"Denetimli serbestlikte keyfi uygulama" iddiası… Aktivistler: Uygulama çığırından çıktı, keyfilik arttı

Yeni infaz düzenlemesi yürürlüğe girdi ancak tartışmalar bitmedi. İnsan hakları aktivistleri, şartlı tahliye ve denetimli serbestlikte keyfi uygulama olduğu iddiasında

İnsan hakları aktivistleri, denetimli serbestlikteki keyfi uygulamaların sonlandırılmasını talep ediyor / Fotoğraf: AA

Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre Türkiye'deki hapishanelerde 314 binden fazla tutuklu ve hükümlü bulunuyor. 

Avrupa Birliği ülkelerinin ortalamasının çok üstünde olan bu rakam, yeni düzenlemelerin de yolunu açıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Nitekim geçen mayıs ayında yeni infaz düzenlemesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden (TBMM) geçerek, 1 Ağustos'ta yürürlüğe girdi.

Kimi hukukçular düzenlemeyi "kısmi af" olarak nitelese de hükümet kanadı bunun aksini iddia ediyor.

Düzenleme "aftır, değildir" tartışmaları sürerken, yeni bir tartışma daha gündemde.

Birçok insan hakları aktivisti, denetimli serbestlikte keyfi uygulama olduğunu savunuyor.

Konuyla ilgili son bir örnek Bitlis Ahlat T Tipi Cezaevi'nde yaşandığı ileri sürüldü.

"En hafif tabiriyle tam bir hukuk garabeti"

Bitlis Barosu'na kayıtlı avukat Hüseyin Yıldırım, müvekkili Metin Yılmaz'ın denetimli serbestlikte keyfi uygulamaya maruz kaldığını belirterek, şu paylaşımda bulundu:

"Ahlat T Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan müvekkilim Metin Yılmaz, 31 Temmuz 2023 tarihinde hak ederek tahliye olacak iken İdare ve Gözlem Kurulu'nun keyfi ve hukuktan fersah uzak kararı ile hala cezaevinde tutulmaya devam ediliyor. 2 Ağustos 2023 tarihinde toplanan kurul, müvekkilimin denetimli serbestlikten yararlanma hakkını keyfi bir karar ile 3 ay süreyle uzattı. ‘Samimiyetinin tasdik bulunmaması' gerekçesi ise en hafif tabirle tam bir hukuk garabet…"

 

 

"Devlet yaşam hakkını korumakla mükelleftir"

Benzer bir açıklama dün eski TBMM Başkanı Bülent Arınç'tan da geldi.

Açıklamasında yaşam hakkının anayasal teminat altında olduğuna dikkati çeken Arınç, devletin ceza ve tutukevlerindeki yurttaşlarının da yaşam hakkını korumakla mükellef olduğunu belirterek konunun yakın takipçisi olacağını söyledi.

 

Bülent Arınç

 

Denetimli serbestlik ve hasta tutukluların tahliyesi meselesinin daha çok tartışılacağı benziyor, çünkü konuyla bağlantılı binlerce insan var.

Denetimli serbestliğe karar veren mercii hangisi?

Devletin tüm tutuklu ve hükümlülere eşit davranması anayasal zorunluluk değil mi?

Hukukçular ve insan hakları aktivistleri iddialar hakkında ne düşünüyor?

 

Cezaevi
Resmi verilere göre cezaevlerinde 314 binden fazla tutuklu ve hükümlü bulunuyor / Fotoğraf: AA

 

Independent Türkçe'ye konuşan Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgürder) Tatvan şubesi yönetim kurulu üyesi avukat Hüseyin Yıldırım, özellikle Ahlat T Tipi Cezaevi'nde denetimli serbestlikle ilgili keyfi bir uygulamanın varlığına değindi.

"Geleceğe dönük bir niyet okuma var"

Keyfiliğin genel bir probleme dönüştüğünü aktaran Yıldırım, "Örneğin müvekkilimin hiçbir disiplin suçu yok. Bunu geçtim, en yüksek gelişim puanına sahip biri ama denetimli serbestlik hakkı kullandırılmıyor. 6 yıl 3 ayın yatarı, 3 yıl 8 ay 10 gündür. Bunun üzerinden yaklaşık 9-10 gün geçmesine rağmen Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu ‘samimi tasdiknameye inanmıyorum' diyerek ret veriyor" bilgisini paylaştı.

 

Hüseyin Yıldırım
Hüseyin Yıldırım / Fotorğaf: Independent Türkçe



Aynı cezaevinde 40-50 civarında hükümlünün gerekçesiz ve keyfi bir şekilde denetimli serbestlik haklarının engellediğini ileri süren Yıldırım, "Mesela müvekkilim ‘samimi tasdikname' verdiği halde ‘inanmıyoruz, güven vermiyorsun' değerlendirilmesi yapılıyor. Yani tamamen geleceğe dönük niyet okumayla hareket edilerek denetimli serbestlik haklarından yararlandırılmıyor" diye konuştu.

"Yönetmelikle keyfi uygulamaya kapı arandı"

İnsan hakları alanında yaptığı çalışmalarıyla bilinen Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu da denetimli serbestlikte keyfi kararların verildiği görüşünde.

2020 yılındaki infaz indirimi yasasından sonra 29 Aralık 2020'de bir yönetmelik çıkarılarak keyfi uygulamanın temellerinin atıldığını belirten Gergerlioğlu, "Bu yönetmelik çerçevesinde böyle keyfi ve soyut değerlendirmelere kapı açıldı ve oradan anayasayı ihlal eden uygulamalar yapılıyor. Örneğin pişmanlık dayatması yapılıyor veya isim vermesi isteniyor. Bunlar yapılmadığı taktirde 3 ay, 6 ay uzatmalar yapılıyor" ifadelerini kullandı. 

 

Ömer Faruk Gergerlioğlu
Ömer Faruk Gergerlioğlu / Fotoğraf : AA

 

"Artık çığırından çıkmış bir durum haline geldi"

Milletvekili olarak konu hakkında çokça şikayet aldığını ve neredeyse her hafta mecliste soru önergesi verdiğini hatırlatan Gergerlioğlu, şunları kaydetti:

Artık çığırından çıkmış bir durum haline geldi. Disiplin suçları olmadığı halde çok rahat bir şekilde insanlar mağdur ediliyor. Karar tamamen cezaevindeki Gözlem Kurulu'ndakilerin keyfine kalmış. Soyut bir şekilde ‘pişman olmadığı kanaati edinmiştir' diyerek denetimli serbestliği erteleyebiliyor, çünkü yönetmelik bunun kapısını açıyor. Bu mağduriyetler giderek artıyor ve denetimli serbestlikler verilmiyor. Ayrıca şartlı tahliyelerde benzer bir durum söz konusu. Böyle çok rahat bir şekilde tabiri caizse yokuşa sürmeler yapılıyor."

"Adli Tıp Kurumu da keyfi tavır takınıyor"

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Genel Başkanı avukat Kaya Kartal da denetimli serbestlikte çok bariz bir keyfi uygulamanın söz konusu olduğunu söyledi.

Hem denetimli serbestlik hem de hasta tutukluların içeride bırakılması konusunda ciddi bir keyfiliğin olduğunun altını çizen Kartal, "Örneğin hasta mahpuslar konusunda Adli Tıp Kurumu keyfi bir tavır takınıyor. Cezaevinde tutulamayacağı anlaşılan insanlar bile tahliye edilmiyor. Çok ciddi mağduriyetler var. Ama ‘devletin beyazları' söz konusu olduğunda yani 28 Şubat generalleri için çok rahatça raporlar düzenleyip serbest bırakabiliyorlar" diye konuştu.

 

Kaya Kartal
Kaya Kartal / Fotoğraf: Twitter

 

İnsan hakları kuruluşu olarak Adli Tıp Kurumu (ATK) hakkında bir rapor hazırladıkları bilgisini paylaşan Kartal'a göre, ATK mali ve idari olarak çok problemli ve şaibeli bir yapı haline döndü.

"Özellikle siyasi mahpuslar mağdur ediliyor"

Denetimli serbestlikle ilgili cezaevi idarelerine yetki verildiğini ve zamanı gelen tutuklular hakkında İdari ve Gözlem Kurulu'nun değerlendirme yaptığını dile getiren Kartal, "Kurul ‘iyi halli değildir' dediğinde 3'er aylık sürelerle tahliyeyi yakacak kadar, yani cezanın tamamını yatana kadar tutmak gibi bir yolu açmış bulunuyorlar" dedi ve sözlerini şöyle tamamladı:

Bu son dönemlerde çok arttı. Özellikle siyasi mahpuslarla alakalı olarak hem denetimli serbestlik hem de şartlı tahliye sürelerini yakmaya dönük bir tavır var. Daha çok bu kesim mağdur ediliyor. Mecliste çıkarılan yeni düzenlemeyle çok daha ağır suçlardaki birçok insan serbest bırakılırken, siyasi mahpuslarla ilgili basit gerekçelerle hakları ellerinden alınarak denetimli serbestlikleri maalesef yakılıyor."

 

"Ceza hukuku alanında Türkiye’de ciddi ihlaller yaşanıyor"

Demokrasi ve Atılım Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu ise ceza hukuku alanında Türkiye’de uzun zamandır ciddi hak ihlallerinin yaşandığına değindi.

Yaşanan ihlallerin iki boyutlu olduğunu kaydeden Yeneroğlu, "Bunlardan ilki, ceza adaleti olarak da ifade edebileceğimiz suçluların cezalandırılması yoluyla mağdurun ve toplumun korunmasıyla ilgiliyken diğer boyut ise haksız şekilde yargılanan insanların haklarının korunmasına ilişkindir" değerlendirmesinde bulundu.

 

Mustafa Yeneroğlu
Mustafa Yeneroğlu / Fotoğraf: AA

 

Mayıs ayında Meclis’in gündemine getirilen infaz kanununda yapılan değişikliklerde bu konuların görmezden gelindiğine dikkati çeken Yeneroğlu, "Değişiklik kapsamında istisna tutulan suçların belirlenmesi aşamasında, suçların niteliği ve kamu vicdanında oluşturduğu sonuçlar göz ardı edildi" ifadelerine yer verdi.

"Hasta mahpusların tahliyesinde engeller devam ediyor"

Toplumun adi suçlar olarak tanımladığı, cinsel suçlar, kasten öldürme ve uyuşturucu ticareti gibi suçlar teklif kapsamındayken şiddet ve cebirle alakaları olmamalarına rağmen hukuksuz bir biçimde Terörle Mücadele Yasası veya silahlı örgüt üyeliğinden ceza alan hükümlülerin kapsam dışı bırakıldığının altını çizen hukukçu Yeneroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Benzer şekilde denetimli serbestlik süresi dolmasına rağmen cezaevi yönetimleri kişileri cezalandırmaya devam etti. Hasta mahpusların cezaevinden tahliye edilmesinde de ciddi engeller devam ediyor. Ağır hasta veya ileri derece engelli mahpusların cezaevinde tutulmasına ilişkin ciddi örneklerle karşı karşıyayız. Bu durum, ağır bir insan hakları ihlali olmasının yanında ağır hasta bir kişinin cezaevinde tutulması ceza infaz hukukunun ilkelerine de aykırı. Bir an önce iktidarın bu hukuksuzluklara artık son vermesi gerekiyor."
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU