Terörle boğuşan hükümetler, radikallerin şiddet ile ilişiğini kesmek için ince ölçütler bulmakta zorlanıyor.
Radikallik eğilimleri ve terörizm dalgası bir kitapçıkla, nasihat eden bir din adamıyla ya da geçici bir kendini sorgulama ile ortadan kaldırılamaz.
Bunun delili, hükümetin rehabilitasyon programlarından geçen binlerce radikalin yeniden şiddet uygulamaya dönmüş olmasıdır.
En son ve önemli araştırmalara atıfta bulunarak defalarca bahsettiğim büyük bir meydan okuma var.
Atıfta bulunduklarımdan biri de el-Misbar Çalışma ve Araştırma Merkezi tarafından yakın zamanda yayınlanan bir kitaptı ve başlığı da şuydu; "Radikallerin Şiddet ile İlişiğini Kesme ve Rehabilitasyon Programları: Modeller ve Yöntemler".
Aynı Merkez tarafından daha önce yayınlanan ve özeti burada sunulan "Deradikalizasyon ve Radikalizmden Arınma Programlarının Değerlendirilmesi- Sivil ve Resmi Girişimler" başlıklı kitap ile yukarıda bahsedilen kitap arasında bir sinerji var.
Merkezin genel yayın yönetmeni Ömer el-Beşir el-Turabi, kitabın yayımlanma gerekçesini şu sözlerle açıklıyor:
"Bir grup deradikalizasyon (bireyin inanç sistemini değiştirme süreci / çevirmen notu) programını karşılaştırarak, rehabilitasyon yöntemlerini takip ederek, radikalizmden arınma yolları sağlama ve radikallere yardım ederek, farklı ülkelerde radikallerin rehabilitasyonu, eğitmenlerin eğitimine yönelik programlara odaklanılıyor."
Özetle, çalışmaların girişi, radikalizmden arınma ve ilişiği kesme programlarını ele alan önemli araştırmalar için bir tanım sundu. Portekizli araştırmacı Cátia de Carvalho, bu konuda edebiyat ve kavramlardaki korkunç kafa karışıklığına dikkat çekti.
Deradikalizasyon ve ilişiği kesme terimlerinin bilimsel literatürde sıklıkla eşanlamlı olarak kullanıldığını, bunun İngilizcede karışıklığa neden olduğunu ve ardından bu kafa karışıklığının diğer dillere de sızarak iki katına çıktığını gözlemledi.
Nitekim fanatizm, aşırılık, terörizm, radikalizm, köktendincilik, İslamcılık, cihatçılık ve diğer terimlerin kullanımında Arapçada da karışıklık olduğunu görüyoruz.
Araştırmacı, bir dizi terim arasında ayrım yaparak, radikalizmden arınmanın veya ilişiği kesmenin birey veya grup düzeyinde gerçekleşebileceğini açıklıyor.
Daha sonra, radikalizmden arınma veya ilişiği kesme için tasarlanmış en belirgin stratejileri sunuyor. Teorik bir çerçeveden eksik olduğu değerlendirmesini yapıyor.
Rehabilitasyon alanlarını ve sorumlu kişileri, onu destekleyenlerin fikirlerini ve hatta güvenlik bakanlıkları veya yarı özerk departmanlar gibi onu destekleyen devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları türlerini takip eden gözlemleri tartışarak, bu çerçeveyi geliştirmeye çalışıyor.
Araştırmacı, psikologlar ve psikiyatrların yanı sıra din adamlarını ve ılımlılık söylemi üreticilerini rehabilitasyon sürecini "kolaylaştıranlar" kategorisine koyuyor.
Ülkelerin sorumlu makamlarındaki rehabilitasyon programları yapıcıları ile akademisyenler arasındaki iletişim çemberinin genişletilmesi çağrısında bulunuyor.
Alman araştırmacı Nina Käsehage, radikaller ile diyalog fikrine dayanarak, radikalizmden arınmaya yönelik programların tasarlanması ve uygulanmasında dini bilginin önemine değiniyor.
"Dini şiddetten ayırma" söylemini öneriyor ve "din ile dindarlık" arasındaki ayrımı açıklıyor.
Amacın radikal aşırılık yanlılarının dindarlığını yok etmek veya kendilerini inançlarından uzaklaştırmak olmadığı, (ona göre) dine yönelik şiddet yanlısı yorumlarının yanlışlığını göstermek olduğu sonucuna ulaşıyor.
Ardından ayrım gözetmeksizin barış içinde bir arada yaşamaya inanan dini temsilcilerin yöneteceği programlara atıfta bulunuyor.
Güçlü ve "güvenli şehirlerde" diyalog kavramlarını teşvik ederek ve aralarındaki ittifakları güçlendirerek, siyasal İslam'ı ve ırkçılığı önleme deneyimlerine dikkat çekiyor.
Radikallerin ilgili ülkede tutuklandıktan veya yasal kontrol altına alındıktan sonra rehabilite edilmesine yönelik programlar formüle ediliyor.
Ancak DEAŞ tarafından kontrol edilen çatışma bölgelerinden geri getirilen radikalleri rehabilite etmenin zorluklarını incelemeye çalışan Ido Levy, çoğu Avrupa ülkesinin ve Avustralya'nın hâlâ iade konusunda isteksiz olduğuna dikkat çekiyor.
Nedeni de geri dönenlerin çoğunun sonunda dışarı çıkıp toplumla buluşacak olmalarından ve güçlü olmadıkça rehabilitasyon programlarından etkilenmeyebileceklerinden korkulması.
Araştırmacı Thomas Dournon, Fransız deradikalizasyon programlarının siyasi boyutunu detaylandırarak, Fransız kamu otoritelerinin anlayışını besleyen ve radikalizm konusuna yaklaşımlarını belirleyen programların görüş ve kurgularındaki büyük çelişkileri açıklıyor.
Dournon beş yaklaşımın var olduğundan bahsediyor. Birincisi, Fransız yazar Gilles Kepel ve Hugo Micheron gibi öğrencileri tarafından benimsenen ve sosyalleşmeye odaklanan kültürel yaklaşım. Zihin kontrolü teorisine yol açan bilişsel kuşatma ve izolasyonun varlığına inanan ikinci yaklaşım, Dounia Bouzar tarafından ortaya atıldı.
Geleneksel yaklaşım ise göçmen nesiller arasındaki farklılaşma fikrine dayanıyor. İkinci ve üçüncü göçmen kuşağı, farklılık kimliğiyle dolu bir dini takip etmek istiyor.
Olivier Roy bunu, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Üçüncü Reich ile bağları olduğundan şüphelendikleri ebeveynlerinin nesline karşı örgütlenen, sol görüşlü Alman gençliğinin bir bölümünün radikalizmine benzetiyor.
Dördüncü yaklaşım ise radikalleşme sürecinde din faktörünün önemini ortadan kaldıran, dolayısıyla İslami radikalizmi, ayrılıkçı hareketler ve aşırı sol ile benzer hale getiren siyasi azınlık yaklaşımıdır.
Beşinci yaklaşım, güvenlik servislerinin tercih ettiği "Hibritleşme Paradigması"dır. Bu paradigma terör örgütlerine güç ve şiddete dayalı çoklu yapılar olarak yaklaşır. Fransız kriminolog Alain Bauer'e göre bu örgütler "suç, terörizm veya siyasi radikalizm" şeklinde üç tür çalışma yöntemi benimseyebilirler.
Pakistan'ın deradikalizasyon programlarını inceleyen Tehmina Aslam Ranjha, Pencap Eyaleti'nin Sargodha ve Jang şehirlerindeki iki ergenin vakalarını takip etti ve internette yayınlanan materyallerin rolünün farkında olarak, radikalizmi benimsemenin ve ondan arınmanın aile ve sosyal bağlara bağlı olduğu sonucuna ulaştı.
Özetle birçok hükümetin benimsediği arınma ve ilişiği kesme stratejileri, kültürel, sosyal ve politik olanlar dahil olmak üzere, iç faktörler tarafından yönetilmektedir.
Radikal eğilimler, birçok durumda siyasi, devrimci ve darbeci dalgalardan faydalanırlar. Her ülkenin deradikalizasyon deneyiminin başka bir ülke tarafından tamamen kopyalanamayacağı temel fikrine dikkat etmeliyiz. Ancak hükümetler radikalizm ve şiddetle mücadele, bunlardan arındırma ve ilişiği kesme konusunda birbirlerinden yararlanabilirler.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir
Şarku'l Avsat