Biliyorsunuz, mevcut iktidarın ve onu yandan destekleyen küçük ortak MHP'nin söyleminden 'yerli ve milli' lafı eksik olmuyor.
Ezan, bayrak, vatan, millet hep bunlarda!
"Irmağının akışına ölürüm Türkiyem" falan...
Bakın, bunlar düpedüz palavracıdır.
Niye mi?
Ülkenin taşını, toprağını üç kuruşa satıyorlar da ondan.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, denize kıyısı olanlar başta olmak üzere, onlarca ilde Hazine'ye yani halka ait 30 bin 668 kilometrekare araziyi satışa çıkarmış.
Basit bir rakamdan söz etmiyoruz.
Özelleştirilmesi planlanan araziler dünyadaki ve Avrupa'daki bir sürü ülkeden büyük.
Misal, Belçika, Arnavutluk, Slovenya, Makedonya, Ermenistan, İsrail, Kuveyt gibi ülkelerin yüzölçümü bu büyüklükte değil.
Katarlılar Türkiye'den durmadan arazi, mülk satın alıyor ya, satışa çıkarılan Hazine arazileri o Katar'ın yüzölçümünün üç katı!
Yani iktidardaki AKP ile yandan destekçisi MHP, bildiğiniz vatan satıyor!
Sebep?
Para bulmaya çalışıyorlar.
Kendileri ve yandaşları milyarlarca dolarlık servet sahibi oldu ama ülkeyi batırdılar, halkımızı gırtlağa kadar borçlandırdılar, dünyanın en yüksek faizle borçlanan devleti haline geldi, şimdi faizlere, borç ödemelerine para yetiştiremiyorlar.
Bu yüzden vatanı satıyorlar.
Üstelik bu iş yeni başlamadı.
2022-2023 yılları arasında yabancılar tarafından edinilen taşınmazların toplam büyüklüğü 8 milyon 338 bin 976 metrekare olmuş.
Bu taşınmazlar arasında arsalar, konutlar, araziler ve işyerleri bulunuyor.
AKP iktidara geldiğinde ilk icraatlarından biri, 2003 yılında yürürlüğe giren ve yabancılara toprak edinimini kolaylaştıran 4916 sayılı kanunu çıkarmak olmuştu.
Bunun ardından yabancı ülke vatandaşlarının Türkiye'den satın aldığı arazi miktarı ciddi bir şekilde arttı.
Geçen yıl İstanbul'da 29 bin 77 adet taşınmaz satılmış. İstanbul'u sırasıyla Antalya, Mersin, Ankara, Bursa, Yalova, İzmir, Muğla ve Sakarya takip etmiş.
Anlayacağınız, "Düzlüğüne, yokuşuna, ırmağının akışına ölürüm" dedikleri memleketi karış karış petrol zenginlerine pazarlıyorlar.
Düzlük demeden, yokuş demeden, ırmak falan dinlemeden satıyorlar. Zerre de yüzleri kızarmıyor.
En çok da kıyılarımızı satıyorlar.
Hani Tayyip Erdoğan'ın geçenlerde "Betonlaştırıyorlar" dediği kıyılarımızı...
O da ayrı bir konu tabii.
Sanki memleketin başında kendisi değil de beton mikseri varmış gibi, birilerinin kıyıları betonlaştırdığından yakınıyor!
İnanılır gibi değil.
Her canının istediği konuda keyfince kararname çıkarabilen Tayyip Erdoğan kıyıların betonlaşmasını engelleyemiyor anlaşılan!
Yol için binlerce güzelim ağacı kesip kendine cennet koylarda beton beton saray ve devasa müştemilat yaptıran da Tayyip Bey değil sanki!
Ahlat Sarayı için kıyı kanunu bile değiştirildi.
Sonra neymiş, kıyılar betonlaşıyormuş!
Vah vah! Bak sen şu Allah'ın işine...
Enteresandır, Tayyip Bey bu aralar pek bir çevreci.
Saray'ın muteber müteahhitleri Akbelen'de polis ve jandarma korumasında orman köklediğinden olsa gerek!
Evet, Saray'dan orman sahasında halka saldıran kolluk kuvvetlerine, müteahhitlerden yerel yönetici ve Yargı mensuplarına kadar hep beraber Anayasa suçu işliyorlar, orman yok ediyorlar.
Sonra ormanı savunan halka çevreci görünümlü marjinaller diye hücum eden Tayyip Bey çıkıp iktidarları boyunca 6 milyar 572 milyon ağaç fidanı diktiklerini ilan ediyor.
Tabii yok böyle bir şey.
Tayyip Bey bizimle ve matematik ilmiyle dalga geçiyor.
Nasılsa kimse nereye ne dikildiğini, ne dikilmediğini bilmiyor.
Seneye başka ormanlar yok edilirken, "10 milyar ağaç diktik" de der.
Böyle çok hikaye duyduk ama gerçeklik başka.
Yaptıkları tek şey, halkın arazilerini, su pınarlarını, ırmaklarını, ormanlarını, kıyılarını petrol zenginlerine, emperyalist şirketlere peşkeş çekmek.
Uzun zaman önce söylemiştik: Satacakları bir şey kalmadı, şimdi dağı taşı satacaklar demiştik, işte satıyorlar.
Yakında sıra köylülerin meralarına, yaylalarına da gelecek. Hiç kuşkunuz olmasın.
Özetle, her istediğini keyfince yapan ve önünde hiçbir engel bırakmayan Tayyip Bey'in bir dönem daha bir biçimde iktidarda kalmayı becermesi bu ülkenin çok ağır bir tahribat yaşaması anlamına gelecek ve ne yazık ki telafisi çok zor kayıplar yaşamış olacağız.
Vaziyet ciddidir. Ülkemizin istikbali tehdit altındadır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish