Sudan, "büyük ev" kavramıyla ifade edilen "geniş aile" dediğimiz sosyal bir kavramla karakterize ediliyor.
Büyük ev diye tabir edilen ailede, büyükbaba, büyükanne, amcalar ve dayılar hep birlikte yaşarlar.
Büyük ev kavramı, Sudan toplumunun yaşayan en güçlü değerlerinden biri. Çocukların kalplerine küçük yaşlardan itibaren aşılanan ve nesilden nesile aktarılan bir miras.
Başkent Hartum'da ve Sudan'ın çeşitli eyaletlerinin büyük şehirlerinde, bu ayırt edici özellik sosyal bileşenlerin arasında yer almaya devam ediyor.
Öyle ki ailelerin bu birlikteliği, aile büyükleri tarafından savunulmuş, sevinçlerde, üzüntülerde ve diğer kavramlarda kendini gösteriyor.
Nisan ayı ortalarında patlak vermesinden bu yana Sudan savaşının laneti bu toplumsal değeri etkiledi ve ailelerin, Sudan'ın çeşitli eyaletlerindeki memleketlerine kaçmasına neden oldu.
Bu aileler memleketlerine gittiklerinde ebeveynler arasındaki sürtüşmeler ve tartışmalar sonucunda günlük ilişkiler yoluyla miras kalan bu değerleri etkileyen zayıflığın boyutunu gösteren sorunlarla karşılaştılar.
Bu durum akrabalık bağlarında da gözle görülür bir zayıflamaya yol açtı.
Ayrıca yerinden edilen ve onları ağırlayan ailelerin psikolojik ve ekonomik sıkıntı çekmelerine sebebiyet verdi.
Tüm bu yaşananlar "büyük ev" kavramının çözülmesinde büyük rol oynadı.
Ebeveynlerin çekişmesi
50'li yaşlarındaki Aide Ahmed, "Nil Nehri eyaletindeki memleketim Atbara şehrine, 'büyük evin' (geniş aile) bulunduğu yere kaçtım. Kız kardeşlerimin bir sığınak ve barınak olduğunu düşündüm. Ama beklentiler gerçeklerden farklı çıktı. Kısa bir sürenin ardından çocukların oyun oynarken birbirleriyle kavga etmesi yüzünden anlaşmazlıklar çıkmaya başladı. Biz de ebeveynler olarak birbirimizi anlayışla karşılamadık. Herkes kendi çocuğunun tarafını tuttu" dedi.
Ahmed, "Büyük evdeki sorunlar, dayak ve yumruklaşma aşamasına gelinceye kadar derinleşti. Bu yüzden bir arada yaşamak çok zorlaştı. Ancak maaşların ödenmemesi ve ihtiyaçların karşılanmasının zorluğundan sürtüşme ve ailevi sorunlardan kaçınmak için başka bir ev kiralanamıyordu" ifadeleri kullandı.
Ahmed, sözlerini şöyle sürdürdü:
Geniş aileyle (büyük ev) yaşamak yapılabilecek en büyük hatadır. Çünkü artık çevremdekilere güvenmiyor ve en basit sebeplerden sorun çıkmasını bekliyorum. Üstelik savaşın trajedisi ve tehlikelerine rağmen çocuklarımın Hartum'daki evimize geri dönmek istemesinden endişe ediyorum.
Ahmed, "Hayat, mahremiyet, yemek yeme ve uyku zamanını düzenlemeyi gerektirir. Hayat, başkalarının sizin hareketlerinizi ve meskenlerinizi izlemesine ihtiyaç duymaz. Ayrıca büyük evde çok sayıda kişinin bulunmasının, zorbalık ve uygunsuz davranışlar edinme gibi yan etkileri olabilir" diye ekledi.
İletişim zayıflığı
40'lı yaşlarında Sudanlı bir kadın olan Esrar Mahmud ise şu ifadeleri kullandı:
Bir gün gelip de evimden çıkacağım aklıma gelmemişti. Ancak yaşlı babam ve başkent Hartum'daki savaşa eşlik eden insanlık dışı koşullar, beni bir karar vermeye ve kocamın ailesinin yaşadığı Beyaz Nil eyaletindeki Kosti şehrine gitmeye zorladı. Kaldığımız süre boyunca, büyük ev ve geniş aile konseptini değiştirme ihtiyacının tamamen farkına vardım.
Mahmud, "Herkesin yaşam tarzında kendi kavramları vardır. Bir de bu kavramları başta geniş ailelerin dizginlerini elinde tutan yaşlılar olmak üzere herkese dayatmak isteyenler vardır. Hakikaten savaş, toplumları, daha önceden var olmayan gizli hesapların içine soktu. Çünkü hayatın hızlı ritminin düşmesiyle felaketler nadir hale geldi" ifadelerini kullandı.
Güzel zamanlar
Ayrıca savaşın geniş alanlara sahip büyük evin tarihini değiştirdiğini düşünen Ahmed Tayyib, "Bu evler birkaç aileyi barındırıyordu. Bu evler, geceleri tüm bireylerin toplandığı bir evi diğerinden ayıran küçük bir iç kapı olan Nefac'dan geçerek girdiği bir avluya sahipti" dedi.
Tayyib, "Savaş, ailenin dayanma gücünü yitirmesine neden oldu ve aile ilişkilerinin zayıflamasında rol oynadı. Bunun yanı sıra geçim ihtiyaçlarını karşılama isteği, aileler arasında ayrılıklara ve çekişmelere yol açtı" ifadelerini kullandı.
Psikiyatrist ve nörolog Ali Baldo, "Hartum'da devam eden savaş, topluma gölge düşürdü. En pahalı faturayı da Sudanlı aileler ödedi. Bu savaş, psikolojik etkisi ve birçok insanın başına gelen korku nedeniyle hayatın her alanında bir felakete sebep oldu. Travma sonrası sonuçlar ve diğer orta, kısa ve uzun vadeli psikolojik etkiler de buna eşlik etti. Aynı zamanda bu savaş, kökleri uzun eski ailelerin evlerine büyük bir göçe neden oldu. Bu kalabalıklaşma, toplumsal dokudaki boşlukların yanı sıra Sudanlı bireyin kişiliğindeki birçok kusuru ortaya çıkardı. Herkesten gizlenen hususlar gün yüzüne çıktı" değerlendirmesinde bulundu.
Başkent Hartum'dan diğer eyaletlere yapılan göçün, yerinden edilen aile ile onu kabul eden aile arasında karşılaştırmalara, geçmişe duyulan özleme, zorbalığın ortaya çıkmasına yol açan toplumsal bir çatışmaya ve medeni harekete dönüştüğüne dikkat çeken Baldo, "Sıkışık bir atmosferin varlığı ve dolayısıyla kendini ifade edememenin yanı sıra toplumsal yasakların ve maskelerin yerleştirilmesi, sürekli şikâyet ve kırıcı sözler sarf edilmesi de bu toplumsal çatışmalardan sayılabilir" dedi.
Baldo, sözlerini şöyle sürdürdü:
Ancak ölüme dönme kararı alma korkusu, vatandaşların yaşamını tehdit eden bir tür depresyona, kaygıya, kendini ifade edememeye, geceleri uyumakta zorlanmaya ve karanlık bir gelecek korkusuna yol açtı. Yeme bozukluklarının yanı sıra ülkedeki ekonomik durum birçok insanın bağışıklık sisteminin zayıflamasına sebep oldu. Psikiyatrist ve nörologlara göre bu durum, özellikle yaşlılarda ve kronik hastalığı olanlarda beslenme güçlüğüne neden olabiliyor.
Siyahla beyaz arasında
Baldo, "Çocukların tartışmaları ve kavgaları, ebeveynleri daraltıp ruhlarının sıkılmasına yol açabilir. Ailenin kalabalık hale gelmesi yetmezmiş gibi bazıları da göç etmiş aileleri kabul etmediğinden aile içi anlaşmazlıklar çıkıyor. Bu işin başka bir yönü daha var ve bence çok önemli. O da aynı geniş aile içinde bulunan bazı bireylerin geçmiş zamanlarda romantik ilişkiler yaşamış olması halinde mevcut eşler arasında ortaya çıkan şüphe ve kıskançlık durumudur. Bu durum, savaşın bıraktığı psikolojik bozukluklara, duygusal boşluğa ve geçmişte yaşananların tekrar tekrar söylenmesine yol açar. Böyle bir durumun ardından kesin olarak evlilik ilişkisinde doğal sorunlar ve patlamalar yaşanacaktır" ifadelerini kullandı.
Kişiye diğerlerinden daha düşük bir statüye sahip olduğunu hissettirmek için bir tür istek ve çaba olduğunu ve bunun da kendi içinde zihinsel imajda bir dengesizliğe yol açtığını sözlerine ekleyen Baldo, bu durumun özellikle iletişimde tıkanıklığın çok olduğu ailelerde gençler arasında uyuşturucu kullanımı, sigara tüketimi ve diğer yanlış uygulamalar gibi birçok olumsuz alışkanlığın kazanılmasına neden olduğunu ifade etti.
Baldo, sözlerine şöyle devam etti:
Yerinden edilmiş tüm aileler, depresyon ve artan kaygıdan mustarip. Acilen psikolojik tedavilere, sosyal desteğe, iletişim kurma ve bir arada var olma becerilerini güçlendirmeye ihtiyaçları var.
Baldo ayrıca, misafir ağırlayan aileler arasında cömertlik ve misafirperverlik gibi pek çok olumlu olgunun varlığını da inkâr etmedi.
Baldo, "büyük eve" (geniş ailelere) göç ettirilen ailelerin şüphesiz Hartum'a aynı psikolojik durumla dönmeyeceklerini ve Sudan toplumunun daha iyi bir döneme ulaşabilmesi için tüm olumsuzlukların üstesinden gelecek zihinsel hazırlığa ihtiyaç duyacağına işaret ederek sözlerini tamamladı.
Independent Arabia