"(7 Şubat 2012'de Hakan Fidan, Emre Taner ve Afet Güneş'in ifadeye çağrılması) sadece Türkiye Cumhuriyeti'ne ve MİT'e karşı yapılan bir operasyon değil, aynı zamanda teşkilattaki dönüşüm iradesine ve bu iradeyle adım adım hayata geçirilmekte olan kritik reformlara yönelik bir sabotajdı."
İstihbarat tarihçisi Polat Safi'nin Kronik Yayınları'ndan çıkan kitabı elbette sadece 7 Şubat öncesi ve sonrasıyla ilgilenmiyor.
Türk istihbarat tarihiyle ilgili yazılan derli-toplu ilk kaynak eserin sahibi olan Safi, 7 Şubat'ın "Derin Devrim" diyerek nitelendirdiği "istihbarat dönüşümü" çabalarına karşı yapılan engelleme girişimlerinden sadece biri olduğu tespitinde bulunuyor.
Osmanlı'daki istihbarat birimlerinden bugüne kadar Türk istihbaratının evrimine bir ışık tutan kitap, örneğine çok rastlanmayacak şekilde MİT arşivlerinden de yararlanması bakımından önemli bir kaynak eser.
Kitapta çok sayıda istihbarat operasyonuna ilişkin detaylı bilgiler yer alıyor. Kitabın odağında ise 2010 sonrası yeni bir evreye giren Türk istihbaratı yer alıyor.
Suriye'deki savaşın birçok acı hikayesiyle birlikte Türkiye'ye aslında bir "istihbarat fırsatı" sunduğunu da kitaptan anlıyoruz. Safi bu duruma, "Teşkilat-ı Mahsusa 2.0" diyor.
MİT, kurumları ikna edemeyince paramiliter faaliyetlerle ilgilenmeye başladı
Suriye krizi derinleşirken MİT'in ilgili makamları Türkiye'nin sahada olması gerektiğine dair ikna etmeye çalıştığını yazan Safi, "Çeşitli sebeplerden dolayı bu ikna çabalarının istenilen sonucu vermeyeceği anlaşılınca teşkilat, paramiliter faaliyetlerle ilgilenmeye başladı. MİT bu süreçte dost unsurların sevk ve idaresi konusunda TSK personeliyle, özellikle de muvazzaf ve emekli Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeliyle dirsek temasında ve uyum içerisinde çalıştı. Özel faaliyetlerin MİT bünyesinde sürdürülmesi başta hız, esneklik ve gizlilik olmak üzere birçok konuda Türkiye'ye avantaj sağlıyordu" diye devam ediyor.
Özel faaliyetlerin bir Türk istihbarat teşkilatı tarafından tarihte ilk defa bu dönemde kullanıldığının dikkat çekici olduğunu belirten Safi, bu sayede Türkiye'de istihbarat ile gayrinizami harp arasındaki mesafenin hızla kapanmaya başladığını vurguluyor.
Fırat Kalkanı Harekâtı sırasında MİT'in önemli roller üstlendiğini de ifade eden Safi, harekât ilerledikçe ABD ile Rusya'nın buna karşı üstü örtülü muhalefeti nedeniyle TSK'nın hassas hedef tespit ve imha teknolojilerini kısıtlı bir şekilde kullanabildiğini ifade etti.
Burada, 2017'den itibaren MİT envanterine girmeye başlayan sinyal istihbaratı yüklü İHA'ların bu istihbari kısıtlamaların aşılmasında kritik öneme sahip olduğunu vurguladı ve şu notu düştü: "Dahası bu araçlar bir iki sene içerisinde hayata geçirilecek dekapitasyon operasyonlarının da vazgeçilmezi haline gelecekti."
Kitapta bu dekapitasyon operasyonlarıyla ilgili ayrıntılar da veriliyor.
Osman Köse'ye karşılık PKK istihbaratının 40 mensubu öldürüldü
Ayrıca, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) başkenti Erbil'de 17 Temmuz 2019'da PKK tarafından şehit edilen Osman Köse'nin ardından başlatılan "imha" faaliyetleri de anlatıldı.
Osman Köse Türkiye'nin Erbil Başkonsolosluğu'nda görevli bir isimdi.
Köse'nin restoranda yemek yerden vurulduğunu hatırlatan Safi, "MİT, kapsamlı bir operasyon için hemen düğmeye bastı ve saldırıyla ilgili tüm failleri, planlayıcıları ve bağlı yapıları hedef ittihaz etti" diyor.
Kitapta konuyla ilgili şu bilgiler aktarılıyor:
"MİT yaptığı araştırmalar neticesinde saldırının PKK/HPG sorumlusu 'Cemal' kod Murat Karayılan'a doğrudan bağlı faaliyet gösteren, örgütün askeri istihbarat yapılanması REL ve 'Cuma' kod Cemil Bayık'a bağlı faaliyet gösteren istihbarat yapılanması NLP tarafından organize edildiği sonucuna ulaştı. Bu kapsamda insani ve teknik tüm imkanlar seferber edilerek REL ve NLP mensuplarına ait barınma alanlarıyla araçları, REL mensuplarının rutinleri, hareket tarzları ve organizasyon yapıları kısa süre içinde deşifre edildi. Ardından hedef şahıslar belirlendi ve sahadaki ajan ağları vasıtasıyla takip edilmeye başlandı."
MİT'in yaklaşık 1 ay süren operasyonda PKK istihbarat yapılanmasına mensup 35 kişiyi "etkisiz hale getirdiği" bilgisini veren Safi, Irak ve IKBY güvenlik ve istihbarat güçleriyle koordineli çalışmalarla bazı faillerin Irak'ta idam cezası almalarını sağladığını da kaydetti.
Kitap yayına girdikten kısa bir süre sonra, Köse suikastının azmettiricilerinden Celal Kaya'nın da MİT operasyonuyla öldürüldüğü kamuoyuna açıklandı.
Böylece Köse'ye karşı 40'tan fazla PKK istihbarat yapılanması yöneticisi ve mensubu öldürülmüş oldu.
© The Independentturkish