Genel seçimlerin ardından Türkiye, sonbahardan itibaren yeni bir seçime hazırlanacak.
31 Mart 2024 günü yapılacak yerel seçim, partiler için yeni bir güç denemesi olacak.
Yerel yönetimlerin son yıllarda Türkiye siyasetinde artan bir etkinliği var.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı görevinin ardından Cumhurbaşkanlığı’na kadar yükselen Recep Tayyip Erdoğan, bu anlamda bir emsal teşkil ediyor.
Belediye başkanlarının halkla doğrudan temas imkanları oldukça fazla. İcraat yapma ve istihdam yaratma şansları onlara, -başarılı da olmaları halinde- sadece tanınırlık kazandırmıyor; aynı zamanda bulundukları partilerde etkinlik de katıyor.
Öyle ki; İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın isimleri, son seçimde hem cumhurbaşkanı hem de cumhurbaşkanı yardımcılığı için konuşulmuştu.
Kitabında siyasetin aksayan yönlerine de değindi
Türkiye’deki yerel siyasetin gücünün artmasının nedenlerine dair “Çatlağın Arkası” adlı bir kitap kaleme alan Kadıköy'ün eski Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu ile görüştük.
Nuhoğlu’nun kitabı kendi siyasi yaşamına dair anılarının dışında, diğer bazı önemli tespitleri de içeriyor.
Öğrencilik hayatından itibaren sol siyasetle ilgilenen Nuhoğlu, bu nedenle 12 Eylül 1980 darbesinden sonra bir dönem gözaltına alındı.
Nuhoğlu, bir taraftan mesleği olan mühendislikle ilgilenirken diğer taraftan Sosyal Demokrat Halkçı (SHP) Parti saflarında siyaset yaptı.
SHP’nin CHP’yle birleşmesinin ardından bu partide siyasete devam eden Nuhoğlu, 2014’te CHP’den Kadıköy Belediye Başkanı seçildi. Nuhoğlu, gerek uygulanan politikalara dair gerekse ön seçim yapılması konusundaki ısrarları nedeniyle genel merkez yönetimi ile ters düştü.
Nuhoğlu, birçok kişinin tersine genel merkezin güçlü olduğu süreçlerde de eleştirilerini sakınmayan, önerilerini dillendirmekten kaçınmayan bir isim oldu.
Eski Belediye Başkanı, kitabında, parti içi demokrasisinin aksayan yönlerine, belediye yönetimleri ve belediye parti ilişkilerinde yaşanan sıkıntılara da yer verdi. Bunun yanısıra, Kadıköy’deki hizmetlerini de anlattı.
Nuhoğlu, Türkiye’de belediye başkanlarının siyasetteki rolüne ve CHP’nin yerel seçimlerde ne yapması gerektiğine dair sorularımızı yanıtladı.
“Güçleri, vergilerden ve yasanın sağladığı gücü istedikleri gibi kullanmalarından geliyor”
Belediye başkanlarının etkinliği son yıllarda neden arttı?
Bu güçleri halkın vergilerinden ve yasanın bunlara sağladığı gücü istedikleri gibi kullanmalarından geliyor. Yani bu da denetimsiz bir güç oluşturuyor. Türkiye siyasetinin aslında uzun dönemdir tıkanmasının temel nedenlerinden birisi bunun denetlenememesi. Belediye başkanları da hükümetle, bakanlarla birlikte kültür sanattan, medyaya, sosyal hizmetler anlamında desteklenen kişilere kadar çok geniş bir yelpazede büyük bir ekonomik gücün bir şekilde dağıtılmasının başındaki kişiler. Gücün kaynağı bu.
“Bir mesleği olmayan kişilerin uğraşı haline gelen bu iş adaletsizliğin de önünü açıyor”
Bu güç belediye başkanlarının günümüzde başta kendi partileri ve genel siyaset üzerinde bir güç sahibi olmaları sonucunu mu doğuruyor?
Tabii. Bu güç ne oluyor? Mesela istihdam. Bir siyasi partiye üye olup ve bu gücün kontrolü altına girdiğiniz zaman onun adına çalışmaya başladığınız andan itibaren korunuyorsunuz. Bu korunmanın yarattığı bir taraftarlık yayılıyor. Az sayıda belirli bir meslek sahibi olmayan insanların uğraşı haline gelen bu iş aslında büyük bir adaletsizliğin de önünü açıyor.
Gerçekten üreten çalışan insanlar bir sürü sıkıntı çekerken çok kolay şekilde bu gücün şemsiyesi altına giren insanlar rahat bir hayat sürmeye başlıyorlar. O rahat hayatın sağladığı imkanlar, konfor bu güç sahiplerinin, belediye başkanlarının, siyasi partideki yönetimdeki insanların gücünü artırıyor
“CHP’de yerel seçim öncesi genel başkan ve parti yönetiminin değişmesi gerekiyor”
İçinde olduğunuz CHP’nin yerel seçimde başarılı olması için ne yapması gerekiyor?
CHP bir defa 2023 genel seçiminden sonra genel başkan ve parti yönetimi değişimine geçilmesi gerekiyor. Toplumun aşağıdan yukarıya bir talebi var. ‘İktidarı değiştiremiyoruz ama muhalefette değişmiyor hep aynı isimler’ diyorlar. Muhalefet olmak da bir gerekçe değil ki. İnsanlar sorarlar, "20 yıldır neden iktidara gelemedim?" diye. “Halk beni anlamıyor” demek de gerekçe değil. Halka doğru çözümleri sunarsanız halk size oy verir.
“En büyük endişem insanların oy hakkının da elinden alındığını düşünerek bunu da bırakması”
Seçimlerde aday belirlenmesinde demokratik bir yöntem uygulanıyor mu?
Benim ait olduğum CHP’de cumhurbaşkanı ve milletvekilliği adaylığını genel başkan ve çevresindeki bir avuç insan belirler. Mesela milyonlarca üyesi olan sendikalar, meslek örgütleri, derneklerin görüşleri sorulmadı. Bir gece yarısı sabaha karşı 600 milletvekilini yazdılar.
Peki halk niye bu sürece katılamıyor? Katılabilsek düşünen bir toplum oluruz. Ancak şu anda taraftar bir topluma dönüşüyoruz. Bu taraftar toplumla beraber en büyük endişem, 2024 seçimlerinde toplumun artık elindeki tek güç olan oy gücünün de elinden alındığını hissederek bunu da bırakması. O zaman yönetim ve 85 milyon insan tamamen kopacak. Ondan sonraki sürecin de demokrasiden uzaklaşan, daha kolay sömürülen, hakların olmadığı bir topluma doğru gidiş olur.
“Bu grupların arkasında genellikle müteahhit gibi geniş iş çevreleri var"
CHP’li belediyeler sosyal demokrasiyi yaşatabiliyor mu?
Şu anda bunu çok içtenlikle söylüyorum: CHP'li belediyelerde yaşatamıyorlar. 1989’dan beri gelen bir süreçleri var. Hiç bu yönetimlerle ilişkili sorgulama yapılmadı. "Eleştirelim, daha iyi nasıl yaparız?" denilmedi. İnsanlar sürece katılmadı. 1989’da ve 1994 bir ön seçim yapıldı.
Sonrasında tamamen belediye başkanları, Ankara'da, genel başkan çevresindeki dar bir grup tarafından atandı. Bu dar grupların arkasında genellikle müteahhit gibi geniş iş çevreleri var. Yani bu iş biraz ticarete dönük insanların oturduğu koltuğa dönüştürüldü. Halbuki yerel yönetim, halkın temsilcilerinin oturduğu bir koltuktur.
"Atamalar merkezileşince seçimlerde basın ve sermaye ile bağlantıları olanların etkisi arttı"
Atamalardaki merkezileşme ne gibi sıkıntılar yarattı
Düşünsenize adam Ankara'dan birini getirip, İzmir'de belediye başkanı yapıyor. İzmir'den birini getiriyor, İstanbul’da yapıyor. Belediye meclis üyelerini gezdiriyor. Bu iş merkezileşince seçimlerde basın ve sermaye ile bağlantıları olanların etkisi arttı.
Yerel yönetimlerde üç dört dönemdir üye olanlar var. Tek söylemleri AK Parti karşıtlığı. Ama hiç kimsenin ne yaptığının önemi yok. Bu arada tabii iyi çalışan belediye başkanları da var. Onların hakkını yemeyelim. Özveriyle çalışan başkanlar da var. Ama emin olun, çalışmayıp, bekleyip reklam yapanlar daha çok öne geçiyor.
© The Independentturkish