İnsan hakları savunucularına göre Türkiye'de 360 bin civarında tutuklu ve hükümlü cezaevinde bulunuyor.
Avrupa Birliği ülkelerinin ortalamasının çok üstünde olan bu sayı tartışmaları da beraberinde getiriyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Tartışılan konuların başını ise "genel af" var.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) geçen hafta, Kovid-19 izni yerine denetimli serbestliğin kapsamını genişleten torba kanunu kabul etti.
"Kısmi af" olarak da adlandırılan ve Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren düzenlemeyle 70-80 bin civarında tutuklu, kalan cezalarını dışarıda tamamlayabilecek.
"10 bin siyasi tutsağı kapsayacak af durumu var"
İddialara göre hükümet düzenlemeden bağımsız siyasi tutukluların da içinde olduğu bir genel af üzerinde çalışmalar yürütüyor.
İddianın sahibi eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Müslüm Doğan.
AK Partili bazı vekillerden bilgi aldığını ve hükümetin genel af için birtakım hazırlıklar yaptığı aktaran Doğan, "Benim genel af olarak duyurduğum husus, bilgilere dayanan bir durum. 29 Ekim tarihini de bir bilgi olarak aldım. 10 bin civarında siyasi tutsağı kapsayacak bir af durumu var. Hatta Ak Parti önemli akademisyenlerden hizmet alıyor şu anda ve bu aldıkları hizmeti yasa haline getirecekler" açıklamasında bulundu.
Konuyla ilgili şimdi kadar herhangi resmi bir açıklama gelmese de Doğan iddialarında ısrarlı.
Peki siyasiler ve insan hakları aktivistleri bu konuda ne düşünüyor? Ellerinde bu yönde bir bilgi var mı? Siyasi bir af mümkün mü?
"Yeni yüzyılımızı birlikte şekillendirelim"
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık da uzun yıllardır toplumsal barış ve af konularını dillendiren isimlerin başında geliyor.
Sakık'a göre Cumhuriyet'in 100'üncü yılında, demokratik bir Cumhuriyet'te birlikte yaşanacaksa bunun yolu, sorunlarla yüzleşme, birlikte çözme ve haksızlıkları ortadan kaldırmakla mümkün.
Parlamentonun asıl görevinin sorunları çözmek olduğunu belirten Sakık, "Seçimler bitti ve artık bizim yeniden seçimlere, günübirlik politikalara kurban etmektense yeni bir yüzyılımızı birlikte şekillendirmek gerekir" dedi.
"Siyasetçiler ülkenin azizi olmalılar"
Sorunlarla yüzleşmenin ilk adımının genel bir af çıkarmakla başlanabileceğini kaydeden Sakık, "Onun için büyük iş, parlamentoya düşüyor. İktidar ve muhalefetiyle bütün partiler böyle bir süreci başlatmalıdır. Amin Maalouf'un da dediği gibi ‘ömrümüzün gün batımındayız', yani belli noktaya kadar gelmiş siyasetçileriz. Şu ülkeye yapabileceğimiz en büyük iyilik, barış ve demokrasiyi inşa etmek, sorunlarımızı çözmektir" diye konuştu.
Söz konusu görevin en çok da siyasilere düştüğü aktaran Sakık, "Siyasetçiler bu ülkenin azizi olmalılar. Parlamentoyu bu konuda göreve davet ediyorum. Meclis Başkanı, seçildiği gün çok önemli bir konuşma yaptı ve yeni bir anayasa ve toplumsal sözleşmeden bahsetti. Parlamento bunun gereğini yapmalıdır" çağrısında bulundu.
"Nasıl oldu da 55 binden 360 bin tutukluya geldik?"
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Metin Bakkalcı, vakıf olarak "af çıkacak" şeklinde bir bilgiye sahip olmadıklarını söyledi.
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün temmuzda güncellendiği verilere göre 360 bin 722 kişinin cezaevinde kaldığını söyleyen Bakkalcı, söz konusu rakamın 2005'te 55 civarında olduğunu hatırlattı.
"Nasıl oldu da 55 binden 360 bine geldik? Bunun üstüne herkesin düşünmesi ve her boyutuyla tartışılması gerekiyor" ifadelerini kullanan Bakkalcı, "Türkiye'nin yakın tarihinde yalnızca 7 misli bir artış yaşanmadı. Bununla birlikte, TÜİK'in 2021 verilerine göre, cezaevine giren ve çıkan insan sayısı, neredeyse şu anda cezaevinde olanlara yakın sayılar. Her yıl o kadar insan giriyor ve çıkıyor. Dolayısıyla bu kapsamlı bir meseledir" değerlendirmesinde bulundu.
"Bir deklarasyonla tutuklular derhal dışarı çıkmalıdır"
Tüm tartışmaların ötesinde öncelikle yapılması gerekenin evrensel insan hakları değerleri ve hukuk normlarına dayalı bir düzenlemenin yapılması çağrısında bulunan Bakkalcı, devamında şunları kaydetti:
Türkiye'de mevcut anayasa hükümlerine dayalı olarak cezaevinde olmaması, özgürlüğünden alıkonmaması gereken on binlerce insan var. Aslında hiçbir düzenlemeye ihtiyaç duyulmadan sadece siyasi otoritenin bir deklarasyonuyla bu insanlar derhal dışarı çıkmalıdır. Öncelikli mesele budur.
Ayrıca bütün raporlarımızda yer verdiğimiz gibi cezaevlerinde son derece yaygın ve değişik boyutlarda insan hakları ihlalleri yaşanmakta. Bunun da derhal sonlanması gerekiyor. Dediğim gibi yasal düzenlemeye bile gerek yok, içtenlikli bir irade bu konuda yeterlidir.
"Öncelikle infaz rejimi uygun hale getirilmeli"
Eski İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da af çıkacağına ilişkin çeşitli duyumlar olsa da ellerinde kesin bir bilginin ulaşmadığını söyledi.
Türkdoğan'a göre Türkiye'de af meselesinin konuşulmasından önce infaz rejiminin değiştirilmesi gerekiyor, çünkü infaz rejimi çok büyük eşitsizlik ve adaletsizlik içeriyor.
Türkdoğan, Türkiye'nin öncelikle Birleşmiş Milletler'in "Mandella Kuralları" dediği kurallara uygun hale getirilmesi gerektiğini söylüyor ve ekliyor:
Niye ‘Mandella Kuralları'? Çünkü Türkiye'deki tecrit rejiminin, yani bir kişinin tek başına bir hücrede veya odada tutulması rejiminin sona ermesi gerekir. Yani F Tipi, S Tipi veya yüksek güvenlikli hapishane modeli gibi modellerden vazgeçilmesi gerekiyor, çünkü bunlar insani değil.
"Hırsızlık suçundan 10 yıl hüküm giyen cezaevine girmiyor"
Hükümetin Meclis'ten geçirdiği son düzenlemenin örtülü bir af niteliğinde olduğunu dile getiren Türkdoğan, "Örneğin hırsızlık suçundan 10 yıl hüküm giyen biri Türkiye'de hapishaneye girmeyecek" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
Ama slogan attığı için, açıklama veya düşüncelerini açıkladığı için tutulan on binlerce insan var. Bunlar son düzenlemeden yararlanamıyor. Şimdi bu infaz rejiminin neresi savunulabilir? Son güncel örnek gazeteci Merdan Yanardağ'dır. Onun hapiste ne işi var? Özellikle şunun altını çizmek istiyorum ki ülkede af meselesini tartışmadan önce infaz rejiminin eşitsizlik ve adaletsizliklerinin giderilmesi için kapsamlı bir yasa değişikliğinin yapılması şart.
"Aktivistler ‘genel af çıksın' diyemez"
İnsan Hakları Derneği'nin eski Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, sadece infaz kanununun değişmesinin yetersiz olacağı görüşünde. Bununla birlikte, Türk Ceza Kanunu (TCK), Terörle Mücadele Kanunu (TMK), Ceza Muhakemesi Kanunu'nun da (CMK) mutlaka değiştirilmesi gerek.
"Eğer bir af konusu konuşulacaksa önce TMK, TCK, CMK ve infaz kanunun birlikte ele alınması ve düzeltilmesi gerekir. Ayrıca af çıkacaksa da öncelikle devlete karşı işlenen suçlardan başlamak üzere affın gündeme gelmesi lazım" diyen Türkdoğan şöyle devam etti:
Erdoğan da yıllar önce buna değinmişti ama şimdi tam tersini yaptı. Kişilere karşı işlenen suçlarda örtülü aflarla serbest bırakıldı ama devlete karşı suçlarda Kürt siyasetçiler, gazeteciler, öğrenciler ve insan hakları aktivistleri de hapiste tutuluyor. Öncelikle bu çelişkinin ortadan kaldırılması gerekiyor.
İnsan hakları aktivistleri olarak soykırım yapmış ve insanlığa karşı suç işleyenlerin yanı sıra kadın ve çocuğa yönelik taciz, tecavüz ve cinayet suçluların affedilmesini doğru bulmadıklarının altını çizen Türkdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
Yani aktivistler ‘genel af çıksın' diyemez ama şunu söyleyebilir: Devlete karşı suçlarda elbette affı savunuyoruz fakat kişilere ve insanlığa karşı işlenen suçlar alanında ancak kapsamlı infaz düzenlemeleri yapılabilir.
Örneğin ağırlaştırılmış hapse karşıyız, çünkü bunu uzatılmış ölüm olarak görüyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bir kişinin 25 yıldan fazla hapiste tutulmaması gerektiğini söylüyor. Dolayısıyla bazı suçlar bakımından af, bazı suçlarda infaz kanunun değişikliği, bazılarında da ceza kanunlarının değiştirilmesi ve elbette öncelikle TMK'nın ortadan kaldırılması şeklinde özetleyebilirim.
© The Independentturkish