.
2. https://ar.wikipedia.org/wiki/ ansiklopedisi, Omar Bekri Muhammed maddesi.
3. https://web.archive.org/web/20180126151132/, www. al modon.com, 23 Aralık 2017.
4. https://web.archive.org/web/20191209051622/https://alarab.co.uk/, 20 Ağustos 2016.
5. https://ar.wikipedia.org/wiki/, أنجم تشودري – maddesi.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish