Diyarbakırlı yönetmen Mehmet İsmail Çeçen'in çektiği "30 Yıl 1 Gece" adlı film, Cumartesi Anneleri'nin sembol ismi "Berfo Ana"ya atfedildi.
Çekimleri Diyarbakır ve Mardin'de yapılan filmde, Diyarbakır'ın Hani İlçesi'ne bağlı Gömeç Köyü'nde 1993 yılında gözaltına alındıktan sonra kendisinden haber alınamayan bir gencin annesinin oğlunu bulma mücadelesi konu ediliyor.
Yakın bir tarihte galası yapılacak film, dünyanın birçok ülkesinde festivallerde yarışacak.
Dargeçit'teki "ölüm kuyusu"na atıf
27 Mayıs 1995 tarihinden itibaren ailelerin kayıp yakınlarını arama mücadelesi sürerken, Diyarbakır'da "Cumartesi Anneleri"ne atfedilen bir film çekildi.
Yönetmenliğini Mehmet İsmail Çeçen'in üstlendiği; Selman Süer ve Cemile Ceylan'ın başrolünü paylaştığı "30 Yıl 1 Gece" isimli film, Kevok adlı bir annenin, elinde mezar taşıyla kayıp oğlu Serhat'ı arama mücadelesini konu ediyor.
Bir kısmı Diyarbakır'da çekilen filmde, 29 Ekim 1995 ile 8 Mart 1996 tarihleri arasında 3'ü çocuk 7 sivilin kemiklerinin bulunduğu JİTEM Ana Davası'nda da geçen Mardin'in Dargeçit ilçesindeki "ölüm kuyuları"na da atıfta bulunuluyor.
"Berfo Ana'nın ölümünden çok etkilendim"
Independent Türkçe'ye konuşan Yönetmen Mehmet İsmail Çeçen, 10 yıl önce bir TV kanalında 33 yıl boyunca oğlu Cemil Kırbayır'ı ararken oğlunun hasretiyle ölen annesi Berfo Kırbayır'ın haberinden çok etkilendiğini ifade ederek, "Bu haberden sonra Berfo ananın hikayesini araştırdım. Yaşamının son 33 yılını oğlunun arayışına adayan, o gelecek diye kapıları pencereleri aralayan ve her gün bir gün olsun geri dönecek diye bekleyen ve umudu kesildiğinde kemiği bile görmeyi bile büyük bir hasretle bekleyen bir anne. Bu tek bir annenin hikayesi değildi. Birçok annenin, babanın ve evladın kayıplara olan özlemin hikayesiydi. O dönem öğrenciydim, şimdi imkanlar gelişti ve beyaz perdeye taşımaya karar verdim" dedi.
"30 yıl boyunca mezar taşı ile gezen bir anne"
Olayın siyaset üstü bir konu olduğunu ifade eden Çeçen, "Bir annenin oğluna olan hasretinin hikayesidir. Dünyanın neresinde olursa olsun din, dil ırk ayırmaksızın bir annenin dramı var" dedi.
"30 Yıl 1 Gece" ismini verdiği filmde de annelerin yaşadığı dramı anlatmaya çalıştığını dile getiren Çeçen, şöyle devam etti:
Yönetmen arkadaşım Caner Erzincan ile bir annenin hikayesini yazmaya karar verdim. 30 yıl önce çocuğunu kaybeden bir anne ana karakterimiz. Demans hastası olmasına rağmen hayatının büyük bir evresini oğlunu unutmamak için direniyor. Bir gece oğlunu asit kuyusunda görüyor ve 30 yıl önce boşaltılan köyüne gitmeye karar veriyor. Bu zorlu sürecinde avukat olan oğlu eşlik ediyor. Önce Adli Tıp Kurumu'na gidiyorlar. Asit kuyusunda bulunan kemikler üzerine DNA vermek için. Daha sonra anne kendi mezar taşını yaptırıyor. Mezar taşında hem kendi hem oğlunun ismini yazdırıyor ve yemin ediyor. Diyor ki ölmeden oğluma kavuşursam ve ölürsem oğlum öldükten sonra onu üstüme gömün. Eğer ben görmeden ölürsem onun kemiklerini bulduğunu da gömün toprağım doysun diye… Anlatılması zor bir hikaye…
Kevok'un o mezar taşıyla 30 yıl önce boşaltılan köyüne döndüğünü anlatan Çeçen, "Bu köy, dönemin olaylarından dolayı boşaltılmış ve herkes gitmiş. Sadece muhtar kalmış köyde. Muhtar ise 30 yıl boş köye muhtarlık yapmış ve büyük bir umutla 30 yıl boyunca tüm evi, tüm kapıları onarıp köylülerin gelmesini beklemiş. Kevok köye döndüğünde ilk işi mezarları saymak oluyor. 30 yıl önce 187 mezarı olan köyde 30 yılda değişen bir şey varsa oğlunun mezarı olduğunu umut etmektedir. Fakat 30 yıl boş köye muhtarlık yapan Halil, kimsenin dönmediğini ve gidenlerin ölülerini bile geri getirmediğini dile getirir. Kevok, 30 yıl önceki tüm anısıyla ve geçmişiyle ölmeden son kez yüzleşir ve sonraki günün gün doğumunda gördüğü ağaca doğru yol alır" diye konuştu.
Festivallerde yarışacak
Film çekim sürecine kentteki iş insanları ve STK'lar da destek verdi. Yakın bir tarihte galası yapılacak olan film, dünyanın birçok kentindeki festivallerinde birincilik için yarışacak.
© The Independentturkish